- 645 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir kadın ve Yalnızlığı
Otelin bahçesinde bulunan kalabalığın arasında, ön tarafta duran masaya oturdu.Sırtını tüm kalabalığa dönerek garsondan yiyebileceği ve kendini rahatsız etmeyeceğı yağsız ve salçasız makarna siparişini verirken dikkatimi çekti.
Oturduğu masa üç kişinin daha rahatlıkla oturabileceği kendisi için hayli büyük bir masaydı. Gözlerim takıldı. Yüreğimde garip hüzün dolu bir rüzgar esti.Kendime döndüm ona baktım. Bir hayli yaşı vardı.Yorgun huzur dolu ve yalnız bakıyordu. Bedeni yaşına nazaran oldukça iyi görünüyordu. Hafif kumrala kaçan kızılımsı dalgalı kısa saçları vardı alnından yüzüne doğru dökülen. Duruşundan belliydi okumuş ve oldukça birikimli bir hanfendi olduğu.
İçinde onlarca kitabı dolduracak öyküleri olduğunu hissettiğim bu kadın neden yalnız gelmişti buralara. Acaba kendi seçimimiydi, yoksa başladığı hayat yolculuğunda buralara gelirken yalnız mı bırakılmıştı. Bilmiyordum.
Onu gördüğümün ilk akşamı uyuduğumda yine onu, ve yalnızlığını düşündüm.Belkide onda kendi yalnızlıklarımı görüyordum. Sabah kahvaltısı için terasa çıktığımızda yine gözlerimiz buluştu. Garsonlar ben eşim ve oğlum için masa ayarlamaya çalışırken o yine yalnız oturduğu masasında göz ucuyla bize bakıp kahvesini içiyordu. Oturabileceğimiz bir yer olmadığını fark edince telaşla masasından kalkarak “buyurun lütfen”diyerek bize bıraktı masasını,üstünden tüm yalnızlığını da alarak sessizce uzaklaştı.
Bende gülümseyerek kendisine teşekkür edip,afiyet olsun diyebildim. Aslında “oturmazmıydınız bizimle, lütfen rahatsız olmayın,bize katılmanız mutlu eder bizi“ve benzeri daha bir çok kelimeyi ard arda sıralayıp duruyordum içimden. O yine gitmişti.
Bir ara bulunduğu odanın balkonunda sigarasını yakmış gözleri gökyüzünün maviliğine kilitlenmiş bir şekilde içtiği sigara dumanını ruhunun en dip noktasına kadar çektiği bir anda yakaladım gözlerini.
O yalnızlığı içinde gökyüzünde dolaşan bakışları hiç boş değildi. Gökyüzü ona gülümsüyor.oda gökyüzüne doğru bir şeyler mırıldanıyordu.Ona karşı hissettiğim bu merak, veyalnızlığının içinde yükselen sessiz çığlıkları yüreğimi parçalıyordu.
Otuzlu, kırklı ellili yaşlarının üzerinden ışıltılı bir tecrübenin rüzgarı ile uçup gelen bu kadın, nasıl anlatsam gökyüzüne bakarken sanki tanrısal mutluluk uykusuna yatacağı günü bekliyor, nasıl sıcak bir tebessüm ile bakıyor, suskun, sessiz, sakin. Ne başı oynuyor ne duruşu bozuluyor. Tıpkı bir heykel gibi, büyük acıları varmış da sanki onları geride bırakmış, üstüne yağmurlarda yağsa karlarda yağsa, sonunda bedenini saracağı kefeni bulmuş gibi.
Gözleri bana takılıyor, uzanıp bir sigara daha yakıyor, gülümsüyor.belki de hiç unutmadığı gençliğini bir anda görürcesine dönüyor kendine, gençliğini bölüştüğü sevdiği dostları nerelerdeydi şimdi.benimle konuşuyor. Ne kadar kalabalık bir yalnızlık içinde görünüyor, ne yana dönse kendisine çarpıyor adeta.
Beni ona alıp götüren şey, bazen şakalaştığım, fırsat buldukça durmadan öpüp kokladığım oğluma gösterdiği ilgi, severken yüzünde beliren ve içimi acıtan o sessiz çığlıklarıydı. Neden bu yaşta bir kadın bu kadar yalnız kalır, tek başına tatile gider, belki de hiç akla gelmeyecek basit ve sıradan bir neden vardı. Belki de…..
Oğluma böyle özlem ve sevgi dolu gözlerle bakan bu kadının geçmişinde öyle trajedileri vardı ki gündelik hayatın içindeyken karşılaştığında gülümseyen o sevgi dolu yüzüne bakmak yetiyordu yalnızlığını anlamak için.