- 4146 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ALTINCI HİSS VE YAHUD ÜÇÜNCÜ GÖZ
İnsan doğarken Allah tarafından ona verilen bir çok hissleriyle birlikte doğuyor ve bu hissler ömrünün sonuna kadar ona eşlik ediyor. Tabii ki yaşam tecrübesinde kazandığı hissler o hissleri daha da güclendiriyor.
Mesela yeni doğmuş bebek annesini sesinden, kokusundan vb. Şeylerden tanıyor. Uykusunda gülüyor ve yahud ağlıyor. Halen ilme malum olmayan ruya görme nedir? Ruyalarımız ve bu hayat sırrlarla doludur. Bana göre insanın hissettikleri çok önemlidir. İçten hiss ettiklerin yanlış olamaz ve defalarla yanılmıyorsan demek ki sende bir şeyler var. Kendi hayatımdan kendi hissettiklerimden bahs etmek istiyorum.
Çok genc iken yani hayatı tam anlayamadığım bir zamanda kendi-kendime düşünüyordum. “Cennet, cehennem, şeytan, melek hepsi uydurma ve yalandır.” Hatta Allah hakkında çok az biliyordum ve diyordum ki; “insanı, insan kendi yaratıyor.” Çok aptalca bir fikir değil mi? Ama beni yanlış anlamayın, düşünün ki benim çocukluk ve genclik yıllarım Rus esaretinin altında olan Azerbaycan zamanına denk gelmiştir. O zamanlar eskiden kalan camiler uçurtulmuş; yerinde spor salonu, okul ve başka binalar inşa edilmişti. Din tamamen yasaktı. Buna rağmen dedelerimiz, ninelerimiz evlerde gizlice namaz kılar dua okurdular. Ben dedemi hiç görmedim. Ninemin de namaz kıldığı, dua okuduğu aklıma gelmiyor. O zaman çok küçüktüm.
Ezan sesi yasak olan bir zamanda belki de böyle düşünmem normaldı. Bir-iki kez Allah yoktur (estf.) kelimesini de dilime getirmiştim.
Devamlı olarak kötü ruyalar görmeye başlamıştım. Beni ruyalarımda boğuyordular ve ben bağırarak uyanıyordum. Ruyadan uyandığım halde karanlık odada korkunc yaratıklar görüyorum. Her gün ruyada sayıklamalarım devam ediyor. Kaç sene böyle geçti. Kendi kendimle konuşuyor bütün olanları kendimce yorumlamağa çalışıyorum. Kimseye zararı dokunmayan birisiyim... Hatam, günahım nerde diye düşünüyorum.
Ve günlerin bir günü yine ruya gördüm. Küçük bir kızım, okuldayım. Öğretmen beni tahtaya çıkarıyor. “Dersini söyle” diyor. Ve ben bana tanış olmayan dilde bir şeyler okuyorum. Belki bin defa tekrarlıyorum o kelimeleri. Ta ki ezberleyene kadar. Sabah açılıyor uykudan uyanıyorum. Halen o kelimeler aklımda ve dilimde. Yaşlı adamlardan birisine soruyorum.
“Bunlar ne demek” diye.
O da bana soruyor.
“Sen bunları nerden biliyorsun, kimden öğrendin?”
Ona ruyamı anlatıyorum.
“Ruyada öğrendim” diyorum.
O da cevabında bana;
“Sen kurandan ayeler okuyorsun” diyor. hem de arapca...
Silsile ruyalar devam ediyor, aldırmıyorum. Lakin bir gün gördüğüm bir ruya hayatda gerçekleşince ben kendime geliyorum. Ruyam böyle idi.
“Ben kökleri gokte kendisi daha enginlerde olan bir ağaca çıkıyorum. Yerdeki dağlar bile görünmez olmuş dönüp aşağıya bakınca da vahimeleniyorum. çünkü çok yüksekteyim. Birden gayıbdan titrek ve hoş bir ses duyuyorum. İsmimi söylüyor. Beni çağırıyor. Etrafıma bakıyorum. Hiç kimseni göremiyorum.
“Sen de kimsin, beni nerden tanıyorsun “diyorum.
Ses cevab veriyor;
“Ben Cebrail meleğim” diyor ve beni uyarıyor.
“Bu gün hiç yere gitme, sana zarar gelecek, kırılacaksın” diyor.
Uykudan ter içinde uyanıyorum. Bir az etkisi altında kalıyorum. Ama yine ruya diye aldırmıyorum. Hemen gün biryere gidiyorum ve gerçekten de gittiğime çok pişman oluyorum.
