GÖNÜLDEN GÖNÜLLERE
3.
Merhaba Dost,
Ölümle burun buruna geldin mi hiç ? Ya da melek Azrail’in nefesini ensende hissettiğin oldu mu? Çok sevdiğin birinin ağır bir hastalığın pençesinde kıvrandığını… hiç kimsenin yardımının mümkün olmadığı, olsa da sonuçtan emin olmadığın çaresizliğin doruğunda kaldın mı?
Mutlaka bunlara benzer bir durumu iliklerine işlercesine yaşadığın olmuştur. Ne yaptın peki?
Dua etmekten başka ne yapabilirsin ki…
Her ne kadar rahatmış gibi davransak da, içimizde bir yerlerde sakladığımız bir gerçek var. Bizi sürekli rahatsız eden bir gerçek.. ölümle hep burun burunayız ve azrail’in soğuk nefesi de ensemizde gerçeği. Oysa yaşanmamış o kadar çok şeyimiz var ki… hep ertelediğimiz… kendimizi binbir türlü bahanelerle kandırdığımız…
Çok paramız olacak; borçlarımızı ödeyecek, fakir fukaraya yardım elimizi uzatacağız.
Çok zamanımız olacak; eş-dost-akrabayı ziyaret edeceğiz.
Haksızlık yaptığımız insanlara gidip helalleşecek, gönlünü kırdıklarımızdan af dileyecek yeniden kazanacağız. Darda, zorda, yolda kalanların imdadına koşacağız.
Zalimin zulmüne dur diyecek, mazlumun yanında kale gibi duracağız.
Yalanın, dolanın, ahlaksızlığın kol gezdiği dünyada doğruları haykıracak, erdemin timsali olacağız.
Vicdanlarımızı, göç ettiği Süreyya yıldızından dünyamıza geri getirecek, insafı gömüldüğü yerden çıkararak gönderde dalgalandıracağız.
Ve daha neler neler… tüm güzellikleri insanlık adına yeryüzüne hakim kılacağız.
Ne zaman?
Çırıl çıplak doğduk, çırıl çıplak gömülecek bedenlerimiz için kaybedecek neyimiz var ki…
Azını vermeyen çoğunu nasıl verebilir?
Sahip olduğumuz tek şey nedir biliyor musun dost?
Dua.
Sana dua ile ilgili mesajlar yazacağım. Tabii ki yine Rehberden:
De ki: “Duanız (kulluk ve yalvarmanız) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır.”
“İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir; Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir müddet zevklen, şüphesiz sen cehennemliksin.”
“Kullarım sana beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip bana iman etsinler ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.”
Resulullah (s.a.a): “Bismillahirrahmanirrahim ile başlayan dua reddedilmez.”
Resulullah (s.a.a): “Şüphesiz başında övgü olmayan her dua kısırdır.”
İmam Sadık (a.s): “Dua, Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e salâvat gönderilmedikçe örtülüdür.”
Resulullah (s.a.a): “Sizden biri dua edince herkes için dua etsin. Zira bu dua icabete daha yakındır. Herkim kendisine dua etmeden önce kardeşlerinden kırk kişi için dua ederse, o dua hem onlar, hem de kendisi hakkında müstecap olur.”
İmam Sadık (a.s): “Adamın biri Müminlerin Emiri’nin (a.s) yanına vardı ve şöyle dedi: “Ben Allah’a dua ediyorum, ama müstecap olmuyor.” İmam şöyle buyurdu: “Çünkü sen Allah’ı, O’nun sıfatları dışındaki sıfatlarla nitelendiriyorsun. Şüphesiz duanın dört hasleti vardır: Batını ihlâs, niyet (kalp) huzuru, vesileyi tanımak ve isteklerinde insaflı olmak. Acaba sen bu dört hasleti bilerek mi dua ediyorsun?”O şahıs; “Hayır” deyince İmam şöyle buyurdu: “O halde onları tanı.”
