- 845 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (24)
Gül hanım, Ayşe’nin kolundan tutup yanına oturttu. Ve ilk dava onların davası idi. Ayşe etrafa baktı. Ne doktor gelmişti, ne komşuları. “Kaybettik” diye geçirdi içinden. Ve duruşma salonuna çağırıldıklarında kaybedeceklerini düşünüyor ve üzülüyordu.
Duruşma başlamış, savunmalar yapılmış, şimdi tanıklar dinlenecekti. Adamın, o kadar tanığı vardı ki. Gül hanımın ise bir tek Ayşe vardı. Her şey Gül hanımın aleyhine işliyordu. Ve Ayşe ifade vermek için kürsüye çıktığında her şeyi açık açık anlatmıştı. Bülent ise hala sırıtıyordu Ayşe’ye bakarak.
Ayşe ifadesini bitirmiş arkada sandalyeye geçmişti ki. Mübaşir elinde bir zarf ile hâkimin yanına yaklaştı. Zarfı hâkime uzattı. Hâkim zarfı açtı okudu.
“Elimde dört tane dilekçe var. Bu dört kişi şahitlik yapmak için özel kaleme dilekçe vermişler ve yasal işlemlerini tamamlamışlar. Şimdi bu çok özel dört tanığı dinleyeceğiz. Mübaşir çağır bakalım Tanık Ahmet Bilici”
Bülent beyin bakışları değişti bir anda. Komşusu Ahmet Bey ve eşi şahitlik yapmak için gelmişlerdi demek. Ayşe’nin gözlerinin içi gülüyordu.
“Evet, Ahmet Bey, şimdi anlatın neler oldu”
“Hâkim bey, aslında biz şahitlik yapmayacaktık ama şu arkada gördüğünüz kadın var ya Ayşe, o bize bir söz söyledi insanlığımızdan utandık ve buraya geldik. O gün yani bundan bir sene önce, komşumuzdan bir takım sesler geliyordu sabahın erken saatleri olmasına rağmen. Eşim ve ben o sesleri duyunca balkona çıkmıştık. Bülent Bey, Ayşe Hanımın kolunu tutmuş, kapıdan içeri sokmaya çalışıyordu. Nasıl olduysa Ayşe Hanım, Bülent beyin elinden kolunu kurtarmayı başardı ve koşarak evden uzaklaştı. İçerde neler oldu bilmiyorum. Ayşe hanımın arkasından Bülent Bey koşarak gitti. Giderken, Bülent beyin kapıyı açık unuttuğunu gördük. Gül hanımın, neden bu kadar sese rağmen dışarı çıkmadığını merak ettiğimiz için, komşumuzun evine gittik eşimle. Açık olan kapıdan içeri girdik, ev iki katlı idi. Gül hanımı merdivenin başında baygın bir şekilde yattığını gördük ve hemen hastaneye kaldırdık. Eşine de biz haber verdik eşinin hastanede olduğunu. Sonra Gül hanımın zehirlendiğini öğrendik ama bir şey yapamadık. Gül hanım boşanma davası açmış. Bize şahitlik yapmamız için yalvardı ama bu adam bizi “şahitlik yaparsanız çocuklarınızı yok bilin” diye tehdit etti. Ama Ayşe Hanım geldi, korkunun faydasız olduğunu gösteriverdi bize”
“Yani siz şimdi tehdit aldığınız için mi şahitlik yapmayacaktınız”
“Evet, hâkim bey”
“Ayşe hanıma teşekkür etmek gerek desenize”
Ahmet Bey ifadesini bitirdi. Ardından eşi geldi. Oda aynısını anlattı. Şimdi bir üçüncü şahit ismi vardı.
“Çağır bakalım oğlum. Doktor Can BİLGİLİ”
İşte şimdi yanmışlardı. Ve esas önemlisi Gül hanımın avukatı öylesine huzursuzdu ki, Ayşe öylece onu izliyordu.
“Evet, doktor bey. O geceyi anlatabilir misiniz bize?”
“Hâkim bey. Gül hanımın geldiği gün ben nöbetten çıkmak üzereydim. Doktor arkadaşım biraz geç geleceği için, o gelene kadar nöbetime devam ediyordum. Acil serviste olduğum için, ilk hastalara biz bakıyoruz. İki kişi, baygın ve kendinden geçmiş halde bir bayanı sedyede taşıyorlardı. Hemen müdahale odasına aldık. . Ne olduğunu sorduk onu getiren bey ve bayana. Onlar bilmediklerini, Komşuları olduklarını. Kapı açık olduğu için seslendiklerini ve bir iki adım attıktan sonra Gül hanımı merdivenin başında baygın bulduklarını söylediler. Hemen nabız atışlarını dinledim. Çok zayıftı. Ve yüzü de morarmaya başlamıştı. O zaman zehirlenmiş olabileceğini düşünüp hemen midesini yıkadık. Ve tahminimiz doğru iki. Kanından alınan örnek zehirlendiğini gösteriyordu. Hem de bu zehir çok ağır bir zehirdi. Birkaç dakikalık gecikme, Gül hanımın ölümü demekti. Durumu hastane polisine bildirdik. Polis, bayan baygın olduğu için ifadesini alamadı. Yaklaşık bir saat sonra Gül hanımın eşi olduğunu söyleyen Bülent Bey geldi hastaneye. Bağırıp çağırıyordu. Eşine bir şey olursa hepimizi hapislerde süründüreceğini söylüyordu. Hemen dışarı çıkartılmasını söyledim görevlilere. Sonar dışarı çıkarttılar. Ben, o gün hastamı bırakıp gitmedim hastaneden çok yorgun olmama rağmen. Akşam saatlerinde Bülent Bey Gül hanımı hastaneden çıkartacağını söyledi. Biz izin vermedik. Ama ikna da edemedik. Bize, eşini özel bir hastaneye götüreceğini söyledi. Biz kâğıdı imzalattıktan sonra gönderdik Gül hanımı eşi ile. Bakın o imzalanan kâğıt size verdiğim dosyanın içinde var.
