BİR YARDIM HİKÂYESİ
Bir hikâyem var arkadaşlar bugün sizlere ve herkese anlatmak istediğim. Bir yardım hikâyesi… Sizlere aslında güzel mi güzel hikâyeler anlatmak isterdim… İçinde hastalık olmayan, ayrılık olmayan, sıkıntı olmayan sözler ifade etmek isterdim. Lakin hayatın yarın kime ne vereceği, kimin karşısına ne çıkaracağı bilinmez.
Bazen umutsuzluğa düştüğüm anlar oluyor ki kafayı yiyorum. Bazen de böylesine anlamlı güzellikler ortaya çıkıyor yine kafayı yiyorum. Anlayacağınız her iki durumda da zarardayım. Ama sadece şunu söylemek istiyorum ve herkesin şunu iyi bellemesini arzuluyorum. Bu okulun çocukları sahiden de güzel be…
Öğrencilerimiz bilir, geçen hafta itibari ile okulumuzda bir yardım kampanyası başlattık lösemi (kan kanseri) olan bir öğrencimiz için. Üç beş günlük sürede 2000TL topladık ve bayram öncesi öğrencimizin ailesine teslim ettik. Yeterli mi değil mi ona girmiyorum ama duyarlılık noktasında bir cereyanın oluşması beni memnun ediyor. Ve şu an yüreğimizde dualar sevgili öğrencimizin sağlığı için… Bir an önce iyileşip aramıza dönmesi için… Okulumuz öğrenci, öğretmen ve idaresinin gayreti takdire şayan olup bundan sonrası için de bizlere umut olmuştur. Bu tür yardımlar birlik ve beraberliğimize harç olmakta ve bizlere moral vermektedir. Bu çorbada tuzu olan ve olacak olan herkese teşekkür ederim.
Kimi stant kurmak kimi yardım kutusu oluşturmak peşinde kendi mekânında… Bu biraz da insanımızın hikâyesi… Bir şeyler yapma, bir şeyleri paylaşabilmenin hikâyesi…
Aşağıdaki diyaloglara bakın lütfen:
…
08.00 Gürhan: Mesele bu, başımıza geldiğinde, bir dost eli bulamazsak, bir ses duyamazsak, bir temas sağlayamazsak, ne olur halimiz?
08.01 Mehmet Hocam biri ile konuştum.
Dedi ki: “Biz üniversitede bunun için stant kuruyoruz”
Dedim: “ Sana istediğin kişinin desteğini vereyim. Git pazarda stant kur. Ne bileyim, nasıl yapacaksan, bir şekilde sesimizi duyur.”
“Zamanım yok benim” dedi. Okula gidecek ama sen öğrencilerden ayarlasana hocam?
08.02 Gürhan: İşin resmi boyutu olursa dükkân dükkân bile gezerim
08.02 Mehmet: Hocam öğrencilerin bunu yapması da el altında olur
08.02 Gürhan: Ama şu kravat var ya o problem! İsterdim ki ev ev dolaşalım okul okul gezelim. Bu dert ilçenin derdi olsun, örnek olsun, misal olsun. Ama yine de arayan soran oldu epey oldu; bir ses oldu yani
08.04 Mehmet: Hocam o kravatı çıkarıp, yeri geldi kavga eden, yeri geldi mi top oynayan, yeri geldi gerçekten yeteneklerini azmini kullanan öğrencilerin elbet vardır. Güvendiklerine söyle senden habersiz bole bir şey yapsınlar.
08.04 Gürhan: Var biliyorum, tek tek tanıdığım epey öğrencim var. Beni üzen büyüklerimizin aslında yardımcı olması gerekirdi, onlardan bir şey istemedim ama. Bazen bazı şeyleri idrak edemiyorum bazen de yapılanları, ortaya konulanları gördüğümde hisleniyorum
İsterdim ki büyüklerimiz her akşam bir eve gidip misafir olsunlar bir çay içsinler aç olana bir ekmek götürsünler Zamanı gelince değil her gün gitsinler. Ve Vatan Millet Sakarya dedikleri günlerde hatırladıklarını bugün de hatırlasınlar Geçenlerde eski bir öğrencimizle bir eve gittik yardım paketi bıraktık çok kötü şartlarda yaşayan insanımız var Mehmet. Bunu kimse bilmiyor mu? Görmüyor mu? Soframızda varsın eksik olsun balımız zeytinimiz bir parçada onlara uzatamıyor muyuz? Sonra ilçede fuhuş artmış, esrar eroin artmış deniyor.
08.10 Mehmet: Farkındayım hocam! Ne istediklerimiz oluyor, ne kimse bunu fark ediyor ama şimdilik isteklerimizi unutacağız Sadece isteyeceğiz, utanmadan varsın ne iş ulan bu desinler! Varsın ulan verdik ama yerine gidecek mi desinler!
08.11 Gürhan: Derler
08.11Mehmet: Biz Allah için kendimize düseni yapacağız “vardan da öte bir var” var ya, biz bunun farkındayız ya gerisi derler derler yapmasan da yaptı derler salla gitsin
08.15 Gürhan: Söylemiştim, bataklığa saplanan çocuklar bizi kurtarın diyorlar da kurtaracak olan kim?
Diyorlar ki şu kadar evde fuhuş yapılıyor. Tek tek saydığınıza göre o evleri çok iyi biliyorsunuz! Ben de diyorum ki: Şu kadar evde aç insan var, şu kadar genç çeşitli illetlerle temas halinde… Ne yaptınız, ne verdiniz? Hep şunu duyarım ve o kadar dokunur bana. Gençlik berbat, rezil, berduş, sarhoş… Eee başka! Kızlar şöyle böyle… Eee başka taş var mı eteğinizde dökeceğiniz? Kendi çocuklarınızın kafasına atacağınız başka taşınız yok mu? Peki, siz kimsiniz ve nerede yaşıyorsunuz? Ve ne yapıyorsunuz konuşmaktan öte bu gençler için?
08.18 Mehmet: Cevap yok hocam, her şey ortada klişe sözcükler almış başını gidiyor ve o sözcüklerde lanet olsun ki elini taşın altına koyduracak tek bir anlam yok illaha ki konuşanımız var.
08.20 Gürhan: Evet, aynen!
08.20 Mehmet: O fuhuş yaptı, o kendini kesti, o ot içti, şunu yaptı bunu yaptı, siz ne yaptınız, biz ne yaptık? Sadece yaptı etti dedik, onunla yetinmedik dışladık ki ben bunların hiç birini yapmadım ama bir ben sen o bu şu yetmiyoruz maalesef!
08.21 Gürhan. Asıl kanser bu işte! Bunu yenmek lazım. Amacımız o çocuğun ve ailesinin yanında olduğumuzu göstermekti belki de yaptığımız bir çocuğa verdiğimiz bir şeker kadar önemlidir. Gerisi Allahın takdiridir.
08.30 Mehmet: Oluyor hocam oluyor sen rahat o zamanla daha güzel şeyler olacak
08.30 Gürhan: İnşallah, Mevla’m neylerse güzel eyler…
…
Bu yazı sadece bir diyalogun parçası… Tırnaklanarak alınan cümlelerden oluştu. Ve daha nice cümleler; gerek telefonda, gerek msnede, gerek facede…
Duyarlılık mı dediniz? Affedersiniz geçen hafta bizim okuldaydı. Orada olsaydınız belki de ilk defa bu kavramın tadını yaşardınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.