İmam Ali (a.s), kendisine; “Allah; “Bana dua edin sizlere icabet edeyim” diye buyurmuştur; o halde neden dua ediyoruz da icabet edilmiyor?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Zira kalpleriniz sekiz hıyanette bulunmuştur. İlk olarak siz Allah’ı tanıdınız, ama hakkını sizlere farz kıldığı şekilde eda etmediniz. Dolayısıyla bu tanımanız sizlere fayda vermedi... Dualarınızın kapılarını ve yollarını kapattığınız takdirde hangi duanız kabul olacak?”
Resulullah (s.a.a): “Şüphesiz kul, yiyeceği haram olduğu halde elini Allah’a doğru kaldırır. Bu haliyle kendisine nasıl icabet edilsin?”
İmam Sadık (a.s): “Sizden herkim kendisine icabet edilmesini istiyorsa, kazancını temizlemeli ve insanların hakkını ödemelidir. Karnında haram olan veya yanında halktan birine ait bir hak bulunan kimsenin duası Allah’a yükselmez.”
Resulullah (s.a.a): “Bilin ki şüphesiz Allah gafil ve habersiz olan kalbin duasına icabet etmez.”
Resulullah (s.a.a): “Kalbiniz yumuşadığında dua etmeyi ganimet bilin. Şüphesiz ki kalp yumuşaklığı rahmettir.”
İmam Sadık (a.s): “Şüphesiz Allah, katı olan kalbin duasına icabet etmez.”
İmam Sadık (a.s): “Sizden birisi kalbi yumuşayınca dua etsin. Şüphesiz kalp halis olmadıkça yumuşamaz.”
İmam Bakır (a.s): “Şüphesiz kul Allah’tan bir hacet dilerse, Allah da yakın gelecekte ve biraz ertelemeyle o hacetini giderir. Ama kul sonradan günaha duçar olursa, Allah Tebarek ve Teala meleğe şöyle der: “Onun hacetini giderme ve onu mahrum kıl. Zira o kendini benim gazabıma maruz bıraktı ve benden taraf mahrumiyete müstahak oldu.”
İmam Ali (a.s): “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah İsa b. Meryem’e (a.s) şöyle vahyetti: “İsrailoğullarının önde gelenlerine şöyle de: “Ben sizlerden boynunda kul hakkı olan hiç kimsenin duasına icabet etmem.”
İmam Sadık (a.s): “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah şöyle buyuruyor: “İzzetim ve celalime andolsun ki bir mazlum kendisine zulmedilen bir hak hususunda bana dua eder de, kendisi de aynı zulmü başkasına işlerse, asla kendisine icabet etmem.”
İmam Ali (a.s): “Şüphesiz münezzeh olan Allah’ın keremi, hikmetiyle çelişmez. Bu yüzden her dua müstecap olmaz.”
İmam Sadık (a.s): “Herkim aziz ve celil olan Allah’tan bir ihtiyacını dilemek isterse, Muhammed’e ve Ehl-i Beytine salavat göndermekle başlasın. Sonra Allah’tan hacetini dilesin. Sonunda da Muhammed’e ve Ehl-i Beytine salavat göndersin. Zira aziz ve celil olan Allah, duanın başını ve sonunu kabul ettiği halde ortasını terk etmekten daha yücedir. Zira Muhammed’e ve Ali’ne gönderilen salâvat örtülü kalmaz.”
İmam Kazım (a.s): “Allah’tan bir ihtiyacını dilemek istediğinde şöyle de: “Allah’ım! Ben senden Muhammed ve Ali’nin hakkı için diliyorum. Şüphesiz onların senin nezdinde bir makamı vardır.”
İmam Sadık (a.s): “Duada önce övmek, sonra günahını itiraf etmek ve sonra da icabet edilmesini istemek gerekir.”
İmam Hüseyin (a.s): “Allah’ın Resulü (s.a.a) yalvarıp yakarma ve dua anında, yiyecek bir şey isteyen bir sefil gibi dua ediyor ve ellerini yukarı kaldırıyordu.”
