- 1712 Okunma
- 31 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (11)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Meltem öğretmen çok mutluydu. Okuma yazma bilmeyenlere aydınlık bir pencere açacak ve özellikle de kadınlara okuma yazma öğretecekti. Köye ilk geldiği gün, muhtar ile konuşmuş ve kadınların okulda toplanmalarını istemişti. Bütün kadınlar gelmişti toplantıya. Meltem öğretmen, kadınlara okuma yazma bilmenin kendilerinde yaratacağı ayrıcalığı tüm çıplaklığı ile anlatmış ve hepsinin bu kursa katılmalarını rica etmişti. Bir gün sonra okula hiçbir kadının gelmediğini gördüğünde merakla sormuştu muhtara” neden gelemdiler” diye.
Muhtar;
“ Tarlada çalışıyorlar öğretmen hanım. Burada kimse zaman kaybedemez okuma yazmayla, kadın okuma yazma bilse ne olur, bilmese ne olur. Onların tek işi var çocuk doğurup, tarlada çalışmak, başkası gelmez bize ”
Bir muhtarın böyle düşünmesi şaşkına uğratmıştı Meltem öğretmeni. O devletin görevlisiydi. Seçimle iş başına gelmiş de olsa, devletin dediklerini yapmalıydı ama şimdi abuk sabuk bir şeyler söylüyordu.
“Nasıl böyle düşünürsünüz muhtar. Size devlet ne derse yapmak zorundasınız”
“Bizde yapıyoruz zaten öğretmen hanım, Sen çağır dedin ben çağırdım. Gelmezlerse zorla mı getirecen”
Diye cevap almıştı muhtardan
Köyün ağası da;
“Burada ben ne dersem o olur öğretmen hanım. Ben, bu karılar okuma yazma öğrenmeyecekler dediysem öğrenmeyeceklerdir. Sen buraya gelip de bu karıların gözünü açıp bize karşı ayaklanmalarını mı sagliyacan. Kim oluyon bakim sen. Öğretmenmiş, ben ne öğretmenler gördüm burada. Hepsi de kıçına baka baka kaçtılar köyden. Sen biliyon mu benim Ankara da tanıdıklarım olduğunu. Bir mektubum yeter senin buradan alınman için. Şimdi git buradan ve bir daha da gelme”
Muhtarın nasıl seçildiğini o zaman anlamıştı Meltem öğretmen. Fakat o hiç yılmadan ev ev dolaşmış, hem kadınları, hem erkekleri ikna etmeye çabalamıştı. Birkaç gün köyde kalmasına rağmen hiç kimseyi ikna edememişti, ta ki köyden ayrılmaya karar verip, dolaşmaktan yorulup, çeşmenin başında dinlenmek için durup, bir yudum su içmek isteyene kadar.
Pınarın başında yine son umut kadınlarla konuşmaya başlamış ama kimseyi ikna edememişti. Hepsi de ağadan ve kocalarından nasıl korktuğunu anlatmıştı Meltem öğretmene.
“Sen ne diyon Meltem öğretmen, sen bizi boşatıp, ağaya karı mı yapacan”
Demişlerdi ve Meltem çok şaşırmıştı. 20. yy da üstelik Cumhuriyet kurulalı 75 yıl olmuş ama millet olarak hala bir adım ileri gidememişti. Ağalık, yalnız doğuda değil, ülkenin tüm coğrafi yerlerinde hüküm sürüyordu. Ve bu ağalık sitemini hiç kimse yıkamıyordu. Ve işte Fatma bacıyı, bu pınar başında, o gün tanımıştı Meltem öğretmen
Fatma bacı, Meltem öğretmenin görev yaptığı köyde eli maşalı bir kadın olarak bilinirdi. Sabahtan akşama kadar çapa yaptığı tarlasından, kazması ve küreği sırtında, güneşin kap kara yaptığı yüzü ve çalışmaktan nasır tutmuş elleri, güneş gibi parlayan masmavi gözleri, başında kenarları oyalanmış yemenisi, sırtında her tarafı yamalanmış ama tertemiz olduğu için yamalarının aksesuar gibi göründüğü gökkuşağı renklerinde ki hırkası, bacağında kara denizin kadınlarına özgü şalvarı ile dimdik, hiç bükülmeden, emeğinin karşılığını almış bir kadın edası ile pınarın başında belirdiğinde, bütün kadınlar dönüp dönüp bakmışlardı Fatma bacıya. Meltem öğretmen de merakla dönmüştü Fatma bacının geldiği yöne. İlk gördüğünde Meltem öğretmen “ Aman Tanrım ne kadar güzel bir kadın bu, tam bir Anadolu kadını” demişti bir anda. Daha önce gitmişti Fatma bacının evine ama evde bulamamıştı onu. Bir tek onunla konuşamamıştı ya zaten.
