- 1393 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
203 - BEN BİR SENİ SEVDİM ÖLÜRCESİNE
Onur BİLGE
Göle dikey vuran güneş, yüzeyini kaplayan nilüferleri pırıl pırıl parlatıyor, suyu ışıldatıyordu. Kenarındaki ve içindeki sazlar, hafif esen rüzgârla nazlı nazlı sallanıyor, babamın küçükken bana getirdiği şekerkamışlarını andırıyordu. Kargı, şeker kamışı ve saz... Bu üçü birbirine benzese de çok ama çok farklıdır. Aşk sanılan duygular da öyle. Kimisi saz gibidir, içi dolu olmuş, neye yarar? Bir işe yaramaz. Tatsız, yavan... Kimi kargı gibi hoş ama boş, bomboş... Bazen, kargı kesiği acılarla nahoş mu nahoş... Şeker kamışı gibidir, aşk. Saz gibi lifli, kargı gibi çekici, vazgeçilmez aşklar gibi tatlı mı tatlı! Tadının kuvveti ve mukavemeti Allah’tandır. Aslı, İlahi aşktan gelen güçtür. Tadını alanın vazgeçmesi oldukça güçtür!
İçimdeki, doğrudan Allah Aşkı değil, dolaylı... Allah’ı sevip sevmediği sorulan müminler, O’nu şüphesiz ki çok sevmekte olduklarını söylerler. Acaba ne kadar gerçektir? Allah’ı sevmek, hele O’na âşık olmak o kadar kolay mıdır? Onların bu cevapları, yüreklerinin kökünden mi gelir? Yoksa dillerinin ucunda mıdır? Doğrusunu, onlar da bilmez. Sadece Allah bilir!
Bense, aksine; Allah’ın varlığını küçüklüğümden beri kuvvetle hissetmekteyken, O’nu yeteri kadar sevemediğimi sanıyordum. Çünkü O’nu göremiyordum. Görülenin sevilmesi kolaydır. Hele Sevilecek Olan, Güzeller Güzeli’yse!.. Bütün Güzellikleri Yaratan En Güzel’se!..
Cisimlendirilerek düşlenmesi mümkün olmayan, madde olmayan, zamandan ve mekândan münezzeh olan Allah-ü Teâlâ’yı gerektiği gibi ve yeteri kadar sevebildiğini kim iddia edebilir? O, ne şekilde ve ne kadar sevilse, yetersizdir; çok ama çok azdır!.. O nedenle Allah’ı yeteri kadar sevdiğimi sanmıyordum.
İlhan’ınsa, O’na âşık olduğunu sanıyordum. En azından emirlerine harfiyen uymaya çalışıyordu. Ben onun kadar seviyor olamazdım. Öyle olsaydı, benim öyle olmam ve onun bana imreniyor olması gerekirdi. Ben, baştan sona hataydım, kusurdum; oysa aksine, örnek bir insandı.
Başımdan geçen iki olayla, Allah’a âşık olduğumu anladım. Meğer O’nu ne kadar çok seviyormuşum da farkında değilmişim!.. Yine de hak ettiği kadar değildi, olamazdı, imkânsızdı!.. Çünkü Allah, ne kadar sevilse, azdı!
Olaylardan birisi; o gece, makrome yaparken bütün sesleri durduran, yok eden, sadece kendisini ve bana kendimi dinlettiren Muradiye Camisi’nde ezan okuyan müezzinin sesinin etkisiydi. İçimdeki aşkı fark ettirmişti. Beni ne kadar derinden etkilemişti!.. Diğeri; aşkla yanan kara gözlerin birkaç saniyede anlatıverdiği, tamamını okumaya ömür yetmeyecek kadar çok, aşka dair yazılmış, kütüphaneler dolusu eserdi.
Allah âşıkları birbirlerini de aşkla severler. Biri, diğerine; içindeki Allah aşkı oranında ilgi duyar. Bakışlarımız ilk birleştiğinde; ruhum, bir Allah âşığının ruhuyla kaynaştı. Ben onu, o olduğu için değil, Allah âşığı olduğu için aşkla ve çok sevdim! Sevgim, ilgim, aşkım ve tutkum, tamamıyla Allah aşkındandır.
Kullar birbirine âşık olamaz! Yalnızca aşksı duygularla bağlanırlar, birbirlerine. Allah aşkıdır, o duyguların aslı. Doğuştan gerçek aşkın tohumuyla geliriz. Ya yeşertir ya yeşertemeyiz, kalplerimizde. Bazılarında tohumlar çatlamaz bile. Bazılarında hızla büyür, dal budak salarlar.
