- 743 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Gülce-Buluşma
1-NAZIM TÜRÜ:BULUŞMA
**********************************
1-HECE-SERBEST Tartışma ve kavgalarına son veren bir nazım türüdür.
2-Hece vezni ile serbesti, bir şiir bünyesinde buluşturmaktadır.
3-Oluşumu şöyledir:
-
-
-
- (Dörtlük: hece vezniyle yazılmış)
...................................
................................................
..............................
............
......................(Serbest mısralar-mısra sayısı şairin isteğine bağlıdır.)
Yani;
-(Hece vezniyle yazılmış dörtlük)
-(Serbest mısralar)
VEYA BUNUN TERSİ DE OLABİLİR
-(Serbest mısralar)
-(Hece vezniyle yazılmış dörtlük)
4-Hece vezniyle yazılmış dörtlük’ ün kafiye yapısı, hece sayısı, kalıbı tamamen şairin isteğine bağlıdır. Şair dilerse Hece ile yazılacak bölümü dörtlük değil, beşlik, altılık mısralardan veya değişik hece türleri ile de oluşturabilir. Yeter ki, hece-serbest buluşmasını gerçekleştirsin. Adı gibi BULUŞMA olsun.
5-Şiirin uzunluk,kısalık durumları tamamen şairin isteğine bağlıdır.
***********
ÖRNEK
************
Dağlara Söyledim
Dağlara söyledim şarkılarımı
Aksinden dinledim ah-u zârımı
Dayadım başımı serin bağrına
Dağlarla paylaştım her efkârımı
…………..……..Dağlara söyledim
……………….………....karlar ağladı
………………….……..dağları dinledim
……………………………….beni dağladı.
Kader, dağla beni böyle bağladı.
Dağlara benzedim hayli yoruldum…
Her avcıya hedef oldum. Vuruldum!
Dağlarla bekledim Sur’un sesini
Zaman sarkacında öyle kuruldum
………………….Dağlara benzedim
………………………….yol oldu bağrım.
…………………………..Dağlar kadar oldu
……………………..…………başımda ağrım.
Dağların başından sanadır çağrım.
Dağın da benim de gözümüz yârda
Gözyaşımız vardır soğuk pınarda
Ne gamım azalır, ne hicran biter
Anladım kavuşmak başka diyarda.
………..………….dağlar baharı özler
…………..………..…..ben seni özlerim
………………….…….Dağları uyku basar
……………..…..…………ben seni gözlerim.
Açık gitse kabre yorgun gözlerim.
Ekrem Yalbuz
**
Türk şiir dünyamızda Tanzimat ve tanzimattan sonraki yıllarda HECE- ARUZ tartışmaları o kadar çokmuş ki. Belki de o gündemi işgal eden vezin tartışmaları gitgide şiirde tarz, üslup, fikir, usül vb unsur irdelemeleriyle, Servet-i Fünun, BEŞ HECECİLER, YEDİ MEŞALECİLER ve giderek İKİNCİ YENİ akımları doğmuştur.
Günümüzde ise HECE-SERBEST tartışmaları neredeyse şöyle yaklaşık bir 50 yılımızı almışa benziyor. Tartışan taraflar arasında gerçekten HAS ŞİİRİ yakalamış ve KALICI ESERLERE İMZA ATMIŞ şairlerimiz bulunsa da;
Biraz sığ düşünen ve TÜKETİCİ TOPLUM yapısına uygun, çok ürün veren şair kesimleri, iki ayrı duvara dayanmışlar, iki ayrı zirveyi, kendi kulvarlarındaki zirveleri aşamamışlardır. Bunlardan birinci kısım HECECİLER diyelim, NECİP FAZIL ve Enson HALK OZANIMIZ (Aşık VEYSEL-REYHANİ-MAHZUNİ ŞERİF) ZİRVELERİni aşamadıkları gibi, yakalayamamışlardır da. Öteki taraf ise (NAZIM HİKMET-ORHAN VELİ) de takılıp kalmıştır. Bana göre kahir ekseriyet böyledir.
İşte bu duruma bir yol, bir yeni nefes alanı bulalım ve madem ki HECE DE SERBEST DE BİZİM, madem ki şairlerimiz her ikisini de beğenerek kullanıyorlar. Bu kavgaya bir son verelim, bir BULUŞMA sağlayalım diye, bu BULUŞMA nazım türü önerimizi getirmiştik.
Aslında;
Kalıcı eserler vermiş, iz bırakan şairlerimiz her iki veznimizi de kimi şiirlerinde ustalıkla kullanmışlardır. Arif Nihat Asya Hoca’mızın BAYRAK şiiri, SERBEST vezinle yazılmıştır, ama, sanki en güzel bir hece şiiri intibası vermektedir, öyle değil mi?
Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK, ’poetika’ sında;
(Gerçekten şekil ve kalıbı halı gibi ayağının altına alıp çiğnemeden şair olabilmenin imkanı düşünülemez)dedikten sonra (...Evvela uçmaya değer bir gövdeyi bulacaksınız ve sonra onu, inceler incesi vasıtalarla kanatladıracaksınız) demektedir.
Hece ve serbest kavgasına son verecek BULUŞMA ile bizler, uçmaya değer bir GÖVDE SUNMAYA ÇALIŞTIK.
Umarım bu önerimize şair dostlarımız ilgi gösterirler, umarım başarılı olunur.
**
HECE ŞİİRİMİZİN, asırların süzgecinden süzüle süzüle gelmiş uyak-ayak ve kafiye-kalıp dokusunu asla bir kenara bırakmayacağız tabi. Ama, KENDİNİ TEKRARdan, verimsiz ve sığ görünümünden de (kimi dostlar İMGE deseler de) edebi sanat ve şaire yakışan dil dokusu, cümle yapısı ve kelimelerin yanyana dizaynı ile, kurtardığımız gibi, KALIBI KIRARAK, ( bir İSKELET niteliğindeki KALIBI bozmadan kırarak,) yeni denemelerle, yeni şekil ve tarzlar da oluşturabiliriz.
Nitekim; Necip Fazıl KISAKÜREK (Davetiye,Kıvrım Kıvrım,Kadın,Dönemeç, Canım İstanbul, Bacalar, Geliyorum, Aralık Kapı, Şükür, Biter, Dua, O Var, vb )şiirlerinde alışılmış-geleneksel kalıp yapısını kırmıştır.
**
Hece ile vezinli-düzgün akan bir ırmağı, çağlayanı, serbest de düz ovada serbest bırakmakta, dinlendirmekte, yada deli kuşlar gibi havalandırmaktayız...
**
Esas maksat, adı gibi iki tarzı bir şiirde BULUŞTURARAK, akıcı, lirik, yeniden yeni bir şekille-söylemle ŞİİRİN DOĞUŞUDUR.
**
Yol ne kadar sarp ve engebeli olursa olsun, ışığın yeni ışıklarla çoğalacağına ve engelleri, yaza yaza, bıkmadan-usanmadan deneye deneye desteklerinizle aşacağımıza inanıyorum.
**
BULUŞMA ÖRNEĞİ
**
HER İNSAN ve BEN
Her insan, her insan birazcık deli
Ben sana deliyim, hem de zırdeli.
Hep seni görürüm ne yana baksam
Hep seni ararım gittin gideli...
Gittin gideli ne haldeyim,
Sorsan bir, arasan bir; ne olur...?
..............Hasret dağlarının Ferhatıyım
.................Tek sana, tek sana sevdalıyım...
Her insan, her insan birazcık aşık
Ben sevdanı saran çılgın sarmaşık.
Yıktım duvarları, bahçeyi, çiti
Bu sebep yüzünden başım dolaşık...
Işık...
......Işık...
..........Işık...
...........Sonsuzluk türküm, bitmeyen ışık....
Yoksun işte, yoksun yanımda, canevimde
Özledim nefesini, sesini
....................Dava açtım mevsimlere
.......................Kışların kapısındayım
............................Firardayım....
Her insan, her insan düşkün paraya
Ben sana düşkünüm, bak şu yaraya
Olmazsa derdime derman gözlerin
Döner deli gönlüm yıkık saraya...
Varlık sen, yokluk yine sen
Ötesi sadece boşluk,
.................Yosun gözlerinle bir bak istersen...
.....................Acılarımla başbaşayım;
...........................Işık* hızıyla sana koşayım
..................................’Gel! ’ dersen...
Her insan doğduysa, mutlak ölecek
Ölsem sevdan ile kim ne bilecek..?
Kırıp aynaları, durgun suya bak
Gözlerin benimle orda gülecek...
Gülüm,
..........Gülüm...
...................Gülüm...
..............Ve sana kavuşmaksa ölüm
......................Dünden razıyım her şeye, hazırım inan..!
........................Gece yarısında suya indiğinde bir ceylan
.........................Mor menekşe buselerle avuçlarına
...........................Avuçlarına düşeyim; mutlu olurum o an...
............................Bitsin bu zulüm,
................................Gülüm,
.................................Gülüm...
..................................Gülüm...
Mustafa CEYLAN
*****************************************************************************
Medet Ey Hicran
Bir saçlarıma bak bir akan yaşa,
Umutlar silkele kadersiz başa.
Üstüme üstüme yağma be hicran!
Çevirdin yazımı dönülmez kışa.
..Her günüm buza sargın, her gecem zifir;
..Zemheri karanlık
……Zemheri ayaz
……….Zemheride kanatlar ıslak,
…………..Ne varsa helak
………………Bir fidan bir fidan düşün ki;
Filizleri solmuş, dökülmüş yaprak.
Tenha köşelerde ekilen benim,
Kurşuni kızağa çekilen benim.
Affet vuslatımı medet ey hicran!
Eğilmez çınarken bükülen benim.
