- 1359 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLUĞUMUN İSTANBUL'U
Çocukluğumun İstanbul’unu özlüyorum... Arnavut kaldırımlı yollarını; tek tük de kalmış olsa cumbalı evlerini, bayramlarda geçici kurulup kaldırılan mahalle arası, salıncaklı dönme dolaplı basit lunaparklarını...
Omzuna takarak taşıdığı tahta askılığın iki ucundan sallanan yuvarlak kefelere yerleştirdiği yoğurt tepsilerini büyük bir ustalıkla terazileyerek yoğurt satan mahalle yoğurtçularını...Her gün mahalleliye sütlerini ulaştırmak için güğümlerini astığı sütçü beygirini ipinden çekerek dolaşan sütçü amcayı...
"Yazıyor cinayeti yazıyor" diye kalabalık caddelerde incecik sesiyle dolaşan gazeteci çocukları...Apartman aralarında nadir olarak kalmış,pisipisi otlarının ısırganların yetiştiği oyun arsalarımızı...
Her mahallede mutlaka bulunan,gaz tuz şeker yağdan tutun da mahallelinin günlük alışverişini yaptığı şimdilerde süpermarketlere yenik düşen küçük mahalle bakkallarını...
Fatih’in o zamanlar çok geniş olan avlusunda bisikletimizle gezdiğimiz günleri(ki şimdi tadilatlardan dolayı kocaman avlu daralmış)...Herkesin birbirini tanıdığı,çocukların kendi amca ve teyzeleri gibi sevip sayarak çekindiği komşu amca ve teyzeleri...Trafik keşmekeşinin olmadığı ,insanların birbirlerine daha saygılı ve hoşgörülü olduğu...
Fatih vezneciler İstanbul üniversitesinin arkasından süzülerek giden eski tramvayları velhasıl eski doğal sıcak çocukluğumun İstanbul’u seni çok özledim!
Dünyanın en güzel en nadide incisi,adına şiirler şarkılar yazılmış güzel İstanbul’um YAHYA KEMAL merhumun dediği gibi sana hangi tepeden bakarsa baksın insan her yerini ayrı seviyorum.
YORUMLAR
Şimdilerde İstanbul da yaşasam da aslen Erzurumluyum ,lakin belli ki aynı dönemin insanlarıyız bede çocukluğumun saf ve temiz yaşamını çok özledim. Yalansız ,yanlışsız, ayrı gayrısız, Kan dökülmeyen kin ve nefret olmaya o saf ve temiz çocukluğumu geri istesem.......
Hanım efendi yüreğine kalemine sağlık.
handan akbaş
Evet eskilere özlem hep oluyor.Saygılarımla...
sayenizde ben o günleri anımsadın,elinde çanı ile yoğutcusu,gece bozcısını,o şavrele dolmuşlarını,saymakla bitmezki dost kalemine sağlık saygılarımla
handan akbaş
Güzel anlatımınız için teşekkürler.Çocukluğum onaltı yaşına kadar Fatihte büyüdüm.Ondan sonra da Kocamustafapaşa benim de yaşadığım, çocuklarımı büyüttüğüm İstanbulun güzide mekanlarından biridir.Yorumunuza teşekkürler,ben de uzun süredir burda yaşayan biri olarak ,semtimizin bostanlardan binalara dönüşünü, oyun alanlarımızın ,arsalarımızın betona yenik düşüşünü birebir şahit olarak yaşadım...Saygılar....
Dedim ya yazar hanım öyle anlatıyor ki sanki bizim mahalle,
Birde en son yorumunuzu okuyunca
Hemen hemen aynı yıllarda bende güzide İstanbul’umuzun mutena ilçesi Fatih’e bağlı Kocamustafapaşa da kısır ve kurak zamanların inadına anaç ve sulak bir çocukluk geçirdim.
Kocamustafapaşa kuzeyinde Çapa(şimdiki Kan merkezi),güneyinde Samatya ve Marmara, doğusunda Aksaray, batısında Mevlanakapı, Silivrikapı, boydan boya Kozlu mezarlığı, kuzeybatısında Şehremini, Topkapı, kuzeydoğusunda Haseki, Fındıkzade, güneybatısında Belgratkapı, Yedikule, güneydoğusunda Kumkapı, Yenikapı olan, Sümbülefendi’den, Alipaşa’dan, Küçükhamam’dan, Cerrahpaşa’dan, Odabaşı’ndan müteşekkil bir “derya-yı Osmanlı” semti.
