- 1226 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
CUMHURİYET KURULURKEN.
Keben dibi ve Ahmet
-Acaba siz hiç çevrenizde yaşadığınız gezdiğiniz yerlerde Keben dibi diye bir yer duydunuz mu? evet,evet eminim ki mutlaka duymuşsunuzdur.
-Çünkü Keben dibi mahalli isimler pek çok yerde vardır ama benim anlatacağım yer olan Keben dibi neresi biliyor’ musunuz, bir zamanlar Türkiye cumhuriyeti kurulurken kanlı olayların kanlı silahlı çatışmaların yaşandığı bir yerdir.
-Burası şimdiki Karaman iline bağlı Taş eli platosu üzerinde Göksu vadisinin yamaçlarında Yemyeşil bir yer olan Ermenek ilçe merkezinde bir yerdir.
-Gerçek konumuza geçmeden esas olarak anlatmak istediğim konuyu anlatmadan önce bu yerden sizlere biraz bahsetmek istiyorum.
-Burası şimdiki Karaman’a bağlı olan Ermenek ilçesinin, eski Karaman yaya yolu çıkışında bulunan aynı zamanda eskiden güney sahillerimizden Silifke Anamur gibi yerlerimizden gelen yazın yaylalarına göç eden karakeçili köselerli ve buna benzer bahşişli gibi Yörüklerin develerle gittiği yaylalara açılan bir yayla kapısıdır.
-Keben dibi denen bu yer, dik ve oldukça taşlı bir yolla Yumru tepe denen bir tepenin verdiği geçitten yaylalara çıkılan bir geçit yeridir.
-Bu keben dibi dediğimiz yerin etrafında’ da doğal bir kale bulunmaktadır, işte bu doğal kale dediğim yer şimdi sizlere geçmişte olmuş bir hikayesini anlatacağım Ermenek ilçesini kuzeyden çepeçevre şehri sarardır.
-Bu doğal kale içinde ve etrafında eski taş devrinden kalma Helenistik çağlardan kalma bir sürü taş mezarlar,ve bir sürü mağaralar vardır ki,(inler )onlar bu şehri kuzey soğuk rüzgarlarına karşı koruyan bir yer gibidir.
Eski tarihi dönemlerde yani çok eski çağlarda, çok eski insanlar buranın içindeki veya üzerinde bulun şimdi bile çıkılması oldukça çok güç olan mağaralarda otururlar kendilerini dışarıdan gelecek olsan dış düşmanlarına karşı korurlarmış.
-Bu anlattığım tabii kaleden bahsederken burada bir de değinmeden geçemeyeceğim dünyanın en büyük en uzun yer altı akar suyu vardır ki, bu akar suda bu doğal kalenin altından dağlara doğru uzanan ve adına Marospoli denen yer altı mağarasın içindedir ve şehrin tam ortasından yer yüzüne çıkmaktadır.
-Belediye mağaranın içinden gelen yer altı nehrinin etrafını ışıklandırarak ve etrafına gezinti yolu yaparak turistik amaçlı olarak burada önlemler almıştır.
-Bu yer altı suyunun içine, elini koysan nerdeyse elin donacak şekilde soğuktur ve saniyede milyonlarca litre suyu akıtan sonrada şehrin ortasından dışarıya veren bir yer altı nehridir.
-İşte bu şehrin tam ortasından yer yüzüne çıkarak, engebeli yamaçtaki şehrin ortasından geçer ve dereler halinde şehrin güneyinde bulunan yeşil bağ bahçelerin arasından da geçerek vadideki Silifke’ye doğru akıp giden Gök su nehrine doğru çağlayarak yer,yer şelaler yaparak su sesleri bağların bahçelerin arasında yankılar yaparak akar nehre doğru giderdir.
-Bununla beraber, şehrin mahalle aralarındaki birçok yerlerdeki buz gibi suların aktığı pınarların da kaynağı yine bu yer altı suyunun derinlikleridir.
-Bu kısa bilgiden sonra gelelim konumuzun geçeceği, Keben dibine tekrar.
-Keben dibinin etrafında bulunan doğal kale üzerinde Helenistik çağdan kalma mağaralar vardır demiştim, ben küçükken yani orta okul çağlarındayken arkadaşlarla oralara tatil zamanlarında gider oralarda oynardık, daha çok da ilk bahar günlerinde yani göç eden Yörüklerin deve katarlarıyla bu Keben dibi dediğim yerden yaylaya çıkışlarında giderdik ve oralarda oynardık.
