Azize'ye mektuplar-7 / Ömür uzar-kısalır mı
Azize’ye mektuplar-7 / Ömür uzar- kısalır mı
Tarih:16 Kasım 2009 Pazartesi 08:26:19
Allahın selam ve rahmeti üzerinize olsun değerli büyüğüm.
Son yazdığınız makaleyi okudum. İmtihanlarım arttı. Öyle ki sanki etrafım örümcek ağıyla örüldü sanıyorum. Ama ALLAHIM sana inandım, sana teslimim, senden başkada sığınağım yok diyorum. Çok geçmeden hiç ummadığım yerden o sorundan kurtarılıyorum ama o anda zor duruyorum, bir söz dememek için. Sadece tek kelime dökülüyor dilimden. Allahım sen ıslah et ki bu kullarını, başkasına zararı dokunmasın. Ve kalplerine islam nurunu koy, yerleştir.
Evet, çoğu Allah ve Habibine yazdığım s.a.v. şiirleri acındırmak, duygu sömürüsü olarak nitelendiriyor. Oysa ben kalbim ve dilimdekileri, ruhumdakileri yazıyorum. İçimdekiler daima dışarı taşıyor. Tek bildiğim Rabbim asla kullarına kaldıramayacakları yükü yüklemez, iki acıyı da bir arada yaşatmaz. Mutlaka ferahlatır. Tıpkı ölmeden önce gelen ferahlık gibi. Kalkmak ister, abdest alır, namazını kılar, helalleşir.
Eceli ensemde duymaya başladım. Korkmuyorum ama daha çok zikretmek istiyor kalbim. Yapmadıklarımı yapmak istiyorum. Nefsi değil. Mesela; görmediklerimi görmek, yüzlerine bakmak gibi. Oysa ecel bellidir, değil mi. Şüphesiz bellidir; bilinmez nerde, nasıl.
Bunda da hayır var diyorum. Ahirete beni yönlendirdiği için.
Selam ve dua ile. Duanıza ihtiyacım var.
Allah sizi sevsin, kendine yakın eylesin.
Allah sizden razı olsun.
Sevgili Azize kızım;
Senden yeniden haber almak bizi sevindirdi. Allah’ta sizi sevindirsin… Selamı ve rahmeti üzerinize olsun.
Merhamet duyguların nedeniyle acı çektiğin anlaşılıyor…O duyguyu çok iyi bilirim..Aslanın kısmeti olan ceylandan yanasın…Aldatılan müşteriye acımaktan yanasın…Hep mazlumdan yanasın ve acı çeken her canlıyla aşırıya kaçan empatiler kuruyor,çekenden de ileri derecede acılanıyorsun…
Sana adetullah’ı hatırlatır,ilahi adaleti unutmamanı salık veririm..Bize mazlum görünen herkes gerçekte mazlum olmayabilir.Geçmişte işlediği bir hatanın cezasını çekmediğini nereden biliyoruz ki.
Bir insanın başına gelenleri kabaca iki nedene bağlayabiliriz.
Birincisi, hak etmişliktir. Kişi iyilik veya kötülük olarak addettiğimiz o anki fiili, geçmişinde yapıp ettikleriyle hak etmiştir. Yani fiilinin sonucu ilahi adalet tecelli etmiş, gereği yerine getiriliyordur.
Öyleyse o kulun eline geçeni kıskanamayız. Elinden çıkana aşırı üzülemeyiz. Allah o halin yaratıcısı ve adalet sıfatının gerçek sahibidir. Sevinçlerine katılır, üzüntülerini paylaşabiliriz ama kendimizi yıpratacak biçimde acılar içinde kalmak nefsimize haksızlık olur. Ölçülü olmak zorundayız…
İnsanın yapısı ne aşırı sevince ne de aşırı üzüntüye müsait değildir. Hem fiziki bedenimiz hem ruh dengemiz aşırılıklardan olumsuz olarak etkilenir, hastalanır hatta ölebiliriz. Bu konudaki ayeti hatırlamalısınız…’’Elinize geçenden dolayı aşırı sevinmeyin, elinizden çıkandan dolayı aşırı üzülmeyin…’’mealinde olan ayeti demek istiyorum…
Başımıza gelenlerin ikinci izahına gelince; Olgunluğa, gelişmeye yönelik olarak imtihan edilmektir. Her mertebeyi yeterince hazmeden kuluna Mevla bir üst makama çıkarmak üzere bir bela verir de sabreder, kazanırsak derecemiz artar… Sen, ben herkes bu dünyaya olgunlaşarak ebedi hayata hazırlanmak üzere geldik. O halde karşınızdaki bir canlının veya kendimizin başına gelenleri, ya adaletin gereği, yahut imtihan olarak değerlendirirsek tahammülü kolaylaşacaktır.
Şiirlerinizin duygu sömürüsü olarak değerlendirilmesine gelince; Bir sıfat başka bir sıfata göre mutlaka ya eksik ya fazlalık taşır. İlle de eleştirilir. Ne yaparsanız yapın haklı- haksız eleştiriye uğrayacaksınız. Bunu normal karşılamalısınız. Esas olarak vicdanınıza karşıdır sorumluluğunuz. Onu rahat biliyorsanız gerisi teferruattır.
Verdiğim zikri her namazdan sonra yapmanı öneririm. Kalbinin üzerine koyarak yap dediğimi. O sana hayatı davet edecektir.
İnsan ömrü kazaen kısalır, kazayı def edebilirsek,(dua eder, tövbe ve iyiliklerle) yeniden uzar.
Ecel iki türlüdür.Bu konu yazılarımda kolay anlaşılır şekilde vardır..
Ecel; Eceli müsemma, eceli kaza olarak iki türlüdür. Yapıp ettiklerimizle eceli müsemma olarak bize tayin edilen ömrü kısaltırız, yine sadaka, iyiliğin her türü, hayır dua almak ve kendimiz için dua etmekle de yeniden uzatırız. Yoksa duanın ne anlamı kalırdı.
Değişmeyen bir kaderle geldiğimizi kabul etsek çabaların ne anlamı olurdu..Uyarılara ne ihtiyaç duyulurdu ki.
Sen duanı yap sonra tevekkül et.
Hani deveyi sağlam bağlamak gibi, tedbirden sonradır tevekkül.
Duanın faydasını yakında hissetmeye başlarsın.
Selam ve dua ile kal… Allah yardımcın olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.