- 1075 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAHAR KOKULU BİR KADIN 9
Tabii ki fısıltı gazetesi temel olayları biliyordu ancak akla hayale gelmeyen uydurmalar da kişiden kişiye aktarılırken tirajı komik bir şekle dönüşüyordu.konuyu usta bir manevrayla başka konulara getirdim.
Bu kasaba bir alem diye düşünmeden de edemedim ayrıca.Polis merkezinden içeri girdiğimde mesaimin başlamasına beş dakika kadar bir süre vardı yinede içimde işine geç kalmış insanların duyguları hüküm sürmekteydi....
Merkezin aynı zamanda mukayyitliği ni de ben yapıyorum Karen ! bunun için her gün erkenden işe geliyor ve o gün için yapılması gerekli işleri tanzim ediyorum.
Bilgisayarımın başında sıraya koyduğum kesin tarihli teslim evraklarıyla ilgili dosyaya girmek için uzun süre çaba harcadım sonradan dosya giriş şifremi hatırlayabildim bunuyorum galiba. haftalık nöbet çizelgesini de tanzim ettikten sonra.
Adli evrakları hazırlayıp merkez müdürümüz David bey in odasına yöneldim’’sabah sabah pu ne enerji dur da he Rusell bey um’’...Tipik bir Black see insanı olan David bey emekliliğinin dolmasına rağmen bunu istememişti.
Müdür sanırım bana aşırı güven duyduğundan karakolla ilgili günlük gelişmeleri öğrenmenin dışında çok fazla etliye sütlüye karışmaz dı.
Sabahları yanıma uğrar bilgi alır akşam mesai bitimine yakın tekrar o gün yapılanlarla alakalı sorular sorar ve kaldığı lojmanın yolunu tutardı.
Müdürümü severdim sevmesine ama onun bu vurdum duymaz hallerine için için kızmaktan kendimi bir türlü alamazdım yılların yorgunluğu bu olsa gerek diye düşünür neden emekli olmak istemediğine anlam veremezdim.
Tipik black see şivesi ve ince esprili konuşma tarzı en stresli zamanında bile beni i neşelendirmeye yeterdi.
<<Ha uşağum dün adamlari yakaladuktan sonra eve gittim ya beni safcı bey aramiş savcı beye benim içun rahatsızlan du deyip işi kurtarmiş sun de paka yum la pu adam daha ne isteyu neden böyle edeyi hiç anlamiyorum da Rusell’um adamları her yanda paketledik işi bitirdik biraz dinleneceyük deduk adam telefonla arayı da arayı .>> dedikten sonra <<Neyse amirim herhangi bir problem yok ben hallettim>> Dedim ve imzalaması için bir takım evrakları müdürün önüne koydum.
Masasının üzerine koyduğum evrakları imzaladıktan sonra önündeki bilgisayarı açtı.Zaten yalnızca açıp kapatmayı biliyordu.
<<Uşağum ha şuni her zamanki ayara getur da.>>diye ekledi bilgisayarı açarken ne istediğini anlamıştım hemen başlat mönüsünden programlara oradan da oyunlardan komiserin çok sevdiği pişti oyununa girdim.<<Başka istediğiniz bir şey var mı?>> dedim…
Müdür ne dediğimi duymadı bile hemen oyun oynamaya daldı. odadan çıktım ve kendi odamın bulunduğu koridora yöneldim.
Masamda bir dolu iş beni bekliyordu.Günlük yapılması gereken işlerle o kadar meşguldüm ki zamanın nasıl geçtiği ni bilemedim.Gün bitmiş akşam olmuştu.
Gece görevli Polis ekibi çoktan iş başı yapmış ve yoğun çalışmamı bölmemek için müdahale etmemişlerdi.Bu gün hiç dışarı çıkmamıştım ama buna değmişti bütün dosyalardaki eksik gedik ne varsa tamamlamış ve işini doğru yapan insanların rahatlığı ile Oturduğum iskemlede şöyle bir gerindim tüm vücut kaslarımın tutulduğunu ve aynı zaman da karnımın çok acıkmış olduğunu hissettim,öğlen işlerimin yoğunluğundan yemek bile yiyememiştim.
İyi bir ziyafeti hakkettim dedim kendi kendime odamdan çıktım ve gece ekibine iyi çalışmalar diledikten sonra kasabanın sokaklarını arşınlamaya başladım.Ayaklarım midemden gelen talimatlar doğrultusunda adeta koşuyor gibiydi.Kasabanı en işlek lokantasının önüne geldiğimde içerisinin bu saatte bile doluya yakın bir kalabalık müşteri potansiyeline şaşırmadan edemedim.
Burada canımın istediği her yemeği rahatlıkla bulabiliyordum ama bu akşam bölgenin yaylalarında yetişmiş son derece lezzetli barbeküde nar gibi kızaran kuzu ızgara yı tercih ettim. Yerel otlar ve bazı baharatlarla terbiye edilen ızgara nın tadına doyum olmuyordu.içeri girdiğimde lokanta sahibinin garsonlardan birini payladığını gördüm.<<Sersem bir yapmadığınız bu kalmıştı.kaldırın şu bayat ekmekleri.>>
A T I L G A N
Yeniden sokaklara çıktığımda içim ürperdi,lokantanın sıcak ortamından sonra dışarısının ne kadar soğuk olduğunu anladım,adımlarımı sıklaştırarak koşar adım evimin bulunduğu köşeyi döndüm.Sokak lambalarının gündüz gibi aydınlattığı ara sokağa girerken kaldırımın kenarında sıska bembeyaz tüylü masmavi gözleri olan küçük bir kedi iki büklüm titreyerek bana doğru cılız birkaç adım attı ve öylece kalakaldı.
Hiç tereddüt etmeden hemen eğilerek onu yerden aldım ve eve doğru yürüdüm,yavru kedi hiç ses çıkarmadan kucağımdaki rahatlığıyla titremesini de devam ettiriyordu.
<<Zavallı yetim annen seni sokağa mı attı?>>dedim ve Eve girer girmezde hemen sobayı yaktım kedicik çok üşümüştü bir ocakta alel acele ısıttığım sütü bir kaseye boca ettim.Bu ikramımı bekliyormuş gibi kaseye saldırdı bir çırpıda sütünü midesine indirdi alev alev yanan sobanın kenarına öylece kıvrılıp kaldı.Bu haliyle dışarıda geçirdiği soğuk gecenin acısını çıkarıyordu sanki.gecenin bu uzun ve sessiz tren vagonlarına benzeyen dizi dizi katarları gözlerimde bir türlü unutamadığım hasretle tutuşan çocukluğuma dair atılganımla ilgili anılarımı vizyona soktu bu yaşıma geldiğim halde bendeki çok önemli yerini başka bir şeyle dolduramamıştım karen .
Dışarıda sanki kıyamet kopuyordu.rüzgar öylesine şiddetliydi ki elektrik telleri karanlıkta ıslık çalarken vahşi bir hayvanın tiz tonlarda attığı çığlıklar gibiydi.Sabah nazlı nazlı yağan kar şimdi sulu sepken bir şekilde etrafa saçılıyordu.
Hava daha akşamın ilk saatleri olmasına rağmen kararmıştı,yol kenarlarında ip gibi sıra sıra dizili upuzun beton elektrik direklerinin tepelerindeki yuvarlak hatlı sarı lambalar şiddetli yağan sulu kardan ötürü etrafı aydınlatmakta bir hayli zorlanıyor gibiydiler rüzgarda bir oraya bir buraya sallanırlarken...
Yoldan geçen araçların farları karanlıkla inatlaşarak etrafa fener tutan gece bekçilerinin tedirginliğini yansıtır gibi el titrekliğinde zikzaklar çizmekteydi.
Eve gidiş zamanının geldiğini belli eden son ders zilimiz az önce çalmıştı. yaşanan bu hengamenin içinden bir okul dolusu öğrenciyi çekip çıkartmak ister gibiydi. okul zilinin keskin paydos çağrısına itaat eden öğrenciler,Önce birer ikişer kapılardan çıkmaya başladılar daha sonra mazgallara hücum eden su birikintilerinin yaptığı gibi kısa bir süre içinde okulun önünü panayır alanına çevirdiler.
Akşamın karanlığında devasa binanın ışıkları buranın bir ilim yuvası olduğunu gösterircesine aydınlıktı.Havanın tüm olumsuzluğuna rağmen arkadaşlarımın şen şakrak sesleri karanlığı delercesine ortalığı çınlatıyordu.
