- 880 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O BİZDEN BİRİDİR
Sesini baskılara, kıyımlara karşı yükseltmeyi bilmiş, hep özgürlüğü istemiş bir işçi kadın şairdir Sennur Sezer. Sennur Sezer az şiir yazar. Ancak bunları şiir yazan dünya kadınları gibi süslemez, iniltilerle doldurmaz. Belki de bunu hiç düşünmez. Şiirde yalın bir anlatımın örneklerini sunar. Bir kadın duyarlılığıyla, kargaşa içinde yaşayan bir toplumda kadın olmanın sorumluluğunu yansıtır şiirlerinde. Güncel olayları slogan düzeyine indirmeden ama bildirisini de ihmal etmeden umudun şiirini yazar. Acılar, ezgiler de olsa, yaşamayı bırakmadan yeni bir dünya için umutla direnenlerin öyküsünü yazar Sennur Sezer.
Baskıya, ezene, alın terini sömürene karşı duranların şairidir. Şiirlerinin ana konusu “emek”tir. En çok da emeğe saygı duyar, en çok da elleri anlatır bu yüzden:
“ Biz
Korkularımızı büyüttük sabahlara
Ellerimizi yitirsek
Ellerimizi, emeklerimizi
Çünkü dilenciler vardı: Elsiz, iğrenç, bildik
Biz ellerimizden gayrı kimseden
Ekmek istemezdik
Korkularımız arttı sabahlara
Ellerimizi yitirsek
Ellerimizi, ekmeklerimizi…
Yolları, el arabalarını, tezgahları alırlarsa
Alırlarsa taş taş üstüne komayı
Yolları, el arabalarını tezgahları...
Sonra deri kokuları, mürekkep kokuları ve tütün kokuları
Bildik ve kutsal iş kokuları
Kaparlarsa bu kapıları, fabrikaları
Ellerinizi ceplerinize sokun derlerse
Oysa dünya büyüktü ve güzeldi
Severdi kardeş kardeşi, sevgili sevgiliyi
Akan sular dururdu sevmek dedik mi
Ellerimiz, emeklerimiz, bir somun ekmeklerimiz
Sevmek denen yosmayı ödemezdi
Erken sabahlar ve geç gecelerdi bizim günlerimiz
Avunmaktı
Ve bölmekti ekmekleri evlenmek adına
Sevinmekti bir sıcak oda bulduk mu
Ve doyduk mu gülmekti mutluluk adına
Biz korkularımızı büyüttük sabahlara
Ezildik”
Bir “ana” şairin sesi vardır Sennur Sezer’in şiirlerinde: “Görmüş geçirmiş, hayatı topraktan öğrenmiş, ömrünü acıyla yoğurmuş; kah mahpus yolu, kah gurbet yolu gözlemiş; her sabah her akşam yeniden tevekkülle yüreğini sarmalamış analardan bir ananın sesidir bu. Bir yanıyla Gorki’nin Ana’sından çizgiler taşıyan, bir yanıyla Irazca’ya benzeyen…İşte bu ana duyarlılığının etkisinden olacak, toplumda kadın sorununa parmak basmaktan da alamaz kendini:
“ Siz o kadınlarla kucak kucağaydınız
Çığlık çığlıktı yüzleri
Gözleriniz mi kamaşmıştı ne
Bakamadınız
Onlarında da evleri vardı
Küçük ılık bırakılmış
Düşündüklerinde duymazdı etleri ellerimizi
Umursamadınız
Ben kapıların dışındaydım oysa
Ağladım yumrukladım kapıları haykırdım
Sağırdınız da kahkahalarınızdan
Duymadınız.”
Her şair, şiirinin çıraklığını da, ustalığını da kendi yaşar. Kimsenin yanında çıraklığa durmaz, kimsenin yanında ustalığa soyunmaz… Sennur Sezer, yalın diliyle, dolgun dizeleriyle, kendi şiirinin ustalığına kendi soyunmuş güçlü bir şairdir. Sınarlar Seni’den Sesimi Arıyorum’a değin uzanan beş altı şiiri vardır ki, son dönemlerde evlat için acı çeken analar kuşağının sözle biçimlenmiş yontusudur. Sınarlar Seni’yi Gülten Akın’a adaması, sadece şiiri değil acıyı da paylaşmasıdır:
“ Ala gözlü tan yeli uyanır
Sen uyanırsın
Uykusuz düşlerden
Süt damarların sızım sızım
Kuzusunu kaptırmış çoban
Hangi türküyü söyler bilirsin
Başka bir türkü dokursun yeni baştan
Sürdür türkünü
Sınarlar seni.
Başka bir türkü dokursun
Bir ipliği çelik
Bir ipliği üflesen tutuşan
Türkün eritir donan suyu
Ağrıları keser
Ağrır belin duyduğun kahırdan
Sürdür örgünü
Sınarlar seni.
