- 645 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNKÂR DA BİR ÇEŞİT TASDİKTİR
Hayatımızın her kesitinde Allah vardır. Allah’sız bir hayat düşünülemez. Bizler, ister bunun farkında olalım, isterse olmayalım, netice değişmez. Nefes alıp veren her canlı (nefes alıp vermekle) O’nun adını andığı gibi, tüm cansızlar da hâl diliyle O’nu zikrederler.
Müminlerin tasdiki, kâfirlerin inkârı O’nun varlığının en güzel delilidir. Çünki; kural gereği; “Yok olan şeye, yok demek bâtıldır.Var olan şey için yok denir.”
Bunu bir misalle izah edecek olursak. Elimize bir kalem, birde kâğıt alalım ve o kâğıdın üzerine bir cümle yazalım. Daha sonra diyelim ki; “Bu kalem bu cümleyi yazmamıştır.” Bu sözümüz ne kadar mantıklı olur bir düşününüz! ! ! İşte kâfirlerin inkârı bu cümlede olduğu gibi bâtıldır, sakattır ve akıl dışıdır.
Şimdi de kâfir kelimesine bir göz atalım. Kâfir: örten, gizleyen demektir. Tohumu toprağa örttüğü için çiftçiye, eşyanın görünümüne engellediği için geceye, kılıcı gizlediği için kınına kâfir denilmiştir. Hakiki kâfir ise; Hakk’ı örten, Hakk’ı gizleyen kendi yaratanını tanımayandır.
Çevremize baktığımız zaman iki çeşit varlıkla karşılaşırız. Bunlar ya Allah tarafından yaratılmış, yahut da kul tarafından yapılmıştır. Bir üçüncü şık yoktur. Her yaratılan ve yapılan da bir amaç için yapılmış ve ya yaratılmıştır. Hiçbir şey tesâdüfen -kendiliğinden- meydana gelmiş değildir. Yine hiçbir şey ne boş yere yaratılmış ne de yapılmıştır. Her yapılanın bir yapanı olduğu gibi, her yaratılanın da bir yaratanı vardır.
Varlığın bilme ne hacet kürre-i âlem ile
Yeter ispatına halkettiği bir zerre bile...
O’u inkâr etmek bâtıla tapmaktır. O’nu ispata çalışmak, beyhude yorulmaktır. O vardır, çünkü insan ve kâinat vardır. Fakat:
Mürşid-i ezelden nasıl ister ki haberdar
Olsun daha bir zerreyi derketmiyen efkâr...
O’nun varlığının en güzel delili, O’nu duyan vicdânımız, O’nu isteyen ve arayan gönlümüzdür. Düşünen insan için O’nu inkâra mecal yoktur:
Allah’ı ne yolda etsen inkâr
İkrar çıkar netice-i kâr...
Yazımızın birinci paragrafında, Allah’sız bir hayat düşünülemez dedik.
İşte bunun ispâtı:
İşe başlamadan önce, “İnşallah,” deriz.
İşe başlarken, “Bismillah,” deriz.
İşi yapmaktan vazgeçersek, “Eyvallah,” deriz.
İşi coşkuyla yapmak istediğimizde, “Ya Allah,” deriz.
İşi ölümüne ve kararlılıkla yapmak istediğimizde, “Allah, Allah,” deriz.
İşi yaparken bir şeyler ters gitmişse, “Fesuphânallah,” deriz
İşi nezâketle yaparken veya bir hata yaptığımızda; “Estağfurullah,” deriz.
Bir şeye canımız kaynamışsa, “Maşallah,” deriz.
Bir şey yiyip/içince veya hapşırınca, “Elhamdülillah,” deriz.
Bir işi başarıyla ve zâferle sonuçlandırmışsak, “Allah’u Ekber,” deriz.
Sözümüzün doğruluğunu kanıtlamak için, “Vallahî,” deriz.
Birileri bir kazaya uğramışsa, “Allah esirgesin,” deriz.
İşi başarısızlıkla sonuçlandırmışsak, “Hay Allah,” deriz...
Birbirimizle vedâlaşırken; “Allah’a ısmarladık,” deriz, deriz de deriz...
Haydi; insansan ve erkeksen bunları ve benzeri kelimeleri söylemeden yaşa...
Bir insanı suç işlemekten alıkoyan -olmazsa olmaz- üç temel unsur:
1-ALLAH KORKUSU
2-DEVLET OTORİTESİ
3-İNSANLARDAN UTANMA DUYGUSU
"Hakk’tan, hakikatten, köre ne, köre ne
Canlar fedâ olsun, görene, görene... "
Selâm... Sevgi... Duâ ile...
Hanifi KARA
hanifikara45.sitemynet.com