Kah itişerek kah şakalaşarak kar yada fırtınaya aldırmadan çocuk olmamızın vurdum duymazlığında.
Bazı arkadaşlarım sulu yağan kardan korunmak için sığındıkları apartmanların pervaz altlarında kendilerini almaya gelecek yakınlarını beklerken,bazıları ise yağmur ve rüzgarla didişerek telaşla okul önlerine yanaşan servis araçlarına binmeye uğraşıyordu..
Yağmurluk yada ceketlerine sımsıkı sarılan diğer öğrenciler ise koşar adım karanlık sokak aralarına dalıyor ve gözden kayboluyordu çakan her şimşeğin aydınlattığı ölçüde. Uzaklarda görünen öğrencilerin hemen hepsinde aynı duygu hakimdi. Bir an önce evlerine varabilmenin telaşıydı
zaman zaman etrafı aydınlatan araba farlarının gözleri kamaştıran keskin ışığı altında bir görünüp bir yok olan ÖĞRENCİ ORDUSUNUN ASKERLERİNDEN yalnızca birisiydim o zamanlar EVLERİN KAPILARININ BİRER İKİŞER ÇALINDIĞI SAATLERDE EVLERDEN BİRİNDE BİZİM EVDE ENDİŞE İÇİNDE BEKLEYEN BİRİ VARDI CANIM ANNEM MARİA
Her zamanki gibi köy deki istasyon da bu akşam trenden inmemiştim yaptığımın annemi bu denli telaşlandıracağını bilemezdim ki annem yaklaşık 20 dakikadır ne yapacağını şaşırmış bir şekilde istasyonda bir aşağı bir yukarı şuursuzca dolaşıp durmuş bunu babama anlatırken duymuştum Neden sonra evde beklemenin daha doğru olacağını düşünmüş ve istasyonun hemen karşısındaki iki katlı ahşap konak benzeri evlimize dönmüş
Merak ve endişelerinin doruk noktasına vardığı bir anda kapının tokmağının sesiyle Telefonun hemen yanı başında oturduğu iskemleden irkilerek fırlamış kalbi duracak gibi olmuş kötü bir haber alma endişesiyle bir solukta merdivenlerden inip kapının bulunduğu antre de buluvermiş kendisini
Annem o zamanlar 38 yaşında olmasına rağmen 8- 10 yaş daha genç görüme sahipmiş bunu da köyün bakkalı sık sık anneme söylerken annem sürekli bu adamı terslerdi nedenini o zamanlar pek anlamazdım ama annemi kızdırdığı için bana uzattığı bedava şekerlemeleri almazdım Annem sevgi dolu bir karaktere sahip munis yüreği sevgiyle yoğrulmuş ve kendini evi ile ailesine adamış biridir Karen sen bunu benden daha iyi bilirsin canım..
Sürekli gülüyormuş gibi bakan ışıldayan gözleri,görende huzur duygusu uyandıran bir yüzü vardı..Bu genel karakteristiği bizler söz konusu olduğumuzda yerini biraz telaş ve birazda endişeye bırakıyordu Annelerin tümünde olduğu gibi...
Kapının tutamağını kavrayıp açmaya yeltendiğinde benim inleyen ve aczimi vurgulayan cılız sesimi duymuş<<Anne kapıyı aç>>diyormuşum.
Hoş geldin yavrucuğum demeye hazırlandığı bir anda bundan vaz geçti ağzından istemeden <<O Rusell bu halin de ne böyle >>dedi Yarı çığlık arası bu sözcükler ağzından istemeden adeta kaçarcasına çıkmıştı....
Ben su dolu bir havuza düşmüş ve eve öyle gelmişçesine ıpıslaktım çok üşüdüğüm tir tir titrememden belli oluyormuş.Çenelerim birbirine çarpmak için adeta yarışıyordu.Tüm çaresizliğime rağmen.
Ellerimde sarıp sarmaladığım bir şeyleri annem küçük bedenimle taşımakta zorlandığım sırt çantamı çıkartmaya uğraşırken hissettirmeden portmantonun üzerine bırakıverdim dün gibi hatırlıyorum..o zaman korkuyordum paylanmaktan.Şimdi anlamış olmalısın bu miniği neden eve getirdiğimi.Neyse
Dudaklarım ve yüzüm yer yer morarmıştı hiç kıpırdamadan öylece dururken ürkek gözlerimi annemin şefkat dolu gözlerine dikmiş onun tepkilerini anlamaya çalışır gibi bakıyordum saçlarımdan süzülen su damlaları gözlerime doğru kaydığından ağlıyormuş gibi bir halim varmış öyle söylediler daha sonra .
Annem bir çırpıda üzerimde ne var ne yoksa çıkarttı ve doğruca banyonun bulunduğu yere doğru birlikte hızla ilerledik adeta sürükleniyordum doğruca banyoya gidiyoruz Rusell itiraz istemiyorum.Annemin otoriter tonlama ile emrettiğinde karşı koyma şansımız olmadığını ablamda bende çok iyi bilirdik.
Birkaç dakika içinde kendimi banyo küvetinin içinde otururken buldum annemin önce ılık sonrada sıcak sayılabilecek banyo seansı ve vücut masajına maruz kaldığım halde gıkımı bile çıkarmamıştım korkumdan.o zamanlar neden korktuğuma hala anlam veremiyorum karen annem hayatım boyunca ne bana nede ablama bir fiske bile vurmadığı halde.
Bir miktar rahatlamış olduğumdan bu durumdan keyif bile almıştım kendimi toparladığımda ise biraz önce titreyen üşüyen halimden eser bile kalmamıştı.ama gözlerimdeki endişeli halim aynı tonda sürmekte olduğundan annem sık sık neyin var oğlum gibi sorular soruyordu.Biraz sonra.......
Tertemiz çamaşırlarımı giyinmiş, kalorifer peteğinin önünde, annemin benim için hazırladığı mindere oturmuştum.Bizim köyde bizim evden başka bir istasyonda birde okulumuzda kalorifer vardı büyük büyük dedem istasyonun kurucusu olduğundan bizim eve de tesisat döşetmiş sanırım yada buna benzer bir şey şimdi hatırlamıyorum.Annemin zoraki uzattığı bir bardak sıcak karabiber katkılı çayını yudumluyordum yüzümü hafif buruşturarak bu karışımı içmekten oldum olası nefret ettim biliyor musun? içimin sımsıcak olduğunu hissettim midem bir miktar bulansa da iyi gelmişti galiba.....Neyse
Daha sonra aklıma bir şey gelmiş gibi telaşla oturduğum yerden kalktım annemin şaşkın bakışları arasında kapı girişine doğru koştum...
Annemde arkamdan fırladı bulmayı umut ettiğim şey ise yerinde yoktu,biraz önce buraya koyduğumdan adım gibi emin olmama rağmen portmantonun üzerinde yalnızca ıslak atkım durmaktaydı kafam karışmıştı.
Aranmaya sağa sola bakmaya devam ederken soru soran gözlerle anneme bakmaktaydım belki o onu bir yerlere bırakmıştı.<<Ne aradığını öğrenebilirmiyim Rusell ! >> diye sordu..ben ağzımı açmıştım ki;
Beklenen cevap kendiliğinden geldi.. Miyyav....her ikimizin de bakışları salona doğru çevrildi. Miyyav Miyaaavvu hızla salona doğru koştum annemde peşimden, olanı biteni anlamaya çalışıyordu, bu kedi sesi de neyin nesi diye söylendiğine göre bu konuda bir şey bilmiyordu.
Salonun ortalarına yakın bir köşede gümüşlük ve konsülün hemen önünde duran yemek masasının bitişiğindeki kalorifer peteğinin altında sırılsıklam bir yavru kedi durmaktaydı.....Annem aaaaa diye bir çığlık attı.
Annemin şaşkın bakışları arasında bir çırpıda kediciği kaptığım gibi banyoya doğru koşar adım yürüdüm.Evde annemle aramda bir kovalamaca oynanıyor gibiydi,<<Rusell! Bu da ne demek oluyor!>> Annem peşimden banyodan içeri girdiğinde az önce kendisinin bana uyguladığı şeylerin benim tarafımdan kediciğe uygulandığını görünce sinirli hali kahkaha ile gülmeye dönüştü şaşkınlığını üzerinden atmış durumu aşağı yukarı anlamıştı.
