- 1060 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAHAR KOKULU BİR KADIN(DEVAM)4
Bazı geceler birlikte uyuduğumuz yatağımızda kendi kendime sayıklamalarım ile Rusell in uykusunu böldüğüm olmuştu ve bu duygu bir süredir bende saplantı halini almıştı.
<<Acele iki şişe O RH + kan vermeliyiz, hemşire çabuk Bu seslerde neyin nesi uyanmak istiyorum ama bir türlü gözlerimi açamıyorum her tarafımdan sımsıkı bağlanmış gibiyim parmağını dahi oynatamıyorum. Rusell kurtar beni acele kaç oradan vurulacaksın.
dün geceki sayıklamalarım onu iyiden iyiye tedirgin etmişti Beni niye bağladılar Rusell Kime kan verilecekse bu benden alınabilir benim kan gurubum da O RH + değilmi? Hem seninde kana ihtiyacın yokmu öyleyse benden al canım.
<<Acele kan nakli gerekli,Hastayı kaybediyoruz..hemşire çabuk…bu adamlar niye bağırıyor kulağımdaki bu dit sesi de ne neyin nesi bütün bu sesler ne menem bir uyku bu bir türlü sabah olmuyor uyanmak istiyorum ama bir türlü gözlerimi açamıyorum her tarafımdan sımsıkı bağlanmış gibiyim.
İyide ben değilim hasta olan kim…?Rusell e kan verildi mi?
<< kimin gözleri bunlar tanrım ne kadarda güzeller>>
uykularımda yaşadığı bu sayıklama seanslarına Rusell in defalarca şahit olduğu halde her seferinde uyu hayatım yalnızca bir kabus gördün diyerek beni teskin etme çabası ve arkasını dönüp ruh halimi anlamak istemez gibi uykusuna devam etmesi var olan durumumu daha da bozmuştu eskiden onun her rahatsızlığında bir anne şefkati ile onu usulca uyandırıp ter içinde kalmış yüzünü silerek bunun yalnızca bir rüya olduğunu söyler öpe koklaya bir bebek gibi sarıp sarmalayarak onu göğsüme bastırırdım sonunda korkularım gerçek olmuştu.
Şehir hasta hanesinin Reanimasyon ünitesinde makinelere bağlı Rusell’in baş ucunda haftalardır onu yaşama bağlı tutabilmek uğruna çabalarıma inatla devam ediyordum.
Neredeyse hiç durmadan onunla konuşuyordum bazen de günlüğünden gelişigüzel seçtiğim sayfalardan bölümler okuyordum.
Bu gün doktorların onayını da alarak konuşmak yerine yalnızca Rusell’in tuttuğu günlüğü en başından sesli olarak ona okumaya karar verdim.
Böylelikle bilinç altını harekete geçirebilir kelimelere gizlenmiş anahtar bir sözcük ile bunun yaratabileceği ani bir şok durumu Rusell i kendisine getirebilir şuuru geri dönebilirdi.
En azından ben bunu umuyordum.Tıbbi olarak yapılabilecek her yöntem başarısız kalmıştı ve doktorlar onu uyku halinde tutmaya devam kararı almıştı.Yeniden okumaya başladım.
<<Pencereden dışarıya bakıyorum sevgilim sensizlikle boğuşurken günlüğüm tek dert ortağım uzun gecelerimdeki tek arkadaşım>>
buradaki hayatı yaşadıklarımı yazdıkça bir gün sende her şeyimi benimle burada yaşamışsın gibi öğrenmiş olacaksın.
Yanıma geldiğinde merak ettiklerinin hepsini burada bulacaksın böylelikle bir süreliğine ayrı kalsak ta hiç ayrılmamış gibi olacağız.
Ben bunun için bu günlüğü tutuyorum canım Karenim seni ölüm bizi ayırana dek ilk gün ki aşkımla seveceğim.>>
Ön söz olarak yazılanlar beni hem mutlu etmiş hem de hüzünlendirmişti neden böyle olmuştu neden? Niçin bu ön sözü daha önce görememiştim ona olan kızgınlığımdan fırlatıp atmıştım
<<Ah Rusell neden yaptın neden beni aldattın neden yeniden kavuştuğumuz bir sırada bu kahrolası ayrılık neden aşkım neden bu hallerdeyiz>>diye söylenip durdum.
Kocam en azından dürüst biriymiş hiçbir şeyi saklamamış dedim kendi kendime.Üstelik yazdığı her şeyi beni bilgilendirmek adına yazmıştı.
Gelgitler yaşıyordum yaralanmış yüreğimde. Rusell in bu aciz ve korunmasız halini gördükçe de kahrediyordum hayata.
Bu karmaşık ruh halimin bu beti benzi solmuş yenik durumumun ona bir fayda sağlamayacağını düşündüm ve yeniden günlüğü başından itibaren sesli olarak okumaya başladım gözlerimden yaşlar süzülüyordu ama bunu sesime yansıtmamaya özen gösteriyordum……
<<Yağmur, isterse yaşamı nasılda zorlaştıracağını ispat edercesine tüm şiddeti ile gökyüzünden yere doğru kılıç sallayan on yedinci yüz yıl şövalyelerinin kıvrak ama hamle yapan saldırganlığı ile bardaktan boşanırcasına inmekteydi.