Kadınların bakışlarından, Fatma bacıya kıskanarak baktıklarını görmüştü. Ne de olsa Fatma bacı, köyün en yakışıklı ve en güçlü erkeği ile evlenmişti. Kıskançlıkları bu yüzdendi.
Fatma bacı, kadınların yanına vardığında;
“ Ee söyleyin bakalım şimdi, burada fingir fingir kimin dedikodusunu yapıyorsunuz”
“Ne dedikodusu Fatma bacı, şaşırdın herhalde. Su dolduramaya geldik pınara”
“Belli belli. Konuşup konuşup fingirdeşiyorsunuz. Ben bilmez miyim sizleri. İşiniz gücünüz su doldurma bahanesiyle, pınar başında buluşup, onun bunun dedikodusunu yapmak”
“AA Fatma bacı, sende bizi dedikodudan başka bir iş yapmayan karılar sanıysin”
“EE öyle değil mi. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Bende şimdi doğruyu söyledim ya kovulurum yanınızdan. Neyse, siz dedikodunuza devam edin, ben gidim. Daha eve gidip yemek yapcam Osman’ıma. Onun o kasları azcık yemekle doymi”
“Anlıyoz Fatma bacı. Öyle güçlü bir adamı doyurmak zordur”
“Sizi kancıklar. Hala güzünüz Osman’ımda değil mi. Kocalarınız duymasın, hele ağanız hiç duymasın. Kocalarınız boşar, ağa da sizi teker teker karı yapar gendine”
“Yapar mı yapar Fatma bacı. Kaç tane karı aldı hala gözü onun bunun karısında. Bizim adamlar da hep ona borçlu olduğundan söz edemiyler yanında”
“Borçlu diye karılarını ağalarına sunacak degiller herhal”
“Biz korkarız Fatma bacı. Bu pis adam ölmeden bize rahatlık yok bu köyde. Çekip gitsek şehre, gene bulup götürür buralara. Adamın arkası güçlü. Ankara’ya bir mektup yazı, her şey ayagına geli”
“Siz öyle sanisiz salaklar. O kadar güçlü olsa. Ankara’da adamları olsa, bu çorak tarlalarda eğleşir mi hiç. O kan emici size borç veri, borçlandıri, sonra da elinizde avucunuzda ne varsa ali, o yetmi, karılarıda haremine ali. Akıllı olun karılar, kocalarınız nerdiyse p….k olacaklar, Fatma bacı dedi dersiz.”
“Öyle deme Fatma bacı. Korkutuyon bizi”
“Korkun zaten. Ben boşa konuşmam”
Kadınlar pınar başında bunları konuşurken bir sesle irkilmişlerdi.
“Sizi dedikoducu karılar sizi. İşiniz yok anlaşılan. Burada toplaşmış ne konişisiz. Sizleri kocalarınıza söylim de bir güzel dövsün, o zaman anlarsiz dedikodu yapmak ne dimekmiş”
Ağanın sesiydi bu ve kadınlar bir an çil yavrusu gibi dağılmaya başlamışlardı.
Devam Edecek
YORUMLAR
Meltem öğretmen çok mutluydu. Okuma yazma bilmeyenlere aydınlık bir pencere açacak ve özellikle de kadınlara okuma yazma öğretecekti.
Cahil Bir toplumda her Türlü kötülükle karşı karşıya kalınır.
Kadınımız kızımız oplanımız yaşlımız hep okuyan olsun.Yüreklerine bilginin tadı dolsun..
Saygılar ...
Günün yazısı olmayı hak etmiş bir bölüm ve duyarlı okuyucu yorumları.
Önce anne yüreği (12) ve şimdi bu yazınızı okudum değerli hemşehrim. İkisi de çok hoştu.
Halen her ne olursa kadının kafasını örtmenin çarelerini arayan, örtününce tüm sorunların ortadan kalkacağını zanneden zihniyetler olduğu müddetçe aydınlanma yolunda işimiz çok zor.
Mücadeleye devam sevgili Türkan hocam. Saygıyla selamlar Mersin'den.
