- 1508 Okunma
- 30 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (17)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gün evi nasıl temizlediğini bilemedi. Beş dakika bile dinlenmemişti ama yorgun hissetmiyordu kendini. Önünde açılacak yeni pencerenin onun ve çocukların hayatında nasıl değişikliler yapacağını düşünmüştü çalışırken. Ve bir gün önce başına gelen olayı da tamamen silip atmıştı sanki kafasından. Yalnızca tek bir düşünce kalmıştı. O evde o kadar gürültüye rağmen neden evin hanımın uyanmayıp ona yardım etmediğiydi
Ve Ayşe birkaç ay sonra o kadının neden müdahale etmediğini, edemediğini öğrenecekti.
Ayşe Çok mutlu görünüyordu. Mutluluğu yüzüne yansıyor, gözlerinin içi parlıyordu. Her gün işe mutluluk içinde gidip, sanki hiç iş yapmamış gibi yine mutlu bir şekilde evine geliyor, evdeki işlerini yapıp, yatağına uzandığında eline kızının kitaplarından birini alıyor ve okuyordu. Özellikle de yakın tarihi anlatan, Devrim Tarihi çok fazla dikkatini çekiyor, kitabı okurken içinde kayboluyordu.
ATATÜRK’ÜN kim olduğunu, Devrimlerini, ilkelerini, yaptığı savaşları az çok öğretmişti öğretmeni ama kitabı okudukça, her şeyi unuttuğunu ve yanlış anımsadığını anlıyordu. Özellikle kadınlara verilen hakları okudukça neden bunları bilmediğine ve neden kadınların bilmesine izin verilmediğini düşünüyordu. Daha Cumhuriyet kurulduktan birkaç yıl sonra kadınlara çok haklar tanınmasına rağmen neden şimdi kadınların bu kadar geri kaldıklarını anlamıyordu ya da anlayamıyordu.
Ayşe’nin her günü iş ve ev arasında geçiyordu. Başına gelen olayı unutmuş, kendini kitaplara vermişti. Günlerden Salı idi ve o gün gideceği evin hanımı il dışında olacağından evde olmayacağı için, Ayşe işe gitmeyecek evde kalacaktı. Çocuklarını hazırlayıp okula yolcu ettikten sonra, küçük oğlu ile biraz keyif yapmak için oğlunun yanına uzandı. Onu öptü kokladı, kollarının arasına alıp, içine sokarcasına sıktı.
“İyi ki varsınız ve iyi ki sizi doğurmuşum. Benim hayatımın en büyük anlamı sizlersiniz”
Diye yüksek sesle düşündü. Oğlu da ona sarılmış, o masmavi gözleri ile annesinin yüzüne bakıyor, arada kalkıp annesinin yanaklarını öpüyordu.
“Bu gün seninle tembellik yapalım, hiç kalkmayalım. Yemeğimiz var. Abin ile ablan öğlen geldiğinde yiyebilecekleri kadar, akşama da bir şeyler yaparız değil mi yavrum”
Başını yastığa koydu. Oğlunun başını kolunun üstüne aldı ve gözlerini kapadı. Ne kadar zaman geçti bilmiyordu, kapının sesi ile kendine geldi. Çocuğunu uyandırmadan usulca yatağından kalkıp doğru kapıya gitti. Saate baktığında henüz sabahın dokuz otuzuydu.
“Kim o”
“Benim kızım, Hayriye ablan, aç kapıyı”
“Geldim Hayriye abla”
Kapıyı açtığında, Hayriye hanımın yüzüne baktı. Bir telaş okunuyordu ela gözlerinde”
“Hayırdır abla, Bir şey yok değil mi? Oğlum ile bu gün tembellik yapalım dedik, Uzanmıştım, uyuyakalmışım”
“Bize kadar gelir misin kızım”
“Çocuk uyuyor, onu uyandırayım, geliyorum. Kötü bir şey yok değil mi?
