Şizofren Kirletiler
Seneler senesi duraksayan bir yolculuk, yitirilen zaman, yaşamın taş gibi ağır bastığı bir İstanbul... Ve hep bir şeylerini bırakıp giden insanların yarınlar karışmış ayak sesleri...
Yeniden ürperiyorum...
Var olmayan ve belkide var olmayacak olan yaşantıları birer gerçekmiş gibi görüp, umutlarımıza yeni, yıpranmamış görüntüler bularak yaşama bağlanmaya çalışıyoruz...
Her şeyin bir geriye dönüşle olduğu bir zaman...
Başımı okşayarak bana gülümseyen şizofren hayallerdeki kız...
Sokak lambasının ışığında sıçrayışlarıma, kuşluk vakti telaşıyla beni yatıştırmaları...
Uzun bir yolculuğa yetecek, gökyüzü aynasında gözleri...
Adresi yazılmamış aşk mektuplarının hepsine layık gözleri vardı...
Düşünceleri mirasyedi işgalciliğinde...
Tenime sürdüğü ve gözlerime sinmiş kotundan taşan vücut çıkıntısı...
Dudaklarıma yalanarak, sertçe göğsüme yasladığı göğüsleri...
Öğreniyorum ki, herkesin ki kadar onunki de zınk huylanmalarda...
Gerçeğe de benzemiyor...
Düş görüyorum ben...
Sokak lambasının ışığı özgün sihriyle üstüme tırmanıyor...
Tedavülden kalkmayan kaldırımlar dilsizlerin kibarlığında...
Ukala dans edişleriyle beni yurduna çağırıyor...
O vakitler namus kanunu fikri cazip gelmedi...
Heyecanı, içindeki koridorun sonundaki odasında hissetmek istiyordu...
Koskoca İstanbul yetmedi de, o odada mı heyecanı yaşayacaktım...
Dişilik zıplayışlarıyla kendi sokağında olağanüstü hal ilan etti...
Kurban ve katil karışmak üzereydi...
Sokağın bazı kesimleri yağmalanmak üzereydi...
Sesler yankılanacak, iniltiler firar edebilecekti...
Sokağa çıkma yasağı başlamış;
Bir tek beni serbest bırakmıştı...
Sürekli belirginleşen -herkesin- bedeni...
Düşüncelerim masal değildi – seferberlik şoku yaşıyordum-
Onun odasıyla yüzleşmek ve bu işin bitmesi, masallarımı kirletecekti...
Bu iç yolculuğun hesabını sert yazgılarla ödeyebilirdim...
Nefsim, Haçlı seferleri gibi taarruza geçmiş, yeni yüzyılın tank atışlarıyla sarsıyordu...
Ulusal Kurtuluş savaşıydı sanki...
Volkan tesirinde ateşleriyle beni yakıyor, titreyen teniyle sesi karışıyordu...
Göz gözü görmüyor, şehvet kokusuyla sarhoşluk yaratıyordu...
Yaşadığım yakınlıklar bile, defterimi zift siyahlığında kirletmeye yetmişti...
Gökyüzünün kokusundan, az şekerli bir Türk kahvesinden ve yıldızların sınırından, böyle laubali oynaşmaların tacizine uğradığım dakikalarda uzak kalmak beni huzursuzluğun atomlarına böldü...
Koray Demirkılıç ’’_Ben İnsan Değilim_’’
YORUMLAR
Hayal alemi zedelenir yorulurda sonsuz dedikleri hayal , daimi bir gerginlik içinde bulunmaktam tükeniyor. Kuranıda tüketiyor. Kendi yazılarımdan kareler vardı.Bazı insanlar aramızda yaşadığı için şükrederiz ya bende böylesine güzel bir yazıyı okuduğum için bu gün çok mutlu oldum. Harikaydı!
Nezihe ALTUĞ