- 480 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 12
Bahar mevsimi geldiğinde, tabiat mevsimin gereğini yerine getirir. Havanın birazcık ısınması bu değişime etkendir. Kuşlar, cıvıltıları ile yenice canlanmaya çalışan tabiata uyum sağlamak için daha neşeli ötmeye başlarlar. Ağaç dalları, meyvelerinin ilk hali olan çiçeklerini ortaya çıkarmaya başlar. Sonra birden bire kuru ve sevimsiz bir soğuk çıkar. Daha yenice açmaya çalışan, meyvesini vermek için heyecanlanan ağacın hevesini kırar. Çiçekler ölür, onlarla birlikte bir yıl boyunca vereceği meyveleri de yok olur. Buna yalancı bahar denir.
Canan’ ın için de bahar yalancı bahara dönüşmüştü. Tam her şey yolunda gidiyor derken, Tarık’ ta yine olumsuz değişimler başlamıştı. İşten geç geliyor, gecenin geç saatlerinde telefonuna gelen mesajlar ile sokağa çıkma gereği duymaya başladı. Çok ilgisini çelmeye başlamıştı son zamanlarda. Melike ise yeni yürümeye başlamıştı. Daha çok ilgilenmesi gerekiyordu. Bu durum, psikolojisini çok etkilemeye başladı. Asabi davranışlar sergilemeye başladı.
Onu teselli eden tek şey ise kızıydı. Sinirlendiği ve üzüldüğü zamanlar, kızını kucağına alarak evlerinin yakınındaki parkta sıkıntısını atıyordu. Birkaç kez konuşmak istemiş fakat vazgeçmişti.
Tarık, o akşam gelmedi. Uzun süre kızı ile oyunlar oynadı. Yeni konuşmaya başlayan Melike, annesine anlaşılmayan kelimeler ile şaklabanlıklar yapıyor ve ağzındaki dişlerini, gülerken ortaya çıkarıyordu. Kızını uyuttuktan sonra o da uyudu. Akşama kadar arkasından koşmaktan bitkin düşüyor ve yatakta uyuyakalıyordu.
Telefonun sesiyle, yattığı yerden sıçradı. Gecenin geç saatinde çalan telefon korkutmuştu onu. Korkarak telefonu açtı. Karşısındaki kişi, polis memuru olduğunu söylüyordu. Bir anlık şaşkınlığın ardından, konuyu anlamış ve yüzündeki ifade korkunun yanında kızgınlığa dönüştü.
Tarık, kaza geçirmişti. Arayan Polis Memuru, hastanede yattığını haber veriyordu. Acele bir şekilde üzerini değiştirdi. Kızının doğumundan sonra aldıkları arabasına bindi. Tarık’ ın yattığı hastanenin kapısına geldi.
Müracaata geldiğinde, Tarık’ ın ismini verdi. Tarık yatakta başı sargı bezleriyle sarılmış bir vaziyette yatıyordu. Onun geldiğini görünce, yüzü kızardı ve öylece karısına baktı.
“ Geçmiş olsun Tarık ! Bu kaza nasıl oldu ? Anlatır mısın ? “
Açıklama yapmakla yapmamak arasında kararsızlık içinde kalmıştı Tarık. Tam o sırada, kapıdan içeriye Polis Memuru girdi.
“ Tarık Bey, ben hastanede görevli Polis Memuru Serkan. Kaza ile ilgili ifadenizi almam gerekiyor. Lütfen anlatır mısınız? “
Tarık, bir taraftan ona bakıyor, bir taraftan da anlatacaklarını karısının duymasını istemiyor gibi Canan’ a bakıyordu.
Durumu anlayan Polis Memuru, Canan’ a dönerek,
“ Hanımefendi ! Sizi dışarıya alabilir miyim? İfadeden sonra tekrar içeriye gelebilirsiniz. “
“ Ama ben eşiyim. Ne sakıncası olabilir. Kalmak istiyorum. Ben de bu kazanın nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum. “
Bu sözlerin ardından ısrar etmedi.