..Uyan ey gönlüm darıl zamana;
…..Barış yap hicranla
……….Kapansın yaran
……………Gülmek bir umut
………………..Belki başka bahara
Kopsun tüm zincirler, kırılsın halka.
Duyan yok feryadım nedense bilmem,
Ağlayan gül ise ben daha gülmem.
Sen de vefasızsın duy bre hicran!
Tövbe bu dünyaya bir daha gelmem.
..Doğmadı güneşim bir kez, tutmadı yıldız
..Ne sarayım oldu, ne de bir şahım.
……Şu yalan âlemde
……….Bitmeyen çile
………….Durulsun sular,
……………..Değmesin güle
Yükledim omzuma tüm içtenliğimle
…………………..Neyse günahım,
Ezelden ebede yürüsün ahım….
21.09.2008
Osman Öcal
*********************************************************************
ADINI MİRAS BIRAK
Güneş bakışlı çocuk, emerken ışıkları
Neyi beklersin neyi,sisler içinde başın?
Düşleme gerçekleri, düşleri gerçekleştir
Unutma ki yiğidim, tarihle eşit yaşın...
...Senindi, Sinan Sinan, kubbe kubbe her sanat,
...Ve senindi Viyana önünde eşinen at...
................Doğrul be yiğidim,
...................Düştüğün yerden kalk!
....................Namın okunsun destan destan her yerde
....................Bas mührünü ilimle, irfan ile, nursuz çağın yüzüne...
.....................Adını miras bırak.
Unutulmaz şafaklar ışıltıyla göz kırpar
Alın terin damlasın,zaman denen ocağa.
Soluğu kesen sancı hafızamda kımıldar
Yad yaban ıslıkları koyma sakın dudağa...
...Senindi Karacoğlan,Veyselle Dadaloğlu
...Ve senindi unutma,dünyada akan her su...
..................Itri senin, Yunus’ta, Mevlâna’da
...................Sar sarmala Anadolu’yu bir uçtan bir uca yüreğinle
.....................Kucak aç yarınlara bayrak bayrak
......................Davran haydi yiğidim!
........................Adını miras bırak.
Sakarya kıyısında bekler Mustafa Kemal
Ayağa kaldırasın Sakarya’yı diyerek.
Asımın neslindensin, yediğin her şey helal
Girmesin bağrımıza,yılan, çiyan, engerek..
....Ve senindi düşmanı denize döken ordu
....Geçen son elli yılda söyle sana ne oldu?
....................Kan dökerek aldığın bu güzelim toprağı
.....................Parselleyip satarsın yabancıya.
......................Dünkü uşak efendi,dünkü uyuz hükümdar
........................Eşkiyanın meskeni olmuş yüce dağlar.
..........................Ayyıldızım hüzünlü aç gözünü iyi bak
............................Davran haydi yiğidim
.............................Adını miras bırak.
Güneş bakışlı çocuk,sormaz mı dedesini?
İzini aramaz mı kültür, bilim, teknikte?
Melil mahzun bırakma,çocuğun nefesini
Boğ şu karanlıkları,yaşasın esenlikte...
...Senindi Akşemsettin,Uluğbey, Piri Reis
...Ve senindi haritalar,senindi kavis kavis...
...................Bittiğinde ırmakların kaynağı
.....................Kesilir bilirsin denize akan kolları.
......................Kaynağını kurutma, dön, kendine dön!
........................Düştüğün yerden doğrul,kalk!
.........................Güneş bakışlı çocuklara
..........................Adını miras bırak.
Mustafa CEYLAN
Mustafa CEYLAN
YORUMLAR
Değerlere bağlılıkla bağnazlığı ayırabilen...Bu iki yaklaşım arasındaki farkındalığıyla yeniliğin aydınlık kapısını aralayabilen...Eskiye saygılı, yeniye açık, farklıya ön yargısız derinlikli benliğin şiire / yazı adamlığına/ insana yansıyan iz düşümü, Mustafa CEYLAN...
"Buluşma" nazım türü, Mustafa Ceylan ve O' nun önderliğinde -bir atölye anlayışıyla kurulan- "Yeni Edebi Akım Gülce" grubunun işlediği yeni nazım türü başlıklarından sadece birisidir. Buluşmada teknik kadar söylemlerin anlam bütünlüğünü bozmadan finale taşınması, -adı gibi- hece ile serbestin iç içeliğinde buluşturulması önemlidir.
Bilgilendirici, yön verici, eğitici özelliğiyle bu değerli paylaşımı edebiyat dergisi okurlarına sunan Saygıdeğer Hoca' mız Mustafa Ceylan' a teşekkür ediyor, bu paylaşımla nice " Gülce/ Buluşma" ya gönül verecek dostlarımızın aynı kapıdan girişini umuyor/bekliyoruz. Dostça...
RefikaDogan/YeniEdebiAkım tarafından 11/10/2009 8:02:37 PM zamanında düzenlenmiştir.