Bu rüyalarımın yüzerinden 15 sene geçmesine rağmen halen aklımdalar. Zem-zem suyunun çıktığı yer, imamların şehit düştüğü yerler, beni iyi ve kötü işlerimden dolayı altun ve gümüş zincirlerle cezalandıran ışıltılı kanatlı küçük melekler beni gec de olsa Cuma camisine götürüyor. Tabii ki bu arada seneler geçmiş, Azerbaycan Rus esaretinden kurtulmuş, bağımsız bir devlet olmuş. Camiler berpa olunmuş ve benim yaşım otuz. Dini bilgileri okuyorum. Başka talebeler 1 yılda öğrendiyi dersi ben 6 ayda bitirdim ve Kurani-kerimi arapca okudum. Artık namaz kılıyor bildiklerimi kız kardeşime ve başkalarına öğretiyordum.
Bir zamanlar cennet, cehennem ve bu gibi şeylere inanmadığımda beni kimse yöneltmedi. Kimse öğretmedi. Ama yine de bunu bir yolla, bir sebeple eden Allah oldu. Çünki o benim yüregimde idi ve benim günahsız olduğumu biliyordu. Allah yarattığı kulun kalbinden ve amellerinden etdiği ve edeceği işlerden haberdardır.
Ruyaların gerçek hayatla bilavasite bağlantısı vardır. Bu benim fikrimdir.
Peki altıncı hiss nedir? Altıncı hiss herkesde var mı? Bir kitabda okumuştum Koç burcundan olanlarda altıncı hiss başka insanlara göre daha güclü oluyor ve ben de koç burcundanım.
Ve son zamanlar gördüğüm, hiss ettiklerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
İki–üç sene önce bir gazetede belge muhabiri çalışıyordum. Gazeteçi arkadaşlarla yani beş-altı kişi belgelere yazı yazmağa çıkmıştık. Yorulduk ve öğle yemeyini yemek için İsmayıllı denen bir ilde pansion tipli bir yerde oturduk. Yemyeşil bir çimenlik ama araba yolu nerdeyse 3 metre yukarıdan geçiyor. İstirahet ettiğimiz yerde turistlerin gecelemesi için küçük evler de yapılmış. Ben etrafı önce bir seyr ettim nazarlarım yola dikildi aklımdan geçen belki de yüregimden geçen sözü dilime getirdim. Dedim ki; “bura tehlikeli bir yer, tutalım ki bir aile burda geceliyor ve bir araba kaza yaparak bu evin yüzerine düşüyor, ben burda gecelemekden korkarım” dedim. Hizmetçiler senelerdir bura var ve böyle bir şey de olmadı, yine de olamaz dediler. Tamam dedim ben öyle hiss ettim ve sanki görmüş gibi oldum dedim. Hatta arkadaşlarım bana güldüler.
Evet sırtımızı o yola dönerek yemek yemeğe başladık beş dakika sonra sanki deprem oldu zann ettik, gürültüden her kes bir tarafa kaçtı. Aynen benim dediğimi gibi bir araba yoldan kayarak bir evin yüzerine düşmüştü. İyi ki evde hiç kimse yoktu. Şöfere de zarar gelmemişti ama arabası ve ev ezilmişti. On kişi o arabanı sürüyerek ordan zor çıkardılar. Arkadaşlar bana sen nerden bildin böyle şey olacağını diye sorduklarında ben sadece hissettiklerimi söylemiştim dedim. Demek ki bu kez de yanılmamışım.
Bir kez de kız kardeşimle acilen Baküye gitme durumunda kaldık. Minibüse 2 gün önce bilet almamız lazım ama ne yaparsın bu gün gitmeliyiz. Terminale gittik kasadan iki bilet aldık. Koşarak minibüse geldik. Bindikten sonra biletdeki yer numarasına baktık ki en son sıra bizim yerimiz yani tekerlerin yüzeri. Bozuldum bir de erkeklerin yanında oturmalıyız. Şoferden rica ettim kardeşim ne olur bizim yerimizi ön sıraya değiş. Olmaz dedi durdu. Mecburen arkada oturduk minibüs yerinden terpenende kız kardeşime dedim bak göreceksin bu minibüs Ala kapıda kırılacak. Ala kapı dediğimiz Şekinin giriş ve çıkış kapısıdır. Kardeşim de aman öyle deme yolda kalırız dedi. Ala kapıda minibüs sağa doğru yaklaştı ve durdu. Belki başka yolcu alıyor diye düşündük ama şofer inerek minibüsün arkasına geçti yarım saat uğraşdı. Bazıları sigara içmek için indiler. Ne oldu da böyle çok durduk diye merak ettiler şofer araba kırılmış dedi. Tamirçi geldikden sonra yolumuza devam ettik.
