- 2697 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Melekler ve Görevleri
Selamün aleyküm sevgili siir severler ve siir yazarlar bugüngü konumuz .büyük melek ve görevleri insallah,hayirlara vesile olurus insallah.
Dört büyük melekten biri. Buna Cibril de denir. Bu tabirle Kur’an-ı Kerîm’de üç yerde geçmektedir. (el-Bakara, 2/97-98; et-Tahrim, 64/4). Cibril, "cibr" ve "il" kelimelerinden meydana gelmiş İbrânice bir kelimedir. Cibr kul, il ise Allah anlamına olup ikisi beraber Allah’ın kulu demektir (M.H. Yazır, Hak Dini Kur’ an Dili, l, 431), Cebrâil, Kur’an-ı Kerîm’de "Ruh", "Ruhu’l-Kudüs" ve "Ruhu’l-Emin" isimleriyle de anılmaktadır.
Cebrâil (a.s.)’in görevi Allah ile peygamberleri arasında elçiliktir. Allah’tan aldığı emir ve hükümleri peygamberlere bildirir. Bütün kitap ve vahiyler Cebrâil vasıtasıyla indirilmiştir. Kur’an-ı Kerîm de Hz. Muhammed (s.a.s.)’e onun vasıtasıyla indirilmiştir. Kur’an-ı Kerîm’de bu hususta şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) Uyaranlardan olman için Kur’an’ı senin kalbine apaçık Arapça diliyle Ruhu’l-Eınin (Cebrâil) indirmiştir." (eş-Şuâra, 26/192-195).
Cebrâil (a.s.) her şekle girebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) onu biri vahyin başlangıcında Hıra’dan Mekke’ye gelirken, diğeri Mirâc’dan dönüşte Sidretü’l-Münteha*’da olmak üzere iki defa kendi aslî şekliyle görmüştür. (es-Saâtî, el-Fethu’r-Rabbânî, VIII, 5). Cebrâil (a.s.) bazan da insan kılığına girerek Rasülullah (s.a.s.)’a vahiy getirirdi. Bu durumda çoğu kez yakışıklı ve genç bir sahabî olan Dıhye el-Kelbî’nin sûretinde görünürdü (Tecrid-i Sarîh Tercümesi, IX, 35). Cebrâil (a.s.) İsrâ ve Mirâc hadîsesinde Rasûlullah (s.a.s.)’a Mekke’den Kudüs’e ve oradan Sidretü’l-Münteha’ya kadar eşlik etmiştir (Buhârî, Bed’u’l-Halk 6; Salât 1).
Necm suresinde şu buyruklar yer almaktadır:
"Ona (Peygamber’e, bu Kur’an’ı) üstün bir güç ve hikmet sahibi (Cebrail) öğretmiştir, (ki (o) görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. (O) hemen doğruldu. O en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi. Nitekim ikisi arasındaki uzaklık iki yay kadar oldu, yahut daha da yakınlaştı. Böylece Allah’ın kuluna vahyettiğini vahyetti. " Ve başka bir ayette:
".. Ve eğer ona karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibril ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır." (et-Tahrim, 66/4) buyurulmaktadır.
Medine döneminde Yahudi bilginleri, kitaplarındaki bilgilere dayanarak Peygamber efendimizi imtihan etmek için birkaç soru sormuşlar, hepsine doğru cevap alınca bu defa kendisine vahiy getiren meleğin ismini sormuşlar, Rasûlullah (s.a.s.)
Cibril" cevabını verince; "O, bizim düşmanımızdır, harp ve şiddet getirir. Bizim vahiy meleğimiz Mikâil’dir. Mikâil müjde, ucuzluk ve bolluk getirir. Sana gelen o olsa idi, iman ederdik" (M. Hamdi Yazır, a.g.e. I, 429). demişler, bunun üzerine: "De ki Cebrâil’e düşman olan kimse Allah’a düşmandır. Çünkü o, Kur’an’ı Allah’ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir. Allaha meleklerine, Cebrâile ve Mikâile düşman olan kimse inkâr etmiş olur. Şüphesiz Allah inkâr edenlerin düşmanıdır. " (el-Bakara, 2/97-98) ayetleri inmiştir.
