- 800 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
üzüm taneleri..(birlikte büyüdüğüm arkadaşlarıma...)
(ÜZÜM TANELERİ)
BİRLİKTE BÜYÜĞÜM ARKADAŞLARIMA…
Yaz sonu. Sıcak bir Eylül sabahı. İşim nedeniyle erken çıktım yola. Yarım saatlik bir araba yolculuğundan sonra doğduğum kasabaya tam karşıdan bakıyorum. Bir elimde çay fincanım, bir elimde hiç bakmadığım gazetem. Çayımı tazelemek için gelen garsona saatime hiç bakmadan soruyorum. ‘’ Feribot tek saatlerde mi çift saatlerde mi? Kalkmasına ne kadar var ?’’ ‘’ Beş dakikası var abla diyor’’ Masaya yığdığım çanta ahalisini toplamak zaten beş dakikamı alır. Kalan çayımı hızlı hızlı yudumluyorum. Çantamı toparlıyorum. Ve başlıyorum ellerimdekini döke saça koşmaya. İşin en zevkli yanı bu olsa gerek. Üniversite yıllarımda da vapurun kalkmasına 2 saat kala gelir otururdum .’’Menekşe çay bahçesine’’ ve şu son beş dakikayı bir türlü doğrultamazdım. Vapurun motoru çalışır, kaptan son düdüğü çalar. Ben son saniyede atardım kendimi yarımada feribotunun kapağına. Nefes nefese. Denizin maviliğine bakar sakinleştirirdim kendimi.
Feribottayım işte. Yanımda martılar. Her zaman ki gibi mutlu mutlu kanat çırpıyorlar. Simit istiyorlar yolculardan. Çantamda yarım kalan poğaçamı paylaşıyorum onlarla. Hava da kapıyorlar her attığım küçük parçayı. Küçükken de hep aralarından bir tanesini karşı kıyıya götürmeye çabalardım. Rüşvet aracı olarak ekmek, simit, börek, poğaça ne varsa kullanırdım. Ama hiç başarılı olamadım. Bir tanesi bile uzun boğaz yolculunu benimle beraber göze alamadı. ( Ne çok benzer hayatıma. ) Uzun boğaz yolculuğu hepi topu kırk dakika . ilk on beş dakikada her şey güzel karınları doydu mu gerisin geriye karşı kıyıya.
Ama bugün yalnız değilim bu vapurda. Ki zaten çoktan vazgeçtim martılara rüşvet vermekten. Kendi mutluluğum için verdim poğaçamın yarısını onlara. Yarımada Feribotu küçükbaş hayvanlarla dolu bu sabah. Karşı kıyı kasabasının pazarına götürülen taze meyveler taze sebzelerle. Yaşlı dedeler , yaşlı teyzeler ve onarla yardımcı bir sürü çocuk ile. Çünkü bugün Gelibolu’nun pazarı.
Feribotun kasabama bakan ön kısmında yer buldum. İlişik oturuyorum. Hep eser aslında bu taraf fazla oturtmaz rüzgar seni. Ama yazın son günleri bunlar. Rüzgarın yokluğunda yakıyor da yakıyor güneş…
Yolculuğun son 20 dakikası artık. Kasabanın önemli binaları göründü bile. Tepedeki Hükümet konağı ,Limanın iki yanındaki Balık lokantaları, eski Tersane, beyaz küçük evler. Yaklaştıkça netleşmekteler.
Son sigaramı hep buralarda yakarım ben Çakmak rüzgardan söner Bugün sönmedi. Yarımada rüzgarı bugün izinli olmalı.
Yakınlaşan evlere, ve insanlara bakınca çocukluğumda yaklaşıyor gözüme Evciliklerimiz, ağaçlardan erik çalınan günler, Akşamüstü mahalle gezmeleri, Gece oynanan yakar toplar,is toplar….
Şanslı ve mutlu bir çocuktum ben. Hani var ya şimdi reklamlarda ‘’ Kirlenmek güzeldir’’ diyorlar. Gerçekten doya doya kirlendim ben. Doya doya ıslandım yağmurlarda. Kardan adamlar yaptım . Kızaklar kaydım. Çetin geçen kışlarda . Annemin beni donuma kadar soyup , kapının eşiğinden arındırmadan içeri sokmadığı zamanları saymasak , mutlu çocukluk yıllarımın tadı hala damağımda.