Gökyüzünün bu aman vermeyen saldırganlığı sürerken yer ile gökyüzü arası bir yerlerde fazla mesai yapan rüzgar amansız rakibinin hamlelerine karşı koymaya çabalıyor gibiydi.
Dün yeri göğü biri birine katmakla meşgulken bu gün yağmurun gelişi ile birlikte meydanı rakibine kaptırmış şiddetini biraz azaltmış olsa da mücadelesinden vazgeçmeme adına son kozlarını oynamaktaydı sanki...
Ortalık yağmurla rüzgarın bu amansız mücadelesinin izleri ile doluydu.Ağaçlardan kopan dal ve yaprak parçaları gelişi güzel etrafa saçılmış ve yaşanılan bu fırtınanın şaşkınlığı içinde bocalar gibiydiler.
Kaldırımların asfalt ile bütünleştiği upuzun bir hat boyunca yağmur suları mazgalların bulunduğu istikamete doğru olanca gayretleri ile koşuşturmaktaydı.
Şaşkın su damlacıkları bir araya gelerek yapay derecikler oluşturmuştu bir süre sonra yok olacaklarını bile bile.
Yağmur damlacıklarının Yeniden gökyüzüne yükselebilmek için son hızla denizlere varabilme çabaları da savaşın lojistik bir kuralı gibiydi >> Karen..beni anlıyor musun?
<<Uzunca bir süre hareketsizce oturduğum iskemlede gözlerimin karanlığa alışması için bekledim.
El yordamıyla biraz önce sigaramı yaktığım çakmağımı aradım canım.Bu tablo neredeyse Yağmurun yağdığı her gün yaşanıyor buraları bizim oralara hiç benzemiyor değilmi?.
Burada günler haftalar hüzünlü bir yalnızlık duygusu ve sensizliğimle baş başa aynı tempoda sürüklenircesine geçiyor .
Sanki azgın bir nehirde kürekleri kaybolmuş bir balıkçı kayığı gibi sürüklenip duruyorum.
---<<-Hava epeyce bozuk>> kendi sesimi duyduğum zamanlar sesli düşündüğümü anlayıp garip bir şekilde gülmeye başlıyorum bu tirajı komik halime>> sende komik buluyorsundur günlüğümü okuduğuna göre.
---<<-Eee anlayacağını düşünüyorum. Sensizliğin ve yalnızlığın beni ne hale getirdiğini>>
Bütün gece boyunca yağmur damlalarının evimin çatısına düşerken çıkarttığı aynı ritimde tek düze sesler kafama çivi gibi çakılıyor, adeta insanın içine işliyor.
Soğuk ve zehir gibi keskin rüzgar dış kapının altından evimin holü ne doğru hücum ederken içimde tanımlayamadığım garip bir sıkıntı peydahlandı ve ağzımda tuhaf bir acılık hissi duyuyorum böyle zamanlarımda ayrıca senden yoksun ya!.
Ağır ağır oturduğum iskemleden kalktım.Az önce masanın üzerinden aldığım çakmağımı çaktım.Kısa süreli bu aydınlıkta masanın diğer ucunda duran el fenerini gördüm ve odanın bir köşesindeki küçük bir fiskos masanın üzerinde duran tüplü balıkçı fenerini yakmak için o yana doğru seğirttim.
Ortalığı bir anda keskin bir ışık huzmesi kapladı.Gözlerim kamaşmıştı.
<<Kahretsin !>> dedim. Tüplü balıkçı fenerini kulpundan kavradım ve odanın orta yerinde az önce oturduğum iskemlenin yanındaki masanın üzerine dikkatlice yerleştirdim canım.
Gözlerimin önünde sisler arasında dans eden minicik pervaneler belirdi yada ben öyle sandım bir müddet sonra ortadan kayboldular zaten.
Neyse tek dert ortağım sigaramdan derin derin nefesler çekiyordum arada bir pencerenin perdesine yansıyan şimşeğin keskin ışıkları evimin içine doğru davetsiz misafirler gibi arsızca yayılıyordu.
Saat 21. 05 civarıydı dışarıdan gelen seslerle hüzünlü suskunluğumdan uyanıverdim.Hemen tüplü balıkçı fenerini söndürüp dışarıya kulak kabarttım.
Bu arada pencerenin hemen yanındaki duvara yaslanarak usulca perdeyi aralamayı da ihmal etmedim, birileri Mr Rusell diye bağırıyordu ara sıra çakan şimşek ortalığı gün gibi aydınlatıyordu.
Bahçenin içinde eve doğru yaklaşan insan siluetleri gördüm . Bazı seslerin sahiplerini ayırt ettiğimi anladım bu sesler doktor ve yardımcısı Tmoty efendinin seslerine benziyordu.dışarıdan gelen bu seslere kulak kesildim....
