- 544 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARTESİ SOHBETİ....
Ev hanımları bilirler, Pazartesi günü tam bir kâbustur. Yemek yapılacak, çamaşır yıkanacak, Pazar gününden kalma yayıntılar toparlanacak, cak cak da cak cak. Bir yığın iş işte. Bütün bu işlerin bir iyi tarafı vardır ki, o da üniversite mezunu olmayı gerektirmez. Çokça anne görgüsüne birazcık kendinizden bir şeyler ilave ettiniz mi yeter de artar bile. Fazla kafa yormayı da gerektirmez. Hani öyle mühim bir iş yapıyorum edaları geçerli değildir. Netice de bir keşif değildir, yıllardan beri, milyonlarca kadın tarafından, yapıla gelen bir eylemin tekrarıdır.
Dedik ya çok kafa yormayı da gerektirmez diye?
İşte bu yüzdendir ki, iş esnasında, aklınız dalar gider bir yerlere. Aklınıza takılan, yanıtsız kalmış bir soruna ya da en tehlikelisi geçmişe dalıp gidiverirsiniz. Dedimdi - dediydi, gittiydi - geldiydi ler arasında bir bakarsınız ki sakin başlayan ruh haliniz tırmanışa geçmiş, tepeniz atmış, sinirleriniz yay gibi gerilmiş. Ve yine bu yüzdendir ki ev hanımları, Pazartesi akşamları asabi olurlar. Beyler, bu iyiliğimi unutmayın. Altın değerinde olan bu bilgi de size hediyem olsun.
İşte böyle bir günde daldım gittim geçmişime.
Neler yaşadım? Hangi yollardan geçtim? “ Üzüldüm “ dediğim hangi şey için değerdi üzülmeye? “Sevindim” dediklerimin hangileri gerçek, hangileri benim polyannacılığımın ürünüydüler?
Özellikle bir dönem, hatırlıyorum, çok mutsuzdum. Çözümsüz kaldığım, çıkış bulamadığım zamanlardı. Sanki her şey üst üste geliyor ve ben tonlarca ağırlığın altında eziliyor gibiydim.
Böyle günlerden birinde, yine kendimle konuşmam sırasında, fark ettim ki, maddi sıkıntım hemen hemen hiç yok. Sadece para demiyorum. “Maddi” olan hiçbir şeyle ilgili sorunum yok.
Mutsuzum / dum dediğim her şey, her zaman, duygusal eksiklikler, yoksunluklar yaşadığım zamanlar
O zaman kafamda bir şimşek çaktı. Tanrı, yarattığı her kulunu, tanıyor, biliyor. Hangi kulu için neye sahip olmak / olmamak önemli, biliyor. Tıpkı bir annenin doğurduğu çocuğunu tanıması gibi.
Biliyor ki benim hayatımda maddi değerlerin hiçbir önemi, anlamı yok.
Biliyor ki, maddi bir zorlukla karşılaştığım an yıkılmam, sıvar kolları halletmenin yolunu arar ve bulurum. Para değersiz, eşya gereksiz, biliyor.
Biliyor ki, beni maddi değerlerle sınamasına gerek yok.
Biliyor ki, benim asıl sınavım “Maneviyat”.
Öğrendim ki, yaşadığım her manevi zorluk, sıkıntı, yokluk, aldanış birer sınav.
Öğrendim ki, isyan etmeden, sorgulamadan, “ Neden hep ben?” diye sormadan , başarı ile çıktığım her sınav beni daha güçlü, daha ayakları yere basan, daha kendine güvenli bir insan yapıyor.
Öğrendim ki, her sınavla biraz daha kendimin farkına varıyorum. Kendim oluyorum.
Öğrendim ki, Akıl, akıllı kullananın elinde, en değerli hazine.
Anladım ki, ben Tanrı’nın sevdiği kuluyum. Tanrı tarafından sınanan, eğitilen, buna değer bulunan bir kulum.
Anladım ki, bu sonu gelmez bir eğitim ve sınavlar zinciri.
İnsan olabilmem için.
Kapı açıldığında yazıyı bitirmiş, siteye eklemek üzereydim. Kızımın geldiğini duyunca, hemen kayda aldım ve bilgisayarın başına yeni oturmuş gibi bir poz takındım. Tabi çok da yorgun olduğum görüntüsü eşliğinde.
Kızım “ Anne çok açım, yemek hazır mı? “
“ Aaa ben bu evde köle İsaura mıyım? Bütün gün iş yap üstüne bir de akşam yemek hazırla. Bu akşam da sen hazırla sofrayı.”
“ Tamam ya, unutmuşum, bugün Pazartesi. Anlaşıldı merkez “
E şimdi “Yorgun değilim” desem, hem günün doğasına aykırı kaçacak, hem de hemcinslerime ihanet etmiş olacağım. Olmaz. Değil mi?
Eser Aslanlı
izmir