Akşamki telaşın ve gecikmenin sebebinin kediyle alakalı olduğunu biliyordu artık ama tek bir kelime bile etmeden kedi banyosunun bitmesini bekledi...
Kediciğin banyo işlemi birkaç dakikada bitmişti ve saç kurutma makinesinin sıcak üflemesi ile kedicik elimden kaçıp kurtulma mücadelesine başlamıştı.
Daha önce hiç duymadığım bu ses tonu beni ürkütmüştü. annem kediciğin can havli ile ellerimi yaralamaması için onu benim elimden yavaşça alarak ancak bir bebeğe gösterilecek itina ile göğsüne doğru bastırdı.
Memnun olduğumu hatırlıyorum galiba çokta korkmuştum tebessüm ile anneme bir bakış fırlatmışım bu onun çok hoşuna gitmiş.
Kurulanma işleminin son bulması ile birlikte yeniden ileride ailemizin bir üyesi olacak kediciği kucağıma almış ve başını sevgiyle okşamaya başlamıştım. Kedicik mırıl mırıl seslerle sanki teşekkür eder gibiydi....
Annem ise benden beklediği açıklamayı yapacağımdan emin olduğu için şimdiye kadar olanlar hakkında tek bir kelime bile sormamıştı bizi çok iyi yetiştirdiğini düşünüyordu_ <<Anne>>diye söze başladığımda ise<< işte benim oğlum bu ! >>dedi.
Fısıltı halinde dudaklarından kaçıveren bu sözcükleri o an için anlamadıysam da onun bana kötü bir şey söylemeyeceğini biliyordum. Her zaman olduğu gibi açıklama yapmadan önce yüzüme değişik mimikler takınıp kaşımı gözümü oynatır dudaklarımı büzer ve Eee. diye söze girerdim
Bu defada aynısını yaptım annemin ben böyle yapınca mutlu olduğunu bilirdim. Annemin gözleri için için gülüyordu sanki benim bu komik hallerime.
<<Bu akşam okul çıkışında ne oldu biliyor musun?>>......<<Eee>>
Yüzünde muzip bir gülümseme olduğu halde başını her iki doğru yana sallayarak <<Hayır bilmiyorum.>>dedi Annem aslında durumu kavramıştı ama açık vermiyordu.
Annemin bu samimi bir o kadarda neşeli hali beni yüreklendirmeye yetti içim rahatlamıştı.
<<Eee.>>….<<Anne ! >> dedim artık her şekilde kendimi hazır hissediyordum tepki almayacağımı anlamıştım elimdeki oyuncak tabancayı ona doğru çevirip kızarsan seni tutuklarım ha dedim. Hiç susmamacasına art arda kelimeleri sıralamaya başladım.
<<Okul çıkışında arkadaşlarımın ayaklarının altından küçük bir karartının bana doğru geldiğini gördüm.önce korktum ve yan tarafa doğru kaçtım o küçük şey, okulun servis aracının altına sığınmaya çalışıyordu onun küçücük bir kedi olduğunu görünce hemen yakaladım.>>
<<Öylesine küçük ve çaresizdi ki tek yapmam gereken şeyin onu kurtarmak olduğunu düşündüm ve öylede yaptım.>>
<<Her yerim çamur içinde kalmıştı.ama kediciği elimden bırakmadım hemen atkımla onu sımsıkı sardım bu arada onun ezilmesine yada soğuktan ölmesine dayanamazdım,işte bu yüzden karar vermem gerekiyordu bende kediciği eve getirmeye karar verdim bizim buralar daha güvenli diye servis aracı beni ve arkadaşlarımı istasyona bıraktı <<Ama istasyondaki kondüktör bana kedi ile trene binemeyeceğimi söylediği için köye kadar beş kilometre yolu yürüdüm.>> Annem benimle gurur duyduğunu söyleyip insaflı davranışım ile duygulanmıştı.Hemen bana sıkıca sarılarak,
<<Benim merhametli yüreği kardan tertemiz oğlum canım yavrum>>dedi bunu fırsat bilip <<Anne...! kedi bizimle kalabilir mi?onu çok sevdim hem daha çok küçük dışarı atarsak ölür ..lütfen...!>> deyiverdim Annem oturduğu yerden kalkarken yalvarırcasına tonlamalarım karşısında yapacak bir şey olmadığını anladı ama yinede tedbiri elden bırakmamak için.
<<Hele bir Baban gelsin de belki bir şeyler düşünürüz bir tanem>> Salondaki masada ödevlerime dalmıştım ve neredeyse bitirmek üzereydim. minik Kedicik hemen ayaklarımın dibine kıvrılmış hırıl mırıl sesler çıkartarak halinden memnun uyuklamaktaydı epeyce bir zaman sonra,
Kapının tokmağı arka arkaya vuruldu gayri ihtiyari başımı kaldırıp aşağıdan gelen sese kulak kabarttım ve yeniden ödevime odaklandım.
Ama kapı yıkılacak gibi çalınıyordu yerimden ok gibi fırladım ve hızla aşağıya indim nede olsa babamın olmadığı zamanlarda evin erkeği bendim babam bana öyle olduğumu söylerdi.<<Kim o! Kim o !>>diye seslendim..babamın biziz oğlum sesini duyunca da hemen kapıyı açtım.
Yukarıdaki odalardan birinden henüz üç aylık kız kardeşimin ağlama sesi geliyordu.Muhtemelen annem kardeşime baktığı için kapıyı duymadı diye düşündüm.
Kapıya sonuna kadar açtım ve her zaman yaptığım gibi doğruca babama doğru hamle yapıp iki elimi boynuna doladım.Annemi ikna etmiştim şimdi sırada babam vardı <<hoş geldin,hoş geldin,babam babacığım>> derken nefes bile almadan her iki yanağından öpüyordum.Her gün bu karşılama seansı olurdu ama bu gün bir miktar abartı seziliyordu poşetler bile ellerinde kalmış ve terlikler sıraya dizilmemişti.
Bu arada Annem huysuzlanan kız kardeşimin mamasını yedirmiş altını değiştirmiş ve onu uyutmuş olarak odadan çıktı. Babamın kucağına zıplamış ve boynuna sarılmış bir vaziyette merdivenden çıktığımızı görünce,
<<Oğlum babanı rahat bırak! adamcağız zaten yorgun argın>> diye diklendi Babam benim bu akşamki halimin nedenini anlamadığı için Anneme soru soran gözlerle bakmaktaydı.<<Bu oğlanda değişik bir haller var ya haydi hayırlısı>> diye mırıldanırken annem ile yeniden göz göze geldiler iki omzunu anlamadım şeklinde yukarı doğru kaldırırken dudağı ile o bildik anlamadım mizansenini yapmıştı gayri ihtiyari.ben onun kucağından inmiş bu bakışmaların nasıl sonuçlanacağını merak ediyordum.
Mutfaktan salona doğru yayılan nefis yemek kokuları ile beraber radyodan yayılan klasik bir müzik eserinin insana huzur veren nağmeleri evde işlerin yolunda gittiğinin en önemli işaretleri gibiydi babam bu yüzden telaşlanacak bir durum olmadığı kanaatine vardı.
Annem elinde dilim dilim kesilmiş ekmeklerin bulunduğu bir sepet ile salona doğru dalgın dalgın yürürken aynı anda da babamda da yatak odasına doğru yönelmişti,annem babamı fark etmemiş olacak ki, birden bire irkildi.Kucağındaki sepetten birkaç dilim ekmek yere düştü.Yerden ekmekleri toplarken babam<<korkma canım korkma benim>> dedi ve ekmek sepetini elinden alıp sehpanın üzerine koydu sonra Annemi kucakladığı gibi kendi etrafında bir tur döndürüp yere bıraktı ve yanaklarından tükenmeyen sevgisini gösterircesine öptü.
Annem aşağı yukarı her gün babamın bu ilgi ve sevgisi karşısında için için sevinirken dudak yarısı <<ooof Allah aşkına yapma bey çocuklar görecek.>>derdi.ardından kıkırdardı.
Babam yatak odalarında üzerini değiştirdi ve salona döndü iş yerinde bütün gün bu anın hayalini kurarmış gibi kendine özel siparişle yaptırdığı yuva şeklinde insanı her yanından yumuşacık sarıp sarmalayan iri kıyım koltuğuna kendini boş bir çuval gibi bıraktı.Aşağı yukarı her akşam aynı şeyi yaptığı için ablamla birlikte saymaya başlardık daha 35 derken babam koltuğuna gömülmüş olurdu.
