- 924 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
tüm ağırlıklarını atıyorum kalbimden
Sevgilim
Ya da her neyimsen artık…
Senden istediğim ve bana veremediğin her şey için, her bahar kulaklarını çınlattığımız, bakmaya kıyamadığın yapraklarını merdivene bırakan erik ağacımız ve saçını okşayıp dondurmamızı paylaşmadan yanından geçmediğimiz her öksüz çocuk için… Gök mavisi elbisen, dünya üzerindeki hiçbir aşığın duymadığını ve sen başka birini sevmedikçe duyamayacağını iddia ettiğim her kelimen ve her cümlen için… Benimle yaşadığın ve bana yaşattığın her an için… Çocukça inandığımız, güvendiğimiz, sevdiğimiz, paylaştığımız her şey için, yazamadığım belki de hiç yazmayacağım, hayatımın sonuna kadar sakınıp saklanacağım kadife bakışların için… Senin için ve beni bir zamanlar gerçekten sevdiğin, bunu da hiçbir zaman inkar etmeyeceğini bildiğim için… Kısacası aklıma gelen ama sayamayacağım her şey için sana milyonlarca kez teşekkür ediyorum. (çünkü başka bir şey söylemek için çok geç ve artık bunu biliyorum)
Bu mektup son değil, sende biliyorsun ki defalarca konuştuk sonunu getiremediğimiz sonları. Hep dediğin gibi bu ancak ‘bir veda havası’… Beni hala düşündüğünü merak ettiğini biliyorum. Aslında yeri değil, yazmayacaktım ama iyiyim. Benim hayatımın yalnızca bir kadınla yolunda olacağını bildiğinden ve senden sonra bir kadının olamayacağını da bildiğinden inanmayacaksın/ haklısın… Yolunda da değil zaten hiçbir şey, tahmin ediyorsundur neler olduğunu… Ev sahibinden, köşe başında ki bakkaldan, üst komşum Hanife teyzeden hiç bahsetmeyeceğim. Dostlarımla da gidip gelmiyorum artık, içinde senin olmadığın hiçbir konu kalmamış konuşacakları… Onlardan değilde yüzüme vurdukları sevgimden kaçıyorum. Çocukken harcamadığım bozuklukları biriktirirdim hep, şimdi sensiz harcadığım her günü atıyorum kumbarama… Kimsenin yanına yaklaşamadığı yalnızlıkları zimmetime geçiriyorum… Daha fazla büyümemen için içimde ve ayakta biraz daha kalabilmek için, vurmamak için en dibe tüm ağırlıklarını atıyorum kalbimden… ‘Sen’den ne kadar uzaklaşırsam ‘sana’ o kadar yaklaşıyorum…
Seni hatırlamamak için kör olmak gerekir herhalde bu şehirde. Ne yapsam beceremiyorum… Erik ağacımıza gelince, baharda soğuk almış olmalı bir tane bile erik veremedi bu sene. Seninle alakalı olamaz değil mi? Sana küsmüş olamaz yani... Bir mağaza tanıştığımız gün giydiğin, senin kesimin gök mavisi elbiseyi sergiliyor şu sıralar… Haberin yoktur belki, yıllar sonra anlaşılıyorsun hep. Sanırım bu da senin kaderin… Ve şu her şeyin benzerini çıkaran alçaklar sonunda senin kokunu da korsana düşürdü. Artık bu şehir hiç çekilmez, her kadın sen gibi kokuyor…
Seni çok özlüyorum.
Sanırım hala,
SENİ SEVİYORUM
stc