- 803 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MİMOZA KADIN
Demirden kepenkleri vardı küçücük dükkânının. Her sabah bin bir duayla besmeleyle açtığı her akşam sımsıkı kapadığı. Küçücük bir dükkândı. Ama mal canın yongasıydı. Korunmalıydı. Düğme, incik boncuk. İplik makara satarak başlamıştı esnaflığa. Belki de o zamanlar henüz demir kepenkleri takılmamıştı. Yaşanmışlıklar hem kendisine hem de küçücük dükkânına zorunlu kılmıştı demir kepenkleri takmaya.
Ama anlatacağım küçük dükkânın demir kepenkleri değil. Her sabah neşeli günaydınlarıyla komşularına selam verip bereketli bir gün için dua eden dükkânın sahibesi minik, dev yürekli hanım.
Mimoza hanım.
Bilir misiniz çiçeğine dokunulduğunda kapandığı için Mimoza Çiçeğinin diğer bir adı da ‘’ Küstüm Çiçeği ‘’dir. Bizim buralarda çok bulunmaz. Meşhur çiçekçilere sipariş verirsin ertesi gün gelme ihtimali olan çiçek kamyonundan çıkarsa çıkar. Az bulunur.
Bu çiçeği bilmem. Öyle pat diye gelmedi gözümün önüne. Ama hatırlıyorum Aynur teyzenin vardı sanki penceresinin önünde Nasıl küstüğünü merak ederdim hep. İlk küstürme girişimimde sahibini çok üzmüştüm. Tam güvenip çiçeklerini açmışken birden küstürüp içine kapatmıştım çiçeği. Çocukluk işte. O yıllardan kalmadır. Mimozaları severim. İçine kapanıktırlar biraz. Az biraz açsalar korkarlar birinin gelip onlara dokunmasından.
Küstüm çiçeği sevgisizlikten yakınır. Kim sevmek istese hor sevmiştir çünkü. Soldurmuştur onu ‘’Biri yok mu ‘’ der’’ Sadece gözleriyle bana sevgisini verecek, benden bir şey istemeden beni sevecek, birisi yok mu? Bu kadar kırılgan olmasa belki birisi onu sevecek. Birazcık izin verse ona dokunmalarına. Aklına gelen ilk şey ‘’ Birazcık izin versem yarın üstüme basacak’’ olur. Ne kadar haklıdır. Ve bir gün görür küstüm çiçeği hayat yalandır aslında. Ve tek bir damla olsun ağlamak ister O yaşla birlikte öleceğini bile bile
Ve ağlar…
En sevdiğim laftır ‘’İsmiyle müsemma’’ O da öyleydi işte. Mimoza gibi.
Namı diğer ‘’Küstüm Çiçeği ‘’gibi. Merak ettim açtım sözlüğü baktım. ‘’ En asil duyguların çiçeğiymiş ‘’ aynı zamanda. Koskoca Orhan baba’nın bile şiiri varmış bu çiçeğe yazdığı.
‘’Hasretinden durdu duracak
Çok dayanmaz artık yüreğim
Yine küs olduk yoksa yine mi darıldık
Benim küstüm çiçeğim’’
Neden Mimoza? diye sormuştum uzun sohbetlerimizin birinde. En sevdiği çiçekti. Onu anlatıyordu belki de. ‘’ Vardı eskiden dükkânda dedi. Çok kirlettiler dükkânı toz yaptılar. Tazesini bulmak lazım. Akşamüstü gezindim Üç beş dükkân gezdim Sipariş verelim abla dediler. Vazgeçtim. Çiçek almaya üşenen kocalar gibi bahanem de hazırdı ‘’ Onun kendisi çiçek zaten’’ …
Küsmeyi en çok çocuklar bilir. Bir de kadınlar. İnce ruhlu ince düşünen kadınlar. Onu hiç küskün görmedim ben. Belki biraz sitemkâr. Biraz nemli bakarken buldum ara sıra. Küsseydi de küsmenin en çok yakıştığı kadın olurdu bu dünyada.
O’na dair anlatacak çok şey var aslında yazılsa sayfalar almaz… Sadece bir isimden ibaret değil ama bana hissettirdiği bu. Bir de yaşam sevinci, enerjisi, çiçeğin anlamına zıt hali tavrı. Benzerken aslında bu kadar benzememesi zıtlıkların buluştuğu bir kaynak.
Akşam oluyor. Kepenklerini kapatmana az kaldı. Sıkı sıkı koruduğun dükkânın gibi kendini de koruyorsun mimoza kadın. Kötülükler gelmesin diye hem sana hem de yapraklarına…