- 645 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ADI KADIN
İş yaşamı ve ev yaşamının zorluklarını yaşayanlardan biriyim. Çalıştığım için evde alışagelmiş bazı görevlerimi ,akşamdan yapmak zorunluluğu doğuyor haliyle. Maillerime her gün bakamasam da arada bir bakmaya çalışıyorum. Akşam, yemekten sonra bilgisayarımın başına geçtim. Maillerime bakarken, sevdiğim bir arkadaşımın maili dikkatimi çekti. Görünüşte insanı güldürecek ve eğlendirecek bir maildi.
Önce, okurken kahkahalarımı tutamadım. Mizahi yönden ele alınmıştı. Bir erkek resmi vardı ilanda. Esprili bir dille yazılmıştı. Aynı zamanda da itiraf dolu bir ilandı.
Onu kaçırışını, attığı dayakları, yaptığı eziyetleri sanki normal bir hareket gibi anlatıyordu.
Bu mailin, büyük bir ihtimal ile keskin bir zekanın kurgusu sonucu ortaya çıktığını tahmin ettim.
Gülerken ise bir an için kurgu da olsa o kadının yerine koydum kendimi. Yaklaşık, yirmi üç yıllık evliyim. Bu dönem içinde eşimle ufak tefek sorunlarımız mutlaka oldu. Karşılıklı konuşarak hallettik bugüne kadar.
Ben, şanslı kadınlardan biri olduğumu her zaman kabul ettim. Gazete haberlerinde, televizyon ana haberlerinde sıkça rastladığımız şiddet olayları karşısında, kendimi çok kötü hissederim. Ve o zamanlar, içimden kendime şu soruyu sorarım. “ Acaba, benim kocam da bana bu şekilde şiddet uygulasa ne yapardım ? “
Herhalde, ekonomik özgürlüğümün olmasına rağmen yuvamın yıkılmaması için dayanmaya çalışırdım bir müddet. Konuşmaya, kendimi ifade etmeye çalışırdım. Çocuğumun, mutluluğu için onu babasız bırakmamak için sineye çekerdim. İçimde esen fırtınaları saklamaya çalışırdım. Ta ki bardak dolup taşana kadar.
Ne yapabilirim ? Kadın gücü ile erkek gücü orantılı olmadığı için karşı koyamam. Ancak, hakkımı kanuni yollarla arayabilirim. Polise giderim. Polis, araya girer. Bizi barıştırır. Evimize gönderir. Bu sonuçla karşılaşınca da sesimi çıkaramam ya da kökten çözüme ulaşmak için boşanma davası açarım. Bunlar benim durumumdaki bir kadının yapacakları.
Peki ! Hiçbir geliri olmayan veya sığınacağı bir ailesi olmayanlar ne yapar ? Uzun süre işkenceye katlanır. Sonra, konu komşunun şikayetiyle polis gelir. Karakola gidilir. Polis barıştırır. Evine gönderir. Eve girer girmez, yine dayak faslı başlar. Siner, ya dayak yemeğe devam eder, ya da dayanamaz eline bıçağı alır kocasının karnına daldırır. Biraz daha cesaretli ise dayağı yemeden önce kaçar kadın sığınma evine sığınır.
Sizlere iki kadının davranış biçimlerini, gözlemlerime dayanarak anlatmaya çalıştım. Her ikisinde de ortak nokta sabır ve dayanma gücüdür. Kadın, anadır, kaynanadır, kız çocuğudur. Haladır, teyzedir. Ama ne olursa olsun güçsüzdür. Bizi bu hale getiren ise yine kendi cinsimizden olan büyüklerimizdir.
Yaşadığımız ülkenin yaşam şartları, gelenekleri, görenekleri, ruhumuzun en derin noktasına kadar nakşedilmiştir. Kendimizi ifade etmeye çalıştığımız yaşlarda başlar bu tür etkileme.
Yemeğin en iyi tarafı erkeğe ayrılır. Odadaki en rahat koltuğa erkek oturur. Onları rahat ettirmek kadınların en asli görevidir.
Hatta, erkek karısını aldatsa bile kadın suçlanır. “ Kadın olsaydı da kocasına sahip çıksaydı “
Denir. Biz de bazen kendimizi suçlarız. Birbirimize destek vereceğimize, kınarız.
