- 852 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEYRET ANADOLU'NUN YEŞİLLİKLERİNİ (5)
41-Dünyada fotoğraf dalında, birincilik ödülüne layık görülen fotoğrafların bir çoğu; Müslüman İnsanların sefaletini anlatıyor. Ne kadar ilginç değil mi?
Yılın fotoğrafı seçilen bir fotoğrafta; bir akbaba, açlıktan ölmek üzere yerde baygın yatan bir çocuğu yemek için, arkasında bekliyor. Yine yılın fotoğrafı seçilen bir başka fotoğrafta, ıraklı bir baba, başına çuval geçirilmiş ve elleri bağlı olduğu halde, önünde ağlayan çocuğuna sarılmaya çalışıyor. Ne kadar ilginç değil mi? Adamlar, Müslümanlara zulmediyor. Mallarını yağmalıyor. Sonra Müslüman’ların içine düştükleri sefaletten, birinciliğe layık manzaralar çıkarıyor.Böyle bir şey, şeytanın bile, aklına gelmezdi.Ne kadar ilginç değil mi? Ancak, sefalet ve dramımızla, fotoğraflarda birincilik alabiliyoruz. Ne kadar hazin değil mi?
42-Bir çocuk, bir berber salonunda traş olurken, salondaki çok bilmiş, zeki büyükler, çocuğun tüm psikolojik ihtiyaçlarını özenle düşünürler! Bol küfürlü ve bol dumanlı muhabbeti, hiç eksik etmezler.Böylece çocuk, traş olmanın bedeli olarak, bol küfürlü ve vıcık vıcık cinsellik kokan sohbetten, gerektiği şekilde yararlandırılır. Ne kadar ilginç değil mi?
43-Bazı bilim adamlarımız, insan kopyalamayı etik bulmadığını söylüyorlar. Halbuki, bizim bir kısım değerlerimiz, asırlardır kopya insan üretiyor,insan kopyalıyor. Dünyanın gözlerinin içine baka hem de. Kız çocuğu annesini, erkek çocuk da babasını kopyalıyor.Çünkü, kişinin kendi kişiliğini inşa etmesine, kendisi olmasına, kendini gerçekleştirmesine, kısaca kendileşmesine asla izin verilmiyor. Her çeşit kopya insan, bizde itina ile üretiliyor. Bu konuda dünya birincisiyiz. İlginç değil mi?
44-Bir düğünde davetliler coşar, havaya ateş açarak, binlerce kurşunu israf ederler.Keskin nişancılarımız! davetlilerden bir kaç kişiyi, bazende damatla-gelini koçlar gibi, düğüne kurban ederler.Ama, aynı düğüne, uzaktan yatılı olarak gelen bir misafir, düğün evinde banyo yapacak yer bulamaz.Çünkü banyo yapacak yer yoktur.İlginç değil mi?
45-Bizim toplumumuzda iki genç evlenirken, sadece gençler, birbiriyle evlenmiş olmazlar.Karısının/kocasının akrabalarıyla da gizli bir evlilik akdi yapmış olurlar. Evli olduğunuz müddetçe, bu gizli ve psikolojik nikah, DEMOKLESİN KILICI gibi peşinizi birakmaz. Eşinizden boşansanız bile,gizli evlilik yaptığınız bu akrabalardan boşanabilmek çok zordur.Hatta, çocuğunuza istediğiniz adı bile koyamazsınız. Bu seferde, mezardaki rahmetliler çıkar, gelir. Bu kültürde kendimiz olmamıza ne kadar izin verildiği, ne kadar açık değil mi? Ne kadar acı değil mi?
46-Bir berber salonunda, traş olmak için bekleyen yirmi kişiden on sekizi, sigara içmiyor. Sadece iki kişi sigara içiyor, iki kişi tam on sekiz kişiyi duman altı ediyor. Sigara içmeyenlerin gıkı bile çıkmıyor. Dükkan sahibi;
-Sigarayı yasaklarsam KİMSE gelmez diyor. Halbuki sigara içenler iki kişi.Ne kadar ilginç değil mi? Berbere göre sigara İçen iki kişi, KİMSE olabiliyor.İçmeyen ve sesi çıkmayan müşteriler,KİMSE olamıyor.Berber sigara içmeyen müşterilerini, saz heyetinde 18.keman olarak algılıyor.Ne kadar ilginç değil mi? Çünkü onlar cepte keklik.Ne kadar ilginç değil mi?
47-Dünyada en pahalı olduğu halde, bizde en ucuza hatta çoğu zaman bedavaya kiralanan değer; BEYİNLERDİR. Batılılar çabuk ikna olan insanlara, ahmak diyorlar, bizde ise, çabuk ikna olan insana, teslimiyet gösteriyor diye, olumlu bakılır.Ne kadar ilginç değil mi?
Sorgulayan,
Araştıran,
Çabuk ikna olmayan;
Aykırı, türünün son örneği,yaramaz adam diye dışlanır.Ne kadar ilginç değil mi?