Birden gülümsediğimi fark ettim. ‘’ Büyüdüm’’ demişim. Sesli sesli.
Yanımdaki teyze ‘’ Buyur evladım’’ deyince anladım. ‘’Yok dedim. Teyze sana demedim. Çocukluğumla konuştum ben. Senle değil. Özlemiş beni görmeye gidiyorum’’
Garip baktı yüzüme teyze. Yanındaki diğer bayana dönüp ‘’ Buralı değel her hal . vah vah.’’ Dedi Söylesem annemi babamı tanırlar hemen. ama ne gerek var? Durduk yere haber olmaya. Kendimi deşifre etmeye. ‘’ İyi günler ‘’ dedim kalktım sakince. Çantalarımı takıp koluma biraz vapurun tırabzanlarından baktım boğaza. ,’’ Maviyi seviyorum’’ dedim. Çünkü benim adım da mavi . Adımla müsemmayım. Gökçe ‘yim ben. Göklere ait ve mavi.
Artık iskele iyice yaklaştı. Her seferde aynısı olur. Vapurdan inemeyeceklerini sanırlar insanlar. Paniğe kapılıp motor kapağının önüne yığılırlar. Oysa iskeleye daha vardır. Ve en çok burada bekler feribot. Ben de katıldım o aceleci kalabalığa.
Bugün pazarı var doğduğum kasabanın . Dedim ya taze sebzeler , meyveler yaşlı dedeler , yaşlı teyzeler ve onların yardımcıları küçük çocuklar var bugün feribotta. Onlarla birlikte yanaşmayı beklerken iskeleye Motorun yarattığı dalgalanmalarla oluşan beyaz köpüklere takıldım. Dedim balıklar yine çamaşır yıkıyor. Ah nasıl da kanardık hepimiz babamın neşeli uydurmacalarına. Yine inanmak istedim aslında küçük balıkçı sandallarının ‘’Gargamel’in orduları’’ olduğuna inandığım gibi.
Tüm bunları düşünürken Kenarda kendi halinde duran bir sepete takıldı gözüm. Pazarlara gide gele eskimiş içinde ağzına kadar üzüm. Mavi , mor ,sarı, kahverengi Dal dal . Salkım salkım . Kaderlerine razı onlarda bekliyorlar inmeyi. Hepsine bir isim verdim oracıkta. En tombulu bendim.Adım Gökçe. Sarı olan Nilay. Yanındaki uzun Ö znur. Biraz ötede Sevim .yanında Zühre dibinde Suzet .Yanlarındaki salkımda Esra’yla Funda. Aaa Berna da orada . Afacan bakışlarla etrafı süzen Alper. En yukarılarda yerini almış Zeynep. Onun arkasında Evren. Diğer köşede İlker. Yaramazlık arkadaşı Ceyhun’la. Biraz uzakta kalmış Diler.Onların yanında da Burcu’yla Aysel. Sepetin tam ortasında Yener. Yener’in yanında Özlem (Puran) Mesru da burada .Diğdem de yanlarında Ebru’yla Banu da aynı salkımda. Göremediklerimde var onlarda sepetin altlarında.
Pazara götürüyorlar bizi.Tezgahlara. Önce su verdiler beslediler. Gözümüzün içine baktılar. Ama artık ayrılık zamanı.
Kimimiz kek olacağız akşam beş çaylarının yanına Kimimiz en ihtişamlı masalarda yemek sonrası meyve. Kimimiz en tatlısından şarap olacağız.Kimimiz Meyve suyu. Kimimiz Sirke Kimimiz Koruk.
Ama olacağız dedim içimden bir şeyler olacağız. Olduk bile olgunlaştık büyüdük. Aynı salkımda yaşadık acıları mutlulukları aynı dallarda. Olduk ki gidiyoruz her birimiz ayrı yollarda. Ayrı ayrı ama aynı özden .
Vapur iskeleye çarptı. Sarsıldık üzümlerle birlikte. .Yaşlı teyze eskimiş sepetin sapını kavradı nasırlı elleriyle. Ağır adımlarla indi kapaktan . ardından bakakaldım. Sonra ismimi duydum özlemle çağrılan . Ahh babam yine orada işte her zamanki yerinde sabahın körü dememiş gelmiş.
Özlemle sarıldım babama.
Özlemle sarıldım güzel anılarıma. Özlemle sarıldım bu sabah Çocukluğuma..