- 920 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ayandon (Düşüngülü Eleştiri)
A Y A N D O N
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Cesaretin en uç deneyimi korkusuzluktur.
Korkusuzluk cesaretin sonsuz olduğu
zaman ortaya çıkar. Osman Pamukoğlu
Ulus halklarını kucaklayan kahramanlar yaratan Osman Pamukoğlu ‘Ayandon’u, Elif Şafak gibi hissi bir tutum sergilemeden diyalektik yazmış.
Çanakkale savaşı tüm şiddetiyle sürmektedir. İmparatorluğun son döneminde çeşitli cephelerde savaşmış, ‘Yaşları kırk yedi’yi geçtiği için ıskartaya ayrılmış, Nuri (usta) ve üç arkadaşı Samsun yöresinden teknelerine yüklediği yaklaşık üç ton erzakı yelken veya küreklerle Boğazın girişine kadar taşımakta, yeni bir sefer için geri dönmektedirler.
Pamukoğlu, romanında Karadeniz’e ‘Gidip de dönmeyen cesur insanların öyküsünü, anlatıyor. ‘Ayandon fırtınasına da daha birkaç gün olduğuna göre’ (s.12) ‘Bu Ayandon… Ayandon bu!... Lanet ejderha… …Biraz sonra bizi, saman çöpüne çevirecek!...’ (s.33) ‘Ayandon’un hışmına uğramışlar.’ (s.37) ‘Bu Ayandon meredi üç dört gün devam edecektir.’ (s.55) ‘gördüğüm kadar hasarla Ayandon gibi bir fırtınayı atlatmış olması, bin kere şükretmeye değer.’ (s.107) Kitabın arka ve ön kapağında Ayandon fırtınası ile ilgili yazılan ve çizilenler, romanın tamamı denizde geçiyor izlenimi veriyor. Oysa, romanın yaklaşık yüzde sekizi denizde geçiyor. Kitap kapağının iç atmosferi yansıttığı söylenemez.
‘Ayandon’un, hayatın içinden alınmış gibi gerçek ve sağlam bir kurgusu var. Çok katmanları içine katıp döngüsel bir yapı oluşturduğu söylenemez. Daha geniş açılımlı şaheser bir roman yaratılabilirdi. Ayandon’un yüzde 50.3’ü diyaloglarla geçiyor. Diyalogları canlı tutabilmek için mizah, atasözü ve deyimlerden faydalanmış, eleştirel bir yergi de var. Osman Pamukoğlu, Reşat Nuri gibi kahramanları fazla, işlevsel ayrıntılar, karakterler arası çatışma (kutupluluk) ve iyilik duygusu öğelerinden faydalanmış.
Roman kahramanları bir geçit törenindeymiş gibi çok tutulmuş. Romana hükmeden kahraman, İmparatorluğu bir arada tutan hoşgörü kültürünü göstermek ister gibi her ulustan insanı kucaklıyor. Kendini kahramanın yerine koyan okuru, ilginç ruh halleriyle baş başa bırakıyor.
Aynanın içine değişik açılardan bakabilen yazar, Osmanlının son dönemini zaman ve mekâna uygun bir dille yazmasına karşın, kolay okunabilir olduğu söylenebilir. O dönemi yaşamak isteyen okuru alıp oylumuna götürüyor. Halkın sosyal yönünü iyi irdeleyen Pamukoğlu, Ayandon’a has bir dil oluşturmuş. Kahramanları yöre ağzıyla konuşturmadığı gibi Laz’ın bile kendine özgü diyaloguna yer vermemiş.
Sözü ve sözcüğü iyi alımlayan okur, postmodern yaşamda beğenisini bir türlü size iletmektedir. Yazar, beğeni ile mutluluğu tadarken içten içe motive de olur. ‘Sürek avına çıkmış dünya, tarih sınar seni fazla söze ne hacet!’ (s.14) ‘Sürekli açıklama peşindeki bir zihin, korkmuş bir zihindir’ (s.223) ‘Hayatın baharı çabuk geçer.’ (s.224) Şiirsel düzyazılar: ‘Elimdeki nasır bak nasıra, yol zor, gece gebe ve apansız yüreğim daralıyor çeke çeke.’ (s.14) ‘Böyle olur yüksek yerin rüzgârı, böylesine söyletir insanı’ (s.119) Hoş olmayan söz: “Bize, ‘Türk–i bi idrak’ diyor. Onun dilini konuşmuyor” (s.134) Söz ebeliğe de yapabilen yazarın, sözün dişlerini nasıl gösterdiğine birlikte bakalım. ‘Tüh, Allah senin belanı versin gavat!’ (s.154) ‘Höst, dürzi.’ (s.156) ‘Yeni yetme kefer, gavurluk etme!’ (s.157) Kendisinin de kullanmadığı, Osmanlının derleme dili hiçbir zaman ulusal dil olamadı. Yazar, sayfada ortalama 14.2 yabancı sözcük kullanmış, düşük bir oran.