Sayın Hanay, gerçek bir konuya parmak basmışsınız. Ne yazık ki dediklerinizde yüzde yüz haklısınız. Nerden mi biliyorum. 18 Yıl gibi çok uzun süre okul aile birliğinde görev yaptım. Ve benim ile birlikte arkadaşlarımın o birlikte yer almaması için çok uğraşıldı ama ne yazık ki başaramadılar.
Milli Eğitim Müdürlüğü ve Vali Bey bizim okula randevu bile vermiyordu ama biz öyle yolardan randevular alıyorduk ki onların akılları şaşıyordu. Ve çok defa memur olduğum için " Halkı kışkırtmak ve isyana teşvikten" çok defa suç duyurusunda bulunuyorlar bende mahkemeye çıkıyor. Takipsizlik kararı verilip serbest bırakılıyordum.
Hele bir suç duyurusu vardı ki akıllara durgunluk veren cinstendi. Fakir çocukları giyindirmek ve yardım etmek için kampanya düzenlemiş ve bu kampanyadan gelenleri çocuklara dağıtmış, onların bir yıllık okul ihtiyaçlarını karşılamıştık. Milli Eğitim Müdürlüğü "usulsüz kampanya düzenlemek ve çıkar sağlamak" suçunu işlediğimizi söyleyerek suç duyurusunda bulunmuştu.
Bizim yaptığımız tamamen gönül işi idi. Aldığımız ve verdiğimiz her şey kayıt altına alınmış, tek kuruşluk menfaat sağlanmamıştı. Milli Eğitim bunları istemiş olsaydı zaten verilirdi. Ama onlar ona bile gerek duymamışlar direk savcılığa vermişlerdi. Ve yine onların hüsranı ile bitmişti sonuç.
Bizler bu tür yıldırma hareketi ile asla vazgeçmeyeceğimizi kanıtladığımız için bizimle uğraşmaktan vazgeçmişlerdi. Ama öğretmenlerimiz gerçekten çok büyük korkular yaşıyor bunu biliyorum. Hele ki şimdi adını bile unutuyorum. Öğretmen öğretmeni şikâyet edebilecek duruma geldi ya çok daha fazla korku içindeler ve sessizce bekliyorlar. Ve ben onları çok iyi anlıyorum.
Teşekkür ediyorum duyarlılığınız için. Saygılar yüreğinize
Toplumsal duyarlılığınızı bilen biri olarak yazınıza ve kişiliğinize hayranlık duymamak mümkün değil.
Anlatacaklarımı yazınıza bir eleştri değil katkı olarak görürseniz sevinirim.
Ege'nin şirin bir kasabasında romanların yoğun yaşadığı bir okulda ''okuma yazma seferberliği''adı altında açılan bir kursta görevlendirlmiştim.
Yaşlı teyzelerin okuma ve yazma istekleri olmamasına rağmen kursa gelişlerinin nedenini öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
Kursun yarısında ve kurs sonunda verilen erzağı almak için kursa bir gün gelip birkaç gün gelmemelerini hoş görmemizi isteyen müdürle tartışmıştım
O mahallenin çocuklarının yarısı okula gelmiyor,sokaklarda oynuyordu.Bu verileri de mahallede yaptığımız yoklamalarda öğrenmiş,milli eğitim müdürlüğüne rapor etmiştik..
Çocuğunu okula göndermeme nedenlerini sorduğumuz da ise verilen yanıtlar çok gerçekçiydi.Kayıt parası,aylık aidat ve okul masrafları veliler için sorun oluşturuyordu.
Bu kursları verirken öğrendim ki:
İlin valisi,ilçenin kaymakamı,halk eğitim müdürü ve yardımcısı,ilköğretim müdürü ve sorumlu yardımcısı,bizim okulun müdürü ve görevli müdür yardımcısı,ben ve hizmetli
bu kurstan para alıyorduk..Ama sonuç korkunç bir hezimetti..Her şey göstermelik ve fiyaskoydu.
Kurs vermekten vaz geçip müdüre bu durumu gösteren bir dilekçe verdim.
''Hiç kimse verilen kurstan para almasın.Verilen erzak paralarını da ekleyip okula gelemeyen 500 çocuğun tüm masraflarını da karşılayalım ve çocukları sokaktan alıp okula getirelim !''diye de ekledim.
Bu delice çıkışımın karşısında sözlü uyara muhattap oldum.
Bir ülkenin çocuklarını okutamayan sistem yetişkinlere göstermelik eğitim uygularken komik ve apsürt oluyor..
