- 940 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ansız zamansız sevgiler…
ANSIZ ZAMAN
Ansız geldi, zamansız gitti!
Ne gelişini duyan oldu
Ne de gidişini gören.
Sabahları severdi
Dalgalı sahil boylarında
Martı sesler ile
Uyanan sabahları.
Gök mavisi gözleri,
Âşıkken gökkuşağı misali
Yedi renge bürünürdü.
Bir bana ansız bakardı,
Ve
Zamansız çekerdi bakışlarını…
Leyla Usta
Leyla Usta’nın bir “ansız zamansız” şiiriyle baş başayız. Şiirin başlığı ve ilk kıtası ile son kıtası düşünceleri belki biraz bölecek, bölmese de an - zaman kavramı değil ama terimi açısından biraz meşgul edebilecektir. Bunun sebebi de an ile zamanın bir arada düşünülmesidir. Ancak an zamanın kısa bir parçasıdır. İfade ettiğimiz gibi lahza ile zaman birbiriyle ilintilidir ancak zamanın bir parçasıdır.
Şair’in birçok şiirinde olduğu gibi bu şiirin temasında da bir özleyiş hâkimdir. Sevgiye özleyiş, güzele özleyiş, güzelliklere özleyiş ama en önemlisi yitirilen-kaybedilenlere karşı hissedilen bir özleyiş…
Zaman geçiyor ve yaşadıklarımız geride kalıyor. Ve bizler de daima iyilikleri ve güzellikleri hep geride bıraktığımıza inanıyoruz. Bugün de elbette güzellikleri yaşıyoruz ama yaşadıklarımız, o güzellikler zamanın bir parçasında kaybolup gidiyor. Bunu çok az görebiliyoruz, hissedebiliyoruz. Dünya gittikçe kirleniyor. Biz de kirleniyoruz, Yara alıyoruz, darbe alıyoruz. Bu darbeler bizleri hep karamsarlığa sürükleyip götürüyor.
Her insanın duyduğu haz farklı farklıdır. Kararan, kirlenen hayatta o hazzı bir daha yaşayamayacağımızı değil ama doya doya yaşayamayacağımızı sanıyoruz. Bunda da haklıyız. Zira gerçekten de insanlar duyarsızlaştığı gün geçtikçe artıyor. Etrafımızdaki güzellikler de bir bir yok oluyor. Yüreğimizdeki sevgi zamanın karamsar yüzünde soluyor. Sevdiğimiz yanı başımızda olsa da içimizde bir özlemdir atıyor, bizi vuruyor. Kendimizi yetim kalmış bir yürek içinde görüşümüz bundandır.
Kendinizi bir yerde güzel bir yerde bırakın neler düşüneceksiniz? Bir an için o güzellikler içinizi saracak ama bu biteviye olmayacak, olamayacak. Siz de o güzelliğin içinde kaybettiğiniz bir ışığı arar olacaksınız. Duygularınız sizleri belki de bir aşkın ucuna götürecek belki de bir sevginin pırıltısına ve siz işte böyle bir anda belki mırıldanacak belki de göğüs geçirecek ve şöyle sesleneceksiniz:
Ansız geldi, zamansız gitti!
Ne gelişini duyan oldu
Ne de gidişini gören.
Artık böyle sessiz sedasız geliş ve gedişlerde yüreğimizdeki görmek istediğiniz düşünceler dolacaktır:
Sabahları severdi
Dalgalı sahil boylarında
Martı sesler ile
Uyanan sabahları.
Dediğimiz gibi bu bir özlemdir. Görmek istediğimiz duygulardır. Bu duygularımız düşüncelerle birleşerek tasvir edilmelidir. Bu huzurun sesidir. Ve bu ses yalnızlıkta insana rahat vermelidir. Hem de sabahın köründe. Hem de sahil boylarında… Huzur olarak aranan bir martı sesi belki sizi kendinize getirebilir. Kederli duygular sizi geceden sabaha bırakan bir huzur sesi olmalıdır ifade etmeye çalıştığımız gibi…
Ama siz huzuru her ne kadar bir martının sesinde arasanız da nafiledir bütün umutlar, avunuşlar. Zira siz martıdan ziyade “gök kuşağı gözleri” arıyorsunuz!
Gök mavisi gözleri,
Âşıkken gökkuşağı misali
Yedi renge bürünürdü.
Aşkın yedi renginde göz mavisi gözler…
Bir bana ansız bakardı,
Ve
Zamansız çekerdi bakışlarını…
Fani dünyada bir ömre sığabilecek kısacık bir mutluluk,bir sevgi, bir aşk için neler verilmez ki…! Doyumsuz duygular sevgiyle beslenmeli diyeceğiz ama dünyada sevgiler kısır döngüler içinde şiddetli bir geçimsizlik içindedir.Aşkların ömrünün üç günlük olduğu varsayımını da kabul ederseniz geriye ne kalır ki…?
Bütün sevgiler ve aşklar zamanın kanadında kısa mı kalmalı, anlık mı olmalı?...
Ne dersiniz?
Leyla Usta bizce böyle bir duygu sarmalında bizleri zamanın bir parçasında tatlı bir güzellik düşünde yaşatıyor. Tatlılık içinde. Ansız bakışlar sevgiye ulaşamamanın bir yüzüdür ama tatlı bir yüzü.
Zaman içre zamanda bir lahza değil bir ömür sevgiyle yaşamak ve kalmak ümidiyle diyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.