<<Hayatım ! Aşkım!>>
Koltukta başını yana düşmüş içi geçmiş ti kısa süreli bu şekerlemeden Annemin kendisine seslenen müşfik sesi ile uyandı Hıı..
Babamın koltuk üzerindeki kısa süreli uyuklama anından yarı şaşkın uyanışını seyretmekten ailece keyif alırdık üçümüz birlikte kıkır kıkır gülme krizine girerdik.Babamın her defasında aynı koltuktan aynı tepkiyle nasıl kalktığını ve bu kadar kısa sürede nasıl olup ta rüya bile gördüğünü hiç birimiz anlayamazdık yemekte bize gördüğü rüyaları anlatır dururdu.
Karenim minik kediciği seyrederken çocukluk günlerime gittim burnumun direği sızladı .<<Hey gidi günler hey zaman nede çabuk geçiyor.
J E N İ F E R
Dün gece uyuyup kaldığım kanepenin üzerinde her yanım tutulmuş gibi uyandım bütün gece üzerimde battaniye veya yorgan olmadan öylece kıvrılıp kalmışım sabaha karşı soba söndüğünden üşümüş ve kendimi iyi hissetmiyordum Günlerden cumartesiydi ve saat neredeyse öğle üzeri olmuştu.
Ayda bir kez hafta tatilim iki gündü ve bu tatil gününü böyle planlamamıştım erkenden uyanıp kasabanın kenarından geçen Slonya nehrinde balık tutacaktım ama uyuya kalmıştım işte üstelik her yerim de ağrıyordu. Bel kemiğimdeki acı dayanılmaz bir hal aldığında ,bir süre önce doktor Ripnes ten aldığım ilaçların bulunduğu ecza dolabına yöneldim ve ağrı kesici ilacı buldum aynı anda avucuma boca ettiğim ilaçlardan iki tanesini diğer elime alıp kalanı yeniden ilaç şişesine doldurdum hapları ağzıma attığımda zaten tatsız olan ağzımın içinde acı ve yakıcı bir his oluştu hemen sürahide dünden kalan bir bardak kadar suyu ağzıma boca ettim bu ağrıdan ancak bu şekilde kurtulurum diye düşündüm.Bir zaman sonra uzandığım kanepede gözlerimi açtığımda ter içinde kaldığımı fark ettim boynumdan sırtıma doğru sırılsıklam olduğumu anladı şakaklarım çatlıyormuş gibi atmaktaydı.Vücudumu belli belirsiz bir ateş dalgası yalamaktaydı.İçeride terimi sildikten sonra üzerime kuru bir şeyler giyindim on beş yirmi dakika ya geçmiş yada geçmemiştiki biraz rahatlamış ve ağrılarım azalmıştı.
Sandalyemi pencerenin tam karşısında bir noktaya yerleştirdim sehpayı da ayaklarımın altına gelecek şekilde yerleştirdikten sonra şöyle bir gerildim böylelikle rahatlamayı umuyordum bir saat kadar sonrada aldığım ağrı kesiciler işe yaramış ağrılarım neredeyse tamamen geçmişti neyse ki ucuz atlattım diye düşündüm usulca oturduğu yerden kalktım ve sobanın üzerinden aldığım çaydanlığı yan tarafındaki masanın üzerindeki tepsiye koydum.
Çayımı yudumlarken pencereden karşı dağların karla kaplı zirvelerini bıkmamacasına seyretmeye başladım.Kara kış can çekişir gibiydi ama nasıl olsa gidecek ve bahar kokuları dağlara vadilere sinecekti.Bu düşünce beni daha da rahatlattı ve yüzümü bir tebessüm dalgası yaladı geçti.Mutlu olabilmek için umut etmek ve buna inanmak insana iyi geliyordu bende öyle yaptım Evde iken bir türlü geçmek bilmeyen saatlere şaşırıyorum zaman durmuş gibi oluyor.Derken gözüme yaz aylarından bu yana bakımsız duran evimin bahçesinin viraneliğini takıldı günlerin paslı bir çarkın dişlileri gibi bir biri ardından hızla dönerken kendimi yalnızlıklarına nasıl mahkum ettiğimi düşündüm.Az önceki umudum bir anlık neşem hüzünlerle köşe kapmaca oynarmış gibi yer değiştirdi yeniden canım sıkıldı.
Ağaçların zavallı kupkuru dalları içimi acıttı.Boyası yer yer dökülmüş bahçe duvarının soğuk ve bakımsız yalnızlığı bana benziyordu içimi yeni ve daha güçlü bir sıkıntı dalgası yaladı geçti.Bütün hislerimin bu neredeyse unutulmuş kasabanın yapayalnız köşesinde anlamını yitirmeye başladığının farkına vardım.Ah Karen neredesin dedim ardından derin bir soluk aldım.Kararımı verdim Karen artık gelmeliydi yada ben ona gitmeliyim dedim kendi kendime.bu aralar kendi kendime yüksek sesle konuşmam yeni bir alışkanlığım olmuştu.
Aynı anda kapının zili birkaç kez arka arkaya çaldı kapıya yöneldim <<günaydın Bayım>> gelen adını sonradan öğrendiğim komşu evin evlenmemiş kızı Jenifer di bu kız evde olduğumu nereden biliyor diye düşünürken işe gidiş geliş saatlerinde onun pencereden bana baktığını hatırladım.
Jenifer in <<bu poğaçaları ve kekleri sizin için annem gönderdi>> diye kibar bir tonlamayla söyledikleri düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu.<<Aslında bunları ben yaptım ama annem bunu size söylemememi istedi olsun bence bilseniz daha iyi olur>> dedi.Hiç durmadan konuşuyordu .
Ben bir yandan Gözlerimi kızın son derece zarif ellerinden ayırmaksızın << teşekkür ederim neden zahmet ettiniz>> dedim poğaça ve keklerin bulunduğu tabağı kızın elinden alıp diğer yandan kapıyı kapatacaktım ama o arsız bir şekilde kırıtarak.
<<İçeri davet etmek yokmu bayım?>> diye sordu ve Cevabımı beklemeden pişkinlikle içeri daldı. Ardından aman <<Allahım >>diye bir çığlık attı.
Genç kadının sorgusuz sualsiz içeri dalmasına ardından da attığı çığlığa anlam veremedim şaşırıp kalmıştım böyle bir şey başıma ilk defa geliyordu ne yapacağımı bilemedim buda ne demek oluyor anlamında soru soran gözlerle kıza baktım.ama şaşkınlığım onu daha da cüretkar hale getirmekten başka bir işe yaramadı.Kontrolümü kaybetmiştim üstünlük onun elindeydi ne yapmak istediğini anlamak için bir süre daha tepki vermedim.
<<Bu eve acilen bir kadın eli değmeli bayım bu ne dağınıklık ayrıca itiraz da istemiyorum>> dedi ve sözünü bitirmeden etrafı temizlemek üzere hamle yaptı.
Salondaki masanın üzerinde ne var ne yoksa topladı ve masa örtüsünü alıp doğruca banyoya yöneldi Bu evin her köşesini sanki daha önceden biliyor gibiydi.Yaşadığım olaylar hep tetikte olmam gerektiğini öğrettiği halde bu kız dan çekinmemi gerektirecek negatif bir elektrik almamıştım.
Bu olağan dışı duruma çok şaşırmama rağmen kendiliğinden gelen bu temizlik yardımını reddetmedim çünkü haftada bir gün bir polis merkezinin temizliğini yapan bayan Oktavia on beş günde bir benim evi de temizliyor çamaşırlarımı yıkıyordu ama neredeyse bir aydan bu yana hasta olduğu için her iki işe de gelemez olmuştu.Jenifer in bu yardımına için için memnun bile olmuştum.kendi kendime çok şanslı bir adam olduğumu bile söylediğime yemin edebilirim ama neyin karşılığında yardımcı olacaktı orasını daha sonra öğreneceğimi biliyor düşündüğümün olmaması için kendimi kurtuluş manevralarına hazır tutmaya kuruyordum. O sırada bu aniden oluşan durumun yasak bir aşkın ilk hamleleri olabileceğini düşünememiştim Sessizce bir köşeye çekildim olanı biteni izlerken yalnızca hafta sonları içtiğim ucu mermer oyma pipoma tütün basmaya başladım.Çok keyiflenmiş ve pazartesi günü tertemiz kıyafetlerle işe gidecek olmanın rahatlığını yaşıyordum çünkü dün üzerime bir fincan dolusu kapiçino boca olmuştu.
