- 659 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE ÇOK SEVİYORDU Kİ-2
ÖYLE ÇOK SEVİYORDU Kİ-2
Nadiye, karanlık olmadan misafirhaneye gitmek istiyordu.
“Yarın benim için yoğun geçecek gidip dinlensem iyi olacak. Kalkalım mı?” diyerek hareketlendiğinde son bir cesaretle:
“Benimle sinemaya gelmek istememen… Yani, hala aynı fikirde misin?”
“O konuyu kapatmıştık” cevabını aldığında bir kere daha yıkıldı.
Misafirhaneye geldiklerinde ’görüşme dileğiyle’ ayrıldılar. Bu dilek, ‘Bak bana hala değer veriyor, saygı duyuyor’ diye düşünmesine neden olsa da ‘aptalsın sen oğlum, aptal!..‘ demekten kendini alamadı.
Koca şehirde geçirdiği yalnızlık Türker’e şimdi daha ağır geldi. Bu kadar yakınında olup Nadiye’den ayrı geçen dakikaların ne anlamı olabilirdi ki? Adımları hızlandığında, ’hangi kız daha ilk teklifte pat diye kabul eder ki? Basit bir sinema teklifi bile olsa bu kural hiç bozulmaz. Ne bekliyordun ki? Hala öğrenemedin, nazlanmak kızların şanındandır’ diye söyleniyor, sonra; ’Hiç değilse bir bardak çay içmeyi esirgemiyor. En azından elimde bu var ya. Olsun! Ona duyduğum tek taraflı sevdam yetiyor bana.’ düşünceleriyle rahatlamaya çalışıyordu.
***
Eve döndüğünde kendini yorgun, bir o kadar da yılgın hissediyordu. Ilık bir duş almasına rağmen rahatlayamamıştı. Eline aldığı kitaba da yoğunlaşamadı. Telesekreterinden aramalara bakmak istedi, ahize öyle ağır geldi ki ne birini arayacak, ne de mesajları dinleyecek gücü vardı. Televizyonu açtı, klasikleşmiş Türk filmlerinden biri belirdi ekranda. Bir süre bakıp karelere odaklanmaya çalıştı. Fotoğrafı, duvara asmasına ilham veren ‘Sevmek Zamanı’ adlı filmi hatırladı. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Uyuyamayacağını biliyordu. Odaya gitti, duvardaki perdeyi açtı. Fotoğrafın karşısında öylece kaldı.
“Biliyor musun, bir tek seni sevdim” diyebildi.
Dolan gözlerini biri görecekmiş gibi içine akıttı. Fotoğrafın yanına gitti, ellerini kaldırdı, tüm vücuduyla yaslandı. Küçücük kalan yanağını yapıştırıp, kulaklarını kapatmaya yüz tutmuş saçlarını arkaya attırmak isteyen parmakları çoktan başını okşamaya başlamıştı. Alnına, gözlerinin buğulu yeşil rengine uzun uzun baktı. Küçücük burnunu okşadı. Öpmek istediği dudaklarını öpemeden suçluluk duygusuyla elleriyle kapattı.
’’Benimle mutlu olamayacaksan ne diyebilirim ki? Buna hakkım yok!’ Mırıldanmaların ardından içinin acıdığını, bir şeylerin koptuğunu hissetti.
‘’İyi de nasıl vazgeçerim senden?’’ Diye olanca gücüyle bağırdı. Yumruk olmuş elleri fotoğrafa, dokunuşu geçmeyen birkaç vuruş yaptığında dizlerinin bağı çözüldü, saniyeler içinde öylece olduğu yerde yığılıp kaldı.
***
Kafasını, fotoğrafın bulunduğu duvara çarptığında kendine gelebildi. Dakikalarca öylece oturdu. İçmeden sarhoş olmak gibi bir şeydi yaşadığı. Derin bir oh çekti. Önce tepesinde duran fotoğrafa, sonra saatine baktı, işe geç kalıyordu. Elini kaldırdı, fotoğrafa doğru götürdüyse de dokunamadı.
Alelacele tıraşını olup evden çıktı.
***
O gün gelen ‘telefonun bir bayandan’ olduğunu imalı bir şekilde söyleyen arkadaşına ters ters bakarak aldı ahizeyi eline. Nadiye’nin ’sinema teklifin hala geçerliyse yarın gidebiliriz’ dediğindeki mutluluğu görülmeye değerdi. Kendini toparlayıp ağzından, ’sen yeter ki gel, koca sinemayı bile kapatırım,’ lafları döküldüğünde artık iş işten geçmişti. Ayakları yerden kesilmiş halde masasına dönerken ne arkadaşlarının bıyıkaltı gülümsemelerini gördü, ne de . ‘sinema mı kapatıyorsun? Ooo bizim ki...’ sataşmalarını duydu.
***
Nadiye, sinemaya girerlerken tenhalıktan rahatsız oldu, bir o kadar da şaşırdı. Birden aklına Türker’in telefondaki ciddiye almadığı sözleri geldi. Şaşkın, kızgın, biraz da mutluluktan:
“Sen yoksa!.. Yoksa bütün Salonu mu kapattın?..”
“… “
“Gerçekten delisin!!!”
(2009)
YORUMLAR
Kızın bu aşkı kullanmaması çok güzel.Nasılsa bu bana sırılsıklam aşık ne istesem yapar,deyip delikanlıyı üzmez inşaallah.Sinema kapatmayla geçmiş olsun.