BEN BİR BELA İLE KARŞILAŞMIŞTIM./ Safiye'ye mektuplar-2
SAFİYE-2
Resmi büyük görmek için tıklayın
Safiye ile olan mektuplaşmaların her bölümünün başına,onu daha yakından tanımak üzere, kendi yazılarından birini koyacağız.Eldeki malzeme ne kadar güzel olursa olsun iyi bir sunum değerine değer katar.Girişimimiz tamamen amatörce bir teşebbüs olduğundan,kusurlarımızın bağışlanmasını diliyorum.Amacımız Safiye’ye yardım etmekti.Bunları yayınlama fikri zamanla gelişti.Yazdıklarımızın kendiliğinden başkalarına faydalı olduğunu,benzer problemleri olan gençlerimize yol gösterdiğini tesbit ettik.Henüz yolun başındayız ve gelecekte nasıl bir yol takip edeceğimizi bilmiyoruz.İlgi uyandırdığı kadar teşvik gördüğümüzü düşünecek ve planlarımızı ona göre yapacağız.Beni etkileyen yazılarından birisi de aşağıdaki yazısıydı,Safiye’nin.
’’Teşekkür ederim size.Birden babamdan bir mektup almış gibi hissettim kendimi.
Bütün ailemi kaybettim.Geçenlerde hayatta tek kan bağım olan dedemi de kaybettim.Zaten beni hiç sevmezdi.Şimdi hayatta yalnızım.Ailemi ve bütün yakınlarımı 99 depreminde kaybetmiştim.O zaman 15 yaşındaydım.Yalnız sahipsiz kaldım.Zor bir hayat geçti benim için.Hala da öyle.’’
BEN BİR BELA İLE KARŞILAŞMIŞTIM.
Ben bir bela ile karşılaşmıştım. İşlediğim hangi günahın bedeliydi? Bir günahın bedelimiydi? Hayatıma giren ilk erkek. Âşık mı olmuştum? Bilmiyordum! Sonra sonra anladım ki aşk öğrenilebilecek bir duyguydu. Sandım ki bir sevgili bir erkek onun gibidir. Ve bir aşk bir ilişki öyle yaşanır. Daha kendime karşı bile güvenim tam olarak oluşmamışken bir başkasına güvenmek ne büyük bir yanılgıydı. Sıfatının sevgili olması onun bana tecavüz etmesi için bir hak doğuruyordu ve bana uyguladığı o çirkin eylem toplumun ve onun zihninde tecavüz olarak tanımlanmıyordu.
O günden sonra onu hiç görmedim. Büyük bir çaresizlikle aradığım ve “sana hiçbir şey yapmadım” gibi söylemlerinden sonra sesini de bir daha hiç duymadığım o adam, arsız bir şerefsizlikle hayatımdan tamamen çıkmıştı. Bana bıraktıkları vardı. Onları geri veremezdim. İstesem de veremezdim. Utanç, aşağılanma, kin, nefret, inançsızlık, vicdan azabı ve tenimdeki ruhumdaki leke… Bana kalan hastalıklı bir ruh ve artık hiç önemsemediğim umurumda bile olmayan bir bedendi. Kendimi et ve kemikten ibaret görüyordum.
Böyle bir durumda ne yapılmalıydı? Aile ile paylaşmak, yasalardan yararlanmak, psikolojik destek almak, unutup aynı saflıkla yaşama devam etmek yâda bedenimi parçalara bölüp her bir parçamı ayrı yerlere dağıtmak…
Ve ben en kolay gibi görünen ama en zor olan yolu seçtim. Hastalıklı bir ruhun ve karmaşık bir zihnin kararıydı bu, kararsızlığıydı.
Her şey değişmişti. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Geçmişten aklımda kalanlar çekingen masum bir kız. O günden aklımda kalanlar ise çaresizlik ve acı. Tarifi olmayan büyük bir acı. Ben değişmiştim. Seçmediğim halde başka bir insan olarak başka bir dünyada yaşıyordum.
Yeni şehirler gördüm, yeni insanlar tanıdım. Kendimden kaçıyordum. Yeni yeni hatalar yaptım, büyük günahlar işledim. Artık dünyaya geliş amacımdan sapmıştım.
Ben bir bela ile karşılaşmıştım ve büyük bir gaflete düşüp belanın ta kendisi olup, teselliyi hep yanlış olduğunu bildiğim adreslerde arar olmuştum. Tek bir amaç uğruna “unutmak”.