Tarık bütün olanı biteni anlattı. Alçak bir sesle konuşuyordu. Konuşmaları pişmanlığını ortaya çıkarıyordu sanki.
Beraber oldığı kız arkadaşı ile yemeğe çıkmıştı. Yemek dönüşü, içkinin etkisiyle virajı dönerken karşıdan gelen bir araca çarpmıştı. Neyse ki ikisine de pek fazla bir zarar vermemişti.
Gizli buluşma da bu kaza sayesinde ortaya çıkmıştı.
Canan’ ın kulakları uğuldamaya başladı. Tarık’ ın yüzüne soğuk bir bakış attıktan sonra odadan çıktı ve gitti. Küçülmüştü o anda gözünde. Ufak tefek çapkınlıklarına göz yummuştu geçmişte. Tam da her şey yoluna girmişken yine aynı noktadaydı.
Hastaneden çıktı. Arabasına bindi. Arabanın içinde uzun bir süre öylece oturdu. Değiştiğini ve kızının onu eve bağladığını düşünmekle hata ettiğini şimdi şu anda anlamıştı. Artık kararını vermiş ve ona bir daha şans vermeyecekti. Arabasını çalıştırdı ve evine gitti. Kızının odasına girdi. Onu seyretti.
Sonra odasına girdi. Tarık’ a ait ne varsa bavula doldurdu. Dış kapının önüne bıraktı. Resimlerini ortadan kesti ve ona ait kısımlarını yırttı. Gözlerinden bir damla bile yaş akıtmadı.
Sonra da yatağına yattı ve uyudu.
Sabah kalktığında, sessize aldığı telefonunda on arama kaydıyla karşılaştı. Hepsi de kocasına aitti aramaların. Telefonu tamamen kapattı. Affetmeyecekti onu. Affetmemesi için çok geçerli bir sebep vardı. Hiç tanımadığı bir kişi olsa affedebilirdi belki. Ama o çok yakınındaki bir kişi ile yapmıştı o kazayı.
Her iki taraf da suçluydu. Evli olduğunu ve üstelik aile dostları olan bu genç kız daha suçluydu. Hiçbir şey veremeyeceğini bildiği halde Tarık’ a gönül vermiş olmalıydı.
Canan, kısa bir süre sonra boşanma davası açtı. Bir kez görüşmeyi kabul etti. O görüşmede de içinden geçip de söyleyemediği duyguları aktardı ona. Kızı ile bundan sonraki ilişkisine dair düşünceleri aktardı. Babası ile görüşmesinde kısıtlama getirmeyecekti. İstediği zaman görüşebilecekti. İkisinin arasındaki sorun kızıyla arasındaki ilişkiyi etkilemeyecekti.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Canan için her şey yoluna girecek derken...
Gerçek hayattan kesitler... Alışkanlıklar unutulmuyor ve bir insan aldatmak istiyorsa eşini kendince bir sebepler muhakkak buluyor ve aldatıyor...
Bakalım bundan sonra Canan'ı ne gibi sürprizler bekliyor.
Yazıyı okumuyor, yaşıyor insan. Yüreğine sağlık. Sevgilerimle.....
EVET ..BENCEDE NE YAZIKKİ OLMASI GEREKEN BUYDU...EĞER BİR AİLENİN SORUMLULUĞUNU ALAMAYACAKSAN EVLENMEMELİ İNSAN...HER İKİ TARAF ACI ÇEKİYOR..BİRDE EN ÖNEMLİSİ TABİKİ,BİR ÇOCUĞUN İSTİKBALİ..NE SUÇU VAR ONUN..ONUN KÜÇÜK SEVİNÇLERİNİ HÜZNE BOĞMAYA...DEVAMINI BEKLİYORUM..AMA BUNU İLK BAŞINDAN OKUYACAĞIM...SEVGİYLE KAL..SAYGIM DAİM...