Biraz sonra pipo dan yayılan çikolata aromasının iç gıcıklayıcı kokusu o sırada banyoyu temizlemekle meşgul olan kıza kadar ulaşmış.<<Mr Rusell tıpkı babam gibisiniz>>.
Bu sözle Jenifer in ne söylemek istediğini anlayamamıştım ağzımda pipomu tüttüre tüttüre banyoya doğru yürüdüm <<sizi duyamadım genç bayan>> dedim.
Kız banyoda önünde naylon bir leğenin içinde birkaç parça çamaşır olduğu halde yere çömelmiş eteğini kucağına toplamıştı iki büklüm bir halde masanın örtüsünü yıkamakla meşguldü.Öyle kusursuzdu ki kendimi bakmamaya şartlandırdığım halde gözlerimi genç kadının uluorta sergilediği süt gibi bembeyaz kusursuz bacaklarına iç geçirerek bakmaktan alamadım O ise bu durumu umursamadan konuşmasını sürdürdü.Adım Jenifer bayım dedim ki <<Babamda ölmeden öncesizin gibi pipo kullanırdı.>>
Boğazı düğümlendi önce sarsılır gibi oldu ardından hıçkırıklarla ağlamaya başladı. İsteri krizinde gibiydi. biraz abartılı ağlama seansını fark ettiğim halde ona doğru bir adım atma ihtiyacı duydum.bir an boş bulunup yaptığım hareketin birazdan yerine getirmem gereken bir yükümlülük olabileceğini benim de deliler gibi her zaman bu yükümlülüğü seve seve yerine getirme koşuluna kendimi bağlayabileceğimi bilmiyordum.O sanki bu çaresiz boyunduruğuna gireceğim arzu dolu saatlerin ilk adımı olan hareketimi bekliyormuş gibi kıvrak bir hareketle yerinden kalkarak boynuma kolların doladı başını omuzlarım ile göğsümün birleştiği noktaya yasladı.İşte şimdi kritik bir noktaya gelmiştik kalbim yerinden fırlayacak gibiydi toy delikanlılar gibi yüzümü bir ateş dalgası yaladı beni düşürdüğü bu durumdan adeta keyif almış gibi cüretkar bir şekilde tahriklerine devam ediyordu.
<<Babamda ben küçükken her ağlayışımda da beni teselli ederdi bayım sizin gibi kuvvetli kolları vardı ve bana şefkatle sarıldığında hemen uslu bir kız olup susuverirdim ve hiç ağlamazdım.>>Yirmi üç yirmi beş yaşlarındaki genç kadın bir anda çocukluğuna dönmüş gibi davranışlar sergilemeye başladı <<Lütfen bayım şu an size sığınmaya çok ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmanın yolu boyun eğmekten geçer >> dedi ve İki elimi kendi beline doğru çekerek ona sarılmamı sağladı hipnoz edilmiş gibi itaat ediyordum ardından kendi ellerini belime sımsıkı kenetledi.Başlangıçta bir şeyler olabileceğini hissetmiştim ama bu kadarını da beklemiyordum ban gelişinden bu yana daha yarım saat bile olmamıştı bir anda Jenifer in bu davranışına nasıl bir karşılık vermem gerektiğini bilemedim hayatıma Karenden başka biri daha önce hiç girmemişti genç kadına öyle sıkı sarıldım öyle çok sıktım ki kız bir an için nefessiz kaldı.istediğini elde etmişti ve durduramayacağım bir sürece girmiştik.
Ok yaydan çıkmıştı bir kere bir elim gayri ihtiyari Jenifer in saçlarını okşamaya başladı.İçim tuhaf bir biçimde gıdıklanır gibi oldu kalbimin sesi neredeyse dışarıdan duyuluyordu.Bu duyguyu aylardır yaşamadığımı fark ettim.Neden sonra
Birden kendime geldim sarıldığım Karen değildi nazik bir hareketle kız kendimden uzaklaştırmak istedim ancak bunu başaramadım.Tıpkı küçük bir çocuğun babasına sıkıca sarılışı gibi Jenifer beni bırakmamak için soluk soluğa savaşıyordu.tıpkı bir aslanın pençeleri arasında kurtulmaya çabalayan bir avdım onun için bunun daha sonra kendime geldiğimde anladım ama olan olmuştu.
Göz göze geldik uzun bir süredir hissetmediğim hatta ısrarla köreltmeye çalıştığım duygularım bir anda yenilenmiş ve çok kuvvetli ordular gibi karşıma dikilmişti karşı konulmaz hazların girdabına yakalanmıştım bir kez.savunma hatlarım felç olmuştu.
Aklımın reddetmeye çalıştığını vücudumun şahlanışı tüm gücü ile engelliyordu.<<Karen biricik sevgilim>> fısıltı halinde ağzımdan kaçan bu sözcükleri ihtiras dalgasına tutulmuş kız duyamadı.Birbirimize yabancı iki beden sıkı sıkıya kenetlenmiş dünya durmuştu sanki.Arzuyla Jenifer i dudaklarından bırakmamacasına öpmeye başladım.O da bana aynı şekilde karşılık vermekteydi.
Pantolonumun kemerini ustalıkla çözdü ardından fermuarımı indirirken titremeye başladım beni büyüsü altına almış bir büyücü gibiydi usulca banyo küvetine doğru yavaşça sürüklenirken onun üzerindekileri çıkartmasına yardım ediyordum.
Kız kıvrak bir hareketle kendi üzerindekileri bir hamlede çıkarttı attı yardımıma gerek kalmadan.İç çamaşırı giymemişti.Bir anda karşımda pürüzsüz bir cilt ,dolgun göğüsler ve muntazam bir kadın vücut u çırılçıplak arzı endam ediyordu.Bir adım geriye çekildim şaşırdı ben bir müddet bu kusursuzluğu baştan ayağa süzdüm bakmaya doyamıyordum.Banyo küveti ağzına kadar dolduğunda ikimiz şehvetin doruklarında doyumsuz arzuların çılgın oyunlarını sahneliyor gibiydik usulca aşk oyunlarının bilinen ritmiyle dans etmeye başladık.soluk alıp vermelerimiz birbirine karışıyordu arada bir beni çıldırtırcasına küçük çığlıklar atıyordu aniden her ikimizde kaskatı kesildik ve gevşedik usulca dudaklarıma doğru eğildi küçücük öpücükler kondurmaya başladı dudaklarını göğsüme doğru kaydırarak kıllı göğsümdeki meme uçlarımı hafifçe dişlemeye başladı sonrada ok gibi fırlayarak küvetten dışarı atladı.
Her şey sona erdiğinde kurulanmış ve salonu neredeyse fırın gibi ısıtmış olan sobanın karşısındaki kanepenin üzerine oturduk.İkimizde hala çırılçıplaktık birer sigara yetişti imdadımıza konuşmaktan çekinir gibiydik ve biri birimizin yüzüne bakmamak için direniyorduk Jenifer bu suskunluğu ilk bozan ilk taraf oldu
<< Tanrım müthiştin>>.derken hemen yanı başındaki taburenin üzerindeki bornozu üzerine giyindi ona doğru döndüm beğenilmek hoşuma gitmişti Jenifer in mutluluktan ağzı neredeyse kulaklarına varmış gibiydi.Başını çıplak dizlerime yasladı ve kanepeye uzandı dizlerimden başlayan bir zevk dalgası kasıklarıma kadar ulaşmıştı. hiçbir şey konuşamıyordum ama iki elimle Jenifer in sapsarı saçlarını hoyratça okşamaya devam ediyordum o ise öpülmedik bir yer bırakmamaya kararlı gibiydi.Bu şekilde ne kadar zaman geçirdik ikimizde bilemedik. Hem benim hem de Jenifer in içi alev alev yanmaya devam ediyordu.Kız adeta bir tahrik ustasıydı. yerimden kalktım kapı ve pencereleri sıkı sıkıya kilitledikten sonra Jenifer i kucakladım yatak odasından içeri usulca götürüp yatağın üzerine yumuşak bir hareketle bıraktım.
