- 571 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYAT'A DAİR
EDEBİYETA DAİR
“ Kanunların hükmü ne olursa olsun toplum, kendi kaidelerine göre insanları hür veya esir yapar.
Yazarın konu ile bir duygu ortaklığı kurması gerekmektedir. Edebi görüş, bir sosyal anlayış ve sanat kabiliyetine sahip olmak gerekir.
Yukarıda söylediklerimizden bir ana fikir çıkarmak mümkündür. Edebiyat bilgilerimiz ve anlayışımız eksiktir. Halen uygulanan edebiyat eğitimini kökünden değiştirerek sağlam bir edebiyat eğitiminden beklenen ihtiyaçlara göre ayarlamak gerekmektedir. Bu gün ( Aralık 1962 ) İlkokullardan Üniversitelere kadar okutulan Edebiyat dersleri, terimler hakkında önsöz bir bilgi vermekten ileri gidememektedir. Öğrenciyi düşünceye sevk edememektedir. İnsan, tabiat sevgisini ve toplum sorumluluğunu aşılamak kabiliyetinden mahrum bu Edebiyat eğitimi çağımızın tamamıyla dışında kalmıştır. Hatta daha ileriye giderek bu eğitimin muayyen bir met oddan, felsefi görüşten ve belirli bir amaçtan yoksun olduğunu iddia edebilirim.
Rast gele şekle önem verilerek hazırlanmıştır. Divan Edebiyatı, Cumhuriyet devri Edebiyatı gibi bölümler, aralarında gereken bağlar kurulmamıştır. Bazı yazarlara lüzumundan fazla önem verildiği halde, gerçekten önemli olan değerlerin ismi bile anılmamış. Bazı devirlerin zevklerini öğrencilere aşılamak büyük bir hatadır. Metinlerim seçilişinde de aynı sunilik göze çarpmaktadır. Bizim Edebiyat dersleri kitapları başından beri Fransız modellerine uygun olarak meydana getirilmiştir. Fransa da olgunluk çağına erişmiş bir edebiyat var. Hal bu ki bizim edebiyatımız her yönden gelişme halindedir.
Edebiyat eğitimimiz geçmiş özlemi yaratır. Hareketli düşünceyi, yaratıcılığı desteklemez. Tersine durgunluğu, temaşa duygusunu, kaba hisleri körükler. Her sayfasında BEN var. Alabildiğine asi, hiçbir disiplin esası kabul etmeyen Feodal ruhlu bir BEN.
İnsanları çağına uydurmak için değil çağın dışına çıkarmak için çabalar bu Edebiyat eğitimi.
Son yirmi beş sene içinde yaratılan modern Edebiyattan ancak birkaç parça ders kitaplarına sokulmuş. O da hatır kabilinden bir şey. Üniversitelerimizde bir iki kişi bir tarafa bırakılırsa, modern Edebiyatla uğraşan kimse yok. Geçmişin bilinen isimleri üzerine durmadan yazılar yazılır, malum yazarlara dip notları ilave edilir, bilmem hangi şairin doğum gününün Çarşamba mı Perşembe mi olduğu üzerine tartışmalar yapılır.
Halbuki bu gün eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak kadar gelişmiş bir modern Edebiyatımız vardır. Genç kuşaklar arasında en tanınmamış bir yazar bile sanatı, anlayışı ve kabiliyeti bakımından geçmiş devrin simalarından üstün gelir.
Küçük hikâye, roman, şiir, piyes, bütün türlerde genç öğrencileri sağlam düşünecek, sağlam duyacak şekilde yetiştirecek eserler vardır. Günümüzün düşünceleri, davaları, yeni zevk ve anlayışı bu eserler içine girmiş, ama bunların hiç birini okullarda kullanılan Edebiyat kitaplarında göremiyoruz. Okuyamıyoruz. Öğrenciler bunlardan bihaber on dokuzuncu yüz yılın durgun felsefesine göre yetiştirilmektedirler. Bu günkü genç kuşağın eserleri hariçte çevrilerek takdir görmektedir. Yabancılar bunları Türk Edebiyatı diye okumakta ve sevmektedir. Kendi memleketimizde ise bunların değerini inkâr edip eski kitaplara tapmakta devam ediyoruz. Biz eski Türk Edebiyatı okutulmasına taraftarız. Ama muayyen ölçüler içinde. Edebiyatın da insan gibi, toplum gibi durmadan değişmekte olduğunu, zevklerin ve düşüncelerin durmadan geliştiğini, öğrenciye aşılamalıyız ki o da ona göre düşünsün, ona göre icabında daha olgun bir Edebiyat yaratmaya çabalasın. Yalnız Varlık ve Yeditepe yayınlarını ele alsak bile ihtiyaçları karşılayacak kadar esrimiz vardır. Hiçbir eğitim alanı insanın kafasını ve ruhunu geliştirmekte Edebiyat kadar etkili değildir.
Prof. Dr. Kemal KARPAT
( Çağdaş Türk Edebiyatında Sosyal Konular) 1962
O günden bu güne fazla bir değişen yoktur. Sorunlar eksilmemiş artmıştır.
Rıfat Ilgaz’a; “ Yazar olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?” diye sormuşlar. Sayın Ilgaz da sohbetine başlamış:
“Yazmak benim tutkum. Halkın beğenisini kazanmak hoş bir duygu. Ben yazarken bana ulaştığım için sevinçliyim… Yazar olmayı tercih etmemin sebebi, insanlara faydalı olmak istememdir. Okurlarının olduğunu hissetmek işte bir yazara güç veren de bu dur.
Yazar olmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz dersen: Düşünde ve duygularını yazıya dökebilmek için, öncelikle çok kitap okuyarak buna zemin hazırlamak gerekir. Her yazarın dünyası farklıdır. İşte bunu keşfetmek, ancak okuyarak sağlanır. Yazmak sabır işidir. Yazdığım her kelime çocuğum gibidir. Her anne çocuğuna bakarken nasıl özenli davranıyorsa, ben de yazıya aynı ihtimamı gösteririm.
Yazarlık bina inşa etmek gibidir. Bir duvar ustası nasıl duvarları örerek bir eser meydana getiriyorsa; bir yazar da kelimeleri örerek eserini tamamlar. Kitabı okuyucu ile paylaştıkça kendini daha çok takviye etme ihtiyacı hisseder. Tamam, ben iyi bir yazarım dediğin zaman bakmışsın bir ömür geçmiş aradan; yani bir ömre bedel bir girişim süreci…”
“ Dünyayı hayal gücü döndürür. Hayal gücü, bilgi gücünden daha da önemlidir.”
Albert Einstein
“ İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiç bir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.
Andersen
YORUMLAR
Hatta daha ileriye giderek bu eğitimin muayyen bir met oddan, felsefi görüşten ve belirli bir amaçtan yoksun olduğunu iddia edebilirim.
Önemli olan köklenmiş bir ağacın, dallarını yeşertmek lazım. Yoksa zamanla çürür. Fakat bu kadar edebiyat aşığına sebep, bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
Çok güzel bir anlatım
Yüreğinize saglık
Çok saygılar
Engin Tatlıtürk
Aslında yazımla sadece sornu işaret etmek istedim. Çare çok yönlü bir gayret gerektirir.
Önemsediğim bir konuydu sadece iki okuyanı olduğu ve bayağı eski bir tarhte yayınlandığı için az önce açarak bir daha yayınladım.
Yorumunuz sürpriz oldu bana.
Teşekkürler
Sevgi ve selamlar.