İmam Sadık (a.s): “Herkim doğru dürüst abdest alır, iki rekat namaz kılar, rüku ve secdelerini kamil bir şekilde yerine getirir, sonra selam verir, aziz ve celil olan Allah’ı ve Allah’ın Resulü’nü över ve ardından hacetini dilerse, şüphesiz yerinde dilemiş olur. Herkim de yerinde hayrı talep ederse, ümitsiz geri dönmez.”
Resulullah (s.a.a): “Allah’tan isteyin ve çok isteyin. Zira Allah için hiçbir şey büyük/çok değildir.”
İmam Bakır (a.s): “Hiçbir isteği çok görmeyin. Zira Allah nezdinde olanlar takdir ettiğinizden daha çoktur.”
İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a (a.s) vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Kendin için güzelliği kalacak ve vebali yok olacak olan şeyi dilemelisin. Mal ve servet senin için kalmaz ve sen de onun için baki kalmazsın.”
İmam Sadık (a.s), İsrail oğullarından yaşlı kadının Musa’dan (a.s) istediği şey hakkında şöyle buyurmuştur: “O yaşlı kadın şöyle dedi: “Benim için bir kaç şey yapmadan bu işi yapmayacağım: Ayaklarımı hızlı yürütmeli, gözlerimi geri vermeli, gençliğimi iade etmeli ve bana kendinle cennette yer vermelisin.”
Resulullah (s.a.a): “Gizli yapılan bir dua, açık yapılan yetmiş duaya denktir.”
İmam Sadık (a.s): “Kırk kişi bir araya gelir ve herhangi bir şey hakkında Allah’a dua ederlerse, mutlaka icabet edildiği bir halde ayrılırlar.”
Resulullah (s.a.a): “İcabet edileceğine yakin ettiğiniz bir halde Allah’a dua edin.”
İmam Sadık (a.s): “Dua ettiğinde icabetinin kapıda olduğunu zannet.”
Resulullah (s.a.a): “Aziz ve celil olan Allah’a dua edeceğiniz en hayırlı vakit seher vakitleridir.” Daha sonra Yakub’un (a.s) sözünü nakleden şu ayeti okudu: “Yakında sizler için Rabbimden mağfiret dileyeceğim.” Allah Resulü daha sonra şöyle buyurdu: “Onlar için duayı seher vaktine bıraktı.”
İmam Sadık (a.s): “Üç vakitte dualar Allah’tan örtülü kalmaz: Bir farz yerine getirilince, yağmur yağdığı zaman ve yeryüzünde Allah’ın bir mucizesi ortaya çıktığı zaman.”
Resulullah (s.a.a): “Aziz ve celil olan Allah’tan hacetini dileyen ve icabet olsun veya olmasın dualarında ısrar eden kula Allah rahmet etsin.”
İmam Bakır (a.s): “Allah’a yemin olsun ki mümin kul aziz ve celil olan Allah’tan hacetini dilemekte ısrar ederse, mutlaka haceti giderilir.”
İmam Hasan (a.s): “Kalbinde Allah’ın rızasından başka hiçbir istek olmayan kimseye, Allah’tan istediği her şeye icabet edileceği konusunda garanti veriyorum.”
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s): “Herkim herhangi bir şey hususunda insanlara ümit bağlamaz ve tüm işlerini aziz ve celil olan Allah’a havale ederse, aziz ve celil olan Allah onun tüm hacetlerine icabet eder.”
Resulullah (s.a.a): “Babanın bedduasından sakının. Şüphesiz babanın bedduası kılıçtan daha keskindir.”
Resulullah (s.a.a): “Ümmetimin çocuklarının duası, günahlara bulaşmadıkça müstecap olur.”
İmam Hasan (a.s): “Kur’ân okuyan kimsenin duası er veya geç kabul olur.”
Resulullah (s.a.a): “Ben Allah’tan, dostun dostu hakkında ettiği bedduayı müstecap etmemesini istedim.”
İmam Sadık (a.s): “Dört kişinin duası müstecap olmaz:
1- Evinde oturduğu halde “Allah’ım! Bana rızık ver” diyen kimsenin duası. Kendisine şöyle denir: “Sana rızık talep etmeni emretmedim mi?”