“Yok yok, Uyandır çocuğu gel, Ben geçiyorum eve”
Ayşe, Hayriye hanımın yüzünden bir şeylerin olduğunu sezinlemiş ama bir an korkusundan daha fazla soru soramamıştı. Oğlunu uyandırdı, üstünü giyindirip, Hayriye hanımların kapısını çaldı. Hayriye hanımın özel bir şirkette muhasebeci olarak çalışan kızı Yasemin açmıştı”
“Yasemin, sende mi evdesin bugün”
“Evet abla, işe gittim ama hemen geri döndüm, Annem çağırdı”
Salondan muhtarın sesi de geliyordu.
“Muhtar abide evde. Tanrım, bir şey olmuş” diye geçirdi içinden. Yasemin, Ayşe’nin oğlunun elinden tutup mutfağa geçirdi Çocuk zaten alışkındı mutfağa ve her zamanki yerine oturdu, hala gözlerini ovuşturuyordu. Ayşe’de salona geçti. Odada Hayriye Hanım, muhtar bey, muhtarın kız kardeşi, kız kardeşinin kocası ve yüzü hiç yabancı gelmeyen bir kadın gördü.
“Günaydın”
Odadakiler koro halinde hep birlikte “ Günaydın” diye cevap verdi. Ayşe hala ayakta bekliyor, yüzünü bir yerlerde gördüğü kadına bakıyordu. Bir anda tanıdı kadını. Ama bir şey söylemedi.
Muhtar,
“ Gel bakalım kızım, otur şöyle, senle konuşacaklarımız var”
“Tamam muhtar abi
“Bu kadını tanıdın mı”?
“Evet tanıdım, temizliğe gittiğim evlerden birinin hanımı. Ama çok değişmiş bir an tanıyamayacaktım. Yüzü solgun. Birkaç ayda sanki on kilo vermiş”
“Neden bizden sakladın o evde olanları”
“Ne olmuş ki, ben anlamadım muhtar abi”
“Bu hanımefendi kendi evinde olan olayı anlattı bize. Sen neden sakladın o evdeki adamın sana tacizde bulunduğunu”
Ayşe kıpkırmızı kızarmıştı. Ne söyleyeceğini bilemez durumda başını öne eğmiş, titremekten ellerini nereye koyacağını şaşırmış bir şekilde oturuyordu koltuğun üstünde
“Ben Hayriye ablama anlattım Muhtar abi”
“AA evet ona anlatmışsın. Sana kızgın olduğum kadar, Hayriye’ye de kızgınım. Böyle bir olay nasıl saklanır Ayşe”
“Ben korktum muhtar abi. Burada bir sürü bayan temizliğe gidiyor. Onların zan altında kalmasını istemedim. Onun için anlatmadım. Ama dayanamayıp aynı gün Hayriye ablaya her şeyi anlattım.
“Söyledim ya bey, Dövmeye gidecektim o aşağılık yaratığı ama kızım izin vermedi diye”
“Biliyorum Hayriye. Hadi, Ayşe korktu söylemedi, sen neden sakladın? Bunlar gibi adamlar toplumda yaşamaya devam ettiği sürece siz rahat edebilecek misiniz? Bunlar cezalarını bulmalılar ne şartla olursa olsun. Yoksa Kadın, özellikle de çalışan kadın hep tacize ve tecavüze uğrayacak. Bunları seninle, çocuklarla defalarca konuştuk. Ona rağmen sen Ayşe’ye anlatmamasını söylemişsin. Ben boşuna mı konuştum bunca zaman”
“Tamam, hata yaptım. Özür dilerim. Ama ne yalan söyleyeyim adamın tehditlerini duyunca, Ayşe hiçbir şeyi kanıtlayamaz ve ona zarar gelir diye korktuğum için anlatma dedim”
“Yanlış yaptın Hayriye Hanım yanlış yaptın”
Devam Edecek
YORUMLAR
Sevgili Hadiye hanım. Düşünceleriniz düşüncelerimdir bunu söylemeden geçmek istemedim. Teşekkür ediyorum hepinize. Bizler konuşmalı, yanlışları bir bir ortaya sermeliyiz. Yoksa " tahrik" anlayışları asla değişmeyecek, on yaşındaki kızın bile tahrik ettiği düşüncesi yerleşecektir beyinlere.