Biz, yüreklerinin bereketli toprağında İlahi aşk ağaçları büyütmeyi başarabilen gençlerdik. Daha ilk bakışmamızda ruhlarımızın kaynaşıvermesi ondandı. O fidanların mânâda birbirine sarılarak büyümesi, bizde de aynı isteği uyandırması doğaldı. Giderek kaynaşmaları, tek olarak algılanmaları, Allah aşkı olarak anılmaları...
Biz, Akdeniz toprağına mesafeli düşen, deniz kumunun tuzuna, yakıcı yazına, kavurucu güneşine; Burdur’un kel dağlarının karına kışına, dorukların dondurucu ayazına; kısaca, her şeye rağmen yeşeren, gencecik fidanlardık. Ben deniz kenarında, sense Toroslar’ın ardındaki bir dağın doruğunda... Aramızda sıra sıra dağlar, sıradağlar vardı.
Tanımazdım, bilmezdim... Allah’ı çok sevdiğini hissettiğimden, yanılıyor olmuş olsam bile bu güzel zanla sevdim. Allah aşkıydı, o!
Aynı şeye eşit şeyler gibiydik. Her ikimiz de Aynı Zat’a âşık olduğumuzdan, birbirimizi bambaşka bir aşkla sevdik. Mümin kardeş sevgisidir veya aşkıdır ama içi açılarak bakıldığında, Allah aşkıdır.
Bu düşünceler içindeyken, gölün kenarında bir kayaya koydum, minderimi. Oturup, aklımdan geçiverenleri kaleme aldım. Eve kadar kalmazdı, kalamazdı. İnsanlar için hem bir nimet hem de zararlı olan unutmak, aklımdakileri yok ediverirdi! İlham gelmişken, hemen yazmalıydım, İlhan hiç okuyamayacak olsa bile:
Gözlerim gözlerine değdiği zaman, ben bende yittim! Ruhumu dünyanın büyüsü sardı. Titremeye durdu, rüzgârda yapraklar gibi bedenimdeki her hücrem. Beynim gidip geldi, o anda; bilincim kayıp. Ne varsa silindi, aklımda; bildiğim ne varsa!.. Dizlerimin bağı çözülüverdi!.. Hemen oraya yığılıverecek gibi oldum, sırtıma kayalar binercesine
Sonra, ağırlığı alındı, beden yükünün. Ayaklarım yerden kesiliverdi! Kendimi unutup, yalnız sen oldum. Aklım sen, fikrim sen, benliğim, ruhum sen... Sende yok oldum! Masallarda yaşanan olağanüstü duygularla hiç bilmediğim bir diyara gittim. Harikalar ülkesinde kayboldum. Bir yüreğim kaldı bende. Seninle dopdolu yüreğim. Bütün sevgimle, olanca aşkıyla atıyordu. Bitiş çizgisine yaklaşmış bir maratoncunun kalbi gibiydi! Yerinden çıkacak gibi!.. O anda ölüvereceğimi zannettim, heyecandan! Seni o an sevdim sönercesine!..
Bakışlarının büyüsü, aşkın sihirli gücüydü; içimi acıtan, kalbimden çıkarak tüm vücuduma hızla yayılan, başımı döndüren, sersemleten duyguyu hiç bu kadar şiddetli hissetmemiştim! Tuhaf bir histi, öte taraftan; beni güldüren, garip bir alayla ne kadar komik olduğumu düşündüren... Küçüklüğümden beri merak etmekte olduğum, ilk gençlik çağımda tanıştığımı, bildiğimi sandığım; o en güzel, en saf duyguyu hakkıyla bildim ve onca zaman sığ bir duyguyu aşk zannederek ne kadar da aldanmış olduğumu anladım!
Meğer yıldırımca iniyormuş! Elektrik çarpmasından farksız!.. Doğrudan kalbi avuçluyormuş ve sıkıyormuş, olanca gücüyle!.. Nefessiz bırakıyor, bayılma raddesine getiriyormuş!.. İşte, yağmur yüklü bulutlarla kaplı, kapkara gökyüzü bakışlardan aniden inen aşk adı verilen elektrik akımına maruz kaldığım anda hayat durma noktasına geldi, bende; yüreğime inme inercesine!..
Herkes bir şeye benzetmişti, aşkı. Âdem’le Havva olayında, elmaya... Mısıra, elmalı şekere, lolipopa... Bense cevize benzettim, köyün çıkışında ceviz toplayanları görünce. Dışı acı mı acı, ne yapsan yenmez yutulmaz!.. Zeytine benzese, çekici bir yeşil görünse de dışı, bulaştı mı çıkmaz, suyunun boyası! İçsel rengi kara, kapkaradır, derinlemesine nüfuz eder tene; ne kadar yıkansa bir türlü çıkmaz. İtiraf edilen ve karşılıklı, doyasıya, kıyasıya yaşanan aşkın tadı balsa, gizli aşk, cevizin yeşil kılıfıdır.