Koyu renkli perdeleri çektim odanın içi akşamın ilk saatlerinin loşluğunda idi Üzerindeki bornozu çıkarttım genç kadın yeniden çırılçıplaktı <<ömrümde böyle güzel bir vücut böyle yumuşak bir ten görmedim>> dediğimde Jenifer gülümsedi bu defa aşkın bütün ince renklerini bir ressamın tuvali üzerine çizdiği resim titizliğinde bu kusursuz bembeyaz vücuda nakış nakış işlemeye başladım ikimizde çıldırmış gibiydik.Jenifer in vücuduna kondurduğum alev alev yanan öpücüklerimden payını almamış tek bir nokta bile kalmamıştı onun biraz önce yaptıklarını birebir taklit eder gibiydim.Her dudak temasımda Jenifer ürperiyor titriyordu ve kendinden geçer gibi oluyordu.Saatler süren bu ateş dansı sonunda her ikimiz de yorgun ve mutlu bir şekilde yatağın içinde yan yana uzanıp uyuklamaya başladık.
Aşktan korkmuyorum aşkta hiçbir zaman kötülük yoktur aşkım.
Akşamın portakal rengi yaldızlarla bezeli büyüsü kasabayı baştan aşağı kuşatmıştı.Güneş gözleri kamaştıran neşeli bir parlaklıkla neredeyse batmak üzereydi.karanlık kasabanın üzerine çökmeye başladığı saatlerde iki beden biri birine sımsıkı sarılmış bir şekilde daldığımız uykudan uyandık.
Sonunda küçük tepeciklerin üzerinde düşe kalka sürdürdüğümüz yolculuğun finaline geldiğimizi fark ettik.yumuşacıkbir uysallıkla avuçlarımın içine iki yanağımı hapseder gibi aldıktan sonra yan yana yattığımız yatakta uyku mahmuru gözlerine dik dik bakarak unutma insanoğlunun en önemli ihtiyacı sevgidir dedim daha fazla severek seninle dünyayı yeniden kurabiliriz eğer sen istersen dedim yüzünde alaysı bir gülümseme peydah oldu Senden ayrılma zamanım geldi Rusell artık buradan sonrasını tek başına gidebilirsin ben istediğimi aldım dedikten sonra. Avuçlarında sıkmaya başladığı elimi bıraktı ve telaşla<< eyvah akşam olmuş bile annem çok merak etmiştir>> yataktan kalkarken sanki merdivenleri çıkıyormuş gibi adım adım gökyüzüne doğru bir meleğin yükseldiğini sandım. hızla üzerini giyindi ona merak ve sevgiyle bakıyordum kıvrak bir hareketle geldi dudağıma küçük bir öpücük kondurarak <<sonra görüşürüz aşkım>> dedi ve hızla evden ayrıldı.
o gidince içimi garip bir hüzün dalgası yaladı kendimi öksüz kalmış gibi hissettim bozguna uğramış duygularımla yapayalnızdım kendime verdiğim sözü tutamamanın utancında.Benliğim allak bullak olmuştu çok sarsıldım Birkaç saat içinde ona alışmıştım yıllardır birlikteymişiz gibi bir duyguya kapıldım adeta esarete gönüllü giden mahkumlar gibi bir durumum vardı irademin ne denli zayıf olduğunu keşfetmiştim bu ilk aldatma denemesinde. Mevsimsiz açılan çiçekler solmaya mahkumdur ya işte bu da öyle bir şey.Çöl güneşinin altında çekilen susuzluğa benziyordu onun gidişi.
günlerdir neredeyse hiç açmadığım televizyonun karşısına geçtim.Hafta sonu haberlerini ilgiyle izledim ardından TV SDR de Sbirnitad eyalet başkanı Daniel Morton ulusal içerikli bir konuşma yapıyordu.<<Tüm dünya bizden bunu beklemektedir.Daha fazla demokrasi daha fazla insan hakları globalleşen dünyanın her topluma ve her bireyine dek yaymaya çalıştığı bu olgunun gereklerini dünya ile bütünleşerek uygulamalıyız.Terör kılcını çekmiş ve insanlığı tehdit ederken bizler demokrasimizden asla taviz verme niyetinde değiliz.Bu insanlığın ortak baş belasından ancak Daha fazla refah ve daha fazla demokrasi ile baş edebiliriz.Sevgili vatandaşlarım bütün dünya bizden Adaletsizliğin ve kaosun hüküm sürdüğü komşumuzdaki bu yangını söndürebilmemiz adına fedakarlıkta bulunmamızı da beklemektedir.>>
Rusell her zamanki hamasi nutuklarla bezeli bu tür konuşmaların yalnızca insanları uyutmaya çalışmaktan başka hiç bire işe yaramadığını düşünürdü ve konuşarak hiçbir şeyin çözülemeyeceğini bilirdi hemen bir başka kanala yöneldi ama orada da aynı konuşma vardı televizyonu kapattı ve sırt üstü uzandı.
Aklına dün valilikten gelen ekonomik önlemler ile alakalı bir dizi uygulama içeren kısıtlamalar ile ilgili iç işleri bakanlığının tamim i geldi en çok sıkıntı yaratacağını düşündüğü şey ise polis merkezinin araçlarının bundan sonra günlük altı litre mazot istihkakıydı bu bütün işleri aksatacak diye düşündüm.Bir süreden bu yana ülke ekonomik sıkıntı içindeydi ve bu hayatın her alanında kendini gösteriyordu.Neyse yarın hafta sonu iznimin ikinci günü iyi bir şeyler yapmam lazım dedim.ardından üzerimi değiştirdim.Akşam yemeği için dışarı çıktım.Jenifer in evinin önünden geçerken içeriden Jenifer’in annesine ait olduğunu düşündüğü tiz bir sesle <<Sen ne yaptığını sanıyorsun kaltak bu kaçıncı oynaşman senden de rezilliklerinden de bıktım artık >> diye bağırdığını ardından da Jenifer in acı içinde korkunç bir çığlık attığını duydum bağrışma ve ağlama seslerine müdahale edemezdim buna hakkım olmadığını düşündüm işleri daha karmaşık bir hale getirmenin manası yoktu. ve yoluma devam ederken sebebi olduğum bu durumun içimi sızlattığını hissettim kendi kendime kızdım.
Ertesi sabah oldukça erken bir saatte kapımın zili ısrarla çalmaya başladı. Yatağımdan hızla kalktım pijamamın üstünü sırtıma geçirdim ve kapıya yöneldim.Jenifer yarı ağlamaklı yarı uykulu bir gözünün üzeri yer yer morarmış öylece bakmaktaydı.Ardından hiçbir şey söylemeden hızla içeri daldı ve doğruca yatak odasına yöneldi bende de uykulu gözlerle arkasından giderek onun yanına oturdum ve hiçbir şey söylemeden onun konuşmasını bekledim.
Dün akşamki bağrışmaların Jenifer in bu evi ziyareti ile ilgili annesinin tepkisi olduğunu öğrendiğimde şaşırmadım çünkü bunu zaten duymuştum.İçimdeki suçluluk duygusu yüzümün alev alev yanmasına neden oldu.
Bu eve taşındığım ilk günlerden bu yana Jenifer i işe gidiş ve dönüş saatlerinde evlerinin penceresinde görüyordum ve onun bana olan ilgisini hissediyordum gençtim ve bir model kadarda yakışıklıydım beğenildiğimi hissetmek erkeklik duygularımı kamçılıyordu yinede bu ilgiyi anlamamazlıktan geliyordum ancak dün olanlardan sonra iş rayından çıkmıştı kendimi frenleyememiş olmama için için kızdım.Yataktan başım önde kalkarak salona geçtim utanç içindeydim Kareni aldatmış olmamın ağır yükünü omuzlarımda hissediyordum.
Jenifer in <<dert etme aşkım evli olduğunu biliyorum başına bela olmak gibi bir niyetimde yok annemin dediği gibi bir kaltak olarak yaşamak benim tercihim bunun seninle hiç bir ilgisi de yok ayrıca, ben istedim mi olay biter sen keyfini çıkar canım>>derken tıpkı profesyonel kadınlar gibi rahat davranışlar sergiliyordu <<ben bu evde senden daha öncekilerle de benzer durumlar yaşadım ve kimseye de bir şey olmadı alan da satanda razı olduktan sonra>> şuh bir kahkaha attığında sabrım tükenme noktasına gelmişti <<ayrıca annemde eski kafalı bir bunağın teki benim fahişe olduğumu düşünüyor aşkım.>> dedi Ardından sustu kızgınlıkla söylediği kelimeler beni çılgına çevirmeye yetmişti bu evi avucunun içi gibi nasıl bildiğini anladım.Jenifer için bunun daha önceki kiracılar la da oynadığı sıradan bir oyundu benim de bu oyunun yeni bir oyuncağı olduğumu anladım aşağılanmıştım öfkeyle yerimden kalkarak Jenifer in suratına okkalı bir tokat attım.Erkeklik gururuma vurulmuş bu darbe karşısında elimden başka bir şey gelmemişti.bir anda kan beynime hücum etmişti.
