- 1146 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Öğrenci Hâl-leri
Öğrenci hallerini, “-i -e -de –den” hal ekleriyle açıklamak gibi saçma bir vaka-i adiye olsaydı şöyle bir eski Çin atasözü(!) kullanabilirdik: “Öğrenciyi öğrenciye sor, öğrendiğini de hayatından sor.” Yani meali; bir öğrencinin halinden en iyi, başka bir öğrenci anlar tıpkı damdan düşenin hali misali, öğrendiklerini de hayat okulundan kapar tıpkı yumurtadan çıkan çirkin ördek hikâyesi misali. Bu sebeple bir öğrenciyi daha iyi anlayabilmek için öncelikle yaşadığı yeri ve yaşam biçimini yani bir öğrenci evinin anatomisini tasvir etmek gerekir.
1. Evin iç mimarisi: Bir öğrenci evi demek, bir eve ait tüm tabuların ve genel geçer kanunların yıkılması demektir. Mesela eskimiş, pörsümüş ve kendinden geçmiş güllü budaklı çekyatlar, sigara dumanından orijinal rengini unutmuş perdeler, çiçek deseni üzerine çay, kahve ve sigara külü ile işlenmiş harita motifli halılar, kirini kapatmak için çeşitli posterler ve afişlerle süslenmiş duvarlar, 3-4 hafta yıkanmamış bulaşıklar, kırık dökük ikinci el eşyalar ve buna benzer bilumum tuhaflıklar..
2. Yemek yapmak: Bir öğrenci evinde yemek yapmanın saati yoktur gece iki veya üç hiç fark etmez. Önce yemek yapma kararı alınır, sonra kimin ne yapacağına yani görev dağılımına karar verilir ve yemek yapma başlanır. Evde, istisnasız herkesin yemek yaparken yemeğe bir hizmeti vardır; patates soymak, tencereyi yıkamak, yere gazete sermek, ekmek almak gibi. Yemek yapmaya başlandığında ise eksiklikler ortaya çıkmaya başlar. (yağ, tuz, su... v.s) Zamanla yarışılarak eksiklikler tamamlanırken önce yemeğin tamamlandığı bile olur. En popüler klişe ise şudur: Makarna yapamaya karar verilir fakat evde makarna yoktur…
3. Yumurta, patates ve makarna: Bir öğrencinin gözlerindeki parıltının kaynağı, bünyesindeki reaksiyonun membaı, dört sene içerisinde yaşadığı başkalaşımın nedeni, yaşama sevinci ve gayesi işte bu üç temel gıda maddesidir; yumurta, patates ve makarna… Bu üçünün ikişerli kombinasyonundan en az 50 çeşit yemek yapılabilir ki bazen bu üçerli de olabiliyor. Çay ise yemekten sonra değil de, yemekle beraber içilir.
4. Bulaşıklar ve temizlik: Bir öğrenci evinin en büyük ama en büyük problemidir bulaşık… Evde kullanılabilecek ne varsa limitine kadar kullanılır. Artık temiz hiç bir şey kalmadığına hükmedildiğinde ise bulaşık yıkanması gerektiğine dair karar alınır. Evin ikinci büyük problemi ise temizliktir… Ancak temizlik iki nedenle yapılır; birincisi sınav haftası münasebetiyle (daha düzenli ders çalışabilmek için), ikincisi görsellik açısı münasebetiyle (karşı cinsten arkadaşı eve getirebilmek için)…
5. Evdeki bulaşık sırası: Her öğrenci evinde belli bir zaman sonra yani serbest sistemin işe yaramadığı fark edildikten sonra bulaşık sırası veya yemek sırası gibi bir nöbetçi sistemine geçilir. O günün nöbetçisi ise resmi köle statüsünde kullanılır ve yemek sırasında en az 40 kez mutfağa gönderilir. Bulaşık miktarı da abarttıkça abartılır, bunun sebebi ise malum bütün bulaşıklar, günün nöbetçisine miras kalacaktır.
6. Evin olmazsa olmazları: Mutlaka her öğrenci evinin suyu, çayı, kül tabağını deviren, olur olmadık şeyleri kıran parçalayan bir sakar şakiri; bir de her işten kaytaran, yemek yapmasını bilmeyen, bilse de bilmemezlikten gelen ve bulaşıkları 8 gün biriktiren bir tembel tosunu ekstra bulunmaktadır. Ayrıca her evin bir çapkını, bir manyağı, bir psikopatı, bir delisi ve bir dengesizi olmazsa olmazlarındandır. Bazen de bütün bu özellikler tek bir kişide toplanarak hayat bulabilmektedir.