-Çünkü yörükler geçerken Yörüklerin deve katarları olurdu ve develerin henüz yünleri kırpılmamış olurdu.
-Bunların en önünde gidenini at ya da eşek olurdu ki onun da üzerinde giden sahibinin arkada develerden yün çalacak olan bizlerden haberi olmayacağını bilirdik.
-Onun için bahar gelip göçler başladı mı oralarda oynar arkadaki develerden sahibinden habersiz deve yünü falan yolardık.
-Bunları ne yapardık biliyor ‘musunuz?
-Bu develerden yolduğumuz yünleri ıslatır ondan toplar yapar ve o toplarla sokaklarda ya da okul bahçesinde yakar top oynardık.
-Ya da mahalledeki sokaklardaki yan yana dizilmiş dam evlerin topraktan çatılarında oynardık.
-İşte ben ve arkadaşlarım o deve yünlerini develerden toplamak için gittiğimiz bahar aylarında arkadaşlarla yukarıda bahsettiğim yere gittiğimizde yukarda bahsettiğim oralardaki Helenistik çağdan kalma mağaralara da girer çıkar oralarda da oynardık.
-O zamanlarda, o dediğim Helenistik çağdan kalma mağaraların içinde bol miktarda kemikler vardı, ve ben hep o kemikleri merak ederdim onların ne kemiği olduğunu gider ya anneme sorardım ya da bize sık, sık Yemen deki yedi yıllık askerlik anılarını anlatan yemen gazisi olan yaşlı İsmail dayıma sorardım.
-Onlar da buranın gerçek hikayesini bana anlatırlardı özellikle de annem anlatırdı bu hikaye neymiş bir görelim.
-Yemen gazisi olan İsmail dayım çok zaman beni ve benim gibi olan çocukları başına toplar sık, sık Yemen hatıralarını anlatmayı oralarda çektikleri çileli askerlik hatıralarını anlatırdı bizlere.
-Yine bir günde o bize Yemen anılarını anlatırken ben de bir ara ona Keben dibindeki mağaralarda inlerde gördüğüm o kemiklerin ne olduğunu sordum.
-Bana bak oğlum dedi ;
-O gördüklerin hayvan kemiği falan değil, onların hepsi de bildiğimiz insan kemikleridir. Çünkü bir zamanlar oralarda kanlı bir çatışmalar oldu, ve hatta o kanlı çatışmalarda senin göbek adın olan deden Ahmet de vardı.O da orada öldü.
-Dedi.
-O deden de vardı o da, orada ölmüştür deyince ben daha da heyecanlanmıştım.
-Çocuk halimle ondan rica edip bunu bana anlatmasını istedim ama o bana anlatmaktan çekindi.
-Nedendir bilmem ve bize her zamanki gibi yine kendi askerlik anılarını Yemen yollarında açlıktan susuzluktan kırılanları kalleş Arap saldırılarından ölenleri anlattı durdu.
-Ama benim aklım hep Keben dibindeydi, çünkü orada ölenlerin içinde dediği gibi yüzünü hiç görmediğim benim dedemin de var olduğunu ilk olarak ondan öğrenmiştim çünkü ve nasıl öldüğünü de merak etmiştim. Çünkü benim adım Ahmet Yüksel di ve ben o olayı merak ediyordum.
-Bana dedi ki sen dedenle olan hikayeyi öğrenmek istiyorsan bunu annene soracaksın çünkü o her şeyi gözüyle gördü ve o günleri yaşadı dedi.
-Ben doğruca oradan kalkıp, annemin yanına gittim ve olanları anlattım.
-Annem o gün boştu, yanında kimseler yoktu, eline örgüsünü almış odasındaki pencerenin önünde örgü dantel örgü örüyordu.
-Dayımdan duyduklarımı ona anlattım ve kendi hatıralarını anlatırken benim dedem hakkında ne dediğini orada ona söyledim.
-Çünkü ben dedemi hiç tanımamıştım ve her şeyi olanı biteni bir an önce öğrenmek istiyordum.
-Annem oğlum otur yanıma şöyle dedi ve ben çöktüm.
-Belli ki artık o da bana anlatmak istiyordu dedemi artık. Elinde yaptığı göz nuruyla ördüğü dantel işini oradaki kutusunun içine koydu. Çünkü birden gözleri buğulanmıştı ve birazdan göz yaşları akacaktı.
-Oğlum dedi aslında senin yaşın daha küçük pek olanı biteni tam olarak anlamazsın ama, ben yine de sana anlatayım dedi
-Sonra da başladı anlatmaya.