Jenifer hiçbir şey olmamış gibi gözlerime tahrik edici bir şekilde bakmaktaydı ve dudaklarını yalamaktaydı.Ani bir hareketle fırladı ve bana sıkıca sarıldı dudaklarımdan vahşice öpmeye küçük ısırıklar atmaya başladı. benim aşka olan açlığımı biliyor ve bundan olabildiğince istifade etmeyi düşünüyordu.Bu cüretkar tavır karşısında geri durmak erkeklik gururumu iyice zayıflatacak başka sözlü saldırıları da beraberinde getirecekti bundan emindim ve yapmam gerekenin ona iyi bir ders vermek olduğunu düşündüm her insan bir değildi ve bende herkesten farklı birisiydim Jenifer i kucakladığım gibi banyodan içeri girdim.Genç kızı çırılçıplak soydum ve duşun altına soktum Jenifer başardığını hissettiği anda buz gibi soğuk. suyu açtım ve onun çırpınışlarına aldırmadan bir süre suyun altından çıkmasına izin vermedim <<umarım ateşin sönmüştür aşkım>> dedim. Jenifer yavru bir kedi gibi titriyordu salona geldiğinde sobaya yanaştı ısınmaktan başka bir düşüncesi kalmamıştı.daha sonra üzerini giyindi ve hiç bir şey söylemeden kapıyı hışımla çarparak gitti.
<<benim masmavi gözlüm bu değil Bu kadını buradan kovun bana dokunmasına izin vermeyin>>
Telefonum ısrarla çalmaya başladı.Arayan kasabanın ilk okulunu öğretmenlerinden Mr Tracks idi.<<Azizim yüzünü gören cennetlik oluyor yahu nerelerdesin sen>> yaklaşık on gün kadar önce kasabanın Pazar yerinde Mr Tracks ile ayak üstü bir şeyler konuştuktan bu yana onu görmemiştim kasabada en çok güven duyduğum kişilerden biri idi.Mr Tracks ve beni öğle yemeği için evlerine davet ediyordu <<hem yarım kalan satranç oyunumuza devam ederiz azizim>> diyordu ama ben hem yemeğimi daha yeni yemiştim hem de az önce Jenifer ile yaşadığı tatsız olaydan ötürü sıkıntılıydım teklife nazikçe teşekkür ederken çok yorgun olduğumu ve bu gün dinlenmek istediğimi söyledim.
Bartminsk’de kasabanın tepelerle çevrili olmasından ötürü akşam aniden kasabanın üzerine kara bir gölge gibi çökerdi.
Baş ucumdan kulaklarını rahatsız eden ritmik d ı t.. d ı t.. d ı t .. seslerine bir türlü anlam veremiyordum ve onu susturabilmek için yapabileceğim pek bir şeyde yoktu kılımı dahi kıpırdatacak gücümün olmadığını hissediyordum.<< Sık sık bana ne oldu ya neredeyim ben evet tabiki yatıyorum neyse Sabah olsada şu berbat rüyadan uyanabilsem>>diyordum ama sesini kimselere duyuramıyordum.uyuyor uyanıyor gözlerimi bir türlü açamıyor sürekli sislerin arasına dalıp çıkıyordum.
üzerime daha rahat bir şeyler giyinmek için yatak odasına doğru yöneldiğimde,bahçe kapısının önündeki yoldan tanıdık bir arabanın dizel motor sesini ve şase gıcırtılarını duydum.Araç evinin bahçe kapısının tam önünde durduğunda arka arkaya iki kez kısa bir kez uzun kornaya basmıştı bizim çocuklar geldi bu vakitte önemli bir şeyler olmalı diye düşündüm.
-Polis memuru John’ un <<Dedektif Rusell evde misiniz diye seslendiğini duyduğumda John evin kapısının önüne gelmiş ve zile basmak üzereydi. kapıyı açtım ve John ile burun buruna geldik.<<Bu saate seni buralarda görmek hayra alamet değil>> diye yarı şaka bir şeyler söyledim sonrada pişman oldum mutlaka önemli bir şey vardı ki bana ihtiyaç duyuluyordu John un <<bir gasp ve cinayet olayı var işin içinden çıkamadık senin yardımın gerekli dedektif.>>demesi ile birlikte <<içeri gir ben üzerimi değiştirip hemen geliyorum>> dedim.
İkinci dünya savaşından kalma bu ağır ve hantal araç hareket ederken John olay ile ilgili kısaca bilgi veriyordu kasaba çıkışında ticari bir taksi gasp edilmiş ve taksi nin şoförü olduğu sanılan bir cesedin olay mahallinde olduğu katiller hakkında ise bir ip ucu bulamadıklarını anlatmıştı.
<<Aracın bulunduğu yer hemen kasaba çıkışında dedektif! o bölge hem bizim hem de askerlerin sorumluluk alanında yani müşterek çalışma yürütmemiz gerekiyor.>>John bir anda sustu ve
dönüp bana dikkatlice baktı derin düşüncelere daldığımı fark etti sanıyorum.Kafamda planlar yaptığımı anladı sessiz kalmayı tercih etti.
Olay mahalline geldiğimizde yüzbaşı Tony bizi tebessümle karşıladı <<hoş geldin! Dedektif arada bir olay olmazsa hiç görüşemeyeceğiz ya>> dedi <<Çok haklısın Tony epeydir görüşemedik ama bilirsin bizim işleri.>>diye karşılık verdim.
Tony kasabaya komşu köy de istihkam edilmiş birliklerin Komutanı idi ve asayiş ile ilgili konularla da ilgilenmesine rağmen asıl görevi sınır güvenliği ni sağlamaktı.Bu bölgeye komşu ülke Pandurya da iç savaş hüküm sürdüğünden sık sık o ülkenin teröristleri Pandurya güvenlik güçlerince yapılan sıcak takipten kaçarak Sbirnitad topraklarını ihlal ediyorlar zaman zamanda Sibirnitad topraklarında silahlı eylemler yapıyorlardı.Tony evli ve iki çocuk babasıydı eşi ve çocukları ile birlikte karargahtaki lojmanlarda da kalıyorlardı.
kısa bir zaman diliminde Tony ile çok iyi iki dost olmuştuk küçük oğlu mark bana bayılırdı elimi hiç bırakmak istemezdi bende garip bir şekilde onu çok severdim.
Tony i ziyaret için birliğe geldiğimde mark için şekerlemeler çikolata lar oyuncaklar götürürdüm klasik asker polis rekabeti bizlerin arasında söz konusu bile değildi birlikten kuvvet doğacağına inanıyorduk.Hemen çalışmalara başladık.
Ticari bir taksi hemen yanında yerde yatan bir kişi olduğu halde terk edildiği için ve yerde yatan şahsın ölü olabileceği ihbarı üzerine, askeri olay yeri inceleme ekipleri belirtilen yere derhal intikal etmişler ve çevre güvenliğini sağlamak üzere konumlanmışlardı.Devasa boyutlara yakın bir BTR zırhlı aracı yolu tam ortadan kesmiş trafiğe izin vermiyordu.
Yerde yatan şahsın, vücudunun göğüs hizasındaki birkaç noktadan sızan kanın yer yer pıhtılaşma eğiliminde olduğunu şahsın bıçaklanarak darp edildiği izleniminin hakim olduğunu yerde pıhtılaşmış kan birikintilerinin görüldüğüne dair bilgi ile askeri tabip in onayı teşhisi ile
Şahsın ölmüş olduğunu yağan yağmur nedeniylede olay yerinde başka her hangi bir iz ve emare,bulunamadığını olayı aydınlatacak bir suç deliline rastlanmadığını kasabadaki polis merkezine bildirmişlerdi ve ortak sorumluluk alanı olan bölgede bizimle birlikte çalışmak istemişlerdi.
