- 616 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Bayramlarda Yaşardık,Aşklarımızı...
Sizleri, İstanbul ve Kocaeli’nin sınır köylerine götürmek istiyorum. Oraların, 60’lı,70’li yıllardaki, köy özelliğini kaybetmediği günlere.
Tepeören, Orhanlı, Aydınlı, Kurna, Kurtdoğmuş, Emirli, Kurtköy, Şeyhli, Yayalar ve Dolayoba İstanbul-Kartal’a ; Mollafenarî, Cuma Köy, Kadıllı, Denizli, Pelitli, Balçık, Şekerpınar, Akse,Tavşanlı ve Muallim Köy de Kocaeli-Gebze’ye bağlı köylerdi.
O yıllarda, tam anlamıyla köydü buraları. Tarlalarında arpa, buğday ekilir, bahçelerinde domatesten karpuza kadar her çeşit meyve- sebze yetişirdi. Hepsinin kendi meralarında ormanlık alanları mutlaka olurdu. Kaçak- göçek kesilirdi bu ormanlardan ama yine de eksilmezdi ağaçları. Hepsinde hayvancılık mutlaka olurdu. Büyük baş - küçük baş, koyun, keçi, sığır ; her köyde mutlaka vardı. Tavuklar, horozlar, hatta kaz ve hindiler, sokak aralarında gezinir, her evin bahçesinde kediler ve köpekler de olurdu. Tavşan , keklik ve çulluk gibi hayvanlara yapılan avcılık da vardı. Bilenler için söyleyeyim ; şimdiki Kurtköy- Sultanbeyli arası, tamamen ağaçlık, koru idi. Bu koru içinde tavşan, keklik ve çulluklar avlanılırdı. ( Şimdi galiba tek bir ağaç bile kalmamış.)
İşte ben, Tepeören’de doğdum ve çocukluğumun büyük kısmı ile gençliğimin tamamını Kurtköy’de yaşadım. Aydos Dağından gelirdi Kurtköy’ün suyu. Çocukluğumun altmış hanelik Kurtköy’ünde, hatırladığım kadarıyla altı adet çeşme vardı. Gün boyu, gürül gürül akardı suları. Tüm civarda meşhurdu bu su. Şimdilerde galiba, sadece Yakacık’ta bulunabiliyor.
Elekrtrik, yanlış hatırlamıyorsam, 1966-1967’ yılları arasında geldi, Kurtköy ve çevresine. Takip eden yıllarda, her köye bir telefon ve daha sonra da evlere kadar su.
Saydığım köylerin hepsinde, o yıllarda, bir cenaze, düğün, hatta mevlüt olduğunda bile, bütün köyler orada toplanırdı. Çoğunun aralarında da akrabalık bağları vardır zaten. Sünnet, her köyde, senede bir defa - harman sonu - yapılır, bütün çocuklar, aynı törenle sünnet olurdu. Güreşe varıncaya kadar, türlü şenlikler olurdu bu düğünlerde. Tabii bayramlarda da..
Çok az da olsa, düğün ve bayramlarda köyler arası kavgaların çıktığına da rastlanmıştır maalesef. Ama bu kavgalarda, ölüm olduğunu, şahsen ben hiç hatırlamıyorum.
İşte bizler de aşklarımızı, bu düğün ve bayramlarda yaşardık. Her köyün bir bayram yeri olurdu. Çocuklar ve gençler oralarda toplanır, çocuklar oyunlar oynarken gençler de kendilerine sevgili seçmeye çalışırlardı. Üçer beşer kişilk gruplar halinde, yol boyunca gezen kızlar ve erkekler, birbirlerini süzerek, işaretleşmeye çalışarak, ileride hayatlarını birleştirecekleri eş adaylarını seçerlerdi. Araya kıskançlıklar girer, kavgalar dövüşler, biraz çokça olurdu bu uğurda. Hele başka köylerden gelen misafir erkekler, bayram yerinde serbestçe gezemezler, kızlara bakamazlardı. Sadece, yabancı kızlara bu hak tanınırdı. Onlar da çoğu zaman, köyün erkekleri tarafından paylaşılamaz, kavgalara sebep olurlardı.
Ellerinden tutup da sahildeki kayalıklara gidemedik sevgililerimizle. Sinema, tiyatro, alış veriş merkezi, tatil vb. yerlere gidemedik. Mektuplarımızı bile aracı çocuklarla gönderebildik. Bazen geceleri, pencere altlarında, içkili hallerimizle nara attık, şarkılar söyledik. Nikâhtan önce ellerini bile tutmadığımız sevgililerimizle evlendik. Böyle yaşadık bizler aşklarımızı. O bayramlarda , düğünlerde yağmurlar, karlar yağdı. Ama biz hep çıktık bayram yerlerine, düğün alanlarına. Islandık, üşüdük ama gördüğümüzde sevdiklerimizi, mutlu olduk.
Bu günkü gençliğin yaşadıklarını, eleştirmek değildir amacım. Her devrin kendi özellikleri ve imkânları oluyor. Ama galiba biraz daha güzeldi o eski devirler. Biraz daha masumdu o devrin çocukları, gençleri. Bu günküler daha şanslı görünüyorlar belki ama galiba hiç de tadamıyorlar gerçek mutluluğu. En büyük düşmanları da teknoloji .
Fazla uzadı muhabbet. Sıkmadan sizleri, Kurban bayramızı en içten dileklerimle kutlayıp, sözü burada bitirmek istiyorum. Atın teknıolojiyi bir tarafa, sarılarak bayramlaşın sevdiklerinizle, bakın , doğallığın tadı nasılmış, görün. Bir daha mesajla, telefonla bayramlaşmayı düşünecek misiniz ?
Herkese iyi bayramlar.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Çok hoş bie anı anlatımı. Ben zaten bayılırım büyüklerden anılar dinlemeye. Tanımasam da çeker beni yaşanmışlıklar. O anlatırken, sanki ben de o hikayenin bir köşesindeymişim gibi hissederim. O yüzden bence eskinin masumiyetini ve huzurunu yaşama şansına eren büyüklerimiz, anılarını anlatmalaı, bencil olmamalı.
Anlatımı da çok beğendim ayrıca. Aradım ama malesef hata da bulamadım. Böyle güzel anılarınızı da yazın arada. Tebrik ediyorum Fikret bey.
Gölcük, İzmit, derince, kuruçeşme ve civarlarını onlara bağlı köyleri de bilirim. Derince merkezde bile tulımbalarla su çekilip tarla sulanırdı. Harika anlatmışsınız. elinize sağlık. Fakirliğe rağmen daha güzeldü bayramlar ve kültürel değerler. Belki de çocukluğun da faydası vardı böyle algılamada. Biz mutlu olmasını biliyorduk belki ama şimdiki gençlik daha şanslı. Hem sizi hem bayramınızı kutlarım. Saygılar.
Çok güzel bir konuyu ele almışsınız duyarlı yüreğinizle.
katılmamak olası değil.Sadece köylerde değil, şehirlerde de yaşam aynıydı...
Teknoloji, bir yandan kolaylaştırırken yaşamımızı, çok şeyler, değerler alıp götürüyor, farkında değiliz çoğumuz...
Sevgilerimle, iyi bayramlar...