- 964 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşam Bir Fıkra Değil midir?
Sinop’ta yaz ayları çok kalabalık olur. Her evde en az on, on beş kişi bir arada kalır ve Sinoplular hiçbir zaman surat asmadan, konukları ile ilgilenir. Gündüzleri deniz, akşamları ise çay bahçelerini doldurur insanlar. Her çay bahçesinde, canlı müzik bulmak mümkündür. Gürültüyü sevmeyen, yalnızca sohbet etmek isteyenler ise sessiz çay bahçelerinde, hafif müzik eşliğinde, denizi ve yakamozları izleyerek, çayını yudumlar. Gençlerimiz âşıklar caddesinde, oradan oraya turlarlar, Kimse kimseye rahatsızlık vermez. Her birey özgürdür, bir başkasını rahatsız etmediği sürece.
Yine böyle bir Temmuz ayında, il dışından kayınpederim, kayın validem, görümcem, eltim, kaynım ve onun iki çocuğu misafir olarak gelmişlerdi. Evde on bir kişi olmuştuk. Bir apartman dairesinde, beşinci katta evim. Yaz aylarında su sıkıntısı çekiyorduk. Sabahları evlere su veriliyor ama tazyikli olmadığı için üçüncü kata kadar geliyor, oradan yukarıya çıkmıyordu. Seyit Bilal camisinin bahçesinden, kovalarla şu taşıyorduk. Evde kalabalık olduğumuz için yeterli gelmiyordu, taşıdığımız su. Çatıya su deposu taktırmıştım. O da hiçbir anlam ifade etmiyordu. Çünkü depoya su çıkmıyordu. Arada bir itfaiye gelip depoyu dolduruyor, fakat bir defa çamaşır ve bulaşık yıkamada bitiveriyordu.
Kayın pederim, büyüklerinden iki tane daha bidon aldırdı. En azından su geldiğinde onları doldurup biraz daha idare edebilecektik. Evdeki konuklarım denize gitmişler, ben evde kalmış, var olan su ile biraz olsun temizlik yapabilmiştim. O gün yine bir damla su gelmemişti dördüncü ve beşinci kata. Arkadaşımın evinde de misafirleri vardı ve biz isyanlardaydık. Belediyeyi aradığımızda “ suyu verdik” diyorlardı.
Konuklarım denizden gelmişlerdi. Bir kaçı deniz kenarında duş alabilmişler ama kayın pederim ve kayın validem duş alamamıştı. Saat on sekiz sularında, alttaki komşumun sesi ile balkona çıktım.
“Su geldi” diyordu. Musluklara baktım, gerçekten su geliyordu ama depoya çıkmıyordu. Evdeki kapları doldurma telaşına düştük. Eltim bir taraftan, ben bir taraftan suları dolduruyorduk. Eşim çatıya çıkıp su deposuna baktı. Oraya gitmiyordu su. Çatıdan seslendi.
“Aşağıdan kovaları doldurun, buraya verin, depoya aktarayım”
Kaynım, ben ve eltim bunu mantıklı bulduk ve başladık kovaları doldurup çatıya vermeye. Biz aşağıdan kovaları doldurup, çatıya veriyoruz, eşim depoya aktarıyor. Kaç kova oldu bilmiyorum ama bir zaman sonra eşim;
“Kaç kova su koyduk. Deponun yarılanmış olması lazım ama bu depo hep aynı yerde duruyor. Ne çoğalıyor, ne azalıyor”
Kaynım “Nasıl olur abi, su hala akıyor, biz de, depo doldu sanmıştık”
Gerçekten musluktan hala su geliyordu. Eşimin bu sözünü duyunca, depoya giden vanayı kapatıp musluğu açtım. Su kesilivermişti. Vanayı açtığımda su akıyordu.
Gülme krizine yakalanmış, kapıdan eşime ve kaynıma seslenemiyordum. Kayın pederim, kahkaha sesimi balkondan duymuş, yanıma gelmişti.
“Ne oluyor kızım, neden gülüyorsun”?
“Baba, biz var ya..”
Ama kelimenin arkası gelmiyordu. Karnıma kramp girmişti. Eşim, çatıdan aşağı inmiş, kapının önüne gelmişti.
“Ben çatıda su bekliyorum, sen burada gülüyorsun, alay mı ediyorsun benimle”
“Biz var ya..”
Kayın pederim anlamıştı. O da başlamıştı gülmeye;
“Ya çocuklar, siz depoda ki suyu, aşağıdan alıp, tekrar depoya mı dolduruyorsunuz yoksa”?
Benim anlatmak istediğimi kayın pederim anlamış ve evde herkes gülme krizine tutulmuştu. Hiç birimiz birbirimizin yüzüne bakamıyor, baktığımız anda yeniden gülme krizine yakalanıyorduk.
Bir zaman sonra kendimize geldiğimizde, eşim;
“ Depoda ki suyu, musluktan alıp, tekrar depoya doldurmuşuz. Derler ya “Karadenizliler fıkraları yaşayarak öğrenirler” diye. Biz de, yaşayarak fıkraları öğrendik. Aman, sakın bunu kimseye anlatmayın. İnsanlar bize deli diye gülerler ve inanmazlar”
Evet, o akşam, günlerdir gelmeyen su gelmiş ama on dakika sonra kesilmişti. Bundan hiç birimizin haberi yoktu. Biz musluğu açtığımızda su aktığı için, suyun geldiğini düşünüyor, depodaki suyu, musluktan kovalara doldurup, tekrar depoya aktarıyorduk. Hiç birimizin aklına, deponun vanasını kapatıp bakmak gelmemişti. Eşimin uyarısından sonra aklıma gelmiş ama iş işten geçmişti.