İşte bende tıpkı anlattığınız gibi bir çocukluk yaşadım. Çapadan orta boy bir ağaç tepesine çıktığında denizi görürdün. Ne bina var ne de başka bir şey, alabildiğine bostan. Eski cumbalı evlerin o eski ahşap kokan havalarını soludum, o evlerin tavan aralarında güvercin besledim, Arnavut kaldırım yollarda plastikten toplarla futbol oynarken ayak bileklerimi burktum, uçsuz bucaksız bostanlarında uçurtmalar uçurdum, at arabalarının arkalarına takıldım, mezarlıklarda çitlembik topladım, aşağı mahalleyle yaptığımız mahalle savaşlarında kafamı yardım. Banliyö trenlerine kaçak binerken, ailemizden gizli Florya’ya, Menekşe’ye denize kaçarken “adrenalin” denen korkuyla karışık o tatlı heyecanları taa o zamanlarda yaşadım. Yaz boyunca giydiğimiz metal tokalı lastik ayakkabılarımızın bıraktığı pas izleri bir sonraki bahara anca çıkardı ayaklarımızdan.”Raf” marka spor ayakkabısı olan top oynamak için değil hava atmak için giyerdi. Çöplükten bulduğumuz sıkılmış bir yarım limon bile tadına doyulmaz bir oyun aksesuarı olurdu bizim için(“limon” oyununu bilmem bilirmisin)
İlk platonik aşkım Ermeni kızı “Araksi”.Şimdi kim bilir ne yapıyordur. Ya “Mıgırdıç” hala orada mıdır, yoksa bırakıp gitmişmidir oda Fransa’ya akrabalarının yanına. Ya bir paket “birinci” sigarasını yarım saatte peynir-ekmek gibi bitirdiğimiz Tatar Rahmi, Kayserili Yılmaz, Adanalı Cebrail, Malatyalı Sabri, Kocabaş Hakan,rahmetli Çiko Tansel, Urfalı Clay(adı Muhammed Ali idi bu yüzden Clay derdik-“kıley”diye okunur) Trakyalı Beyazıt, Pervin, Gül; Nesrin, Suzan, Şahin, Cemal heeeeeeey. Ne diyordu “Orhan Veli”
Ağlasam sesimi duyarmısın......
Tebrikler, Saygılar
Bahçevan bey ,yorumlarınıza aynen katılıyorum,geçen yıllar çok yenilikler getirirken çok güzellikleri de götürüyor.Çocukluğum ilk gençlik yıllarım hep Fatih'te geçti şimdi de Fatih'e bağlı Kocamustafapaşa'da oturuyorum,İstanbul hayranı biri olarak, eski İstanbul'un daha sessiz olduğu yılları özlüyoruz...Yorumlarınıza teşekkürler,saygılar...
HANDANCIĞIM ÖZLEMLERİNİ NE KADAR GÜZEL ANLATMIŞSIN CANIM TEBRİKLER.EVET CANIM ÇOK HAKLISIN SAYDIKLARININ ÇOĞU YA HİÇ YOK YADA ÇOK AZALDI.ESKİDEN OLAN PEK ÇOK ŞEY TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİYLE AZALDI.ÖRNEĞİN ESKİ AİLE İLİŞKİLERİ,AKRABALIKLAR,KARDEŞ İLİŞKİLERİ,DOSTLUKLAR,AŞKLAR,EVLİLİKLER,KOMŞULUKLAR KALMADI ARTIK.ŞİMDİ ÇOĞU İNSAN ÖNCE KENDİ MENFAATINI DÜŞÜNÜYOR.MANEVİYAT ZAYIFLADI MALESEF.BENDE BU KONUYU KENDİ SAYFAMDA DENEMELERDE DİZİ OLARAK YAZIYORUM.HER GÜN FARKLI KONUYU YAZIYORUM.UMARIM SENİN YAZDIKLARININ VE BENİM YAZDIKLARIMIN FAYDASI OLUR VE EN AZINDAN YAZILARIMIZI OKUYANLAR TEKRAR MANEVİYATA YÖNELİRLER.ÖZELLİKLE GENÇ NESİL.SANA GÖNÜL BAHÇEMDEN BİR KUCAK DOLUSU CENNET KOKULU KIRMIZI GÜLLERİ SEVGİMİDE İLAVE EDEREK GÖNDERİYORUM CANIM.SEVGİYLE KAL HOŞÇAKAL.GÜL KOKULARIYLA ÖPÜYORUM.GÜLHAN KESKİN.