- 738 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMUR YAĞSA DA ANAMIZ AĞLAYACAK YAĞMASA DA…
Sümerbank ne oldu? Satıldı…(mı?)
Petkim ne oldu? Satıldı…(mı?)
Etibank ne oldu? Satıldı…(mı?)
Limanlarımızın işletmeleri kime verildi? Yunanlılara verildi…(mi?)
Peki, Türk Telekom’a ne oldu? Satıldı…(mı?)
Üstelik Türk Telekom’un Genel Müdürü Bir İNGİLİZ…(ha?)
Peki, şöyle bir soru daha aklıma geldi. Namus sözcüğünün Türkçe anlamı nedir?
Namus; birçok oryantal toplumlarda saygı ve sevginin yanında, özellikle aile içindeki otorite ilişkileri için merkez değerlerden birisi. Özellikle Türkçedeki anlamı, İslam ile bağlantısı olan cinsellik kurallarına da değinir.
Türk Dil Kurumu’na göre; "Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık" ve "Dürüstlük, doğruluk" olarak tanımlanmıştır.
Toplum içinde ise; "Namus anlayışı"na sahip kültürlerde, erkeğin namusu ailesine dair kızların cinsel çekimserliği ile korunur; Bir kızdan, ailesinin namusunu tehlikeye sokmaması için daima belli kurallara uyması beklenir. Bir kızın ve ailesinin namusu, ancak o kız bakire olarak evliliğe girmesi ile korunur. Bir erkeğin namusu, harama el uzatırsa bozulur.
Şimdi, eğer sizin namusunuza yabancı biri siz istemeden dokunursa veya elinizden alınırsa ne olur?
Yaşamayın daha iyi değil mi?
Türk Telekom TÜRKİYE’NİN namusu, onurudur.
Askeri, Devlet işleri, Mit, Finans, Ekonomi, Hava alanları, Hastaneler, İnternet dünyamız, Vs… tüm iletişim Türk Telekom ile olmuyor mu?
Türk Telekom’un bir kablosunu çıkart, tüm ülke karanlıkta kalmaz mı?
Ne ameliyatlar yapılır, ne uçaklar kalkar, ne elektrikler yanar, ne doğalgaz çalışır, kısacası ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ elimizden alınır. Türk Telekom adı üstünde TÜRK’ÜNDÜR. Namusumuzdur…
1918 yılında Osmanlı Padişahı Vahdettin ile anlaşan İngiliz şimdi para ile AK Parti ile antlaşmış görünüyor. Bütün bu gerçekleri okuyunca, görünce, işitince ağzımız açık kalıyor.
Çaresizlik içinde kıvranıyoruz ve “ne yapabiliriz?” soruları sıklıkla kafamızda dolaşıyor… Namusumuzu nasıl koruyabiliriz ve hakkımızı nasıl, nerede arayabiliriz? Bu konuda bizi hukuksal olarak en iyi bir şekilde aydınlatacak yine avukattır.
Ünlü Av. Burhan Apaydın,
"Bizim seçtiğimiz yöneticilerin bizi istemediğimiz bir rejimde, kötü yönettiği için, fakirleştirdiği için, maddi-manevi karşılığı bilahare belirlenmek üzere yurttaşlık, insanlık haklarımı kullanıp anayasal hakkımızı yerel mahkemelerde "avukat" tutmadan da arayabileceğimizi ve bu her Türk Vatandaşının en doğal hakkıdır..." diye milliyet gazetesinde, cumhuriyet gazetesinde açıklama yapmıştı.
Hatta Sakarya Gazetesi mi, Adapazarı mı şimdi tam anımsamıyorum ama gazete sahibi dava açmıştı. 57.Hükümet olan Bülent Ecevit hükümetini mahkemeye vermişti. Düşündüm de, biz açsak ne olur?
KAYBEDERİZ...
Neden kaybederiz? Çünkü Adalet Bakanı AKP’ li... Çünkü AK Parti binlerce başsavcı, hâkim atamalarını yapmıştı... Bu hâkimler kimleri kayırır? Daha baştan kaybederiz...
Yerel mahkemelerde anayasal hakkını arayan vatandaş davasını kaybederse ne yapacağına dair Burhan Apaydın ikinci açıklamayı yapmıştı;
"Farz edin ki, yerel mahkemede kaybettiniz. Üst mahkemeler var. Temyizde de yerel mahkeme kararı onaylandı ise, AHİM e verme hakkınız doğuyor. İki mahkeme kararı ve kaybınız olması gerekiyor AHİM başvurusu için..."
Ee, bu da güzel de kardeşim, AHİM de taraf tutacaktır... AK Parti bugün bazı açılımlar yapıyorsa bunu kendi kafasından yapmıyor... AK Parti bize bu açılım ve ülkeyi karanlığa, kaosa, iç karışıklığa sürükleyecek kararları kabul ettirmeyi ve hazmettirmeyi göze almışsa bunu AB Topluluğundan, yani eski HAÇLI yeni AB Birliği sayesinde başarıyor... Kısacası; anamız ağlayacak ki ne ağlayacak.