Üzerime abandılar.Direndim , yoruldum , yıldım.Yabancı eller dolaştı bedenimde , vücudumun en kuytularında.Saçlarımı okşadı.Tanımadığım bilmediğim nefesleri, kalp atışlarını hissettim.Midem bulandı.İstedim ki, ilahi bir güç falan gelsin de bir hamle ile söküp atayım tenimdeki bu yabancı bedeni.Olmadı, yapamadım.
Bu yaptıklarımdan büyük bir keyif mi alıyordum? Haz yoktu, şehvet yoktu. Utanıyordum. Kendimden iğreniyordum. Defalarca aynanın karşısına geçip bedenime, yüzüme baktım ve bana verilen emanete sahip olamadığım için saatlerce vicdan azabıyla ağladım. Gün 24 saatti. Benim içinde bulunduğum bu durumdan ve kendimden kurtulmak için verdiğim çaba, düşünce, uykunun dışında geçen saatlerin tamamında hep benimleydi. Uykuda bile aynı çaba ile baş başaydım. Kendimi banyoya kapatıp, midem ağzımdan çıkıncaya kadar içimi boşalttığım günlerin sayısını hatırlamıyorum.
Söylenildiği gibi benim düzgün bir hayatım olmadı. O bela ve sonrası, beni bana bırakmamdı bu kötü hayat. Kinimi, nefretimi, vicdan azabımı, yanlış duraklarda mola vererek hafifletmeye çalıştım. Söylesene bundan sonraki yaşamımda ben hiç mutlu olmayacak mıyım? Hiç sahiplenilmeyecek miyim? Üç yılın faturası bütün ömrüme mi kesilecek.
Tek istediğim bir yere, birine ait olmaktı. Benim bir yüreğim var. Temizlediğim bir bedenim bir ruhum var. Ben yaşadığım olgudan ibaret değilim. Geri dönüp silme şansım yok.
Pişmanım hem de çok. Ben böyle olsun istemedim.Çok farklı bir hayat çizmiştim kendime.Gidişimin tam tersi yönünde.Lafta hazırım her şeye, ben güçlüyüm sözde.
Hak ver demiyorum ama anla. Sadece anla. Sen hiç hata yaptın mı?
Tarih:17 Ekim 2008 Cuma 00:08:09
RE:RE:..Safiyeden gelen mesaj..
selam selam,Hocam,
Teşekkür ederim size.Birden babamdan bir mektup almış gibi hissettim kendimi.
Bütün ailemi kaybettim.Geçenlerde hayatta tek kan bağım olan dedemi de kaybettim.Zaten beni hiç sevmezdi.Şimdi hayatta yalnızım.Ailemi ve bütün yakınlarımı 99 depreminde kaybetmiştim.O zaman 15 yaşındaydım.Yalnız sahipsiz kaldım.Zor bir hayat geçti benim için.Hala da öyle.
Ama bazen bu yaşadıklarımdan dolayı büyük bir keyif duyuyorum.Belki bu pek sağlıklı bir davranış değil.Ama biliyorum ki bütün bunlar benim sınavım.Ben bu sınavda sabrettim.Ama kırılma noktam oldu.Mecburiyetlerim oldu.Ve çok pişmanım.Gece gündüz af diliyorum.Yardım istiyorum.İçinde bulunduğum durumdan ve geçmişimin izlerinden kurtulmak istiyorum.
Kurtuluş kolay değil.Vicdanımın sesi beni delirme noktasına getiriyor.Ben Allah ın bana verdiği bir emanettim ama, sahip çıkamadım bu emanete.Sınavım çok ağır oldu.
Geçenlerde bir rüya gördüm.Bütün gece sabaha kadar tövbe ettim.Sabah ezanından sonra uyudum.Rüyamda balıklı gölde olduğumu gördüm.Orayı ziyarete gitmiştim ve dua etmek için başımı örtmüştüm.Uyandığımda ağlamaya başladım.Dedim ki kendi kendime;
-belki Rabbim beni duydu,beni affetti.Ama hangi birini.Biliyorum ki ömrümün sonuna kadar ona ibadet etsem, yüküm yine hafiflemez.
Siz ve çocuklarınız torunlarınız ne kadar şanslısınız.Büyük kalabalık bir aile.Sıcak samimi.
RE:RE:RE:..selam selam 5
Sevgili carmenmir,
Yaşın çok genç.Durumun çok zor....Rabbim yardımcın olsun.
Maddi durumun yani aileden kalan miras durumun nasıl bilmiyorum.Kendine belli bir süre bakabilecek gelirin varsa, o çirkin çevreden, Allah’a sığınarak medeni bir şehre kaç.Gittiğin yer ya çok büyük, ya da köy gibi çok küçük olmalı.Kesinlikle, nefsin seni ne kadar zorlarsa zorlasın, para karşılığı cinselliğe tövbe et.
