telefondayım / öykü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aslı, merhaba…Nasılsın, canım arkadaşım? Ben mi? Dur! Ben ; iyi miyim, kötü müyüm? Anlatayım da sen karar ver. Asla tahmin edemezsin yaşadıklarımı.
Dur , dur…Cemil mi? A, bu akşam, hep onu dinleyeceksin benden. Ööö, diyeceksin sonunda! Evet, o, harika aşkımız (!) Cemil’le birlikte çöp tenekesini boyladı.
Aslı, bak canım, zamanını alacağım biraz. Olsun, bana yazsın, bu önemli bir konuşma. . E, ne yapalım? O kadar uzağa gitmeseydin. Aynı şehirdeyiz ama, ayda bir bile görüşemiyoruz. Net’te anlatılacak şey değil bu. Sesimi duymalısın. Ah! Beni o gün görseydin, ağlamaktan perişandım. Ama, biliyor musun, intikam almak acayip bir duygu? İnsanı kendine getiriyor.
Aslı, dinle! Biliyorsun, Cemil’le tanışalı üç ay oldu. Müthiş aşkımızı da biliyorsun. Fakat, birazdan dudağın uçuklayacak. Sen, ona gıcık oluyordun biraz. Demek hissetmişsin, keşke alıcıların biraz daha güçlü olsaydı da, beni çok önceden uyarsaydın.
Dur, sabret, ona da geleceğim. Ya, sırayı kaçırmak istemiyorum. Sana her şeyi, her ayrıntıyı anlatayım ki, o muazzam duyguyu bir kere daha yaşayayım. Ah, tabii, sen olmasan! Arkadaşların en güzeli… Sen, benim biricik arkadaşımsın.
Her şey öyle güzel gidiyordu ki, artık evlilikten bile söz etmeye başlamıştık. Ben, bugün yarın, bana evlenme teklifi edecek, diye beklerken…Ah, bak yine gözlerim doldu! Görsen, suratım hala şiş. Kız Aslı, demek onu sevmişim, hala içim sızlıyor. Ne mene şey bu? Adam, yıktı, geçti gönlümü. Benimse, hala yüreğim kan ağlıyor.
Yok, yok.. iyiyim canım.. Olur mu? Sen, beni merak etme.
Nerde kaldım? Ha, bak şimdi! Birden içime bir kuşku düştü. Evet, durup dururken. Sanki, bana ihanet ediyormuş hissi. İçimden bir ses; seni aldatıyor, diye bağırıyor. Gerçekten! İnan buna! Ne ettiysem, bu kuşkudan kurtulamadım.
Hani, sana söz ediyordum hep, Azime Abladan. Hani, bir kere de görmüştün bizim iş yerinde onu. A, evet, çok güzel fal bakar. Ona danıştım. Cemil’i görmüştü, bir iki kere. Harika bir insandır, Azime Abla…O, bence erenlerden.
Dedim ki; Azime Abla, ölüyorum bu kuşkudan, bana bir akıl ver. Evet, Aslı!..Aklımda bir plan vardı. Kendiliğinden gelişip, zihnimin ortasına pat diye oturan bir plan.
Onu sınamak istiyordum… Azime Abla ; Sibel, sına, ama sonucunu katlanabilecek misin? Ya korktuğun şey olursa? diye beni uyardı. Aslında söyledikleri çok doğruydu. Ama, kuşku, çöreklenmişti içime bir kere. Ne olursa olsun, her gün ölmektense, bir gün ölür, bitiririm bu işi, dedim. Planımı uygulamak için işe giriştim.
Aslı, nasıl bildin? Sen , müthiş zeki bir kızsın. Benim arkadaşım akıllıdır. İşte tam da tahmin ettiğin gibi. Uydurma bir isimle, hani, şöyle , göz alıcı bir isimle, onu, msn’ye davet ettim. Beni hemen kabul etti. Bir de, sarışın bir afet resmi koydum sayfaya.
Merhaba, sizin adresinizi arkadaşımdan gelen bir mailden kopyaladım, dedim. Adınız tanıdık geldi de. Emin değilim ama...gibi bir şeyle geveledim.