Pamukoğlu, çağrışım gücü yüksek olan sözvarlığı atasözünü hiçbir romanda karşılaşmadığımız kadar yüksek oranda kullanmış. ‘Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer’ (s.81) ‘insan çiğ süt emmiştir’ (s.83) ‘Su testisi su yolunda kırılmış’ (s.158) Her on sayfada bir kez atasözü kullanılmış.
Denemeleri romanın içine serpiştirmeyi unutan Pamukoğlu, gerçek anlamın dışında bir yan anlam da ifade eden mecazı sayfada ortalama 1.1 kez kullanmış. ‘Bin dereden su getirerek, başıma kan sıçratma, tepemin de tasını attırma. Burnundan fitil fitil getiririm yoksa…’ (s.156) ‘karakolu tepesine geçirir.’ (s.175) ‘bunu kafana sok…’ (s.182)
Az da olsa insan gelgitleri, ruhsal betimlemeler yapan Pamukoğlu, ayrıntıları kullanmakta ustalık göstermiş. ‘Ormanların yüzlerine çarpan gür ve kararlı havlama biraz sonra yankılarla geri dönüyordu.’ (s.103) ‘Atlar bizim varlığımızı sezmişlerdir. Aynı hızla gidersek huysuzlanabilirler. Bekleyelim, kokumuzu alıp alışsınlar.’ (s.151)
‘Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok’ adlı bir de kitabı olan yazarın, yaptığı betimlemeler kurguyla aynı düzlemde buluşuyor. ‘Rüzgâr yüzümün derisini yakıyor. Karanlık çöküp sular kararınca ağızları bıçak açmıyor. Havada ağır bir sessizlik. Yorgunluktan başım dönüyor. Seherin geceyi eritmesini bekliyoruz. Bıldır yağan kar da bu kadar mıydı?’ (s.14) Sayfada ortalama 6.4 satır betimleme yapmış.
Sanırım betimlemenin şiir olmadığını Osman Pamukoğlu da biliyor. 46 Dize kendi şiirinden alıntı yapmış. ‘Ayandon’un sayfalarını doldurmak ister gibi yer verdiği yirmi beş dize şiirinin baştan sekiz dizesini birlikte irdeleyelim. ‘Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş, / Eşini kaybetmiş bir kuş gibi kar / Geçen bahar günlerini arar. / Ey yüreklerin çılgın şarkıları / Ey üveyiklerin ötüşleri / O baharın yarını bu işte, / Kapladı derin bir sessizlik yeri / Karlar ki durmaksızın sessizce ağlar.’ (s.111)
‘Ana, ver çıkınımı, gün doğdu yolum gider; köz iner yüreğime…’ gibi imgeli şiirsel düzyazı ve şiirlere yer veren Pamukoğlu, okuruna sayfada ortalama 2.2 kez soru yöneltmiş. Felsefi ve düşünsel soruları çok az. ‘Dünyadaki zenginlikler nasıl paylaşılacaktı? Sömürülecek milyonlarca insan nasıl paylaşılacaktı? Kodamanlar savaş için bu hesaplaşmayı yaptı.’ (s.132)
Romanında rekor düzeyde atasözü kullanan Pamukoğlu, sayfada ortalama 0.5 kez çekici anlatım özelliği olan deyim kullanmış. Düşükçe bir oran. Zaman ve mekâna uygun kullandığı deyimler: ‘Ölüm kol gezer her yerde, ölüm sessizliği ve ölümle burun buruna gelme’ (s.51) ‘Ağzından yel alsın Koca Tahir, sen eski topraksın’ (s.103) Sıfat tamlaması deyimleri de sevdiğini görüyoruz.