Tony ile birlikte arabada inceleme yapmaya başladık aracın taksi ruhsatını kısa bir aramadan sonra bulduk böylelikle kasaba merkezindeki twinge durağının kayıtlı aracı olduğu tespit ettik
Merkez nöbetçi savcısını her ikimizde ayrı ayrı arayarak konu ile ilgili bilgilendirdik. Savcının talimatı üzerine bir ekibi olay mahallinde bırakarak diğer ekibi taksi durağında bilgi toplama amacı ile yönlendirdik
Taksi durağında yapılan araştırmada araç sahibinin kimliği belirlendi ve soruşturmada,
Albert adındaki ölen şahsın altın kolyesi saati ve cep telefonunun olduğu öğrenildi şahsın cep telefon numarası kaydedildi.
Albert in aynı gece saat 21 sıralarında iki erkek yolcuyu bir köye götürmek üzere hareket ettiği öğrenildi yolcuların eşkalleri ile ilgili, herhangi bir bilgiye ulaşılamadı Tüm bilgiler telsizle Rusell e bildirildi.
olay yerinde ve taksi durağında yapılan araştırmada sanıklara hemen ulaşabilecek başka herhangi bir bilgiye ulaşılamadığından olay mevkiine yeniden dönüldü
Savcı ve beraberinde gelen adli tıp doktoru da ceset üzerinde gerekli incelemeyi yaptıktan sonra ceset state hasta hanesi morguna kaldırıldı.Bu arada karakoldan bir ekip Albert in evi ne doğru yola çıkmıştı bile.
Bu kadar yoğun bir o kadarda yorucu işten sonra karakola yeniden döndü başı çatlayacak gibi ağrıyordu saat gece yarısını çoktan geçmişti ve o hala uyuyamamıştı
Gece nöbet ekibi gündüzcülere görev devri için beklemekteydi.Rusell memur arkadaşlarının hatırını sorduktan sonra onlardan merkez amirinin odasında Rusell i beklediğini öğrendi ‘’günaydın Amirim’’ dedi..
<<Ha pu kasapada bu da mi oldi ? Rusell ?>>
<<Taksici Albert ‘mi öldi? pu kasapada neler oliy uyy! Rusell de baa.>>
Gece olanı biteni bir çırpıda anlattığında Müdür iki elini başının arasına almış düşünmeye başlamıştı.Sessizce yerinden kalktı ve karakolun üst katındaki kendi odasına doğru yürüdü gitti.
Rusell karakolun mutfağına gitti ve irice bir kupayı kahve makinesinden doldurdu yeniden odasına döndü.
Gecenin yorgunluğunu ve uykusuzluğunu ancak bu şekilde atabilirdim.Kahvemden birkaç yudum aldım ceketimin iç cebindeki sigara paketi ile çakmağımı masasının üzerine fırlatır gibi attım ve bilgisayarımı açtım bu arada gayri ihtiyari bir el hareketi ile bir sigaramı yaktım.çalışmaya başladım.
Bir zaman sonra eski merkez bekçisi şimdiki memur sebastian a seslendim..!security!
Koridordaki bankın üzerinde oturduğu yerde uyuklamakta olan sebastian önce irkildi sonra ok gibi yerinden fırladı sesin geldiği odaya girdi ve buyurun dedektif Rusell ! dedi
Şu evraklar merkeze asayiş büro ya gidecek kayda geçirilip savcı beye iletilecek ve otopsi raporunun bir nüshası dosyaya konulmak üzere buraya gelecek birde şu istek yazısı merkez bürodan takip edilecek Saly den yol ve yemek ücretini de alıver.Ha mesai bitmeden burada olmanı istiyorum .
Anlaşıldı der gibi bir işaret le sebastian odadan çıktı yüzünde rahatı kaçmış memnuniyetsiz bir ifade vardı.
Telefonun ısrarla çalan zili canımı sıkmaya yetti amirin odasına paralel hat ile bağlı kırmızı telefonu açan olmamıştı.Başım hala çatlayacakmış gibi ağrıyor bu ağrı gözlerime vuruyordu
Telefonu elime aldım ve dedektif Rusell buyurun, dedim..ardından Emredin amirim.. Emredersiniz.. ilgili yazışmayı asayiş büro ya az önce gönderdim amirim kelimeleri ağzımdan birbiri peşi sıra döküldü.Tamam amirim taramayı yapıp Internet ten de belgeleri az sonra göndereceğim.
Şahsın cep telefonu gasp edilmiş oradan sonuca gidilebilir amirim…..Sağ olun amirim ilgileneceğim…
ölen şahsın üzerinde gasp edilen cep telefonunun fabrika seri numarasının tespiti için il emniyet amirliğine citycel den yazışma yapılarak öğrenilmesi için yazımı yazarken Tony ilçe jandarma bölük komutanlığına durumu bildirmişti bile ve gelen emirle makine numarası ülke içindeki diğer gsm operatörlerine bildirildi ve ilk kullanıldığında kullanan kişinin yada numaranın bildirilmesi istendi.
Bir ay sonra seri numarası belirlenen telefon kullanılma başladı bu kişiler yapılan operasyonla göz altına alındı yapılan sorgularında bu telefonu şehir merkezindeki bir satıcıdan satın aldıkları öğrenildi .
Telefon satıcısı şahıs sorgulandı. Cinayet ve gasp olayı yavaş yavaş çözülmeye başlamıştı telefonun palerko şehri nüfusuna kayıtlı bir şahıstan satın alınmıştı ve bu şahsın kimlik fotokopisi satıcıda mevcuttu.
Hemen araştırmalara başlandı şahıs eski sabıkalılardandı zorla ırza geçme suçundan da arandığı ve adresinin bilinmediği ortaya çıktı olay yeri mahkemesince evraklar incelendiğinde tecavüz edilen kızın katapren ilçesinde oturduğu tespit edildi.
Yapılan gizli araştırmada ırzına geçilen kızla şahsın karı koca ilişkisi yaşadığı öğrenildi ve kızın evi bir süreliğine gizlice takip edilmeye başlandı takip sonucu şahıs yakalandı.
Kimlik bilgileri olay tarihindeki otel kayıtları incelendi yanındaki diğer kişinin kimlik bilgileri de böylelikle tespit edildi, o şahısta göz altına alındı yapılan sorgularında olayın parasız kaldıkları için işlediklerini itiraf ettiler olay günü o çevrede kendilerini gören olmadığını söylediler Olay nasıl oldu anlatın denildi.
Hazırlık tahkikatı başlamıştı:olay günü bir birahanede alkol aldıklarını ve ceplerinde hiç para kalmadığını bunun üzerine iki arkadaş birlikte bir taksiyi soyma kararı aldıklarını bu eylemi gerçekleştirmek için kendilerinin tanınmadığı shadey caddesi twinge taksi durağına gittikleri ni söylediler.
Sanıklardan Marcus un sevgilisinin bulunduğu köye gideceklerini söyleyerek taksiye bindiklerini o köye yaklaşırken arkada oturan Cony nin şoför ün boğazını sıktığını önde oturan Marcus un şoförü göğüs tarafından bıçakla arka arkaya vurmak sureti ile yaraladıklarını söylediler.
Şoförü aslında öldürmek istemediklerini para vermek istemediği için yaralamak amacı ile cezalandırmak istediklerini söylediler yoldan geçen otobüse binerek kasabaya geldiklerini bir gece otelde kaldıklarını ve sabah olunca da cep telefonunu sattıklarını ancak cep telefonunu sattıkları kişinin bunlardan Nüfus cüzdan suretini istemesi üzerine palerko nüfusuna kayıtlı Cony nin kimlik fotokopisini verdikten sonrada vedalaşarak izlerini kaybettirdiklerini anlattılar her iki sanıkla ilgili merkez savcısına bilgi verildi.
merkez savcısı ile birlikte sanıklara ol ay yerinde tatbikat yaptırıldı. Sanıklar olayın olduğu gibi tatbikat yerinde yaptıkları eylemin oluş şeklini bire bir gösterdiler. yapılan mahkeme sonucu sanıklar müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.
Olay bu şekilde çok kısa bir sürede çözüldüğü için çok rahatlamıştım görevini yapan insanların rahatlığı içimi kaplamıştı.O akşam evime huzur içinde döndüm ve Kareni aradım bir müddet sohbet ettik daha sonra ona yıllık izim de kendisini kasabaya getireceğimi söyledim bu müjdeli haberim Kareni çok mutlu etmişti.karen ile görüştükten sonra
Önce ılık bir banyo yaptım ardından salonda her zaman oturduğum kanepeye uzandım bembeyaz tavana bakmaktaydım yeniden düşüncelere daldım
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.