ANLAŞILAMAMAK...
Düşünsenize hiç kimsenin sizi anlamadığını. Koca bir boşlukta yalnız gibisinizdir. İyi şeyler yapma çabası içerisinde iken, söylemek istedikleriniz tüm manasını yitirir ve yanlış anlaşılırsınız. Karşınızdaki bir defa anlamak istediğini koymuşsa kafasına, siz istediğiniz kadar “hayır, öyle değil” diyerek doğrusunu anlatmaya çalışın. Tüm çırpınışlarınız sizi içinde bulunduğunuz bataktan kurtarmayacağı gibi, battıkça daha da çok batmanızı sağlayacak belki de. Çünkü, anlamıştır anlatmak istediğinizi anlayan kişi. Yanlışta olsa !
Gün gelir en sevdiğiniz bile anlayamaz olur sizi. En üzücüsü de bu olsa gerek. Zaten kim kendisini herhangi birisine anlatma çabası içerisine girer ki? Herhangi birinin herhangi bir konuda, sizi yanlış anlaması sizi ne kadar üzebilir? Sonucun değişmeyeceğini fark ettiğiniz anda “aman” der bırakırsınız direnişlerinizi. Çünkü, hayatınızda rolu olmayan kişilerin sizi anlayıp anlamaması, yaşamınızda çokta fazla bir şeyler değiştirmez.
Anlattığın değil, anlaşıldığın kadarsındır aslında. Arkadaşlıklar, ilişkiler, dostluklar kimin sizi daha çok anladığı ile doğru orantılıdır. Bizi en iyi anlayan kişilerle kurduğumuz ilişkiler daha sağlam temellere dayanırken, anlaşılmakta güçlük çektiğimiz kişilere karşı bu temel, daha zayıf ve her an yıkılma ihtimali ile karşı karşıyadır. Anlatmak istediklerinizdeki en iyi yorumu yapacak kişi ancak, ya sizi en iyi tanıyanlar ya da insani ilişkileri ve sezgisel bağları çok güçlü olan kişilerdir.
Anlatmak kadar zordur anlaşılmakta. Sözün farklı manaları vardır. Kullanıldığı yere ve zamana göre cümleler yanlış yorumlanabilir. Hele ki, çoğu zaman sözcükler hedefini şaşıyor ve yanlış anlaşılıyorsanız, endişe edersiniz anlatmakta. Yine yanlış anlaşılma korkusu, yine durum kurtarma çabası. Bir gün boyunca konuşun isterseniz sonuca varamazsınız. Böyle durumlarda susmak, tartışmanın büyümesini engellemek açısından belki de en hayırlısıdır. Bu durum insanı anlatmaktan vazgeçirir ve dışa dönük kapılarını kapatmasına sebep olur.
Anlaşılmak ister insan. Birileri ona zaman ayırsın, birileri onu dinlesin ve söylemek istediklerini dosdoğru anlasın ister. İç huzurun sağlanması açısından bir gerekliliktir bu. Bazen sözler yeterli olmaz anlatmak istediklerinize. Kalplerine bile inanmadıkları durumlarda insanlar, gözlerine inanmak isterler. Bir gün boyunca anlatamadıklarınızı, yapılacak gözlemsel bir sonuçla çok daha çabuk elde edebilirsiniz.
Şimdi soruyorum kendime; Bunca zaman defalarca söylediğim, sözlerimi defalarca ispat ettiğim bir durum karşısında, hala yanlış anlaşılıyor ve haksız yargılanıyorsam,
Acaba ben mi anlatamıyorum?...
09.09.2009 / ANKARA
YORUMLAR
Ya siz anlatamıyorsunuz,ya karşınızdaki anlayamıyor.
Kanaatince sizi anlamayanlar çoğunluktaysa anlatamama
ihtimaliniz ağır basar.Anlayanlar çoğunluktaysa tersi ağır basar diye düşünüyorum.En müşkül olanı hayat boyu birlikte
olmak zorunda olduğunuz eşinizin sizi anlamaması,veya sizin anlatamamanızdır.Tabi bu bana göre böyle.Kesin böyledir iddiasında değilim.