- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HEP BENİMLE KAL - GÖLGE
HEP BENİMLE KAL
- Hoşçakal, dedi gölge. Ben artık gidiyorum. Ayrılacağım senden.
- Deli misin? Beni bırakıp nereye gidiyorsun? Biliyorsun, sen de olmasan...
- Deli olan ben miyim sen misin? Nedir bu senden çektiğim? Ömür boyu senin tutsağın mı olacağım? Nereye gitsen ardından sürükleyip götürüyorsun beni. Tamam, götürmene bir şey demedik haydi, bari biraz dikkat et. Suya mı çamura mı düşmüşüm umurunda değil. Kendin ıslak bir zemine dahi basmamaya özen gösterirken, benim suya, çamura düşmeme göz yumuyorsun. Bak işte, yine sırılsıklam oldum!
- Özür dilerim, dikkatsizlğimi bağışla.
- Bu kaçıncı özür? Daha dün kırmızı ışıktan geçerken bana aldırış etmedin bile. Kendini kutardın da ben de nerdeyse koskoca tırın altında kalıyordum. İnsan biraz dikkat eder. Sonuçta ben senin gölgenim. Kendine gösterdiğin özeni ve dikkati bana da göstermelisin. Yeter be! Her gün döktüğüm ecel terleri yeter! Benim de bir... benim de bir... kişiliğim var değil mi? Böyle ayaklar altında ezdirmem kendimi. Haydi hoşçakal...
- Dur! Gitme ne olursun! Sensiz ne yaparım ben? Söz veriyorum, bundan sonra daha dikkatli olacağım.
- Tamam, kalırım ama, bir şartla.
- Kabul edilmiştir bile. Söyle.
- Bundan böyle gidilecek yerler ve yönler birlikte belirlenecek. Tek başına karar vermek yok artık. Öyle ya, sen çekip götürüyorsun beni istediğin yere. Bir de bana sormak gerekmez mi? Hatta, bazen de benim istediğim yöne gideceğiz. Anlaştık mı?
- Baştan kabul dedim ya.
- Yani?
- Tamam işte. Şartlarını kabul ediyorum. Aynen öyle olsun.
- Hah şöyle! Demek ki bundan böyle seninle daha iyi anlaşıp daha güzel şeyler yaşayacağız. Biliyor musun, işte itiraf edeyim, senin böyle davranman, yani bana sormadan, beni beni bir hiç yerine koyarak kararlar alman çok zoruma gidiyordu. Oysa ben senin ayrılmaz bir parçandım. Hep yanındaydım. Varlığımı görmezlikten gelemezdin. Ama öyleydin işte. Kafan esince kalkıp beni de ardından sürükleyerek gidiyordun. Bense seni hiç bir zaman terk etmeyecek kadim dostun olduğum için katlanıyordum bu egoistçe tutumlarına. Hep egoistçe davrandın.
- Haklısın.
- Egoistlik de değil belki. Bu senin zayıflığındı.
- İyi iyi tamam. Yüz verince de çenen düşüyor. Bıraksam psikolog kesileceksin başımıza.
- Gördün mü bak? Bir zayıf yönün daha. Sen eleştiriye de açık değilsin. Eleştiriye kapalı olmak demek; tek doğru benim herkesin fikri yanlış demek.
- Bu kadarı da fazla. Demek ki beni hala tanıyamamışsın. Ben eleştirilere her zaman açık oldum. Elbette bir tane doğru vardır, bunu kabul ediyorum. Ben yaşamım boyunca en azından çok büyük yanlışlar yapmadım. Doğruyu gördüğümde inanmayı bildim en azından. Küçük basit detaylar içinde boğulmadım. Aptalca konmuş uygulanan kuralların hiç birine uymadım. Bu mu egoistlik sence?
- Hayır, bütün bunları biliyorum, görüyorum. Yıllardır hep seninle değil miyim? Seni benden daha iyi kim tanıyabilir? Zaten sende hoşuma giden yönün de bu ya! Hep okuyan, kendini sürekli yenileyen, küçük basit şeyleri pas geçen, kültürlü biri yani... Böyle kültürlü birinin gölgesi olmak da güzel ama.Her gölgeye nasip olmaz.
- Bırak dalkavuklaşmayı.
- Ne demek o?
- Dalkavukluk yapma demek.
- Baksana sen? Benim sonuçta sadece bir gölge olduğumu unutuyorsun galiba. Dalkavukluk bana göre değil. Hem bir gölge gölgeliğin dışında başka bir şey olamaz.
- Vayyy! Edebiyata bak. Bunu hiç duymamıştım.
- Aslında doğru vallahi. Bu lafı ben mi ettim ben bile inanamıyorum. İstersen bu sözü bir yerlere not et de kullanırsın. İstersen sanki sen söylemişsin gibi kullan. Nasıldı? Bir gölge gölgeliğin dışında başka bir şey olamaz. Vay be! Aferin bana.
- Tamam sevgili gölgem tamam. Beş kuruşö veririz konuştururuz on kuruş veririz susmazsın. Şimdi çene yapmayı bırak da hangi yöne gideceğimize karar verelim birlikte.
- ........
- Konuşsana! Söz hakkı isteyen sen değil miydin? Ne yapacağımıza, ne yöne gideceğimize ortak karar verelim diyen sen değil miydin?
- Bazen seni anlamıyorum. Biraz önce susmamı isteyen sen değil miydin? Şimdi de konuşmamı istiyorsun.
- Nereye, ne yöne gidelim diye sordum sana. Yanıt vereceksen ver, yoksa yine tek başıma alacağım kararları.