Ve en son Baküde çalışıyordum. Zor günler yaşıyordum. Sabah durakda ilk gelen dolmuşa bindim dolmuşda tek bir kişi 80 yaşlarında bir dede vardı onun yanına oturdum. Her durakda insanlar binmeye başladı ve ben fikirliyim arada hışıltıya çevrilib bakıyorum yaşlı dede küçük ve rengareng şekerlerin kağıtını soyuyor ve ağzına atıyordu. Yüzünü de sokaka doğru tutmuş pencereden dışarı bakıyordu. Yani yüzünü doğru dürüst göremiyorum. Birden dede pantalonunun cepinden bir avuc şeker çıkartıb bana uzattı ve ben de nezaket hatırına onları aldIm. Teşekkür ettim.İki durak sonra inmeliyim istedim ki dedeye hoşga kal diyerek ineyim baktım ki eyvah yanımda kimse yok. Dede ben durmadan nasıl ine biler ki? Şekerler çantamda bunlar hakikatsa peki dede nereye kayb oldu?
O şekerleri mesai arkadaşlarımla paylaştım ve hemin gün onlar da ben de çok sevindik patron maaşımızı artıklamasıyla verdi. Ve en çok da ben sevindim. Yani detaylı anlatmak istemiyorum.
İşde hayat böyle çok garip çok sırlı. Altıncı hisslere üçüncü göz de diyorlar. Evet hiss ettiklerini o gözünle göre biliyorsun. Tabii ki hayatda açılmayan sırlar çok ve çok güclü hissiyata malik insanlar vardır. Bütünlükde bu dünya sırlar alemi değil mi? Denizin altından, dağların zirvelerinden, derelerin derinliğinden haberimiz yok. Olsaydı belki kendimizin ne kadar aciz olduğunu anlardık. Ama yine de doğanın sultanı insandır. Kim olursak olalım hangi mertebede olursak olalım, en güzeli insanlığımızı kayb etmeyelim. Ve bu hayatda ebedi olmadığımızı unutmayalım. Bir gün ebedi dünyaya kavuştuğumuzda günahlarımızdan utanmalayım. Ben hayatımdan anlattım. Fikir yüretmek siz okucularıma kalıyor.
Yeni yazılarda buluşmak dileğimle...
Sizleri Yüce Allah’a emanet ediyorum. O Allah ki, o her şeyin doğrusunu biliyor.
YORUMLAR
Size katılıyorum, benimde altıncıhislerim çok kuvvetli olacakları önceden seziyorum ve oluyor. hatta canımdan çok sevdiğim annemin ölümünüde hissetmiştim. Çok sevdiğim bir olaki o gün bana kızmış olduğunuda hemen hissediyorum. Saymakla bitmez benimde yaşadıklarım altıncıhis. Sevgiler sunuyorum ve size sonuna kadar katılıyorum.
İnsan sürekli canı sıkıldıkça kendini ve hayatı sorgular durur.Bu sorgulamalar onu arada bir doğru yere getirse de birileri çıkar gelir çıkarı için aklını çeler.Sovyet misali gibi.Kapitalizm ABD öncülüğünde Türk-İslam sentezini çok güzel aşıladı ve birliği sözde bağımsız devlet adına parçaladı.Bugün sermaye sözde özgürlük adına dıinsel tema adıı altında inanç sömürüsü yaparak hem topraklarımızı hemde inançladımızı sömürüyor.Nedeni ise insanın sömürülmeye yatkınlığıdır.İnsanın nerden kafasına bulaştıysa yaratılma fikri ömür boyu bir kene gibi kanını emmekte ,asıl gerçeği görme yetisinden uzaklaştırmaktadır.Gündelik sorunlar unutulup hedef düşman gözardı edilmekte bu terenenni halen devam edeceğe benzemektedir.Allah başımıza cinleri,perileri de musallat etti ya!Korkmayın artık sırtımız yere gelmez.
Benim altıncı hissim bilimden yana olun,kaybetmezsiniz der.
Ursus tarafından 6/22/2008 7:48:10 PM zamanında düzenlenmiştir.