GİDENLER ve KALANLAR
Hangisi daha zor ya da hangisi daha kolay?
Gitmek mi, gidebilmek mi, gitmeyi başarmış olmak mı?
Kalıp da gidenin ardından bakmak mı?
Gitme cesaretini gösterene içten içe özenmek mi?
Gittiğinden dolayı ona kızıp, onun yerinde olmayı arzulamak mı?
Gidenin yerinin dolmayacağını bile bile, onun benzerini ararken sadece yalnızlıkla tanışmak mı?
Giden yeni bir çevreye merhaba derken, duruma uyum sağlama telâşıyla kalanların halini anlayamıyor, pek fark edemiyor. Öyle ya! Yeni bir ev, yeni bir iş, yeni arkadaşlar, yeni yüzler, yeni sesler… Her şey o kadar farklı ve alışılmadık ki, bunları tanımaya çalışırken, kalanların canının nasıl yandığını anlayamıyor. Kalanlar gidenin yokluğuna alışadursun, giden yeni çevresiyle haşır neşir oluyor. Her iki tarafın da bu durumu idrak etme zamanı birbirinden farklı. Kalanlar için bu zaman gidişin ilk gününden itibaren başlıyor. Giden için ise daha sonraları. Kendini yeni ortamına adapte etmeye başladıktan sonra, böylesine farklılık içinde benzer yaşantısına dair izleri aramaya başlıyor. Aynılık beklentisini yoğun yaşamaya başladığı noktada geride bıraktıklarını, arkadaşlarını, dostlarını, her zaman alışveriş yaptığı dükkânı, bindiği dolmuşu, dinlendiği mekânları, selâmlaştığı komşularını özlüyor. Eskiden hayatının daha kolay olduğunu düşünüp, özlemi bir kat daha artıyor. Bazen yeniden dönmeyi bile istiyor. Ama yeniliğe, pek fark etmese de alışmaya başlamış oluyor. Hayalini kurduğu hayata ulaşmanın şaşkınlığı, heyecanı, gerçekliği, güzelliği kafasını karıştırıyor. Hep bir hayali gerçekmiş gibi yaşamanın dışına çıkıp ona ulaşmış olmanın keyfini sürmeyi de ihmal etmiyor.
İnsanın alışageldiği hayatından, bağlarından kopması epeyce zamanını alıyor. Ne orada ne burada geçen zamanlar. İki arada bir derede geçen anlar. Geçmişe özlemin içinde bugünü yaşama telâşı. Hem orada hem burada yaşayabilme olasılıksızlığı. Giden bunlarla meşgul olurken, kalan bu yoklukla yaşamaya adım atıyor. Gidenin bir daha geri dönmeyeceği fikrine alışması, kalan için ilk ve en zor deneyim oluyor. Her iki taraf da kendi bakış açısıyla bu duruma alışmaya çalışıyor. Gidene sorsan giden tarafta olmak zor, kalana sorsan tam tersi. Gidene sorsan kalanın işi kolay, kalana sorsan tam tersi. İki tarafın da yaşadığı değişim başlangıçta çok sancılı. Değişime adım atmak ve bunun sonrasında onu kucaklamak, değişimin getirdiği değişiklikle yaşamaya başlamak gerçekten çok zor. Başlangıçlar bu denli zor olmak zorunda mı? Birinin onsuzluğa, diğerinin yeniliğe alışması şart mı? Birinin tercih ettiği, diğerinin arzu etmediği bir durum olsa da alışmaktan başka yapacak bir şey kalmıyor.
Bu değişim içinde değişmeyen tek gerçeğin, birbirlerine duydukları güven, sevgi ve saygı olması da ellerinde kalan en değerli hazine oluyor.
Özden HORAN
@İstanbul
Fotoğraf:Ali Subaşı(Edirne)
YORUMLAR
Sayın soloyin'den yine değerli bir düşünce yazısı okudum.
Giden olmak da kalan olmak da zor bu bağlamda. Karşılıklı sevgi, saygı ve güven işin avunma yanı diye düşünüyorum ve insanların buna gerçekten ihtiyacı olduğuna inanıyorum.
Yazmaya devam favori yazarım, selamlar, saygılar.
Not: Resmi büyük görmek için tıklamam işe yaramadı.
TUYSAL tarafından 10/12/2009 4:29:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hangisi daha zor diye düşündüm bir an ama karar veremedim bir türlü...
Gitmek ya da kalmak; veya ne giden olabilmek ne de kalan yani öylece sıkışıp kalmak olduğun yerde...
Sanırım hepsi zor...
Bir söz vardı o geldi aklıma: Bazı insanların anımsamadıkları için bir geçmişleri, önemsemedikleri için bir gelecekleri yoktur, kısılır kalırlar bugüne, nefes alamazlar…
Bizler de sıkışıp kaldık giden ile kalan arasına,nefes alamıyoruz...
Hüzünlü ve güzel bir yazıydı,kaleminize sağlık...