Bu olayı arkadaşlarıma anlattığımda, gülme krizine yakalanıyorum, inanın şu anda bile gülüyorum.
Gülmelerin bol olduğu bir yaşam diliyorum.
Türkan DİNÇER
Resim: Türkan DİNÇER
Yer: Sarıkum
YORUMLAR
Yaşadığınız; Karadeniz fıkralarının ne kadar hayatın içinden süzülerek günümüze geldiğini gösteriyor.
Karadeniz insanının art niyetsiz doğallığı bu.
İlk görev yerim Karadenizin güzel bir ilçesiydi.Bana adam olmayı öğreten Habip emmiyi unutmam mümkün değil.Ve bilgeliğine hayran kalarak yaşadım zamanı.
Mayoya ''Deniz donu''diyordu ,o.
Çok güldüm eline sağlık.İyi ki yazmışsınız.Olayı yaşayan herkese saygılar...
Süleyman bey zannedersem Türkan kardeşimin hayat yoldaşı.
Meşhurdur Karadenizin Temel ile Fadimesi.
Al işte Sinop un Türkanı ile Süleymanı
Gelde bu fıkra gibi anıyı anlatma ben aynı akşam evde anlattım ev halkı kahkaha attık yan komşu zile bastı alışkın değilller bizim evden kahkaha atılmasına merak ettiler onlarada anlattım.
Kanal D de yayınlanan en güzel haraketler bunlarda sikeç yapılmalı bence.
Allah Mutluluğunuzu bozmasın
Diğerleride varmış bekliyoruz......
Değerli Hemşerim,
Saygıdeğer Türkan Hanım.
Yağmurlu, puslu bir Akdeniz sabahında gülmekle başladım güne. Tebessümlerim devam ediyor. Güzel şehrim, özlediğim şehrim Sinop; İncedayı, Ada, Yenimahalle, Kaleyazısı...Sinop ve deniz günleri...dışarıdan gelen misafirler...yaşanan neşeli telaşe...Akliman Sarıkum, Yılkı atları...Ayışığı ve yakamoz...Ada burnunda esen rüzgar...
Bugüne bir Sinop şiiri düşürmek farz oldu artık.
Saygıyla selamlar merSİNop'tan.
Canım arkadaşım. Bunu ne zaman yazacaksın diye merak ediyordum. Romanın diğer bölümünü bulmak için geldiğimde bu yaşanmış hikayi okyunca yine gülme krizine tutuldum.
Bir de bunu sevgili Dinçer'den canlı canlı, yüz mimiklerine bakarak dinlemek bir başka güzel oluyor.
Öpüyorum yanaklarından. Diğerlerini de bekliyorum haberin olsun.
Ah Türkan Hanım bu neydi böyle. İnanın ki gözlerim yaşarıyor güle güle bi hal oldum. Şimdi toparlanmak lazım ki yazıya bakalım.
Hakikaten başarılı diyeceğim ( bir daha okuyup bir gözden geçirirseniz fazla virgülleri ve virgül sonrası kullandığınız büyük harfi görebilirsiniz burada göstermemin manası yok). Çünkü başlığı çok güzel taşıyor yaşanmış bir şey mi bilmiyorum ama sanırım öyle ama hakikaten fıkra gibi. Sonra Sinop insanlarına gitti aklım hayır o da değil karadeniz insanı hakikaten misafir perver ve insanca ev sahipliği eder. Bunu yaşayarak biliyorum ben batının sancak dalgalandığı yerde yaşıyorum belki ve doğudan kanım konuşur rahatça söyleyebilirim karadenizle bağlantımın olmadığını ama ziyaretlerimde bunu gördüm ve bu sebeple demiyorum ki kendi insanını övmüş. Ayrıca fıkraları yaşayarak öğrenirlerde de ince bir eleştiri de vardı ki hakikaten çok güzeldi.
Anlatım öyle anlaşılır bir dille olmuş ki beğeniyi ifade etmenin hiçbir sakıncası yok. Hiç sekteye de uğramadım. Okurken baştan sıkılır gibi oldum ama mevzuya girince hele bir de sona varınca yanaklarımdna gamzelerimi nasıl toplayacağımın telaşı başladı. Olmalı böyle yazılar ki çamura batmışlığımıza su dökülsün de az arınalım değil mi ?
Kutluyorum hakikaten başarılı.
Sevgimle..
Türkan Kardeşim inan gülmedim vallahi kahkaha attım
Eşinize selam söyleyin kimseye söylelem sadece internette arkadaşlarla paylaşırız yeter
Tiyatro sahsenisi gibi
Fıkra biziz biz fıkrayız.....
Bu fıkrayı her arkadaşıma anlatmazsam catlarım......
..............Allah Mutluluğunuzu bozmasın Ömrünüz uzun olsun..
CANIM TÜRKAN ABLAM
Rabbim senin ne muradın varsa versin.Rabbim su deponu susuz bırakmasın.havada bi kasvet var içim daralıyor.nu yazıyı okudum bende bi gülmeye başladım evdekilerde bu halde bile gülüşümü nedenini öğrenmeye yanıma geldiler,onlarda gülüyor.sizi çok seviyorum.Rabbim de sizin hanenizden sevgiyi muhabbeti huzuru ve neş'eyi asla eksik etmesin.herdaim var olsun.profilinize papatyalarımı bırakıyorum.sevgilerimle.