O zaman, bu olaylara üzülmememiz gerekiyor. Bu hale getiren yine bizleriz. Karşı koymak, isyan etmek, ya da feminen davranışlarda bulunalım demiyorum. Haklarımızı bilelim o yeter. Duracağımız yeri bilelim. Sınırlarımızı, bize zarar vermeyecek şekilde çizelim. Saygı ve sevgi çerçevesinde.
Mutlu ve umutlu günler diliyorum. Kadınlara ve erkeklere. Hep birlikte ama barış içinde.
YORUMLAR
Sevgili Nermin, günümüzün kanayan bir yarası bu.
Şiddet gören kadın. Malesef şiddet uygulayan erkek her kesimde var. Eğitim falan fark etmiyor.
Adam adam olmadımı eğitimde eğitmiyor onları...
Çok güzel bir yazı. İnşallah güne gelirde, kadınlar aklarını nasıl arayacaklarını okumuş olurlar...
Selam ve sevgilerimle... bende 10 puan...
bir aralar bir anket yapılmıştı,bu ankette türkiyede dayak yiyen kadınların yüzde 75 gibi büyük bir bölümün yüksek okul okumuş kadınlardı ve bu çok enteresandı sonra açıklamalar geldi tabi.
kendi özgürlüğünü edinmiş ve kişilik haklarını korumak isteyen kadın elinde olmadan kişiliği gereği haksızlıklara isyan ediyor ve haklarını sanunuyor tabi buda bizde ki ataerkil düzenin kalıplarına uymuyor şayet erkek tabularını yıkamamışsa işte orada kıyamet kopuyor.
burada hassas bir nokta var ki kadınlar mutlaka eğitilmeli,eğitilmeli ki gelecekteki erkek neslini büyütürken ona en önemli erdemin başkasının kişilik haklarını korumayı öğretmeli kadın.
paylaşım kunusu çok güzel arkadaşım.
sevgimle.
Sevgili Nermin hanım. Biz kadınlar biraz da kendimiz mi zorlukla içine sürüklüypruz kendimizi diye düşünmeye başladım inanın.
Gereksiz yerde konuşmak, karşımızdaki kişi erkek ya da kadın farketmez konuşmak, elimizdeki imkanları kulalnmayıp hep işin kolayına kaçmak için ( erkek bana bakacak) diyerek ona yüklemek, çocuklarımızı yetiştirirken kızımızı farklı, oğlumuzu farklı yetiştirmek, ssokakta farkjlı bir kadın gördüğümüzde eşimizden önce kendimiz eleştiri yağmuruna tutmak ( kendimizi farklı göstermek anlamında). Medeni kanun ile bize verilen haklarımızı kullanmayıp onları kullanması için karşı cinse hak tanımak. " Kocamdır, döverde, severde, babadır dövecek tabi, abisini dinleyecek kız dediğin v.s) gibi sözlerle erkeklerin dayağını haklı göstermeye çalışmakla v.s bunların temelini biz hazırlamıyor muyuz acaba.
Evet okutulmamış, her türlü hakları elinden alınmış kadını anlayabiliyorum. Çünkü görmediği, almadığı bir şeyi karşısındakine ne anlatabilir ne verebilir. Ama biliyor musunuz dayak yiyen kadınların tükiye^'deki oranı %36 gibi çok büyük bir oran, İlkokul mezunu kadın %40, hiç okumamış kadının oranı ise % 34
Bu durum bize birşeyler göstermeli. Okumuş elinde ekmeği olan kadının yüzdelik oranı diğerleri ile hemen hemen aynı. Demek biz kadınlara okumak da bazen kar etmiyor diye düşünmekten alamıyorum kendimi
Bu söylediklerim bir kadın olarak kendi kendime yaptığım bir eleştiri. Umarım bu eşeltiriyi tüm bayanlar yapabilirler kendileri için.
Güzel ama acı bir konu. Teşekkür ederim. paylaşımınız için Sevgiler.
Kadın olmak her koşulda zor. Zor değil de zorlaştırılıyor.
Çok şükür ailemde şiddet nedir bilmedim, görmedim. Allah göstermesin de.
Ankara'da üst kat komşumuz vardı; kocası uzunyol şoförüydü. Ayda bir iki gün gelir onda da kadıncağıza etmediği eziyet kalmazdı. Halbuki kocasının yokluğunda kadıncağız kapıdan başını bile çıkarmazdı laf olur diye.
Öff çok kötü bir durum ya!
Bu konularda insan yazı çok güzel olmuş bile diyemiyor; ama ben yine de diyorum- yazı yine çok güzel ve akıcı olmuş.
Sevgilerimle...