“Ama doktor, bey bana verilen evrakların içinde sizin adınızı ve imzanızı taşıyan bir rapor var. Gül hanımın intihar ettiğine dair. Bu raporu nasıl verdiniz?
“Elinizdeki rapor sahte Hâkim Bey. Esas rapor, yine size sunmuş olduğum dosyanın içinde mevcut”
“Nasıl anlamadım. Bu rapor nasıl sahte olabilir”?
“Evet, sahte hâkim bey, benim verdiğim ve arkadaşlarım ile imzaladığım rapor size benim verdiğim dosyada. Bakın tarihine ve üstüne yazdığım yazıya”
“Sizin bilginiz olmadan, adınıza nasıl rapor verilebilir doktor bey, anlatır mısınız bana”
“Anlatayım efendim. Bundan üç gün önce Ayşe Hanım yanıma geldi. Ve bana nasıl raporu değiştirebilirsiniz diye bir soru sordu. Gül hanımı anlattı. Ben o geceyi çok net hatırladım. Ve hemen size sunduğum raporu verdiğimi söyledim Ayşe hanıma. Ayşe Hanım bana, gül hanımın avukatının bana gelip gelmediğini sordu. Ben de gelmedi dedim. Evet, bana gelmemişti Avukat Bey. Sonra, Ayşe hanım sekreterimi bir yerden tanıdığını söyledi.Sekreterim tekrar içeri gürünce nerden hatırladığını buldu.. Benim sekreterimin resmini, temizliğe gittiği evde, yani Gül hanımların evinde, bu şahıs cüzdanını açık olarak masanın üstünde bıraktığı anda, açık olan ön yüzünde, benim sekreterimin resmini görmüş. O resmi hatırlayınca, sekreteriniz hiçbir şey bilmesin diye ricada bulundu. Neden diye sorduğumda, sekreterinizin bu rapor işinde parmağı olabilir dedi. Bende ona bildirmeden hemen araştırmaya başladım. Benim adımı kullanarak sekreter ve Gül hanımın avukatı bu işi yapmışlar”
“Avukat mı? Hangi avukat? Gül hanımın avukatı mı?”
“Evet, hâkim bey, Gül hanımın avukatı, aynı zamanda Bülent beyin de avukatlığını yapıyormuş. Bunu sekreterimden öğrendim. Sekreterim Mürvet Hanım poliste her şeyi anlattı. Şu an kapının önünde, şahitlik yapmak için polis nezaretinde sırasını bekliyor efendim.
“Allah Allah, bu nasıl iş ya. Avukat bey, kalk bakalım ayağa, doktor beyin anlattıkları doğru mu?
Avukat inkâr etmenin yersiz olduğunu biliyordu. Çünkü kendisi yanlış bir yola sapmıştı. Bunun cezasının da verileceğinden emindi. Bir an düşündü ve.
“Evet, hâkim bey, Doktor beyin anlattıkları doğru. Ama yapmasaydım, bu adam çocuklarıma zarar verecekti. Hatta şu an çocuklarımdan biri onun elinde. Dava bitene kadar da bırakmayacaklar. Lütfen yardım edin Hâkim Bey”
“Sen hukuk adamısın. Nasıl böyle zorbalıklara boyun eğersin? Nasıl adaletten yardım istemeyip kendi bildiğin gibi işi çözümlemeye çalışırsın? Anlamıyorum, anlamıyorum. Alın şu sekreteri içeri”
Devam Edecek
YORUMLAR
Sen hukuk adamısın. Nasıl böyle zorbalıklara boyun eğersin? Nasıl adaletten yardım istemeyip kendi bildiğin gibi işi çözümlemeye çalışırsın? Anlamıyorum, anlamıyorum. Alın şu sekreteri içeri”
Sonuda adalet yerini bulacak.
Mazlumun ahı yerde kalmayacak.
Türkan hanım yine çok güzel bir bölümdü, kutluyorum...
Sevgilerimle...
her kötülüğün tek sebebi KORKU..
korkacak hiç bir şey yok oysa..
yaşam, cesurları sever, korur ve destekler.. korkanı ise korkutup durur..
bu hikayede buna ne güzel bir örnek.. Ayşe'nin cesareti nasıl da destekleniyor görünmez bir güç tarafından..
ayşe gibi;
KORKMA! YALNIZ DEĞİLSİN!
diyen iç sesini dinleyenler çok olsun..
BRAVO AYŞE.. SEVGİLERİMLE..
bu hikayede hayattan alınacak bütün dersler var.. emek verip aktaran TÜRKAN HANIM'a da saygılarımla..
“Sen hukuk adamısın. Nasıl böyle zorbalıklara boyun eğersin? Nasıl adaletten yardım istemeyip kendi bildiğin gibi işi çözümlemeye çalışırsın. Anlamıyorum, anlamıyorum. Alın şu sekreteri içeri”
İki gök kubbe altında yalan hiç bir zaman gizli kalamaz.Öyküde de gerçekler,yavaş yavaş ortaya çaıkmaya başldı.
Bakalım,mahkeme sonucundan ne çıkacak...
saygılar efendim...