- Önce şu kalabalığın içinden çık da biraz nefes alayım. Yürürken hiç dikkat etmiyorsun. Tabi sana göre hava hoş. Ayaklar altında ezilen ben oluyorum. Köyden mi geldin sen? Kalabalık içinde nasıl yürünür bilmez misin?
- Şuna da bakın hele! Ceviz kabuğundan çıkınca kabuğunu beğenmemiş. Ben köyden geldiysem sen nerden geldin?
- Ben ister kalabalık olsun ister olmasın hep aynı tempoda ve sakin kalmaya çalışıyorum.Sen zikzaklar yapıyorsun, atlayıop zıplıyorsun. Bir yavaşlayıp bir hızlanıyorsun. İki kızın poposuna elinle dokunasın diye ille de kalabalık içine girince olan bana oluyor yani.
- Neler saçmalıyorsun.
- Hah, güleyim bari.
- Neyse, neyse. Şuradaki banka oturup biraz dinlenmeye ve sohbet etmeye ne dersin?
- Oturalım. Ayrıca benim de fikrimi sorduğun için çok teşekkür ederim.
- Bundan sonra hep böyle olacak. Merak etme sen. Öfff! Burası da çok sıcak. Güneş yakıyor.
- Sakın ha! Yerinden kıpırdama. Biliyorsun güneş yoksa ben de yokum.
- Sahi sen güneş olmayınca nerelere gidersin? Ne yaparsın? Uyur musun?
- Tuhaf adamsın vesselam. Bak yine benimle ilgili bir şeyler merak ettin. Nihayet benimle bilinçli bir şekilde ilgileniyorsun.
- Haydi, uzatma da söyle. Ne yaparsın?
- Uyurum. Güneş olmayınca tırmanırın omuzlarına uyurum orada. Ağırlığım olmadığı için farkedemezsin beni. Güneş olunca, ışık gelince bitiveririm yanıbaşında hemen.
- Peki omuzlarımdayken neler yaptığımı görür müsün?
- Her şeyi görürüm. Ama merak etme bir sır gibi saklarım gördüklerimi. Kimselere söylemem.
- Söylesen ne olur? Kötü bir şey yapmıyorum ki!
- Öyle mi? Şöyle sadece birkaç tanesini saysam.
- Say bakalım, say, say. Neler biliyormuşsun görelim.
- Daha geçen gün, annenler evde değilken, hıı, anlatayım mı?
- Eee?
- Komşunun kızını eve aldın. Sonra da kimselere söyleme diye tembihleyen. Ondan önce de üç şişe şarap içtiğin bir gece olmuştu. Sonra da saatlerce ağlamıştın. Maaşının yarısını bir defada verip bir gece kulübünde...
- Tamam, tamam, tamam! Pes, pes doğrusu. Bütün bunları görebileceğini düşünemezdim.
- Ne oldu? Neden ayaklandın?
- Biraz gezineyim şöyle. Çok terledim.
- Dur! Olduğun yerde kal. Sakın kıpırdama!
- Ne oldu ki? Neden kıpırdamayayım?
- Sağına baksana sağına! Yere bak yere. Şu tramvay bekleyen kızın gölgesini diyorum. Ne güzel gölgesi var değil mi?
- Sana ne kızın gölgesinden. Hem sen ne yapmaya çalışıyorsun? Şimdi çekip alacağım seni oradan.
- Dur be! Bir anlık zevkimizi burnumuzdan getirme.
- Ayıp oluyor ama.
- Kıskandın değil mi?
- Neyini kıskanacağım?
- Benim böyle şahane bir güzel kızın gölgesiyle sarmaş dolaş olmamı tabi.
- Hiç alakası yok.
- İyi ya. O zaman biraz daha yardım et de şunun saçlarını okşayayım.Hah şöyle. Şimdi ellerini saçlarına doğru götür. Biraz daha yukarı... tamam oldu! Off be! İpek gibi de saçları varmış. Mis gibi de kokuyor. Dikkat et, dikkat et, kız hareketlendi.
- Yeter ama! On dakikadır senin nazınla oynuyorum. Sapık mısın nesin.
- Biraz daha ne olur biraz daha. Kafanı şöyle sola doğru eğ de baş başa vereyim şu güzel gölgeyle.
***
- Deli misiniz siz? Dedi tramvay bekleyen genç kız. Neden dolanıp duruyorsunuz etrafımda? Ne o öyle el kol hareketleri. Lütfen uzaklaşır mısınız benden.
Genç adam, utancından kıpkırmızı oldu.
- Al işte! Rezil olduk sayende.
- Boş ver. Takma kafana.O giderse br başkası gelir. Yeter ki güneşimiz eksilmesin.
- İşte tramvay geldi. Binelim mi?
- Gidelim. Bugün seni çok yordum zaten.
- Hayır hayır, sevgili gölgem. Bugün güzel bir gündü benim için.Seni biraz daha yakından tanıdığım için mutlu oldum. Eyvah! Gördün mü bak, dalıp gittim ve seni düşünmeden tramvaya bindim. Bak yok oldun işte. Özür dilerim sevgili gölgem. Burada mısın acaba? Omuzlarımda mısın? Duyuyor musun beni gölgem?
- Evet buradayım. Omuzlarının üzerinde her zamanki yerimdeyim. Merak etme , yalnız bırakmam seni.
- Ne güzel, ne güzel sevgili gölgem. Senin varlığından haberdar olmak, sesini duymak, ne güzel. İyi ki varsın, iyi ki buradasın, iyi ki benimle konuşuyorsun. Hep benimle kal. Başka bir yere gitme.Güneşli zamanlarda hep birlikte olalım, olur mu?
- Evet, güneşli günlerde... Haydi bana iyi uykular. Sen de kendine dikkat et.