- 687 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUYARSIZLIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
DUYARSIZLIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Bir zamanlar “Demirperde” diye nitelenen ülkeler vardı. Yıllar önce, 80’li yılların sonlarında, o ülke insanları yılların diktatorya hükümetlerini, parti ve devlet başkanlarını bir gecede al aşağı ettiler.
Romanya’da, Macaristan’da, Doğu Almanya ve Sovyetler Birliğinde olup bitenlerden söz ediyorum. Kırk Elli yıl boyunca sosyalist fikirlerle yaşamış, kapitalizmi düşman gibi görmüş, sözüm ona sosyalist diktörlerin baskısı altında yaşayıp sus pus olmuş o ülkelerin insanları, bıçak kemiğe dayanınca, yediden yetmişe hep birlikte sokaklara çıktılar. Yürüyüp diktatörlerin saraylarına baskınlar yapıp, saltanat koltuklarından al aşağı ettiler. Yılların zalim diktatörlerinin kimileri kaçmaya fırsat bulamadan, yakalanıp anında cezalandırıldılar.
Peki, bunu nasıl başardılar?
Her şeyden önce, sadece kendilerini değil, tüm toplumu düşünerek hareket ettiler. Bencil davranıp, veya deve kuşu gibi kafalarını kuma gömüp, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, demediler. Örgütlendiler.
“Ulusal Güvenlik Kavramı” önümüzde büyük bir engeldir diyerek, tabuları yıktılar ve geçmişte yaşanan tüm günahları bir bir ortaya çıkardılar. Ulusal Güvenlikleri tehlikeye düşer diye parti veya devlet başkanlarının ölümcül hastalığı bile halktan saklayan partiyi, bürokratı, güvenlik kurumlarını yerle bir ettiler.
Bizde öyle mi?
12 Eylül’ün üzerinden nerdeyse otuz yıl geçti. Bu ne menem bir devlet idaresine el koymakmış ki, hala etkisinden kurtulamamışız. Hala koyun gibi güdülmekteyiz, hala sus pus kalmaktayız ve hala aman beni ne ilgilendirir bana dokunmasınlar da, diyoruz. Ve hala bu “devlet idaresine el koymak zorunda kalmış” diktatörler el üstünde tutuluyor. Ülkeye ve insanlığa verdiği zararın ve tahribatın hesabının sorulması yerine, baştacı ediliyor.
12 Eylüller olur, susarız. 28 Şubatlar olur susarız. Partiler kapatılır, gazeteciler tutuklanır, gençler işkencede ölür, ülkenin bir yerinde kan gövdeyi götürür susarız, çocuklarına götüreceği ekmeğinin mücadelesini veren işçi coplanır, dövülür susuarız. Kim korkuttu bizi böyle kim? Ölmesin onlar, daha çoook yaşasınlar. Allahım, yeter artık dayanamıyorum al artık canımı diye yalvarsınlar da gene de resim yapmaya pardon,yaşamaya devam etsinler.
Bu nasıl bir 12 Eylülmüş ki, etkisi hala devam ediyor.
Ve bu bizdeki nasıl bir duyarsızlıktır?..
Hitler Faşizmi döneminde kötü günler yaşamış bir Kilise papazı’nın anılarından:
“Bir gün, Naziler geldi ve komşumuz olan Yahudileri götürdüler, hiç birimiz ses çıkarmadık. Sonra bir gün yine Naziler geldi ve komşularımızdan Komünist olanları götürdüler hiç birimiz ses çıkarmadık, daha sonra Naziler bir kez daha gelip komşularımızdan Sosyal Demokrat olanları alıp götürdüler yine ses çıkarmadık. Götürülme sırası bize geldiğinde, ses çıkaracak kimse kalmamıştı zaten.
Ülkemizle, insanımızla, doğamızla gurur duyuyoruz ama, keşke duyarlılığımızla da gurur duyabilsek.
Yoksa, herkes hakettiği şekilde mi yaşıyor ve yönetiliyor?
YORUMLAR
Anayasa yeniden yapılmalı.
12 Eylülün yok ettiği Bütün sendikal haklar sağlanmalı.
Fakirliğe ve işsizliğe savaş açılmalı.
Dernek ve sivil toplum öeğütleri serbest bırakılmalı.
Açılımlar planlı bir şekilde sürmeli.
AB süreci sıkı pazarlıkla devam ettirilmeli.
100 yıllık geleceğimiz ve devletin rotası planlanmalı.
Ticari ve bilimsel ataklar devam etmeli.
Yasama, yürütme ve yargı mükemmel işletilmeli.
Siyasiler halktan kopmamalı, halkı iyi tanımalı.
Yazınız gayet güzeldi.
Sadece temennilerimi yazdım. Sizi candan kutluyorum.
Ben seçiyor olsam; yazınız GÜNÜN YAZISI olurdu.
10 puan.
Selamlar.