Hemen açıldı muhabbet. Aslı!...Orda mısın? Arada bir ses et, boşluğa mı konuşuyorum acaba, hissine kapıldım, bir an. Ha, tamam. Nerde kaldım? Ertesi gün devam ettik . Ama benim içim gidiyor Ağlaya ağlaya yazıyorum cümleleri.
İki gün boyunca onu görmedim zaten. Üçüncü gün, tamam, dedim. Bu adamdan bana hayır yok. Haklısın Aslı! O güne kadar anladım tabii, ama içimden hala bir şey, ha yanıldın yanılacaksın, diye bekletti beni…Umut işte.
O, rezil, beş para etmez , hergelenin tekiymiş meğer.
Ne yapmalıyım? Kara kara düşünüyorum.
Azime Ablaya gitmedim bunun için. Dedim ki; kendim geleceğim üstesinden. Dedim ama, ağlıyorum hüngür hüngür. İntikam almazsam ölürüm. Girdim msn’ye, baktım orda, randevu verdim. Evet, bildiğin randevu. Saati, yeri konuştuk. Ama, bir gör, nasıl hevesli! Benim yüreğim kan ağlarken…
Aslı!...O gün beni görmeliydin. Felakettim. Nasıl mı giyindim? Sorma, giyebileceğim en paspal kıyafetlerimi çektim üzerime. Ağlamaktan şişmiş bir suratla çıktım evden.
Sanat merkezinin karşısındaki kafede buluşacaktık. Ha, telefon mu? İşte ben burada tıkanacağım sandım. Ama kolay atlattım. Telefon istedi. Tabii, verdim. Bu plan dahilindeydi. Bir gün önce yeni bir hazır kart almıştım. Fakat, sesimi tanırdı, arasaydı. Ben ne yaptım? Dedim ki; şu saate kesinlikle orada olurum, telefona gerek kalmaz. Zaten cimrinin teki, işine geldi.
Bu arada, sarışın afetle buluşma heyecanı içinde olan sevgilim, beni aradı. Açtım telefonu. Pazar günü annesine gidecekmiş. Zavallı kadın çok hastaymış. Görüyorsun, bir öğrenci gibi bahane uyduruyor. Halbuki dese ki; bitti, seninle olmaz, hayatımda başkası var… Ona saygı bile duyardım.
Ah, Aslı! O gün öyle heyecanlıydım ki, sahneye, ilk kez çıkacak, çömez oyuncular gibi, ter üstüne ter döküyordum. Bir ara, vazgeçeyim, dedim. Yok, olmaz ki. Bu kadar uğraş. Vazgeçer miyim? Gittim tabii. Dur , anlatacağım. Gittim ki, ne göreyim ; bizimki, son moda, spor giysilerini çekmiş oturuyor. Pişmiş kelle sırıtışını da takınmış. Ah! Erkek olsam, şöyle, iyi bir meydan dayağı çekilecek adamdı ya.
Beni göremedi. Temkinli yaklaştım. Sonra, uygun anı kollayıp, karşısına, küt diye, oturdum. Suratının halini görmeliydin. Gözleri faltaşı, ağzı yarım dükkan açık… Bakakaldı. Bir ara gülerek, işi şakaya vuracak sandım. Kem küm etti… Derken, ben önündeki kahveyi aldım, suratına boca ettim. Üstüne de tükürdüm. Çektim geldim.
Yok, gelmedi. Dönüp baktım. Orada, cansız balık gözleriyle kaldı o. Adam, kalpten gitmesin, diye endişe bile duydum.
A, aramaz mı? Aradı. Birkaç saat sonra. Aslı!..Adama bak! Ne yüzsüz! O durumda kendini savunabiliyor. Bana ne dedi bil? Kızım sen, hastasın! Harbiden hastasın, dedi.
Görüyor musun? O, beni, sahte sarışınla aldattığı için hasta değil; ben, onu sınadığım için hastayım. Yani, kafayı üşütmüşüm.
Ben mi, cevap vermez miyim? Verdim… Bittin! dedim. Defol! Hayatımın hiçbir karesinde yerin olamaz, defol! diye bağırdım, avazım çıktığı kadar.