2- Karısına beddua eden erkeğin bedduası. Ona da şöyle denir: “Onun işini sana havale etmedim mi?”
3- Malı olup da heder eden ve “Allah’ım! Bana rızık ver” diyen kimsenin duası. Ona da şöyle denir: “Sana iktisatlı olmanı emretmedim mi?”
4- Hiçbir belge ve delil olmaksızın birine borç veren kimsenin duası... Allah ona şöyle buyurur: “Sana şahit tutmanı emretmedim mi?”
İmam Ali (a.s): “Duanın icabetinin ertelenişi seni ümitsiz kılmasın. Zira Allah’ın bağışlaması, niyetine bağlıdır. Bazen bir duanın icabeti ertelenir ki bu vesileyle dileyene daha büyük bir mükâfat ve ümitvar olana daha çok bağışta bulunulsun. Nice şey istersin de sana verilmez. Ama er veya geç ondan daha iyisi sana verilir. Veya hayır ve maslahat açısından senden esirgenir. Nice istekler karşılandığı takdirde dininin helakine sebep olur.”
Resulullah (s.a.a): “Şüphesiz Rabbiniz haya ve kerem sahibidir. Kulu kendisine elini uzattığı halde onu boş olarak döndürmekten hayâ eder.”
İmam Zeyn’ul Abidin (a.s): “Müminin duası üç halet dışında değildir: Ya kendisi için biriktirilir, ya dünyada karşılanır, ya da kendisine çatacak olan belayı ondan defeder.”
Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur¬muştur: “bir çok defa Allah’tan bir şey istersin de sana o şeyi vermez, ondan daha hayırlısını ihsan eder.”
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ya¬pılan bütün dualar Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat gönderilmedikçe göklere örtülüdür/yükselmez.”
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin insan (ahirette dünyadaki çektiği sıkıntılar karşılığında) kendisine verilen güzel mükafatları görünce dünyadaki hiç bir duasının müstecab olmamasını temenni eder.” (Zira duası müstecab olunca o belalardan kurtulmuş, dolayısıyla da sıkıntılara katlanma sevabından mahrum kalmıştır.)
Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye yeryüzünde en sevimli gelen amel duadır. İbadetlerin en üstünü ise iffettir.”
Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın ashabına şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Göklerin kapısı şu beş vakitte açılır: yağmur yağarken, düşmanla savaşırken, ezan okunurken, Kur’an okunurken, öğlen vakti ve güneş doğarken.”
Ya da:
-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu beş vakitte dua etmeyi ganimet bilin: Kur’an okunurken, ezan okunurken, yağmur yağarken, şahadet için düşmanla karşılaşırken ve mazlum insan dua ederken. Zira arş ile mazlumun duası arasında hiçbir perde yoktur.
Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendisine dört şey verilen, dört şeyden mahrum olmaz: Kendisine dua verilen, icabetten mahrum; kendisine tövbe verilen, kabulden mahrum olmaz; kendisine istiğfar verilen mağfiretten mahrum olmaz ve kendisine şükür verilen, (nimetlerinin) artışından mahrum olmaz.”
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allahım sen çağrılanların en yakınısın, icabet edenlerin en hızlısısın, affedenlerin en kerimisin, ihsan edenlerin en genişisin, istenilenlerin en çok duyanısın, ey dünya ve ahiretin rahman ve rahimi.”
İmam Sadık –(a.s)- şöyle buyurmuştur: “Allah kıyamet günü Müminlerin duasını da onların iyi işlerinden sayar ve bu bahaneyle cennette kendilerine daha üstün bir mükafat verir.”
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin ve bela kapılarını dua ile kendinizden uzaklaştırın.”
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan hacetini ısrarla dile; çünkü Allah mümin kullarından ısrarla dilekte bulunanları sever.”
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dua etmekten gaflet etmeyin; zira hiçbir şey dua gibi sizi Allah’a yakın kılmaz.”
Resulullah (s.a.a): “Dua ibadetin özüdür. Hiç kimse dua ile helak olmaz.”
Resulullah (s.a.a): “Dua müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.”
Resulullah (s.a.a): “Şüphesiz insanların en acizi duadan aciz olandır.”