-Bir zamanlar delibaş Mehmet denen bir adam vardı, bu adam memleketin başına bela olmuştu güya vatansever geçinirdi, öyle derlerdi, ama aslında hiç de öyle değildi, o düşmanlarımızla işbirliği yapan biriydi.
-Dedi ve devam etti.
-Bu dediğim asi koyu bir Atatürk ve cumhuriyet düşmanı olan adına Delibaş Mehmet denen adam o yıllarda, memleketimizde Atatürk tarafından Ankara’da kurulmaya çalışılan Cumhuriyetin karşısında olan ve düşmanları memleketimizden kovmak için memleketin her tarafında kurulmaya çalışılan Kuvva-ı milliye denen cemiyetlerin karşısında olan Atatürk düşmanlığı yapan biriydi Deli baş Mehmet denen adam.
-Halkı o zamanlarda Atatürk ve onun arkadaşlarına karşı kışkırtıyor ve kandırıyordu, ve o sırada cumhuriyeti kurmaya çalışan Atatürk ve arkadaşlarını din düşmanıymış gibi tanıtıp, kendisine cahil kişilerden yandaş kişiler toplayarak şehirler karakollar basıyordu. Ve sonra halkın içindeki zenginlerin parasına altınına el koyuyordu.
-Dedi ve Annam bildiklerini anlatmaya devam etti.
-Deli baş Mehmet’ in o yıllarda aslı Ermenek’in Fariske köyünden olan Aslan Mehmet isminde bir adamı vardı ona bir gün demiş ki git köyde kentte nerede adamın varsa o adamlarını topla ve Ermenek şehrini bas oradaki karakolu işgal et oradaki askerler sana karşı direnirse öldür ama yok direnmezse de onların sizlere katılması sağla, sonra da hapishanedeki mahkumları serbest bırak onlardan sana katılan kim varsa onları da yanına al halktan topladığın para ve altınlar ne varsa onların da hepsini yanına alarak oradan Silifke’ye gel demiş bir gün.
-Bu emri deli baş Mehmet’ ten alan Aslan Mehmet de artık aldığı emir üzerine suçu olmayan bu şehri basmak için hazırlıklara başlamış.
-Kendine sadık adamlarıyla birlikte bir ve birkaç köyde karargah kurar ve orada Aslan Mehmet adamlarını daha da çoğaltmaya çevre köy ve ilçelerden yeni kandırılmış adamlar da getirterek bu şehri basma planları yapmaya başlamış.
-Ne olduysa olur, şehrin kendine mutlaka direneceğine haber alınca durumu Karaman’da bulunan, başları olan Deli baş Mehmet’e bildirmiş.
-İşte bu adam ve bir gün sabaha karşı Aslan Mehmet adamlarıyla birlikte şehri kuzeyden basmak için şehrin kuzey girişi olan Keben dibinin bulunduğu yerin başına gelmişler.
-Bu arada Aslan Mehmet ya da ondan emir alan başka adamlar da Karaman tarafından yardımına gelerek orada Keben dibi ‘nin tam başında şehrimizi hep beraber basmak işgal etmek için buluşurlar toplanırlar.
-Şehirdeki halk da olacakları önceden olacakları bildiği için onlara karşı direnmeye karar vermişti ve hazırlardı,
-Halk Atatürk’ ün o günlerde görevlendirdiği emekli eski bir askerin önderliğinde silahlanmış elinde silah olarak kullanabileceği neler varsa bu Keben dibindeki kayaların arasında siperde artık onları beklemekteydi.
-Halkın başlarında da yine o yıllarda kuvva-ı milliye teşkilatında görevli Atatürk’ün görevlendirdiği ve bu Ermenek şehrin de,de kuvva-ı milliye teşkilatını yenice kuran Ermenek’ li deneyimli bir komutan vardı.
-Bunları anlatan yaşlı öksüz kalmış annem biraz soluklandıktan sonra, ve oluk gibi göz yaşlarını sildikten devam etti ve sonra o günleri şöyle anlattı.
-Ben o zamanları, daha taze gelindim, daha sizler falan ortada yoktunuz babam yani senin deden olan Ahmet’ de Mısır’ da Gazze de savaşmış eski tecrübeli bir asker olduğu için o da Atatürk’ü seven biri olarak ve şehri koruyacak olan direnişcilerin içindeydi.