7. Sabahları uyanabilmek: Her gün, gece sabaha kadar uyunmadığı için (sebep geyik muhabbeti, film izleme, oyun oynama, çeşitli faal aktiviteler v.s olabilir) sabah derse geç kalınır veya derse II. öğretimlerle girilir. Öğlen kalkıp okula gidilir (okul yemeği ucuz olduğu için ve “manita” denilen şahısla görüşebilmek için)
8. Evin duvarları: Duvarlar vize-final tarihleri, ilginç sözler ve nöbetçi/harcama listesi gibi yazılı metinlerle süslüdür. Esas önemli alanlar mutlaka platonik hisler beslenen bir artistin posteriyle veya hastalık derecesinde bağımlı olunan bir dizinin/filmin afişleriyle parsellenmiştir. (Son zamanların modası ‘prison break’ afişi)
9. Evin güvenlik sistemi: Öğrenci evleri genel itibariyle bodrum ya da giriş katında bulunduğundan dolayı, eve giriş kapısına alternatif olarak pencereden de girilebilir özelliktedir. Her ihtimale karşı, pencerelerden birisi içerden kilitlenmeyerek açık bırakılır. Dış kapı ise zaten kilitlenmez, çoğunlukla da bozuktur. Bu rahatlığın sebebi, hiçbir hırsızın bir öğrenci evine girmek isteme gibi bir ahmaklıkta bulunmayacağından kaynaklanmaktadır. (İstatistiklere göre hırsızlar için boş eve girmek, öğrenci evine girmekten daha karlıdır.)
10. Evin vazgeçilmez misafirleri: Bir öğrenci evinin öğrenci misafirleri de asla eksik olmaz. Bazen öyle olur ki misafir misafirlikten çıkıp, ev fertlerinden biri haline gelmiştir. Yani; evde misafir görme oranı, ev arkadaşını görme oranından kat ve kat daha yüksektir. Bundan kaynaklanıyor olsa gerek, gelen misafire “bi kola al da içelim” diye başlanan ısmarlatma olayı, iyice söğüşleninceye kadar devam eder. En önemlisi de siz de takdir edersiniz ki, manita denilen şahısla baş başayken çıkıp gelen münasebetsiz misafir kim olursa olsun asla kabul buyur görmez.
11. Başımızın belası sınav haftaları: Sınav haftasının gelmesiyle birlikte öğrenci ırkı psikolojik olarak kış mevsimine girer. 8-10 kişi bir araya gelerek ders çalışma adı altında toplanılır, eve kapanılır, en geyik muhabbetler yapılır, en eğlenceli hayat hikayeleri anlatılır, en güzel filmler o hafta seyredilir. Sınav haftası için eve bolca erzak-nevale alınır ve en güzel aşklar o hafta başlar. Sınav haftasının favori cümlesi “Bu gece uyumayacam ders çalışacam” dır. Gece sabaha kadar uyunmaz ama ders de çalışılmaz…
12. Pijama muhabbetleri: Her gece yatmadan önce mutlaka saçma sapan bir tartışma konusu açılır. Konular çok çeşitli olabilir; ülkeyi kurtarmaktan Bülent Ersoy’a kadar.. Eğer ortada bir tartışma konusu yoksa hemen ya hocalardan ya bacılardan ya da hacılardan dedikoduya başlanır.
13. Görüntü önemlidir: Bir öğrenci belki çoğu zaman açtır, susuzdur, parasızdır ve çulsuzdur ama her zaman süsüne düşkündür. Gerekirse derse geç kalınır ama o aynanın başında saatler harcamaktan geri kalınmaz. Tabi sınav haftaları istisna... Çünkü sınav haftalarında duş alınmaz, traş olunmaz, saçlar taranmaz hatta dişler bile fırçalanmaz. Zaten herkes hocaların gözüne bakmaktan birbirinin yüzüne bakmaz.
14. Ve aşk: Ev fertlerinin hemen hemen hepsi leyla gibidir, yani aşk trafiği yoğundur. Kimininki platoniktir kafayı yer ve yedirtir, kimi romantiktir şiirler ezberlenir, kimi çapkındır one night stand neskafe içilir, kimi ise bedbahttır evdekilere illallah dedirttirir (bahtsız bedevi olayı).
Binaenaleyh; öğrenci demek, elektrikli ısıtıcıda yemek yapabilmek demek, ütüyü ters çevirip üzerinde çaydanlıkla çay demleyebilmek demek, tek bir çay kaşığıyla 5 sene idare edebilmek demek, çorapları topak yaparak evin içinde futbol oynayabilmek demek. Kısaca elindeki materyalleri en iyi şekilde ve çok yönlü kullanabilmek demek. Ve sen bacısın ben kardeş yirmi kişi aynı odada uyuyabilmek demek…
Yani öğrenci demek; beş ay yaşam mücadelesi verip bir hafta ders çalışabilmek demek…NOT : Sanal alemde dolaşan ’Bir Öğrenci Evinin Anatomisi’ yazısından esinlenilmiştir :)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.