Nasrettin Hoca fıkrası geldi aklıma. Kıssadan bir hisse sanki…
"...Hocanın eşi sürekli ağlıyormuş. İki oğlu evlenmiş ve farklı şehirlerdeymiş. Hoca eşinin dırdırlarına daha fazla dayanamamış ve oğullarını görmeye gitmiş. Her iki oğlunu ziyaret etmiş birkaç gün konuk olmuş evlerinde. Küçük oğlu bağcılıkla geçinirmiş. Oğluna sormuş;
-Nasıl gidiyor işlerin evlat?
Üzümleri yeni budamış olan oğlu;
-Valla baba, yağmur yağmazsa anam ağlayacak, der.
Hoca, kiremitçilikle uğraşan büyük oğluna sormuş;
-Nasıl gidiyor işlerin evlat?
Kiremitleri kalıplara yeni dökmüş olan oğlu;
-Valla baba, yağmur yağarsa anam ağlayacak, der.
Hoca köyüne döner, eşi merakla sorar;
-Hoca oğullarımız nasıllar iyiler mi?
Hoca sakalını sıvazlar ve yanıtlar:
-Valla, yağmur yağsa da sen ağlayacaksın yağmasa da… “
Düşünüyorum da sanki bizler de azınlıkta kaldık Cumhuriyet çocukları olarak. Kürt Açılımları ile bunu daha net anladık. Beni, bizi kötü yönetenler, bizleri çok fakirleştirdi. Üniversiteyi kazanan gençler harç parasını yatıramıyor, okuyamıyor, üniversiteyi bitiren gençler ise işsizler sınıfında beklemekte, sigara içimi ve internet bağımlılıklarımız boşluk doldurdu. Anne ve babalar çocuklarını artık camilere değil hastanelerin koridorlarına bırakır oldu. Emekli insanların Sosyal Güvenliği bile tehlikeye düştü. Çalışırken her ay düzenli olarak maaşımızdan “sağlık” kesintilerini vergi olarak. Neden? Çünkü emekli olduğumuzda güvenli bir şekilde ücretsiz muayene ve tedavi olmamız için.
Ya şimdi ne oldu?
Çıkarttıkları bir kanunla, Sağlık Ocakların 2.000 TL. /Devlet Hastanelerine 8.000 TL./ Özel Hastanelere 15.000 TL. Ödemekteyiz. Bu anayasa ihlali değil midir?
Türk filimi izlemeden önce, “mendilleri yanınıza alın” diye şaka takılırdık. Elimiz, kolumuz bağlandı, çaresiz kaldık kanun maddeleriyle.
Hadi mendillerimizi çıkartalım bari...
Ağlak olduk.
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar”
Anama gittim, baktım o da gerçekten ağlıyor.
Boşuna mı demiş atalarımız?
Emine Pişiren/Edremit-Akçay/04.10.2009[/b]
YORUMLAR
benim öz eniştem hollandada büyük bir iş sahibi ayriyeten teyzemin beyi oda eniştem almanyada oda bir iş yeri sahibi bende türkiyede işyeri sahibiyim herkez kendi doyduğu yerde ve işinin olduğu yerde çalışır bugün biz onları çıkarmaya kalktıkmı yarın onlarda bizim akrabalarımızı çıkarmaya kalkarlar boş konuşmamak çalışmak lazım daha çok çalışıp fazla ödeyip kaptırmayalım ozaman
Peki, şöyle bir soru daha aklıma geldi. Namus sözcüğünün Türkçe anlamı nedir?
Namus; birçok oryantal toplumlarda saygı ve sevginin yanında, özellikle aile içindeki otorite ilişkileri için merkez değerlerden birisi. Özellikle Türkçedeki anlamı, İslam ile bağlantısı olan cinsellik kurallarına da değinir.
Türk Dil Kurumu’na göre; "Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık" ve "Dürüstlük, doğruluk" olarak tanımlanmıştır.
Toplum içinde ise; "Namus anlayışı"na sahip kültürlerde, erkeğin namusu ailesine dair kızların cinsel çekimserliği ile korunur; Bir kızdan, ailesinin namusunu tehlikeye sokmaması için daima belli kurallara uyması beklenir. Bir kızın ve ailesinin namusu, ancak o kız bakire olarak evliliğe girmesi ile korunur. Bir erkeğin namusu, harama el uzatırsa bozulur.
Şimdi, eğer sizin namusunuza yabancı biri siz istemeden dokunursa veya elinizden alınırsa ne olur?
DEĞERLİ İNSAN ,SEVGİLİ DOST MERHABA ,
YAZININ BİR ÇIRPIDA OKUNUŞU HEM KALEMIN USTALIĞINDAN HEMDE EROZYONA UĞRAMAKTA OLAN DEĞERLERİN ANLAŞILIR BİR ŞEKİLDE KALEME ALINMASINDANDI..HAYATI VE GÜNCEL KONULARA DİKKAT ÇEKMEKTEKİ USTALIĞINIZ TAKDİRE ŞAYANDI..SİZİ YÜREKTEN KUTLUYOR ,HER ŞEYİN GÖNLÜNÜZCE GERÇEKLEŞMESİNİ DİLİYORUM.