- 509 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DİL
Saat 23: 53 .. 7 dakika sonra yasımız yeniden canlanacak.. Aslında son yıllarda duyduğumuz o derin matem yeniden dirilecek hergünden farklı olarak dillere , gözlere dökülecek acı.. Kanamış olacak aslında hiçbir zaman tam anlamıyla kabuk tutmamış olan yara..Peki bugün bizi böylesine yaralayan nedir ? Sadece Atamızın ölüm günü o karanlık gün oluşu mu ? Yoksa aslında ona , ecdadımıza duyduğumuz ihtiyaç mı bu çaresizlik mi böyle kanatan ?..
Evet ihtiyacımız var onlara.. Atamıza Atalarımıza ... Eski kanımıza ihtiyacımız var bizim eski yürekliliğimize... Bugün 10 Kasım 2009.. Açılım paketi mecliste.. Meclis Anıtkabirde olmalıyken hemde.. Çünkü yas günü değilmiş 10 Kasım.. Çalışma günüymüş.. Ne adına kimler adına..Açılımın sadece iki maddesini konuşmak istiyorum şuanda.. Bana göre kabul edilsede edilmesede ağza alınmaması gereken iki madde.. Nağmahreme el uzatılmışcasına can yakan o maddelere..Alfabeye q w x in girmesi ve Kürtçenin okullarda tabelalarda , yer adlarında kullanılması.. Okullarda ikinci dil olarak okutulması tabi bu madde. Dilimizin resmi dilinin Türkçe oluşuna noldu bizim? Anayasanın değiştirilemeziydi hani..Değişmicek gündemimizde yok demişlerdi hatırlar mısınız? Bal gibi vardı gündemindede o zaman patlasaydı bomba GDO kanunu , haberleri nasıl kapatılırdı bu zamanda.?Ya da domuz gribinden ölenlerin üstü bir gazete kağıdıyla nasıl daha kolay örtülürdü? Nerde kaldı dil birliğimiz bizim .. Nerde kaldı ülküler hedefler amaçlar..
Buraya kadar iç sesimi dinledim içiimdeki tüm soruları döktüm önünüze birde belgeli konuşalım değil mi? YER : BELÇİKA / 1831 iki milletten meydana geldi Belçika. Hollandaca konuşan Flamanlar ve Fransızca konuşan Vallonlar ve Almanya sınırında oturan 100000 kişilik bir topluluk. Başlangıçta dünya şartları gereği resmi dil : DÜNYA DİLİ OLAN FRANSIZCA kabul edildi. Hemde tüm bu milletlerin oy birliğiyle.Ve Vallonlar bu öyküde zengin , Flamanlarsa fakir adam rolünde.. Ama 2.Dünya Savaşı başlar ve tüm roller alt üst olur .. Artık zengin olan Flamanlardır.İlk istekleri kültürlerinden gelen Flamanca ( Hollandaca) nın günlük hayatta gerektiği yere getirilmesini istemekti kabul ettirdiler. Bunu ne mi izledi ? Kısaca yazıcam ; bunu Flamancanın ikinci resmi dil olmasını isteyerek devam ettirdiler ve sonra devletin konuşulan dillere göre ayrılmasını yani üniter devlet yapısının oluşmasını istediler.SONUÇ ? İşte sonuç : Belçikada Flaman Parlementosu , Vallan Bölgesi Parlamentosu , Brüksel Parlamentosu ve yüzbinlik Almanların yaşadığı bölgenin Parlamentosu var. Ayrıca merkez parlamento ve Fransız topluluğu parlamentosuda cabası.. (Bu 8bölümü Sayın Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaşın 2008 Tarihli Hukuk ile Aldatmak kitabından aldım herkese tavsiye ederim )Yani bu ülke tam 6 parçaya bölünmüş..Şimdi siyaset adamlarımızın PARLAMENTO kelimesini sıkça kullanmaya başlamalrını anladınız mı? Bu bir alışkanlık edindirme yöntemi..Bu bir hissizleştirme yöntemi.Bu dil örneği İspanya ve Yugoslavya içinde birebir geçerlidir. Araştırdığınızda görüceksiniz..
Tüm bunlardan sonra daha söylenilicek çok da söz yok sanırım.. Dilimize sahip çıkalım arkadaşlar , dostlar , kardeşler.. Sahip çıkalımki ülkemiz sonsuza dek yaşasın sahip çıkalım ki Atamız rahat uyusun , sahip çıkalım ki tüm ecdadımız şehitlerimiz dört dönmesin artık mezarlarında.. Lütfen dilimize de ülkemizede milletimizede kanımızada sahip çıkalım..
YORUMLAR
anadolu gibi bir uygarlıklar mozaiğine kurulup da, kendini "tek" ilan ederek "tek dil!" diye bağırmak -en hafifinden söylüyorum- insan haklarının neresinde yeralır?
ya da bunun "dilimize sahip çıkmakla" ne alakası vardır?
kimse bizim dilimizi elimizden almıyor. sadece onlar da kendi topraklarında kendi dillerini bizimki kadar rahat kullanıp, bizimki gibi geliştirebilme hakkını istiyor.
unutmayın ki türkiye, türkiye'de yaşayan tüm halklara aittir. bu toprakta yaşayan hiçkimse, diğerinden daha fazla "burası benim" deme hakkına sahip değildir.
ayrıca şu bölünme paranoyasından sıyrılarak dünyaya bir bakacak olursak, farklı dillerin konuşulduğu, farklı kültürlerin içiçe yaşadığı kozmopolit ülkelerde "bütünlük" duygusunun çok daha gelişmiş olduğu görürüz.