- 1058 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİRMAN
Kar yağıyor. Kara kış bastırmış. Dağ taş kar altında. Beyaz kefen örtülmüş köyün üstüne. Okul köyün orta yerinde. Babam köyün öğretmeni. Lojman okulun bahçesinde. Hafta sonu. Tatil, kimseler yok. Soğuk kış günleri tükenmek bilmiyor.
Kapı vuruluyor. Koşup açıyorum. Saatlerdir evde kapalı kalmışım soğuk kış gününde. Gelen her kimse sevineceğim geldiğine. Evde şenlik olurdu birisi geldiğinde. Kapıyı açıyorum. Uzun iriyarı , kapkara sakalı bir adam. Başı sarıklı, ayaklarında kara lastik, pantolonu yün çoraplarının içinde. Topuğundan dizine kadar çorabını iplerle sarmış. Sırtında kara uzun bir palto. Dev gibi bir adam. Daha önce hiç görmediğim . Gördüğüm karşısında donup kalıyorum. Adını köyün çocuklarından duyduğum Kirman olmalı gelen. Köydeki çocuklarla evinin önünde oyunlar oynadığımız, bazen onlara uyup evinin içine kadar girdiğimiz Kirman olmalı. Çocukların Kirman ile ilgili anlattıklarını dinlerken bile ürperiyordum. Oysa şimdi karşımda duruyordu. Ne diyeceğimi bilemeden öylece donup kalmışım. Adam dingin duru bir sesle “Muallim evde mi?” diye soruyor. Şaşkın bakıyorum yüzüne. Ne dediğini anlamıyorum. “Evde mi?” dediğini anlıyorum. Ancak ”muallim” nedir bilmiyorum. Adam tekrar ediyor “ Muallim evde mi?” diye. Şaşkın bakıyorum adama. Dilim tutulmuş.
Kimi kimsesi yoktu Kirman’ın. Varsa da ben bilmezdim. Dediklerine göre bir zamanlar köyün en varlıklı adamıymış Kirman. Şimdi yaşadığı ev o zamandan kalma. Birbirine ulanmış bir yığın toprak damlı ev. Yıllardır ayakta duruyor, yıkılmamış. Ancak evde yaşam belirtisi sadece yağ tenekelerinden yapılmış sobaydı. Bunun dışında ne bir ev eşyası ne bir yatak ne kap kacak hiç bir şey yoktu. Yağmur yağdığı zaman yada soğuk kış günlerinde bacasının tüttüğünü görürdüm. Bacanın dumanına dalar giderdim. Bu koca evde yapayalnız yaşayan adamı merak ederdim. Çocukların dediğine göre bir gece Kirman’ın evini basıyor eşkıyalar. Kirmanın elini kolunu bağlıyorlar. Ahırdaki hayvanlarını, evinde elinde avucunda ne varsa çalıyorlar. Yetmezmiş gibi güzeller güzeli karısını da dağa kaldırıyorlar. Kirman’a da işkence ediyorlar. O gece Kirman aklını oynatıyor. İflah olmuyor Kirman. Kendi suskunluğuna gömülüyor. Kendi başına dağ taş dolanıp duruyor. Kimi acıyor Kirman’a kimi bilgeliği önünde eğiliyor.
“ Muallim evde mi?” diye soruyor. Muallim nedir bilmiyorum. Ancak adamın duru akıcı düzgün konuşması şaşkınlığımı bir kat daha artırıyor. Adamın heybeti karşısında korku ve hayranlıkla karışık bir duygu yaşıyorum. Derken içeriden babam yetişiyor imdadıma. “Evdeyim Kirman bey buyur” diyor. Babam kapıda karşılayıp içeri alıyor Kirman’ı. Kirman Saman doldurduğu lastiklerini çıkarıyor ayağından. Özenle temizliyor ayağındaki samanları. İçeri giriyor. Kanepenin kenarına oturuyor. Babam evin baş köşesine oturtuyor Kirman’ı . Kirman sanki Osmanlıca konuşuyor. Dediğinin çoğunu anlamıyorum. Ama Kirman kendinden emin söylediği her kelimenin üstüne basarak konuşuyor. Babam ilgiyle dinliyor. Babamın verdiği cevaplardan anlıyorum Kirman’ın dilekçe yazdırmak istediğini.
Çizgisiz bir kağıda dolma kalemiyle inci tanesi yazısıyla bir dilekçe yazıyor Kirman’a babam. Kirman dilekçeyi alıp okuyor. Yüzü gülüyor. Katlayıp, cebinden çıkardığı bir naylona sarıp paltosunun iç cebine koyuyor dilekçeyi. Babamın bütün ısrarına rağmen Kirman önüne konan yemeklere elini bile sürmüyor. İki bardak çay içip kalkıyor. İki eliyle babamın elini sıkıyor. Geldiği gibi gidiyor Kirman. Bütün gizemiyle heybetli bir adam Kirman. Hayranlıkla bakıyorum arkasından. Köye kar yağıyor.
Eyüp Doğru
2008 İzmir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.