Biz kadınlar sustuğumuz ve onların yaptıklarına haklı kılıflar giydirdiğimiz sürece karşı cinse her türlü taciz ve tecavüz hakkını vermiş olacağız.
Beylerden de bir isteğim olacak. Lütfen kendinizi sorgulayın ve bu tür yargılardan kurtulmanın yolalrını arayın. Hiç kimsenin size NEFİSSİZ gözü ile bakmasına müsade etmeyin. Aranızdan bu tür düşüncelere sahip olanları soyutlamasını bilmelisiniz. Sizler bizim babamız, abimiz, amcamız, dayımız, dedemiz, oğlumuz, kardeşimiz, Atamız ve en büyük güven ve sevdamızsınız. Lütfen bunu unutmayın ve sizlere verilen değer gibi hareket etmeyi bilin ve bilmeyenlere de öğretin.
Hepinize saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
onurumsun tarafından 10/24/2009 9:41:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhabalar Cumhuriyet kadını
kutluyorum yazını
öncelikle yazıyı bir iki kez okudum bir yorum battı bana
hep suç kadındadır zaten
gerçi gereken cevabı vermişsin ama içim cız etti yine de isyanımı durduramadan yazdım bir kaç kelime işte.
Yazılan yorum hani şu tecavüz yasasındaki indirimlere benziyor ; tahrik unsuru!!!!!!!!!!!!!!!
Nedir bu neyin tahriği, kadın giyinip kuşanamayacak mı?
Bütün bunlar bizim ülkemize mahsus inandım artık,yurt dışı gözlemlerimde: insanlarımızı aşağılamak değil ebet yazdıklarım ama uçaktan iner inmez görüyorsunuz farkı.
İnsanlar neredeyse çıplak dolaşıyorlar bir kişi de dönüp baksın bir, nasıl evleniyorlar ben onu merak etmişimdir hep.
Hepimiz Allah'ın yarattığı kullarız neden bizde yok o duygu niye biz taciz etmiyoruz,kendi kafalarındaki kötü düşünceyi savamadıkları ve kendi nefislerine güvenemedikleri için , işin en kolay yolu suçu karşıdakişne atmak ya da yasaklamak.Yazılsa sayfalar dolusu yazılabilir bu konuda ama neye yarıyorki, İŞTE HÜSEYİN ÜZMEZ denen âdi mahlûk o küçücük kızın nesinden tahrik oldu acaba?????
Allah ıslah etsin bu kafaları diyeceğim son söz budur
sevgiyle...
Efendi ve köle ilişkisi her zaman köle aleyhine sonuçlanır.
Asıl olan toplumdaki köle zihniyetinden kurtulmak olmalı.
Ücretli,ecir şeklinde çalışanların köle yerine konulması asıl sorun.
Tarihsel süreçte kölelik ecirliğe döndü, ama insan köle olmayı istemediği gibi ecir de olmak istemez.
Toplumların daha müreffeh , özgür konuma gelmesi , toplumsal mücadele ile olabilir. Bunun için toplumsal bilinç gerekli. Bireysel çabalar yeterli olmuyor.
Günümüzde kölelik daha üst boyutlarda ,uluslararası boyutta yaşanıyor. Güçlü toplumlar zayıf olanı işgal edip neyi varsa elinden alıyor, katliamlar, tecavüzler vahşice oluyor.
--
Özgür ve özgün toplum için olsun çabalar .