Mizah yeteneğiyle yazıyı kuruluktan kurtarıp okurunu güldürebilen Pamukoğlu, sayfada ortalama 0.2 kez mizahtan yararlanmış. “ ‘Hadi delikanlı, sen de karının ve çocuklarının yanına git. Bizden senin kılına bile halel gelmeyeceği gibi, biz seni hiç görmedik!’ Süleyman ve Haydar’a döndü. ‘Siz Gördünüz mü?’ İkisi birden, anlaşmış gibi, ‘Haşa’ dediler.” (s.81)
İnsanın iç çatışmalarını yansıtan içmonoloğu yazar, her yüz yirmi altı sayfada bir kez kullanmış. Çok düşük bir oran. “ ‘Çam ağacı, iyi bekle babamı,’ dedi ve kendi kendine söylendi” (s.13) “Süleyman içinden: ‘Keskin zekâ keramete kıç attırır,’ dedi.” (s.67)
Halk ağzıyla söylenen benzetmeler bellekte özgün imgeler oluşturur. ‘Agop’un kazı gibi kırkından sonra saz çalmaya’ (s.74) ‘deli kızın çeyizi gibi dört bir yana dağılıp’ (s.88) ‘hepsini abdesthane ibriği gibi dizerim ağaçların altına’ (s.102) Sayfada ortalama 1.5 kez zamana uygun benzetme yapılmış. Hayatın içinde var olan korkuya da yer veren yazar, sayfada ortalama 0.4 kez eğretileme yapmış. ‘bu tilki kolay kolay tongaya basmaz’ (s.208) ‘Kocadayı yakaladığı ilk yorganı boylu boyunca’ (s.40)
Barış sonsuz bir rüyadır, diyen Pamukoğlu, bellekte çarpıcı çağrışımlar uyandıran imgelerden faydalanarak romana derinlik vermiş. ‘Rus limanlarında çevirdiğin dolaplardan başka işlere aklın almaz diye…’ (s.140) ‘tabiatın merhametsiz eline düştük.’ (s.141) ‘başına gelecekleri o senin şeytan beynin bile kestiremez…’ (s.154) Sayfada ortalama 2.1 kez sözcüklere imge yüklemiş.
Estetik zevk peşinde koşan okuru atasözü ve güzel sözlerle doyuran yazar, yazıya estetiklik katan ikilemelerden de faydalanmış. ‘Ortalık kim kime, dum dumadır.’ (s.62) ‘kendini yerden yere atarak bar bar bağırıyordu.’ (s.170) Sayfada ortalama 1.1 kez ikileme yapmış.
Pamukoğlu da Şükran Kozalı gibi sıfatlarla yazmayı seviyor. ‘Sarı renkli bir şişeyle Damyani’ (s.80) ‘benim ipek yüklü kervanım’ (s.120) ‘iki zibidi var.’ (s.170) Sayfada ortalama 3.6 kez kullanılmış.
İçmonolog gibi ‘içimden geçirdim’ diyerek kahramanına çağrışımlar yaptıran Pamukoğlu, kullanıldığı yere anlam zenginliği ve derinlik katan pekiştirmeleri sayfada ortalama 0.3 kez kullanmış. ‘hıncahınç, ağzına kadar erzak dolu’ (s.15) ‘malzemeleri sımsıkı bir şekilde’ (s.100)
Yazının içinde albenili süs gibi duran güzel sözleri her atmış üç sayfada bir kez montaj yapmış. “asker kaçağı durumundakiler için ‘görüldüğü yerde vurun ve yakalananları da doğdukları yerde asın’ diye ferman yayımladı.” (s.156)
Pamukoğlu, 13 kez şiir (96dize), 13 kez türkü (103dize), 1 kez mani (5dize), 1 kez ninni (4dize) alıntı yapmış. Her dokuz sayfada bir alıntı yapılmış, oldukça yüksek bir oran.
‘Ayandon,’ postmodern yaşama iyice ısınan insana, yozlaşmakta olan insan yüreğini kucaklayacak bir elin nasıl uzatılacağı ve onu kazanmanın yollarını gösteriyor. Kahramanların başarıya gıdım gıdım ilerlemesi, heyecan ânı işlevsel ayrıntılarla yüksek tutulurken, yazınsal dile atasözü, deyim, mizahla zenginlik katılmış, imgeyle de bezenip renk verilmiş. Anadolu insanına çok iyi ayna olmuş.* Ayandon / Osman Pamukoğlu / İnkılâp Kitapevi / 253s. / / / Kayseri’de kimi eleştirsem haşin haşin bakıyor!?.. ‘Beni eleştirsen’ derken, övülmek istermiş..!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.