Resulullah (s.a.a): “En üstün ibadet duadır. Allah, kula dua için izin verirse, ona rahmet kapısını açar. Şüphesiz hiç kimse dua ile helak olmaz.”
İmam Ali (a.s) oğlu Hasan’a (a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Bil ki şüphesiz dünya ve ahiretin melekûtunun hazinelerini elinde tutan, senin dua etmene izin vermiş, sana icabet edeceğini üstlenmiş, sana bağışta bulunmak için kendisinden istemeni emretmiştir. O rahim ve kerimdir. Seninle kendisi arasına seni O’ndan engelleyecek birisini karar kılmamış ve katında senin için şefaat edecek birine seni sığındırmamıştır... Sonra dua ve O’ndan istemek olan hazinelerinin kilidini eline vermiştir. O halde istediğin zaman dua ederek hazinelerinin kapılarını açabilirsin.”
İmam Ali (a.s): “Dua, rahmetin anahtarı ve karanlığın meşalesidir.”
İmam Ali (a.s): “Aziz ve celil olan Allah’a, yeryüzünde en sevimli amel duadır.”
İmam Ali (a.s): “Dua, müminin kalkanıdır.”
İmam Sadık (a.s): “Duadan ayrılma. Şüphesiz ki duada her hastalığın şifası vardır.”
İmam Sadık (a.s): “Dua et ve: “İş işten geçmiş” deme. Şüphesiz aziz ve celil olan Allah nezdinde sadece dua ile elde edilen bir makam vardır.”
İmam Sadık (a.s): “Dua, keskin mızraktan daha etkilidir.”
İmam Rıza (a.s): “Peygamberlerin silahıyla kuşanın.”Kendisine: “Peygamberlerin silahı nedir?” denilince şöyle buyurdu: “Duadır.”
Resulullah (s.a.a): “Bela kapılarını dua ile kapatın.”
İmam Ali (a.s): “Bela dalgalarını dua ile defedin. Şüphesiz belanın usandırdığı müptela kimse, duaya, beladan güvende olmayan afiyetteki kimseden daha muhtaç değildir.”
İmam Sadık (a.s): “Herkim kendisine bir belanın çatacağından korkar da bela gelmeden önce dua ederse, aziz ve celil olan Allah onu asla o belaya düşürmez.”
Resulullah (s.a.a): “Rahatlığında kendini Allah’a tanıt ki şiddetli sıkıntı anında seni tanısın.”
İmam Bakır (a.s): “Mümine, zorluk anında dua ettiği gibi rahatlık anında da aynı şekilde dua etmesi yakışır.”
İmam Bakır (a.s): “Hiç bir isteği çok görmeyin. Zira Allah nezdinde olanlar, takdir ettiğinizden daha çoktur.” Resulullah (s.a.a): “Allah bir kula icabet etmek istediğinde ona dua etme iznini (başarısını) verir.”
İmam Ali (a.s): “Herkim münezzeh olan Allah’ın kapısını çalarsa, kapı kendisine açılır.”
İmam Hasan (a.s): “Aziz ve celil olan Allah, isteme (dua) kapısını açtığı hiç kimseye icabet kapısını kapatmamıştır.”
İmam Sadık (a.s), kendisine; “Neden dua ediyoruz da duamız müstecap olmuyor” diyen bir topluluğa şöyle buyurmuştur: “Çünkü şüphesiz sizler tanımadığınız bir kimseye dua ediyorsunuz.”
Dua ile kal dost.
Selamlar.
YORUMLAR
allah razı olsun dost..elhamdülillahi rabbilalemin .rabbim rasulullah ve al ibeyttini beni ve ailemi seni ve aileni hasan ve ailesini sevdiklerimi ve ailesini dostlarımı ve ailesini sevsin razı olduğu kullarından eylesin..dünyada ve ahirette meleklerin gıpta edeceği zevklerin doruğuna erdirsin..kapıları açsın..sebebleri peşpeşe yaratsın...selam rasule ve ali beytine övgü hamde layık olan subhan ve ekber allahımıza dır..amin..