Aslı!..Canım arkadaşım. Sağ ol, beni dinlediğin için. Aslı, Aslı!…Orda mısın? Uyudun sandım da...
YORUMLAR
Bunun örnekleri çok fazla yaşanıyor son zamanlarda. Geçtiğimiz hafta gazetelerden birinde okumuştum. Kadının, eşinin kendini adattığından şüpheleniyor. Bir başka isimle MSN adresi alıyor ve kocası ile konuşmaya başlıyor. Kadın MSN de evli ve iki çocuğu olduğunu söylerken, eşi bekar olduğunu söylüyor. Biraz konuştuktan sonra randevu istiyor eşi. Kadın da tamam diyor. Gidiyor buluşacakları yere. Adam bir de bakıyor ki eşi karşısındaki. Tabi evlilikleri bitiyor.
Keşka inasnlar biraz dürüst olmayı başarabilselerdi. Ben bu yazınızı nasıl kaçırmışım. Hayatın ta gerçeği idi okuduğum.
Sevgiler yüreğinize
Her şey öyle güzel gidiyordu ki, artık evlilikten bile söz etmeye başlamıştık. Ben, bugün, yarın, bana evlenme teklifi edecek, diye beklerken…Ah, bak yine gözlerim doldu! Görsen suratım hala şiş. Kız Aslı, demek onu sevmişim, hala içim sızlıyor. Ne mene şey bu? Adam, yıktı, geçti gönlümü. Benimse hala yüreğim kan ağlıyor.
Yok yok.. iyiyim canım.. Olur mu? Sen, beni merak etme.
Nerde kaldım? Ha, bak şimdi! Birden içime bir kuşku düştü. Evet, durup dururken. Sanki, bana ihanet ediyormuş hissi. İçimden bir ses; seni aldatıyor, diye bağırıyor. Gerçekten! İnan buna! Ne ettiysem, bu kuşkudan kurtulamadım.
Hani, sana söz ediyordum hep, Azime Abladan? Hani, bir kere de görmüştün bizim iş yerinde onu? A, evet, çok güzel fal bakar. Ona danıştım. Cemil’i görmüştü, bir iki kere. Harika bir insandır, Azime Abla…O, bence erenlerden.
Dedim ki; Azime Abla, ölüyorum bu kuşkudan, bana bir akıl ver. Evet, Aslı!..Aklımda bir plan vardı. Kendiliğinden gelişip, zihnimin ortasına pat diye oturan bir plan.
Onu sınamak istiyordum… Azime Abla ; Sibel, sına, ama sonucunu katlanabilecek misin? Ya korktuğun şey olursa? diye beni uyardı. Aslında söyledikleri çok doğruydu. Ama, kuşku, çöreklenmişti içime bir kere. Ne olursa olsun, her gün ölmektense, bir gün ölür, bitiririm bu işi, dedim. Planımı uygulamak için işe giriştim.
.............................
bence aslı bahane,
asıl konu,
gelişen olaylar, son bulmalar
ve final
aldatan için acıklı bir hal olsa da ŞAHANE.
süpersin müget dostum.
güne yakışır yazı, öyküydü.
.............................BOL ALKIŞLARIM, AKICI KALEMİNE ve O GÜZEL YÜREĞİNE OLSUN.........................
insan karekteri doğrultusunda hareket eder. herşeyin bir iki taraflı yüzü vardır. yani ihtimal sürekli olasıdır. eğer cemilin karekteri sağlam ve nefsine hakim olabilseydi bu durumu sergilemezdi. başka bir cemil belki yazışmaya bile yeltenmeyecekti. ama sınama yöntemi gerçekleri görmek ve birtakım şeyleri zamanında hayatımızdan çıkarmaktan yada hayatımıza katarken bir tereddüt etmemek açısından önemli. çünki yarın çook geç olabilir. tertemiz hayaller düşünceler yıpranabilir. hayattan bir beklenti kkalmayabilir. bence çook güzeldi. tebrik ederim. "zararın neresinden dönersek kardır."
sayın ahmet bektaş,
gözlem bir tercihtir...eğer, sibel, cemil'i gözlemlemeseydi ne olacaktı?