Tebrik ederim.
yorumları okuyunca tekrar yazma gereği duydum.
nice çok güzel kadınlar var ki maddi olanaksızlıklarına rağmen hayır demeyi bilen.
neden erkek hayır demeyi bilmez o dediğiniz tarz kadınlar karşısında.
ben de katılıyorum her tür kadın olduğuna.ama erkek en iffetlisi ,en ailesine düşkünü bile hayır demeyi bilmiyor.yada işine gelmiyor.sonra sadece kadın suçlanıyor.özellikle biz kadınların böyle düşünmesi beni deli ediyor.
pek çok örnekten biliyorum.görüyorum .pek çok kadın böyle olayda eşiyle halledeceğine sorunu diğer kadına saldırıyor .onun seviyesine düşüyor bence.
sorun tek.suçlu her iki kişide.
ama bu hikayedeki olay bambaşka .alakasız bir şey bizim tartıştıklarımız.bu hikayeyi ve bu tür olayları dışında tutuyorum
sevgimle arkadaşlar.
öncelikle erkek yada kadın deil ,insan olmayı bilmeli her cins
Okuyan yüreklerinize çok teşekkür ediyorum.
Onur Bilge'nin neden" "" Kadın, işyerinde cazip olmaya gayret etmemeli. Tahrik unsuru da var, işin içinde. Zaten ahlak bozuk... Körüklüyor." demesini gerçekten anlamadım. Çünkü hikayede hiç bir şekilde kadının yapmış olduğu bir tahrik unusuru olmadığı gibi, kendi izzeti nefsini koruma çabası içinde olduğunu göstermektedir hikayede ki kadın.
Şunu asla anlamıyorum. Her zaman sordum ve sormaya da devam edeceğim. Neden bir tek erkeler tahrik olur, açık olan tenden, görülen bir tek şaç telinden, bir bakıştan da, kadınlar tahrik olmaz. Yoksa kadın insan değil de, duyguları yok mu? Erkekler acaba kendilerini bu kadar kötü gösteren düşüncelerden hiç rahatsız olmazlar mı?
Dün gazetede AYŞE ARAL'IN bir yazısını okumuştum. Sizinle o yazının çok kısa bir bilümünü paylaşıayım. Ayşe aral, bir erkek olarak yattığı uykudan uyanıyor ve erkek nasıl olmalı nasıl davranmalı bilmediği için bir erkek arkadaşından yardım istiyor sonra da aralarında aşağıya aldığım diyaloğ geçiyor.
.....................
Bak şimdi dedi, “mesela bu gece eve geç gideceksin, işten çıkıp direk eve gitmek yok ; uğra bi yere arkadaşlarla üç-beş tek at,bırak karın merak etsin seni, telefonundan ha babam arasın dursun”.
“Niye yaaaa sıcacık evimde demlenmek varken sokakta demleniyim,başka”?
“Eve gidip de karın yemeği önüne koyunca bu ne yapamamışın anam gibi ,ben eşe k gibi çalışıyorum bütün gün, sense bütün gün evdesin bi yemeği bile beceremiyosun” diyeceksin.
“Oğlum saçmalama kadın emek vermiş yapmış , denir mi hiç öyle”.
“Sordun işte anlatıyorum Ayşe Hanım, aman pardon Ayşe Bey”.
“Sonra eve az para bırak, kadın kısmı alışıktır; kıt kanaat geçinir, idare etmeyi bilir”…
“Haaa bide aldatman lazım karını, tek kadınla hayat geçmez ,bulmakta zorlanmazsın hiiiiiiç merak etme; geceleri geç gidicen ya illa biri çıkar karşına”.
“Özgür tepem atıyo valla, insan birini sevince aldatır mı kardeşim”
“Erkek olmadın mı sen? Erkek bol gönüllüdür, aynı anda beş kadını bile sever Ayşe.”
‘‘Dur Özgür ! Allah aşkına dur!.. Yüreğim sıkıştı be! Erkeklik böyle rezil bir şey mi?''
“Valla ben öyle değilim ama, sen sordun ben de söyledim”…
“Bir de karın geceleri sık sık başım ;ağrıyo derse şaşırma kadın kısmı genelde böyle ”…..