-O gün gece, biz de o olayın geçtiği Keben dibi mahallesinde bulunan bir yakın akrabamızın evine giderek hem direnişçilere karşı savaşacak babamıza destek olmak hem de olan bitenini gözleyebilmek için gitmiştik.
-Sabah olmuştu ve nihayet Ulu camiden okunan ezan sesleri Keben dibinin etrafını sarmış olan kayalıklarında yankılanmaya başlamıştı.
-Ezan bitti ve arkasından birden kayalıklarda yankı yapan silah seslerini , işitmeye başladık Keben dibi yeri ve çevresi olarak her taraf taşlı olduğu için,kurşun sesleri en az üç beş sefer oralardaki taşlarda yankılanıyor kurşun sesleri gidip, gidip geliyordu.
Artık orada Aslan Mehmet ve direnişçiler arasında karşılıklı büyük .çatışma çıkmıştı. Artık o gece sabaha karşı saki şehirde bir savaş vardı.
-Bizler de o kenar mahalleden çatışmada yaralananlara yardım ediyorduk ki bir ara babamın vurulduğunu ve bir taşın arkasında yaralı yattığını duyduk.
-Yardımına koştuğumuzda o senin deden yani benim babam Ahmet de vurulmuş kanlar içinde cansız kayaların arkasında yatıyordu.
-Sonra ne olduysa çatışma sesleri durdu,birden silah sesleri kesildi,.Pek çok kişi bu çatışmada babamla beraber ölmüştü ama sonunda o asiler şehre girememişti.
-Onlardan da kimisi dağlara doğru kaçarken kimisi de yaralı olarak oradaki Helenistik mağaraların içine sığınıp orada kimseden yardım göremeden mağaranın içinde kendi kendilerine ölüp kalmışlardı.
-İşte senin o mağaralarda gördüğün kemik yığınları da hiç şüphesiz ki onların olabilir. Çünkü oralar lanetlidir ve kimseler o günden sonra, oraya ne gider oldu, ne de oradaki kemiklere sahip çıkanlar oldu.
-Dedi.
-Daha sonra bunları anlatan annem dedemin mezarının olduğu yeri söyledi, onun mezarı diğer rahmetli olmuş ailelerimizin yattığı aile mezarlığının tam aksine bu Keben dibi dediğimiz çoğu Cumhuriyet şehitlerinin yattığı o yerdeki mezarlıktaydı.
-Ve sonradan bana dediler ki, o babanın öldüğü çatışmada Aslan Mehmet’i bir Mısır Gazze savaşları gazisi olan deden Ahmet vurmuş ve vurulan Aslan Mehmet de yaralı olarak oradaki taşların arasına kendini gizleyerek, oradan dedene ateş edip onu vurmuş.
-Daha sonra bu yaralı Aslan Mehmet’i bu Keben dibindeki taşların çakılları arasında yaralı olarak kendini gizlemiş olarak askerler ve halk bulmuşlar, ve oradan alıp götürüp hapsetmişler. Sonra da onu bu suçundan dolayı şehir meydanında asmışlardı.
-Diyerek anlattı annem bana, anlattıklarını şimdi tam olarak hatırlamasam da hala o göz yaşları içinde babasının ölümünü evimizdeki pencerenin önünde, nasıl anlattığı hala hayalimde dururdur.
-İşte o baskın sırasındaki çatışmada ölen dedemin yani annemin babasının mezar yerini şimdi rahmetli olan babam sağlığında bir defasında göstermişti de onu hala hatırlarım.
-Yerinde şimdiki gibi mezarlıklarda yapılmış bir mezarı bile yok sadece başlarına yerleştirilmiş taşlar bulunan basit bir mezarlık ve etrafını sarmış çalılar.
-İşte yukarıda yerini ve nasıl bir yer olduğunu anlattığım Karaman işline bağlı Ermenek ilçesindeki Keben dibi’in en büyük hikayesi de budur.
O YILLARDA CUMHURİYET ADINA ASİLERLE SAVAŞAN VE KENDİSİ BİR MISIR VE GAZZE SAVAŞLARI GAZİSİ OLAN AHMET DEDEM NUR İÇİNDE YATSIN.
Kolay kurulmamış cumhuriyet.
Karşı durmuş, nice cahil,
Vatanın her köşesinde,
Buna rağmen oluşmuş,
Mecliste heyet.
Bin dert nice isyanlar varken,
Zor bela kurulmuş,
Nihayet, bu cumhuriyet.
Ahmet Yüksel Şanlı er
04 Ekim 2010-10-04