- 956 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMADIKÇA ANLAŞILMAZ...
YAŞAMADIKÇA ANLAŞILMAZ...
Binlerce gençlerimizin gece geç saatlerde çöp bidonlarının içini karıştırırken, içim acıyor.
Geç vakit eve dönerken apartmanın önünde bir kişi çöp bidonunu karıştırıyordu. Önce ürktüm; çünkü yalnızdım. Aklımıza bali çeken çocukların yaşattığı vahşetler geliyor. Kendimi toparlayarak çocuğa yaklaştım:
“İyi akşamlar çok gençsiniz ve başka bir iş yapabilirsiniz” dedim. Çocuk bir an dönüp yüzüme baktı ve: “Haklısınız kim istemez ki iyi bir işyerinde çalışmayı. Ben üniversite mezunuyum, ama gördüğünüz gibi kağıt topluyorum. Belki inanmayacaksınız” dedi.
Çok şaşırmıştım. Konuşması gayet iyi ve bali kullanan çocuklara benzemiyordu. Kendisi gibi gençlerin bu yolla kazançlarını temin ettiğini söyledi. Çocuğun ismi Ahmet İNAN’di. Türkiye’nin gerçek yüzü. Üzüldüm durumuna. “İyi akşamlar Ahmet” dedim oradan ayrıldım.
Oradan geçmeye korktuğum, bana bir şeyler yapar mı dediğim genç bir üniversiteli idi; ve yaşamlarını idame ettirmek için ve hatta iş bulmadığından dolayı bu yolu tercih etmişti. Kağıt toplayıcı. Bunun bir çok örneği vardır.
Gece bir türlü aklımdan çıkmadı Ahmet’in söyledikleri...
“Bir kış gecesi en tatlı uykunuzdayken birden üşüdüğünüzü hissettiniz ve uyanarak bir yorgan daha örttünüz üzerinize üşümemek için. (Onlar hiçbir zaman sıcak bir uyku tatmadılar ki)
Sabah oldu işinize gitmek için uyandınız lavaboya giderek yüzünüzü yıkadınız, havlu ile yüzünüzü kuruladınız. (Onlar ise yüzlerini yıkamak ve kurutmak için kendi ellerini kullandılar)
Odanıza giderek, gardırobunuzdan giyeceğiniz elbiseyi seçerek giyindiniz. (Onlar yıllardır yırtık pırtık olmuş, bir insanın koklayamayacağı kadar kokmuş elbiseleri yıllardır giyiyorlar zaten)
Kahvaltınızı hazırladınız ve başladınız açlığınızı gidermeye (Kalktı yerinden, bir bakkal dükkanına gitti; bakkalcı verdiyse bir ekmek, işte o zaman gerek kalmadı çöp kutusunu karıştırmaya, vermemişse bakkalcı bir ekmek o zaman; farelerin, kedilerin, köpeklerin ortağı olmuştur )
Evinizden ayrıldınız işe gitmek için (Onların ne bir evi olmuştur nede gidecek bir işyerleri vardı)
Yolda, işinize giderken maaşınızı düşünürsünüz, işinizi en iyi bir şekilde nasıl yapacağınızı hayâl edersiziniz, eşinizin ve çocuklarınızın sizden talep ettikleri şeyleri nasıl karşılayacağınızı düşünürsünüz. (Onlar yolda amaçsız bir şekilde yürürken hiçbir zaman bir ailesi, bir işi olmadığı için bu tür düşünceler hiçbir zaman beyinlerinde sorun teşkil etmemiştir; tek düşündükleri iki şey var karınlarını doyurmak, bir sefer uykuya dalacakları yerlerinin daha sıcak olmasını düşünmek)
İşyerindesiniz ve çalışıyorsunuz sorumluluklarınız var müdürünüze veya işçilerinize (onlar sorumluluk nedir bilmezler; çünkü kimseleri olmadığından dolayı) öğle yemeğinizi yiyorsunuz( Onlar ise acaba kuru ekmeğin dışında biraz daha temiz olan peynir, zeytin bulma uğraşı içindeler)
Müdürünüze veya çalışanlarınıza afiyet olsun dediniz ve kalktınız işinizin başına döndünüz (Onlar ise doymadılar ki daha çöp karıştırmaktan vazgeçsinler, afiyet olsun kelimesin hiç bilmezler ki)
Bir an olsun işyerinizde ailenizi ve sevdiklerinizi düşünerek güzel bir hayâle daldınız (onların tek bir hayâli var özlemini çektikleri bir sıcak yemek ve de yatacak sıcak bir yer)
İşyerinizdeki mesai bitti ve evinize doğru gitmek üzeresiniz (onların gidecekleri tek bir yer o da bilmedikleri bir yer)
Yolda yürüyerek gidiyorsunuz sevinçli bir şekilde evinize doğru, başınızı sola doğru çevirdiniz ve karşınızda kaldırımda oturan saçı sakalı karışmış, üstü başı yırtık, elinde bir ekmek parçası, donuk gözleriyle nereye baktığını bilmeden bakıyor etrafına ve birden içiniz burkuldu, şimşekler çaktı, kalbinizin ortasından soğuk bir rüzgar geçti acıtarak, beyninizin en ücra köşesindeki düşünceleriniz iflas etti.
Eşinizin,çocuğunuzun sevdiklerinizin, olmadığını düşündünüz bir an ‘’Ya ben onun yerinde olsaydım!’’
Biz insanların diğer yaşayan varlıklardan ayıran tek temel farkımız sadece düşünebilmemizdir.
Descartes: “Düşünüyorum öyleyse varım”. Yüzyıllardan beri yaşanan şu yerküre üzerinde her şeyin öznesi ve fiili insandır.
Adana şehrimizde yaşayan iş adamlarımız ve de bürokratlarımız ilk paragrafta belirttiğim konuyu inanıyorum ki bu şekilde yaşayan kimsesiz insanlara yardımcı olacaklarını...
Proje şu şekildedir: Belediye başkanlığının hibe edeceği ve kendilerinin uygun görebileceği bir arazi. Adana şehrimizdeki iş adamlarımızın maddi katkıları ile belediyenin hibe ettiği bir arazi üzerinde bir inşaat çalışması. On katlı bir bina her katta beşer daire. Daireler: Bir oda, bir salon, mutfak, banyo ve lavabo bir arada. Bu proje kimsesiz insanlar sayısı kadar inşaat sayısı değişebilir.
Kimsesiz insanların şimdiye kadar hasret kaldıkları ve özlemini duydukları o gülümsemeyi yaşaması dileklerimle......
HALİSE TEKBAŞ
GAZETECİ-YAZAR