Çetin cevizdir, kara sevda! Yeşil görünümlü kara boyayla boyanmıştır. Esirdir kara sevdaya çetin kabuk, çetindir kara sevda, tadıysa buruk... Ben içini sevdim, buruk tadını, Kevser Şarabını içercesine!..
O ilk göz göze gelişimizde, kendime dahi itiraf edemediğim duygular içinde kaldım. Hislerimi tahlil edip aşk olduğunu anladığımda, nasıl hareket edeceğimi şaşırdım. Aşkımı saklamaya kalktım, içime sığmadı!
Yalın ayak yürümek, kırlara açılmak, dağlara tırmanmak isteği geldi, içimden! Haykırmak, dağlara taşlara!.. Kim ne diyecek, aldırış etmeden... Ya sana yavaşça söylesem... Yasak, ayıp sayıp... Bir de gurur denen engel var ki aşmak imkânsız!..
Saklasam içim bir türlü almaz; söylesem, konuşmak dahi mümkün değil, olmaz! Kanlı katilimi koynuma alıp yaşamaktan başka çarem yok! Boynuma, vazgeçilmezlik isimli engereği dolayarak yaşamaya başladım, kendimden geçercesine! Seni öyle sevdim ölürcesine!..
Aşkımı gizleyip çetin kabuğa, kabuğu bulayıp suskunluklara, ruhen uzaklaşarak kaçıp sonsuzluklara,
yok ettim izimi, asla eğilmedim! Gururu, aşkımdan üstün belledim. Her duyguyu ve isteği engelledim. Bir aşkınla başa çıkamadım! Ben bir seni sevdim ölürcesine!..
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 203
YORUMLAR
yüreklerinin kökünden mi gelir? Yoksa dillerinin ucunda mıdır? Doğrusunu, onlar da bilmez. Sadece Allah bilir!
bence Allah sevgisi yüregin kökünden gelen bir sevgi.ve evet ancak Allah bilir her müslümanin allah sevgisini
bir insana olan ask da cok güzel kutsal bir sey benim gözümde.gercekse ruhen se kalbense tabiiki.
güzeldi.
yüregine saglik.sevgilerimle.
Evet 'Edebiyat sitesine tesadüfen geldim,geldiğimde ilk hoş geldin diyen sevgili' Onur ..
Ben ' sizin yazılarınıza hayran kalıp bu sitede kaldım .Allah aşkını
hemen hemen her yazısında zikreden altın gönül...
Her yazını keyifle okuduğumu bil;Bu sayfanıza gelince''' bin tane kompozisyon çıkar , neler yok ki..
_______________________Allah âşığı olduğu için aşkla ve çok sevdim!
________________________Aslı, İlahi aşktan gelen güçtür ..!
Sevgili Onur yüreğimin sesleriyle kutluyorum,ve sayfana beyaz güllerin kayısıya çalan rengi' mis kokulu olanı varya 'onları sayfandaki her harfin üzerlerine döküyorum ,kabul buyur...
Saygımla daima...
Oya gedik tarafından 10/28/2009 11:17:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu düşünceler içindeyken, gölün kenarında bir kayaya koydum, minderimi. Oturup, aklımdan geçiverenleri kaleme aldım. Eve kadar kalmazdı, kalamazdı. İnsanlar için hem bir nimet hem de zararlı olan unutmak, aklımdakileri yok ediverirdi! İlham gelmişken, hemen yazmalıydım, İlhan hiç okuyamayacak olsa bile:
Onur Bilge farkı ve yorumu...
Kutluyorum...
Sevgimle...
Boynuma vazgeçilmezlik isimli engereğii dolayarak yaşamaya başladım kendimden geçercesine...Seni öyle sevdim ölürcesine...
Aşkımı gizleyip çetin kabuğa,kabuğu bulayıp suskunluklara,ruhen uzaklaşarak kaçıp sonsuzluklara,yok ettim izimi asla eğilmedim,gururu aşkımdan üstün belledim.
Çoookk güzel...AŞK en güzel şekliyle anlatılmış.Yüreğiniz buna dayanır inşaallah...kutlarım.
Aşkımı gizleyip çetin kabuğa, kabuğu bulayıp suskunluklara, ruhen uzaklaşarak kaçıp sonsuzluklara,
yok ettim izimi, asla eğilmedim! Gururu, aşkımdan üstün belledim. Her duyguyu ve isteği engelledim. Bir aşkınla başa çıkamadım! Ben bir seni sevdim ölürcesine!..
Seni böyle perişan eden İlhan'ı merak etmeye başladım doğrusu...
Aşk adına güzel şeyler okudum yine...
Saygılar üstadım...