“YETERRRRRRRRRRRR,KADIN KISMININ BAŞI NORMALDE AĞRIMAZ,AĞRITAN SİZSİNİZ,ERKEKLERRRRRRRR” diye yerimden zıpladım ,bi baktım yatağımdayım yeni evimde…
Meğer rüyaymış.
Hemen koştum banyoya baktım aynaya. Gördüğüm şey çok hoşuma gitti , yani kadın halim …
Suratımı yıkadım Allahıma bir kez daha şükrettim, beni kadın yarattı diye..
Not1: Yeni evde görülen rüya gerçek olurmuş derler ,olmaz dimiiii?
Not2:Sana,ilhamına amca....
AYŞE ARAL
Kendimizi sorgulayabilmemiz dileği ile.
onurumsun tarafından 10/24/2009 9:34:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şimdi yazıyı okudum ve aşağıda onur hanımın yorumuna takıldım kaldım...
Bu tür vakalar ülkemizde sürekli ceryan eder ve kimi zaman korkuya teslim kimi zaman "aman duyulursa namusum karalanır" gibi gibi gibi nedenlerle mağdur edenin asla mağdur olmadığı bir biçimde sürer gider.
Ancak;
Anlayamadığım, yorumda "" Kadın, işyerinde cazip olmaya gayret etmemeli. Tahrik unsuru da var, işin içinde. Zaten ahlak bozuk... Körüklüyor." demiş onur hanım.
Bu nasıl bir şeydir ki ilkokulda taciz edilen sübyan da tahrikçidr...
Eğer gerçekten olaya ortadan bakacaksak öncelikle bu ahlaki erozyonun büyümesinde "kadın" unsurunu geri çekerek bakalım...
Çünkü ağzından salyaları damlayan bir güruh var ki onlar için hatta cinsiyetin bile önemi yok...
Sizi kutluyorum sevgili Türkân, çok güzel ifadelerle anlatmışsınız ve iyi ki güne düşmüş.
Seçkiye de tebrikler.
Kişilik..Vicdan.....Allah korkusu...Utanma....İşte insanlığını yitirmenin en büyük eksiklikleri bunlar...Yüreğiyle konuşan insanlarla karşılaşılsın diliyorum.....
Suçlu cezasını bulmalı...Teşekkürler bu güzel yoruma...Güzel çünkü yaşamın içinde ki acıtan gerçeklerdendi...Susmamalı.
Kutluyorum..Güne gerçekten yakışmış....
Zeynep Nilgün tarafından 10/24/2009 1:43:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
İnsan nefis taşıdığı sürece bu bakış açısı daralmaz, genişler. kadınlar da sütten çıkmış akkaşık değil. Buradaki garibana söz yok. Neler var! Fırsatlardan faydalanmak, zengin adamın parasını yemek için uğraşan. Suç, sadece erkeklerde değil yani. Arada olan, bu zavallılarar da oluyor.
Kadındaki genelde 'para', erkekte 'kadın' elde etme arzusu... Ortadan konuşmak lazım. Çoğu mekanda bu iki beklenti de gerçekleşiyor.
Hizmetçi, hanımdan güzel ve model mecmuasından fırlamış gibi... Kadın, işyerinde cazip olmaya gayret etmemeli. Tahrik unsuru da var, işin içinde. Zaten ahlak bozuk... Körüklüyor.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Sevgili Türkan Hanım harika bir konuya değinmişsiniz öyküde. Maalesef kadın nerede olursa olsun kadın olarak görülüyor. Ve bu olayların sonunun gelmesi için kadınların birbirine kenetlenmesi ve bu konuda elinden geleni yapması lazım diye düşünüyorum. Kimi aş peşinde, kimi de başka şeyler. Helal olsun muhtara. Öyle muhtar gibiler olmalı kiş kökleri kazınsın. Çok güzeldi. Tebrik ediyorum. Sevgilerimi gönderiyorum size.