- 867 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Masal Erkeği
Aslında sadetleri sevmedim ben sevgili; sadete gelmeyi de hiç istemedim. Bu yüzden bir yanım hep masal kaldı. “Madem bu kadar iyi bir insansınız da niçin ayrıldınız eşinizden? ” diye soran Bitlis’li Kürt kızlarına da bu yüzden vermiştim o cevabı:
“ -Çünkü ben bir masal erkeğiyim.”
Bu yüzden hiç ürkmedim masallardan. Kimi insanların aksine hep güçlü tuttum o yönümü. Beni seven, sözcüklerimin karşısında büyülenen insanların da aslında benim masal yönümü sevdiklerinin hep farkındaydım. Onlar beni sevdikçe, sözcüklerimle büyülendikçe daha çok sığındım masallara ve daha çok büyüdü içimde bu yüzden masal kahramanlarım. Onlardan biri oldum çıktım çoğu zaman da, bir masal kahramanı...
Kimileri de sevmedi masalları ve sevmedi beni, sözcüklerimi… Eee, masallarda kötüler de olur değil mi? Ve hatta en çok kötüler… Kötülerle iyilerin savaşıdır aslında masallar. “Ayna ayna, söyle bana! .. En güzel kim bu dünyada? ” diyerek kıskançlık krizine girip de düşmanlık yapanlar olduğu gibi, ya da Kırmızı Başlıklı Kız’daki gibi babaanneyle torununu midesine indirenler de vardır; tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi. Ama nedense gerçek yaşamın masalımsı yönünü görmek istemezler. Ve hatta alay ederler, bizim gibileri çocuksu bulurlar.
Ve bilmezler insanlar, dünyanın geleceğine delilere en yakın olanların yön verdiğini. Delilere en yakın olanların dahiler olduğunu da bilmezler. Böyleleri, en ünlü pozu olan dilini çıkartmış Einstein’ı acaba ne kadar anlarlar? Ne düşünürler onun bu pozu için? Onu da çocuksu bulurlar mı dersiniz? Ve masalımsı?
Hangi akıllı karşı gelebilirdi Büyük İskender’e ve “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyebilirdi? Demek ki biraz deli olmak gerek bu dünyada; Diyojen gibi. Picasso ve Dali’nin “deli ressam” damgasını yemesi gibi biz de korkmamalıyız delilikten.
Hülasa dünyayı deliler kurar, tarihe onlar yön verirler.
Deliliğe bir methiye gibi de algılanmamalı bu sözlerim; ama bütün bu gerçekler göz önündeyken de başka türlü konuşmam ne mümkün!
Peki masallarla deliliğin arasındaki bağ nedir, ne olabilir? Ne sürükledi beni masalların arasından çekip de deliliğin içine? Masalların içinde delilikler, çılgınca şeyler daha çok olmasından mıdır yoksa? Biraz deli olmadan masal dünyasına girilemeyeceğinden mi acaba?
Peki sadetler masallara niye düşmandır? Yola koyulmuş karıncanın hacca varıp varmaması mıdır en çok hoşumuza giden; yoksa hiçbir zaman ulaşamayacağını bildiğimiz halde yine de onun bu delice bir arzuyla yola koyuluşu mudur?
“’Bağdat’ı almaya çalışmak, Bağdat’ın kendisinden daha mı güzeldi ne! ” şeklinde konuşan IV. Murat ne kadar deli peki?
Ve sadet nerede burada, IV. Murat nerede?
Sen de bir masal kızı olduğun için yazıyorum zaten sana bunları. Ve ben hep masal kızlarının peşine düştüm bu vakte kadar.
“Elimde Sindrella’nın geride kalan o bir tek ayakkabısı var. Ve ben bu ayakkabının sahibini arıyorum.”
Bunu söylediğim gazeteci bayan anlamamıştı beni. Belki de anlamak istememişti. Ya da çok uzaktı masallardan. Halbuki ben, aşk yolunda elimde o bir tek ayakkabıyla arandım durdum hep. Bu yüzden aşksız kaldım çoğu zaman. Ama yine de hiçbir zaman ümidimi kesmedim, çünkü biliyordum beni bekleyen masal kızlarının da olduğunu, bundan emindim.
Sadede gelmemek ve masalın daha uzun sürmesi için dikkat edersen ben de hep geri planda kaldım sevgili. Çünkü daima korkmuşumdur masallarımın bitmesinden.
Keşke bu kadar öne çıkmasaydı insanlar. Denizkızları gibi bir yarıları hep masallarda kalsaydı.
Belki o zaman hayatı daha iyi anlardık…
Yakup Şimşek / Aralık 2005
YORUMLAR
Masal erkeğinin kaleminden dökülen güzel olduğu kadar doğru bir hikayeydi..Bundan böyle sadece şiir bölümünde kalmıyacağım..
Hangi akıllı karşı gelebilirdi Büyük İskender’e ve “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyebilirdi? Demek ki biraz deli olmak gerek bu dünyada; Diyojen gibi. Picasso ve Dali’nin “deli ressam” damgasını yemesi gibi biz de korkmamalıyız delilikten.
Kocaman tebrikler