- 707 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UNUTAMA BENİ: " LEYLEK PALAS!" ARDAHAN ÖYKÜLERİ (66) kitap 49
Sükun’un avazı sus ve puslu ki!..
Kahve’de karanlığı seki yapıp kurkuna yerleşen akşamın Ardahanlıları; zırıltıya hasretmiştiler.
Leylek Palas’ın işletmecisi Kulu Emi çocuklarıyla çalışıyor...
İntercontinentalistan ağına bağlanmayan elektirikler sarı ve ölü kısığı sanki.
Adam anlamıyor; lambanın altında mısın?
Kahvenin akşamı her münhasiriyetiyle Yenimahalle’li ve Kaptanpaşalılara aideti-i vechiyle has... tı.
Leylek Palas’a veya mahalleye mi geldin? Çok anlaşılır değil?..
Malı- mulu alaflayıp kağıt oynamaya sonrası gelmiş mahallelilerin üstünden buram... ot ve ahır kokusu tütüyor.
Rahatsızlığa ne ve kim düçar olacakmış ki? O koku tabiatın soluklanırken camların arkasındaki Leylek Palas’a uğrayan nefesiydi.
"Buyur edin! Eğleşsin hele doğanın orijinal çocuğu! Hatırına değmeyin; yadına bir şey gelmesin?"
Sessizlik ve avazsız sükutta Leylek Palas yeryüzünün "Görkemli Kaybolmuş" kahvesiydi:
Bu saatte camların sırçasından yolu seyre bakanlar farkında değildiler.
Kahve’nenin sahibi Nasip Uygur ve kardeşiydi. Ahırları boşaltıpta burayı yaptırmıştı: Nasip Hocanın babası.
Her halükarda beğenilen mimarisiyle; anlatmak isteğini insanın dilinde hasreden güzel binanın üç kat yüksekliği "Leylek Palas" ismine maruf edilmişti...
Dairenin bir çeyreğine alan itibariyle inşaa edilmişti. Geometrinin büyüsü, şansa nasıl denk gelmişti?
Yola nazır kısım: Çemberin kavis ayrıtıdır. Düz iki doğru Zekeriya Işığın ve Alper Hoş’un binasına nizamlıdır.
"İstasyon" ambiyansı gibi akşamdan geceye yürüyen Kahve’nenin sakinleri son boşluğa kulak vermiştiler.
Duymuyor! İşitmiyordular.
Leonard Cohen kılığında herifin biri oturmuştu.
Camlara; dışarı göz geziyordu. Kavis tamamen cam- şişe yani sırça dedikleri kelime’di.
Akşamın sakinleri ne rahatlar..! Kimsenin çıtı çıkmıyor. Kırklara karışsalar, haberini alan olmaz bunların!
Kuzine ağzı bir karal Balyaka Kömürü doldurmuşlardı.
Isıtıyor ve yanma sesi çıkarmıyordu.
Radyo "Phılıps" markaydı, ışığı yanıyor...
Duyulmuyordu!
İki kişi kağıt oynuyordu. Fantinin kaç gittiğini hesap ediyorlar, aralarında.
Seslerini kendileri duymuyordu.
Kayıp, mükemmel kayıp adamlar mıydı bunlar?
Leonard Cohen kılıklı adam:
- Closing Time- time for you go to back to the places you will from...der gibi yapıyor.
"Zaman yaklaşıyor. Geldiğin yere gideceksin ve ayrılacaksın buradan..."
Leonard Cohen burasına mı... demişti:
"Mükemmel kaybolanlar kaybedenler!"
Closing Time şarkısı çalınsa radyodan şimdik...
"Unutma beni, unutama beni..."
Gözünü kaldıran radyoya dikilip Esmeray’ın şarkısını işitmeleri lazım geldiği insiyakiyle deviniyorlar...
Esmeray’ın avazı ve camların terleyen buğusu, yolu yürüyen, eve yetişmeye çalışanlara ve içteki gözlerini ruhlarının penceresi yapmış kahve’necilere lütufları çağrıştırıyordu!
Kaybedenlerin: "Görkemli Kaybedişleri"
Abdullah Bey’in Leylek Palas’ı ve ya Park Palas.
"Unutama beni?" Unutma beni cümlesinde... dilenme, ilenme cümlesi oluyormuş.
Leonard Cohen keşke:
Kaybetme beni, kaybedeme beni deseydi!
Burada deseydi!
Buraya yakışıyor!.. Çünkü!
yalçıner yılmaz 22/11/2009, gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.