Ağrır belin duyduğun kahırdan
Ne çiğdem ne nevruz
Bahar çok uzak
Av zamanıdır
Tuzak kurulu
Kınalı keklik yasta
Kar üstünde bellidir yılan izi
Uyanır ala gözlü tan yeli
Sen uyanırsın
Süt damarın sızlar
Emzir türkülerini
Sınarlar seni.
Ateşle sınarlar acıyı
Yalvaçlar gibi sınar zaman
Ozanı
Sınanan yüreğimizdir
Bizim adımıza da
Dayan
Sürdür türkülerini.”
Sennur Sezer’in şiirlerinde, yıllarca bir askeri iş yerinde çalışmasının izlerini de buluruz. Bu şiirin adı “Asker Çantası”dır. Sanki savaştaymış gibi elinde kan sıcaklığını duyarsınız. Bir kurşun acısından kırılıvermiş “Vatan Kurtarıcı”nın kanlı yüzünü, terli canı çekilmiş ellerini görürsünüz. Günün ilk ışığı “erken bir kurşun”dur. Gece, hep “erlere nöbetin güç geldiği” saatlerdir.askerlik kavramı o kadar etkilemiştir ki şairi, saçları bile özgür bir kız saçı değildir. Ne rüzgar etkiler şaçlarını, ne de erkek ellerini sıcaklığı. Saçlarında “savaşların uğultusu”nu duyar. Bu uğultulardan sonra mutlu odaları düşünür. Bu odalarda mutluluk tüterken, bir asker nöbetten yorgun sevinçli döner:
“Yorgun omuzlardan yere kayar bir çanta
Ve kabuk değiştirir bozkırda bin bir böcek
Ekmek kadar eskidir ve ekmek kadar kutsal
Şimdi seni özlemek
Güneş yenilenirdi biz çılgın öpüştükçe
Yenilenirdi deniz yengeçler ve çakıllar
Kara çirkin düşlere yumardık gözlerimizi
Uyanırdı martılar
Hangi uzak stepte bir asker vurulurdu
Biz kışlalı düşlere uyanırdık usulca
Bozkır akşamlarında solacak bir gelincik
Acırdı soludukça
Yorgun omuzlardan yere düşer bir çanta
Sen uzak kışlalarda mutlu umutlu coşkun
Ve ılık bir matra susuz dudaklarında.”
Yaşanan, güncel olana dönük bakışı; insanın toplumun sorunlarını tok bir söyleyişle dile getirişi en belirgin yanlarındandır. Geniş bir coğrafyayı kucaklayan şiiriyle; çağının sorunlarını irdeleyen, sorgulayan bir şair kimliği taşır Sennur Sezer. İspanya’daki Franco rejimi, iç savaş sonrasında pek çok devrimcinin eylemini ölümle cezalandırır. Bu devrimcilerden ikisi de Tristian Lopez ve Maria Jesus Penelas adlı genç kadınlardır. Bu iki güzel insan da ölüm cezasına çarptırılır. Türk basını bir daha bu kadınlardan haber vermediği için sonları bilinmemektedir. Sennur Sezer hapishaneye konulduklarında ikisi de hamile olan bu yürekli iki insanın belki de zindanda doğacak olan çocuklarına şöyle seslenir:
“Şimdi sığındığın sıcak karanlıktan
Dünyamıza çıktığın an
Taş duvarlar karşılayacak seni
Annenin ne ninni söyleyecek sesi
Ne de emzirecek sütü olacak
Dişleriyle koparacak göbeğini
Nöbetçilerin ayak sesini duyacaksın
Koklayacaksın kan gözyaşı ve teri
Ama gövdeni koru
Eğer zedelemediyse can damarını tekmeler
Soluk al
Ve yaşa
İşkence edilenler aç bırakılanlar aşkına
Bu zindanda öldürülenler aşkına yaşa
İlk değil ana olacakların döğülmesi
Ve öldürülmesi bebeklerin ana karnında
Son bulsun bu zulüm diye yaşa
Nasıl yaşıyorsa çocuklar gecekondularda
Öyle
Çevir acıyı umuda karanlığı ışığa.”
Halktan insanların, güçlükle geçinenlerin, çileli kadınların ve çocukların şirini yazar Sennur Sezer. Şiirlerinde işçi eylemlerinin, işçilere ve aydınlara uygulanan baskıların, işkencelerin izleri görülür. O, sesini baskılara, kıyımlara karşı yükseltmeyi bilmiş, bireysel özgürlükten toplumsal özgürlüğe hep özgürlüğü istemiş yürekli bir şiir işçisidir. O bizim sesimiz, o bizim şairimizdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.