Allah’u Teâlâ Cebrâil’i kuvvet ve emanet sıfatı ile tavsif etmiştir: "Bu Kur’an, Arş’ın sahibi katından değerli güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen Şerefli bir elç_inin getirdiği sözdür. " (et-Tekvir, 81/19-21).
2.Azrail-Allah’ın kendisine verdiği emirle canlıların ruhlarını almakla görevli olan ölüm meleği. Kur’an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde bu şekliyle değil, doğrudan anlamı olan Melekü’l-Mevt (ölüm meleği) terimi kullanılmaktadır.
"De ki; üzerinize memur edilen ölüm meleği, canınızı alır. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz. " (es-Secde, 32/11)
Azrail (a.s.) Cenâb-ı Hakk’ın emrindeki öteki melekler gibidir. Dört büyük melekten birisidir. O yalnızca kendisine verilen emri yerine getirir ve eceli tamam olmuş kulların ruhlarını alıp bu ruhu isteyene götürür. Onun emrinde de bazı melekler vardır. Bu melekler de kendilerine Allah’u Teâlâ tarafından ulaştırılan emirleri yerine getirirler.
"... Nihayet birinize ölüm gelince elçilerimiz onun canını alırlar, onlar hiç geri kalmazlar." (el-En’âm, 6/61).
Kur’an-ı Kerîm’de, meleklerin kâfir olan bir kul ile mümin olan bir kulun canlarını alışları tasvir edilmektedir. Kâfirlerin can verişleri şöyle tarif edilmektedir:
"Melekler, kâfirlerin canlarını alırken onları görseydin... Onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlar: Haydi, yangın (Cehennem) azabını tadın diyorlardı. " (el-Enfal, 8/50)
Nâşitat meleklerinin müminlerin canlarını da tatlılıkla alışları şöyle ifade edilmektedir:
"Melekler iyi insanlar olarak canlarını aldıkları kimselere de: Selâm size, yaptıklarınıza karşılık Cennet’e girin’ derler." (en-Nahl, 16/32)
3.Israfil-Sûr’a üfleyecek olan melek; dört büyük melekten birisi olan İsrâfil kıyamet günü Sur’a üflemekle vazifeli melektir. Kıyamet günü Allah’ın emri ile iki defa Sûr’a üfleyecektir. "Sûr’a üflenince, Allah’ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sûr’a bir defa daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışıp dururlar" (ez-Zümer, 39/68).
İsrâfil’in birinci üflemesi ile yer ve gökteki bütün canlılar ölecek ve dünya hayatı sona erecektir. İkinci defa üflemesiyle de bütün canlılar dirilecek ve ahiret hayatı başlayacaktır. Sûr’un ilk üflenişine "nefha-i ûlâ"; ikinci üflenişine "nefha-i sâniye" denilir. İsrâfil (a.s)’a Sûr’a üfüreceği için Sûr Meleği de denilmiştir. Peygamber (s.a.s)’e Sûr’un mahiyeti sorulunca şöyle demiştir: "Üfürülen bir boynuzdur" (Ahmed b. Hanbel, II, 196). Peygamber (s.a.s); "İsrâfil Sûr’u tutmuş hazır bir şekilde kendisine ne zaman üfürmek için emredileceğini bekliyor" buyurmuştur (Taberî, Câmiu’l-Beyân, VII, 211; İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azim, Mısır, t.y. III, 276).
Sûr’un üfürülüşü ve İsrâfil (a.s)’ın sûr’a üfürmesini anlatan uzun bir hadis Tefsîr kitaplarında konu ile ilgili ayetlerin açıklanmasında zikredilmiştir. Bu hadisin bazı cümleleri sahih hadis kitaplarında konu ile ilgili anlatıları bahislerde geçmekle beraber, bazı cümleleri ifade ve manâ bakımından peygamber sözü olmayacak derecede münker kabul edilmiştir. Bu hadisin tek râvisi olan İsmail b. Râfi’ Medine’nin kıssacılarındandır. Ahmed b. Hanbel ve Ebû Hâtim er-Razî gibi hadis tenkidçileri hadislerinin münker olduğunu hatta metrûk bir râvi olduğunu söylemişlerdir (İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, III, 274282).
Levh-i Mahfuzda Allah’ın yazılı iradelerini okumak ve bu iradelerin yerine getirilmesiyle görevli olan mukarreb meleğe bildirmek de İsrâfil (a.s)’ın görevlerindendir.