İki batılı tanışırken ilk sordukları soru şudur: NE İŞ YAPIYORSUN?
İki doğulu tanışırken ilk sordukları soru şudur: NERELİSİN?
Ne kadar ilginç değil mi?
48-Arabanın aküsünü tüketen FARLARIDIR.
Mü’minin’de iman aküsünü çabuk tüketen GÖZLERİDİR.( çok fotokopi çeken gözler, imanı tüketir.)
Benzerlik, ne kadar ilginç değil mi?
49-Binlerce Misyoner,insanları Hristiyan yapmak, İslam’dan soğutmak için, Müslüman Ülkelerde harıl harıl çalışmaktadır.Binlerce Müslüman’ da; kaba,hoyrat davranışlarıyla İslam’ın önünde bir karabasan gibi durmaktadır.Bir çok Müslüman’ın en büyük başarısı, insanları dinden soğutmak olmuştur. Demek ki, binlerce Misyoner,binlerce Müslüman yardımcısıyla birlikte, İnsanları İslam’dan soğutmak için, harıl harıl çalışmaktadır.Ne kadar ilginç değil mi?
50- Müşrik Mekke de, Peygamber Efendimize düşmanlıkta en hızlı olanlar bile, mallarını getirip,Peygamberimize emanet ediyorlardı.Düşmanlıkta aynı safta olanlar,mallarını emanet etme konusunda, birbirine güvenmiyor, düşmanlık ettikleri zata, yani Peygamber Efendimize mallarını emanet ediyorlardı.Tarih böyle bir iç fetih, gösteremez.
Günümüze baktığımızda, dünyanın kasalığını yapan, dünyanın emniyet ve güvenini kazanan ülke ne yazık ki, İsviçre’dir. Müslümanlar, Peygamber Efendimizin bin bir emekle, alın teri ve göz nuruyla tesis ettiği MUHAMMEDİ İMAJI, yani eminlik ve güvenilirlik vasfını, İsviçre’ye kaptırmışlardır. Eminlik vasfının doğduğu toprakların insanları, birbirine mallarını emanet edememekte, Hıristiyan bir ülkeye emanet etmektedir. Arap dünyasının kahir ekseriyeti ne yazık ki, paralarını ve kıymetli eşyalarını İsviçre bankalarında muhafaza etmektedir. Kendi aralarında bile, bir güven tesis edememişlerdir. Ne kadar ilginç değil mi? Kendi aralarında bile güven tesis edememiş bir toplum, dünya siyasetinde ne gibi etkin bir rol oynayabilir ki? Ne kadar acı değil mi?
51- Türkiye’ nin bazı köylerinde, kasabalarında halk, particilik yüzünden guruplara ayrılır. Kahveler ayrılır, köy odaları ayrılır. Akrabalar birbirine küserler. Birbirinden kız alıp vermiş, yıllarca birbirinin acı ve sevincini paylaşmış bu insanlar, birbirine küserler.Birbirine selam vermeyecek kadar, olayı abartırlar.Uğruna dostları ve akrabalarını feda ettikleri partiler ise, bir seçimde ortak hareket etme kararı alır.Hatta aynı binada, yan yana tabela asarlar. Partiler birleşir. Hatta köye gelip, birlikte konuşma yaparlar. Köylüleri barıştırmak için uğraşırlar.Ama, köylüler barışmaz, birleşmezler. Yine ayrılıklarını devam ettirirler. Ne kadar İlginç değil mi?
52–Türkiye de bol sütlü bir inek, inek olasıya kadar birkaç defa da olsa baytar yüzü görür.İyi para getiren bir yarış atı, sürekli baytar kontrolünde yaşar.Ama, Türkiye’de yüz binlerce çocuk, gençlik dönemine ulaşasıya kadar, bir defacık olsun bir danışman,bir Pedegog yüzü görmez.Çok ilginç değil mi?
53-Alevler içinde yanan bir insanı, hemen koşar kurtarırız. Suya düşmüş çırpınan bir adamı, atlar, kurtarırız.Fakir düşmüş bir insana, yardım ederiz.Ama acılar ve sıkıntılar içinde kıvranan bir insana, yardım etmeyiz.Başa çıkamadığı problemler onu boğarken, onu kurtarmayız. Onun, illa çaptan düşmesi gerekir ki, yardım edelim.Böyle bir anlayışımız vardır.Halbuki asıl bilgelik; uçuruma yuvarlananı kurtarmak değil, yuvarlanmak üzere olanı, düşmek üzere olanı kurtarmaktır.Asıl bilgelik budur.Ne kadar ilginç değil mi?
54-Akrabalarımızdan olan, yardıma muhtaç ve dul bir kadına, yardım edemeyiz.
Onu, aile dostu olarak kabul edemeyiz.