<<Mr Rusell…. Mr Rusell……Kimse var mı? Mr Rusell Evde misiniz………….>>
Elimde ağzına mermi sürülü beylik silahım olduğu halde kapıya doğru yöneldim tok bir sesle Kim o ’’ diye sordum..Ardından yineledim kim var orada...beklediğim ses gecikmeden geldi...
- ’’ Benim doktor Ripnes..
Kapıyı açar açmaz karanlıkta hemen kapının önündeki pervaz altına sığınmış Doktor Tmoty efendinin dışarıda ki yağmurdan sırılsıklam bir halde olduklarını gördüm..
Aman Allahım bu ne hal hemen içeri girin sözleri ardı ardına ağzımdan kaçarcasına çıkıvermişti.
Fener yeniden odayı aydınlattığında.. üşümüş olduğu her halinden belli olan Doktor yarı titrek bir ifade ile içeri ne güzel, sımsıcak diyerek söze girdi kömür sobası gürül gürül yandığını belli etmek ister gibiydi ara sıra çıtırdayarak varlığını hissettiriyordu sanki.
Şöyle sobanın yanına oturun içiniz ısınsın.. dedim ve ardından içerideki odalardan birinden aynı hızla iki adet havlu alıp yeniden salona döndüm.
Bu saatteki beklenmeyen konuklarıma kurulanmaları için havluları uzattım Ardından her zaman sobanın üzerinde hazır bekleyen çaydanlıktan bardaklara çayları boca ettim..
Bu arada onlar şaşkınlıkla benim bu her zamankinden farklı gerilmiş hareketlerimi izliyorlardı üzerindeki stres i bir miktar atan Doktor Ripnes söze girdi
--’’Dostum durumlar çok fena’’!....dedi.
Bu arada onlara verdiğim havlular işe yaramıştı onlar hem saçlarını başlarını kurulamaya devam ediyor hem de iri iri açılmış gözleriyle bana bakarlarken endişeli tavırlar sergiliyorlardı.Bir şeylerden çok korkmuş görüntüleri vardı.
Çok hızlı bir şekilde düşünmeye başladım Doktor fırsat buldukça bana konuk olurdu ve benim kafa dengi biri olduğumu her yerde söylerdi ama ziyaret e gelmeden önce mutlaka arar haber verirdi üstelik bu sabah telefonla görüşmüş akşam üzeri de doktora uğramıştım kötü bir şey olsa mutlaka o zaman bana anlatırdı.
Bu gün doktora yaptığım ziyareti baştan sona birkaç saniyede gözümde canlandırdığım halde bir sonuca ulaşamadım.
Polis merkezindeki odamda masada oturuyordum başımı iki elimin arasına almış sıkmaya başlamıştım belki acımdan kurtulurum diye hatta daha önceleri bu yöntem işime yaramış baş ağrılarımdan kurtulmuştum. Ancak bu kez öyle olmadı bende başımı sıkmaktan vaz geçtim . Derin bir nefes aldım ve bu ağrıya bir çözüm bulmalı diye düşünürken ellerim gayri ihtiyari ezbere bildiği bir telefonun numaralarını birbiri ardı sıra çevirdi.
Efendim … Karşıdan gelen sesin sahibini hemen tanıdım.
Günaydın doktor nasılsın ?dedim kötü durumda olan ben olmama rağmen neyse. Karen!
Doktor Ripnes genç bir pratisyen hekim ve kasabanın sağlık ocağında görev yapıyor. Kasabanın da tek doktoru.Yaklaşık 25 yaşlarında ya var yada yok oldukça zayıf ve ince biri 1,70 ten daha uzun olduğunu sanmıyorum sen buraya geldiğinde onu bir akşam yemeğine davet ederiz diye düşünüyorum.
Doktorumuzun kendi halinde kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan çekingen bir yapısı var.Zamanının çoğunu uzmanlık sınavına hazırlanmak için saatlerce kitap okuyarak geçirdiği halde her zaman iyi hazırlanamadığını düşünür nedense.
Aslında Chambel üniversitesinden cerrahi ihtisas teklifi almasına rağmen oraya gitmedi çünkü o çocuk ihtisası yapmak istiyor ve sınava girerek bunu gerçekleştirmeyi düşünüyor anlayacağın idealist birisi.
Sohbetlerimizin birinde <<ailesinin onu çok zor şartlarda okuttuğunu ve onlara vefa borcunu çok istediği çocuk doktorluğu ihtisasını yapınca ödeyeceğini söylemişti idealini anladın mı?
Yıllar önce ikiz kardeşini tüberküloz dan kaybetmiş.Her ay maaşının yarısını ailesine gönderiyor çok fedakar bu yönü ile bana benziyor neyse.
Doktorumuz kasabada sevilen biri işini severek yapıyor idealist dedim ya! her hastası ile özel olarak ilgilenir daha sonrada onların iyileşip iyileşmediklerini yakınlarından mutlaka öğrenir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.