- 2267 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
TAVŞANIN BABAANNESİ
Üç buçuk yaşındaki torunum Selin’i yaklaşık sekiz aydır görmüyordum. Bayram tatilinde geldiler. Torunumla hasret giderdik, oyunlar oynadık. Bir çocukla oyun oynamayalı yıllar olmuştu. Torunum bana, çocuklarla oynamanın ne kadar güzel olduğunu tekrar hatırlatmıştı...
Boyama defterini bana gerip, birlikte boyamamızı söyleyince, sevinçle yanına oturup boya kalemlerimizi elimize alarak bir çok resmi birlikte boyadık. Havuç yiyen tavşanı, ağzında kemik tutan köpeği, suda yüzen ördekleri…
Tavşanın ağzını boyarken, boyaları dışarıya taşırınca, çok obur olduğuna, yemek yerken ağzına yüzüne bulaştırdığına karar verdik. Selin’in, yemeğini çok güzel yediğini, ağzına yüzüne bulaştırmayıp, peçete kullandığını söyledik. Tavşanın oburluğuna beraberce güldük. Yerlerde yuvarlanıp çok eğlendik.
Tavşandan, bende Selin’de çok hoşlandık. Selin sonunda, benden tavşanın resmini yapmamı istedi:
_Babaanne, şuraya tavşanın resmini yapar mısın?
Bir an düşündüm. Ben resim yapmayalı yıllar olmuştu. Benden bir tavşan resmi yapmamı istiyordu ama, nasıl yapacaktım... Aklıma çocukken altmış ikiden yaptığımız tavşanlar geliverdi. Hemen bir tavşan yaptım. Selin tavşana bakınca ellerini çırparak:
_Tavşanın annesini de yap babaanne!
Tavşanın hemen yanına, büyücek bir tavşan daha yaptım. Selin yine sevinçle ellerini çırptı:
_Tavşanın babasını da yap babaanne!
Ne yapalım? Selin istiyor ben yapıyorum. Bir tavşan daha yaptım. Selin durmuyor; bütün tavşan ailesini yapmamı istiyordu.
_Tavşanın halasını da yap babaanne!
Artık anlamıştım... Bu tavşan Selin’den başkası değildi. Çünkü Antalya’da, annesi babası ve halasıyla birlikteydiler. Ben ve anneannesi onlardan uzakta yaşıyorduk. Selin tavşan ailesine bizi katmıyor, kendi içlerinde sınırlıyordu ailesini. Ben bu duruma müdahale etme gereği duydum:
_Tavşanın babaannesi yok mu Selin?
Selin tavşanları şöyle bir inceledikten sonra:
_Tavşanın babaannesini de yap babaanne!
Çok sevinerek, tavşanın babaannesini de yaptım. Küçük torunum, tavşan ailesinde bana da yer vermişti.
YORUMLAR
Çocukların dünyasına girmek hem çok kolay hem çok zor. Çok bilinçli olmak gerekiyor kendimizi onların içinde var edebilmek için. Ama çocuklar o kadar kopuk büyüyorlarki dede, anneanne, babaanne, dayı, teyze v.s gibi aile bireylerinden. Onları kendi yanlarında olanların yanına lamakta güçlük çekiyorlar aslında.
Umarım zamanla bu kopukluklar olmaz ve yeniden büyük aileler gibi var olabiliriz.
Güzel bir paylaşımdı. Sevgiler yüreğinize.
"Boyama defterini bana gerip,"
İşte burada "boyama defterini bana ge(ti)rip" dedikten sonra hikâye havasında, ama gerçeğin ta kendisi olan bu güzel Babaanne-Torun arası fikir ve içtima alışverişine bir bakalım:
-Bayram günü olsa da, olmasa da babaannelerin torunlarına karşı besledikleri hassas duygular itibariyle çizilen tavşan resimleri aslında gönüllerin sevgi merkezlerine oturmuş ananevi bir kucaklaşma faslıdır.
-Türk Kadını'ndaki evlâda ve eyale karşı bulunan yüce hazlar içinde en başta, kendilerine küçük başlardan verilen büyük emirlere mutlak surette riayed vardır..
-Yabancı müsteşriklerin de dediği gibi, aynen kabul ettiğimiz tesbitlere göre çocuğu için kendisine kanat takıp onu uçurmaya yeltenen ve gösterdiği ihtimam ile de buna muvaffak olan Türk Kadını'na, bu hasletleri gereği Dünya kadınları içinde annelik ve hamiyet vasfı itibariyle 1. sırada yer verilmiştir.
-Tıpkı bugün bizim de 'Emine45'e, sevgili torunu Selin'e gösterdiği ihtimam dolayısıyla verdiğimiz 1. sıra Babaanneliği gibi..
Ne güzel.. Evlâd yadigârı torunlarla hasbihâl etmek ve hemhâl olmak ne kadar güzel.. Bir o kadar da manâlı..
Dualarımla efendim..
Demekki insanlar yanlız değildir onları seven özleyen onlara ihtiyacı olan birileri vardır
tıpki torunların babaannelerini özlediği gibi
tıpkı babannelerin torunlarını çok sevdiği gibi.
Son şiirinizdeki yanlız kadın şiirde olmalı şiirde kalmalı
mutluluk anınızı bizimle paylaşmanız çok güzeldi Allah mutluluğunuzu bozmasın.