Onun yanına, rahatlıkla girip çıkamayız. Acaba ne derler, acaba nasıl anlaşılırım diye. Ammaaa, hiç tanımadığımız insanlara, çok rahat yardım ederiz. Ne kadar ilginç değil mi?
55—Bayan X, süs köpeği için milyarlarca lira verip Amerika’dan mama getirtir. Köpeğini, yıkar, yedirir, içirir. Onun için üzülür.Onun için sevinir.Ama hemen az ötede binlerce çocuk; açlıktan,sefaletten perişandır.Bunları bilir.Kılını kıpırdatmaz.Kendilerine süs köpeği kadar ilgi göstermeyen bayan X e , ilgi göstermediği sefil ve fakir binlerce genç, hayrandır.Adını, arabasını, özel yaşamını adım, adım takip eder. Cd ve kasetlerini alarak destek verirler. Çok, ilginç değil mi?
56- Batılı ülkeler, Kur’an-ın bahsettiği bazı mucizeleri gerçekleştirerek, uzaya antenler dikerken, biz Müslümanlar da sefaletimiz ve cehaletimiz üzerine minareler dikip, minarelerin gölgesinde, cahil ve sefil bir şekilde ibadet ediyoruz.ilginç değil mi?
57—Amerika’lı bir insan kaynakları uzmanı Dubai’de; -İnşaAllah yaparız diyen bir işadamına hitaben:
- İnşaAllah, Türkiye’de en az 6 ay sürüyor.Sizde ne kadar sürer diye sormuş. İlginç değil mi?
58-Kriz döneminde bütün şirketler masraflarını azaltır.Yatırımlarını küçültür.Çeşitli düzenlemelere gider.Ama zarar ettiği söylenen bazı büyük şirketlerin müdürleri, İstanbul’da beş yıldızlı otellerde kalır. Lüks harcamalar yapar. Son model arabalara biner. Bunun adına da kar-zararortaklığı denir.ilginç değil mi?
59- BEDİÜZZAMAN:
"Her duaya icabet var,ama her dua istenildiği gibi kabul edilmeyebilir.Bazen istenilenden daha evlası verilir.Ya da hikmet gereği ahirete saklanır" der.Bu bilimsel olmaz.
Anthony ROBBINS;
"Tanrısal gecikmelerin, Tanrısal ret anlamına gelmediğini biliyorum" der.Bu bilimsel olur.
BEDİÜZZAMAN
"Z****i elem, lezzettir, z*******i lezzet, elemdir " der bu bilimsel olmaz.
Anthony ROBBINS;
"Sonu elemle biten lezzetlere nazaran; sonu lezzetle biten elemleri tercih ederim" der, bu bilimsel olur.
Bir Pedegoji uzmanı bir konferansında: Gayr-i meşru her zevkin, meşru dairede bir tatmin sahası mutlaka vardır, der.Dinleyiciler tarafından ayakta alkışlanır.Aynı uzman,bir başka tebliğinde; Bediüzzaman’ın "Helal daire keyfe kafidir, harama girmeye luzum yoktur" cümlesini söyleyince protesto edilir.Bu tebliğ bilimsel bulunmaz.
Veysel Karani Hazretleri: "Yattığın zaman ölümü yastığının altında, kalkıncada karşında bil" buyurur.Bu hiç anlatılmaz.Ama , kitaplarını çok okuduğumuz bir çok tv kanalında arzı endam eden çok bilmiş uzmanlarımız, ölümle ilgili, hep uzakdoğudan veya başka bilgeliklerden örnek verirler.Sanki bu konular Kadim İslam Medeniyetinde, en şaheser şekilde işlenmemiş gibi.
Ne yazık ki, İngiliz kaşığıyla, Türk Pilavı yemenin diğer adı: Bilimsellik. İlginç değil mi? Kendi pilavınızı yabancının kaşığıyla yediğiniz zaman modern ve bilimsel oluyorsunuz. İlginç değil mi? Aşağılık kompleksinin diğer bir adı da bilimsellik oluyor. İlginç değil mi?
60-İki aile, masraf yaparak, çocuklarını evlendirir, akraba olurlar. Yeni evli çiftler, hayatlarından memnundur. Çocukları olur,yuvaları şenlenir. Evliliğin; ikinci veya üçüncü senesinde dünürler, basit bir sebepten dolayı tartışırlar. Evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş, çocuklarına emir verirler:
-Eğer onu boşamazsan, sütümü sana helal etmem.Atalık hakkımı sana helal etmem…
Halbuki evlilik, gayet yolunda gitmektedir. Boşanmayı gerektirecek hiçbir neden yoktur.Yeni çiftler hayatından memnundur.Ama, atalık hakkı, süt hakkı gereği:
-Yuvalar yıkılır.
-Minik yavruların ruh dünyasında fırtınalar estirilir.
Yuva yıkmanın, çocukları anadan babadan ayırmanın, diğer adı, atalık hakkı ve süt hakkı olur.Ne kadar ilginç değil mi?