İsrâfil (a.s)’ın ve diğer meleklerin kadrinin yüceliğinden dolayı Hz. Peygamber (s.a.s) bazen onların ismi ile dua etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) gece namazına kalktığında şöyle dua ederdi; "Ey Allah’ım, Cebrâil, Mikâîl ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratıcısı, gaybı ve şehâdet âlemini bilen. Sen kullarının arasındaki ihtilaflar hakkında hüküm sahibisin. Beni izninle ihtilaf edilen şeylerde hakka kavuştur. Sen dilediğini sırat-ı müstakim’e kavuşturursun (Müslim, Müsafîrûn, 200). (Ayrıca bk. Sur).
4.Mikaei-Kur’an-ı Kerim’de adı geçen dört büyük melekten birisi.
Mikâil kelimesi Ahd-i Atik (Tevrat)’ta "Mikael" biçiminde geçmektedir. Mikâil’in "büyük reis", "İsrail oğullarının hamisi" (Daniel: 12/1) olduğu zikredilmektedir. İsrail oğullarını, İranlılara (Daniel: 10/13), Yunanlılara (Daniel: 10/20, 21) karşı koruyan da Mikâil’dir.
Mikâil kelimesi Kur’an-ı Kerim’de bir âyette, Mikâl şeklinde geçmektedir. "Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır" (el-Bakara, 2/98) buyurulmaktadır.
Yahudilerin ve Müslümanların Mikâil hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için bu âyetin nüzul sebebiyle ilgili bulunan iki rivayete göz atmakta yarar vardır:
1- Hz. Peygamber (s.a.s), Medine’ye hicret ettiği zaman Fedek Yahudilerinden Abdullah İbni Suriya bir kaç kişiyle birlikte gelir ve bazı sorular sorar. Hz. Peygamber (s.a.s), onların sorularını cevaplandırır. Yahudiler, cevapları olumlu bulurlar ve kabul ederler. Son olarak kendisine hangi meleğin vahiy getirdiğini sorarlar Hz. Peygamber (s.a.s)’de "Cebrail" cevabını verir. Yahudiler buna şiddetle itiraz ederler, "O bizim düşmanımızdır" derler. Gerekçe olarak Cebrail’in "Kıtal ve Şiddet", Mikail’in ise "müjde, ucuzluk, bolluk" getirdiğini ileri sürerler.
2- Yahudiler, Hz. Ömer’e sorular sorarak cevaplar alırlar. Hz. Peygamber (s.a.s)’e vahiy getiren meleği sorarlar. O da "Cebrail" der. Yahudiler "vahiy getiren Mikail olsaydı ona inanırdık" derler. Hz. Peygamber (s.a.s)’e inanmamalarının sebebini ona vahyi Cebrail’in getirmesine, Mikâil’in getirmemesine bağlarlar. Cebrail’in "azab, kıtal, şiddet", Mikail’in "ucuzluk, bolluk, refah" getirdiğini ileri sürerler.
. Allah evrende meydana gelen olayların (tabiî olayların) idaresini Mikail’e vermiştir. Tabiat olaylarını idare etmek, yağmuru yağdırmak, rüzgârı estirmek böylece, bitkilerin üretimini sağlayarak, insanların ve diğer canlıların rızıklarını tayin etmek Mikail’in başlıca görevleridir.
Evet,4.büyük meleklerden olan Cebrail,azrai,israfil ve Mikail olan melekleri okuduk ve gercekleri telavuz ettik insallah,cünkü imanin sartlarindan birtaneside Meleklere iman etmek ,her kimse buna iman etmeyen veya süphe duyan bilsinki büyük bir kayp dadir insallah,Allah korusun dinden cikmayakadar yolu var ,oyüzden dinimizi iyi ögrenip vde iyi anlamaliyiz ,bize Allah yar ve yardimcimiz olur insallah evet,bir müslüman kendisini her konu da iyi yetistirmesi lazim yoksa seytani gücler capuk aldatir insani ona karsi savasmak icin gereken ne varsa dine ayit hepsini iyi anlayip ve uygulamaliyiz insallah,
bir hatam veya kusurum olduysa hakkinizi helal ediniz insallah,saygilarimla selamlar.
selamün aleyküm,
Zül-Karneyn