Develer ve insanlar
Hani deveye “neden boynun eğri” diye sormuşlar da, deve de “nerem doğru ki?” diye cevap vermiş diye anlatırlar ya… Gerçekten birisi devenin karşısına geçip, ciddi ciddi boynunun fiziksel yapısının nedenini sormuş mudur?
Devenin cevabına geçmeden önce, bu soruyu soran adamın ruh hâllerini incelemek lâzım. Gerçekten de deveyle konuşan adamın aklı ne kadar başındadır ki, psikolojik, sosyolojik durumu ne kadar yerindedir ki, deveyi muhatap alıp, “boynun niye eğri?” diye sorma gereği duymuştur. Yani niye “Deveden büyük fil var diyorlar, bu senin ağrına gitmiyor mu?” diye sormamış da, garibanın boynuyla uğraşmış. Veya “Sen yolunu bulamıyor musun da, senin dörtte birin kadar eşek, sana kılavuzluk yapıyor?” diye sormamış bu adam? Bir hayvanın fiziksel eksikliği veya kusuruyla uğraşmanın ayıp olduğunu, hatta suç olduğunu bilmiyor mu ki bu soruyu soran şahıs? Şahsen ben olsam, bütün hayvan severliğimi hissettirerek “Deve kardeş, sana diken, insana öpen yarar diyorlar, senin dikenle ne gibi bir duygusal bağın var” diye sorardım. Uzun uzun cevap verip, bir insanla muhatap olmanın utancını yaşamasın diye de ABCD şıklarını sıralardım.
Hadi ki o birisi, sıcakların da etkisiyle deveyi adam yerine koyup o seçme soruyu sordu diyelim. Hangi canlı kendisinin çirkin, her tarafı eğri büğrü, işe yaramaz olduğunu kabul edip de “nerem doğru ki?” diye cevap verir ki?.. En cahil, en geri zekalı deve bile, en azından “Boynumun neyi varmış ki, senin böyle boynun yok da, kıskanıyorsun” diye savunmaya geçer. Azcık da ağzı laf etmeyi beceriyorsa, “sen kendi hâline yan, ben yükümü taşıyorum, sahibim de kuzu kuzu benim yiyeceğimi veriyor, açlık derdim yok. Sen benim gibi değil, eşek gibi çalışsan bile, yarı aç yarı toksun, senin gibi adam olacağıma böyle deve olurum daha iyi” der. Hatta hızını alamayıp “hiç olmazsa benim hörgücüm var. Yiyecek bir şey bulamazsam hörgüçten idare ederim. Sen yıllarca çalışıp bir gün çalışmasan aç kalırsın” diye de laf çakar.
Eee, bu laf üzerine de, deveye boynunu soran adamda birazcık düşünme yetisi varsa “vay be, deve kadar olamadık” diye hâline yanar. Devenin ev kirası yok, vergisi yok, elektrik, telefon, su faturası yok. Büyük ihtimalle çocuklarının okul masrafları da yoktur. Bir yere gidecekse, taksiye otobüse .inmek zorunda değildir. Etek, gömlek, pantolon, ayakkabı giderleri zaten yok… 480 milyon lira emekli maaşı alıp “Allah bereket versin, Allah devletimize milletimize zeval vermesin” diye dua etmek zorunda da değildir. Bugüne kadar kredi kartı borcunda, geçim sıkıntısında intihar eden deve gördünüz mü? 400 milyon asgari ücretle çoluk çocuğunu geçindirmek için cambazlık yapan, devletten kömür, gıda paketi almak için oyunu satan bir deveye rastladınız mı?
Kendi kamburumuzu düşüneceğimize, devenin boynuyla uğraşmak kolayımıza geliyor. Aslında kolayımıza geldiğinden değil de, herhalde sadece açlık ve yoksulluk sınırını yakalayabilmek için bile onurumuzu da kaybediyoruz.
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 5 bin Dolar diyorlar. Kendimden örnek vereyim. Bizim evde 5 kişi var, 25 bir Dolar gelirimiz olması gerekmez mi? Yani yıllık 34 milyar lira bizim eve para girmesi lâzım ki, normal bir vatandaş sayılayım. O rakamları hiç görmedim şahsen. Peki kaç kişi görüyor, herkes hesabını bir yapsın bakalım. Nüfusun yüzde 20’sinin, milli gelirin yüzde 80’ini aldığı bir ülkede, başkasının yıllık milyon Dolarlar aldığı payı, benim hâneme niye yazıyorlar? Ne güzel hesap. Birisi yılda 5 milyon Dolar kazanacak, birisi 500 Dolar bile alamayacak. Ortalaması alınacak, kişi başına 5 bin Dolar düşüyor denecek… Böyle hesap olur mu? Devenin cevabı meselesi, hangi hesabımız doğru ki?
Neyse, konuyu dağıttık.
Sahi, devenin boynu niye eğri?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.