Okullarında nasıl bir eğitim uyguladıkları malum.25 yıl boyunca verdiğimiz mücadelenin sonunda anladım ki:Bütün okulları kapatırsak insanlar el yordamıyla,doğal içgüdüleriyle ''insan olmayı ''daha çabuk becerektir.
Saygılarımı kahrımla birlikte kabul edin lütfen....
Anlatım çok etkili serinin diğer yazılarını okumamış olsamda büyük bir zevkle okudum içim burkularak tabiiki. Betimlemeler, şivelerin yazıma aktarımı çok gerçekçi hiç yapay durmuyor oldukça başarılı. Şiirlerinizde de görmeye aşina olduğumuz sosyal meseleler ve toplumun kanayan yaralarına ustalıkla değiniyorsunuz, yani bu şiirse eğer şiirde keza bu yazıda... Kimileri bunu ön plana çıkmak için yapar daha çok okunmak ve sitede tanınmak, ama bu denli samimi ise işte o zaman kalem başka bir boyuta geçiyor sevilmenin yanında bir o kadar saygı kazanıyor şahsiyetiniz.
Hem serbest şiirde hem o vazgeçilmez hece şiirlerinizin ardından sizi hikayeleriniz ile de tanımak büyük bir keyifti.
Tebrik ederim Türkan hanım.
Saygılarımla.
Türkan kardeşim.
Günün yazısını kutlarım.
Bu seriye çok çok yorum yazılır ama tansiyonum yükseldi okuyunca.
Kitap yapma imkanın olur inşallah....
-----ağa bizi alır karı yapar korkusu taşıyan bir toplumda koca diye geçinen erkeklerin ağzına tüküreyim......
-----Karısından dört beş adım önde yürüyen erkeğinde ağzına düküreyim.
-----" başarılı her erkeğin arkasında bir kadın vardır " sözü doğrudur
karılarını çahil saklayan onları satın alacak kadar hor gören kaçtane başarılı erkek var merak ediyorum.....
..........Türkan bacım kutlarım ......
şiirlerin farklı tad yazıları n farklı tad yüreğine selam olsun değerli şair
tebrikler
Düşünceler değişmeli aslında.Eğitim evrensel olmalı.İnsanlar bilinçlenmeli.Düşünceler değişmedikçe,insanlar her alanda hata yapar.Neden insanlarda ben duygusu hakim,neden nefret,kin dolular,neden bir adım öteye gidemiyor toplumlar.İşte nedeni hep yetersiz eğitim.Yeterli eğitim alınması için de kkafaların değişmesi,aydınlığa açık hale gelmesi gerek.Kadınlarımız istese bile,erkek egemenliğinin egemen olduğu dar çevrelerde,bu mümkün olamlyor.Kadın bilinçlenmesin,öğrenmesin,göüz açılmasın diyerek hep sindiriliyor.Bu şekilde de bir yere varılamıyor.Hala çok yaygın bir sosyal olgu.Üzülerek gördüm,görüyorum hala.Çok faydal,çok gerekli harika bir eser.Tebrik ederim,selam ve saygılarımla.Var olun.
çok güzel bir anlatımdı
güzel bir konu
kadınlarımız köylerdede şehirlerdede buna maruzlar
abiler babalar eşler toplum agalık baskısını kurmakta
çok nadirdir yürekli başkaldıran benim diyebilen bu despot ezmeyi hüne bilen yigitlere
yüreginize saglık selam saygı sevgilerimle
sedanur tarafından 10/8/2009 2:20:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
iliklerime kadar ürperdim oralara Meltem ögretmenin yasadigi yerlere gittim biranda cesmebasi sohbetlerini getirdim gözümün önüne muhtari agasiyla film seridi gibi gecirverdi gözümün önünden anlattiklariniz hala bu devirde böyle insanlar varmi diye sormaktan kendini alamiyor insan,,,,yazik diyorum cok yazik,,,,,ATAM KALK BAK kurdugun CUMHURIYET ne halde offf ki ne offf yürek daynamz ,,,,kutluyorum duyarli yüreginizi kaleminizi ilk kez okudum yazinizi ama cok begendim takip etmeye calisacagim ,,basarilarinizin devamini dilerim,,,saygilar slmlar tbkler,,,,,,
Gidip görmeyenler, yaşamayanlar, ülkemizde ağalık sisteminin mazide kaldığını zannediyor. Fakat gerçekte maalesef en rezil şekilde devam ediyor. Yazık, oy uğruna, koltuk uğruna, bunları önlemeyen, önlemeye çalışmayan, iktidar sahiplerine....
Sosyal bir yara. Gündeme almak çok yararlı. Tebrikler.