Gittiğin yerde, Allah karşına birini çıkardığında, geçmişinden asla bahsetmemek üzere, resmi evliliğe yanaşmasa bile, bir bekar erkeğe sığın...
Onunla yaşarken, hayatının düzene girmesi için dua etmeye devam et.....İçinden geldiği
gibi, samimi.
Allah ne büyük günahları affeder bir bilsen....Savaş açıp binlerce insanın acı çekmesine sebep olup, milyonların kanına girenlere bile tövbe kapısı açık.Umudunu asla yitirme.
Bırakmaya çalışırken, zorlamalar karşılığında olursa da bırakmak için çaba sarf et.
En tehlikeli cümlen;
‘’Ama bazen bu yaşadıklarımdan dolayı büyük bir keyif duyuyorum.’’
cümlesidir.
Şeytanın; ’alıştın, bak keyf de alıyorsun’, yanıltmasına yenilme.
Eğer keyif dediğin sex keyfi almaksa, bu her canın keyfidir.
Ama bunun aile ortamında ve tek kişiden alınması meşru ve helaldir. Diğerleri haram olduğundan acı veren,insanın kendisinde tiksinti uyandıranıdır.
Genelevlerde, günde onlarca iğrenç ilişki yaşayıp, tiksinip, haftada onbeşte bir keyf alan kadınlar vardır.Bu doğal bir insan davranışıdır.
Zevk aldığım oluyor derken bu doğal durumdan bahs ettiğini sanıyorum.Cümlenin ilk akla getirdiği anlam bu. Yanılgılardan Allah korusun.
Alışkanlık yapar, vicdanının sesine kulaklarını tıkarsan, ömrünü heba edersin.Allah’a rağmen, vicdanın itiraz ederken yapman ise Allah’ın gücüne gider.
Lütfen, vakit varken, canın sağken,nefsini cehennemden kurtar.Günah işleyip dururken,tövbe etmemişken, canına kıyarak ölmek,kendi canının canisi olmak asla çözüm değil.
O taktirde ebedi ızdırapta kalırsın..
Düştüğün durumun asıl suçlusu ilk ilişkinin ortağıdır aynı zamanda.Kendini suçlarken de ölçülü olmalısın...
Becerebilirsen, namaza başla.
Sana ait zamanlarda, o işten yakanı sıyıramasan da,
namaz kıl.
Ve Şu duayı, her boş kaldığında, sayısız kere oku....
’’Ya latıfün ya latif.Bi lüfikel hafiyyü bil kudretilletiy isteveytü biha alel arş...’’
Tekrar, tekrar.
Okuyabildiğin kadar oku .
Hergün okuyarak kırk güne ulaşabilirsen, mutlak bir şekilde kurtuluşa erersin.
Bu dua ile kimlerin ne günahlardan kurtulduğunu deneyerek gördüğümü yazsam, uzun olur.Buna kendim de dahilim.
Allahın her şeye gücü yeter.
Sevgiyle kal .
Unutma; bana her zaman yazabilirsin.
Sevgili carmenmir.
Anlattığın rüyanı yormayı unuttum.
Rüyanın anlamı kesinlikle tövbelerin kabul oluyor..Baş örtüsünün temsil ettiği remz namustur.
Seni, tahmini otuz -otuzbeş yaşlarında bir temiz insan bu çirkeften kurtaracak inşallah....Ancak onunla değil,bir başkasıyla, mümine bir kadın olarak yaşayacaksın....
Bugün gündüz uykusunda, bir rüya görmüş neye geleceğini bilememiştim.Rüyanın yorumuna göre, bir genç kadını kötü durumundan kurtarmaya teşeppüs edermişim. Ama, kadın benden uzağa düşermiş.O sırada bir melek gelir,bana;
-Sen sebebine sarıl, ben onu kurtarırım, der. Yakalar ve öte geçeye, kurtuluşa ulaştırırmış.Kadın, o meleğin elinden de kurtulup, iyiliğe,doğruluğa doğru yalnız ve ürkek koşarmış.
Şimdi, ibadet halindeyken Allah ilham etti ki, o rüyadaki sensin...
Benim sebebine sarılmam da bu yazdıklarımla,tavsiye ettiğim dualardır.
Lütfen bu geceden başla, o duayı okumaya. Meleğe yardım edebilmesi için izin ver...
Birbirimize hem çok uzağız, hem çok yakın...Ama sen, yanı başında bir manevi baban olduğunu, öz babanın elleriyle başını okşadığını düşün.Ve seni, okuyup üfleyip Allah’a emanet ettiğimi unutma.
Gözlerinden öptüm....İki kızım vardı üç oldu saydım..
selam ve selam