1. cemil, hiçbir zaman , sibel'i aldatmayacaktı.
2. cemil, bir gün sibel'i aldatacaktı.
....
peki, bu durumda, cemil'in özelliği ne?
cemil, hem aldatan , hem aldatmayan..yani aynı anda ikisini de barındırıyor içinde.,,
bu durumda, sibel, içindeki şüpheyle kıvranacak..diyecek ki, acaba hangisi? açp da bakdsam mı kutuyu. ve karar veriyor, gözleme. öğreniyor acı gerçeği...
**ben her ne sonuç olursa olsun, kutunun açılmasından yanayım..** sizi bilmem:))
.....
sayın uçuk,
teşekkür ederim, öykümü okumaya değer buldunuz.
...
sayın bezm-i cihan,
sizi sayfamda görmek çok güzel, teşekkür ederim..
Aldatılmak, her iki cins için de yıkım.
Test etmek ise ayrı bir yıkım gibi görünüyor, sonuç açısından.
İlişkilerde bireysel tercihlerin net olarak ortaya konması gerekir diye düşünüyorum. Beklentiler hayal kırıklığı ile neticelenebilir.
İdeali yakalamak çok da kolay olmuyor.
Bireysel bir gelişme ile olabilir.
Bireysel gelişme ise deneme-yanılma şeklinde olabileceği gibi sezgi ve sabırla da olur.
Deneme-yanılma metodu illa ardında kalıntı bırakır. Onun temizlenmesi ise süreç ister.
Aslında insan evrensel modele yaklaştıkça sorunlar azalacaktır. Burada incelik şu; evrensel model nedir? Doğru bir tanımı var mıdır? Varsa dahi kişiye izafidir. Acaba işimize gelir mi? Herkes işine gelen kısmına talip olursa yine sonuç alınmaz. Burada gelenekler, bireysel tercihler, alışkanlıklar ve toplumsal kabuller, dini ve felsefi öğretiler etkili olur.
Öyküdeki kahramanımız ;
"Görüyor musun? O, beni, sahte sarışınla aldattığı için hasta değil; ben, onu sınadığım için hastayım. Yani, kafayı üşütmüşüm. " diyor ya.
Burada aldatma fiili ne kadar gerçekleşmiş acaba? Gerçekte olmayan sarışına randevu vermek "aldatmak" olarak algılanıyor. Burada daha dikkatli tespit yapılmalı. Şu ihtimal de vardır, o kişi hiç sınanmamış olsaydı belki hiç bir sarışınla randevulaşmayacaktı. Bilinmez, bilinemez. Öyküde kesin olan aldatma şu;"Bu arada, sarışın afetle buluşma heyecanı içinde olan sevgilim, beni aradı. Açtım telefonu. Pazar günü annesine gidecekmiş. Zavallı kadın çok hastaymış."bu kesin bir aldatma, sadece bu yeterli olabilir, bazıları açısından. Kolayca yalan söylemek aldatmaya meyli olma belirtisidir.
Tercih hadiseleri yönlendirir.
Bir kediyi, biraz siyanür gazı, radyoaktif bir atom ve enerji sezdiği anda çalışmaya programlanmış bir çekiçle aynı kutuya koyarsan ne olur?
Eğer radyoaktif atom hareketlenirse, çekiç şişeyi kıracak, gaz dağılacak ve kedi ölecek. Atomda bir hareketlenme olmazsa, o zaman çekiç
hareket etmeyecek ve kedi yaşayacak.’
’Ama sen kutuyu açıp da atomu gözlemleyene kadar o ne hareketli, ne de hareketsiz, ikisinin olasılıklı bir birleşimidir. O zaman soru şu:
Kutu kapalıyken kediye ne olur? ’
’atom teorik olarak aynı anda iki durumdaysa o zaman kedi de öyle. O da aynı anda hem ölü, hem de diri -ta ki açıp da atomu gözlemleyene kadar.
O zaman da kedi kesinlikle bir durumda veya bir diğerinde olur; yani ya ölüdür ya diridir.’
Gözlem bir tercihtir ve beklenen sonucu doğurması muhtemeldir.
Tebrik ederim.