- 1083 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
KARADENİZ GEZİSİ
Merhaba dostlar,
Uzun sayılmayacak bir aradan sonra yine aranızda olmaktan dolayı çok mutluyum.
Yorucu ve stresli bir iş yaşamının yanında, koltuklarımın arasında taşımaya çalıştığım, çok sevdiğim için yorgunluğunu severek taşımaya çalıştığım bir uğraş olan yazar adaylığı da olunca, bazen taşımakta güçlük çektiğim anlar oluyor.
Dediğim gibi “ Gül’ü seven dikenine katlanıyor” Neyse, tüm bu yorgunlukların ardından, kendimize bir mükafat olarak bir kışa hazırlık tatilini uygun gördük. Çok sevdiğimiz iki kadim dostumuz (önce benim arkadaşlarım idi ama daha sonra eşimin bacıları oldular. ) Dostlarımdan bir tanesi emekli oldu ve memleketi olan Ordu’ya yerleşti.İki yıl olmasına karşın gidememiştik. Diğer dostum da Samsun’ da çalışıyor.
Karşılıklı programımızı organize ederek yola çıktık. Ben de Karadenizli sayılırım. Benim oturduğum şehir olan Bolu Batı Karadeniz bölgesinde. Gece otobüsü ile yola çıktık. Sanki yağmur bizi karşılarcasına bütün öfkesiyle yağıyordu. Ordu’ ya gittiğimizde de iki gün boyunca yine yağmaya devam etti. Yeşile alışkın biri olarak o bölgenin yeşili karşısında hayranlığımı gizleyemedim.
Özellikle de o bölgenin insanını tanıdıktan sonra bir kat daha arttı hayranlığım. Arkadaşımla dostluk bağlarımın kuvvetli olmasına rağmen, ailesi ile ilk kez karşılaşmıştık. Bizleri, Anadolu insanının sıcaklığı ile bağırlarına bastılar. Her konuştukları kelimede, bakışlarında esprinin gücünü ve yüreklerindeki saflığı, temizliği buram buram hissettim. İkinci günde, o evde yaşayan insanlardan olmuştuk. Sanki,kendimi yıllardır orada yaşıyor hissettim.
Gittiğimiz gün, öğleye doğru yağmura rağmen yola çıktık. Sümela manastırı merak ettiğim yerlerden biriydi. Doğasına ve bulunduğu yere hayran kaldım. Hayal kırıklığım ise manastırın içindeki tarihi yapının tahrip edilmiş olmasıydı. Üzerlerine yazı yazılmış ve özelliği yok edilmişti.
Oradan ayrıldık ve geriye döndük. Yolda, Vakfı Kebir’ de ekmek almak için girdiğimiz bir fırın sahibi bize çay ikram etti. İşte o zaman anladım. Türkiye, bir bütündür. Asla ayrılamaz. Kimse bölemez. Bizim birlik, beraberlik ve misafirperverlik duygularımız olduğu sürece kimse bölünmemizi sağlayamaz. Yüzümüzdeki gülümseme ile ayrıldık oradan.
İki gün kaldıktan sonra diğer dostumun yaşadığı Samsun’a geçtik. İstiklal savaşının başlangıç noktası olan şehre girdiğimde kendimi çok farklı hissettim. Halkı çok sıcakkanlı. Adres sorduğumuz herkes bize yardımcı oldu. Gezilmesi gereken çoğu yeri doyasıya gezdik. Arkadaşlarımla, bir daha ki sefere kadar hasret giderdik. Bizim için de onlar için de iyi oldu. Aradaki on saatin ve yorgunluğun hiç önemi yoktu.
Sitenin mesaj kutusu ile ulaştığım sevgili Onurumsun rumuzlu Türkan hanım ile de çok görüşmeyi istemiştim. Fakat kendi aracımız ile gitmediğimiz için maalesef telefon ile görüşmekle yetindim. Allah nasip ederse bir daha ki sefere.
Dostluk… İnsanlarla dost olabilmek için yılların geçmesi gerekmiyor bence. Dost olabilmek için çok yakında olması da gerekmiyor. Önemli olan, atan kalplerin aynı derecede saf ve temiz duygular taşıması. Derler ya “ Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” Çok doğru dostlar.
Herkese uzun ve kalıcı dostluklar diliyorum.
YORUMLAR
Çok güzel bir yolculuk yapmışsınız.Gezilmeye,görülmeye değer yerler.Karadenizde görev yaptık,gerçekten hala unutamıyoruz.Şu bir gerçek ki,dostlukların devam etmesi için,aynı kentte olmak gerekmiyor.Yıllar süren dostluklar çok anlamlı,günümüzde dostlukların nadir bulunduğu dönemde.İnsanın hayatı dostlarıyla,arkadaşşalrıyla anlam kazanıyor.Çok haklısınız Nermin hanım.Tebrik ederim,harika bir yazıydı.Sevgi ve selamlarımla.
Güzel dostum, Vakfıkebire de gittin ha...benim 30 yılım geçti orada.memleketim...Merak ettim hangi fırıncı çay ikram etti.hepsi ahbabımızdır...
Yazın daha uzun olmalı.koskoca geinden bu kadar anı çıkmamıştır her halde.bekliyorum devamını.yarım otobüs işini yaz bence...
sevgilerimle.
Hoş geldiniz sevgili dost. Sevgiler ve güzellikler getirdiniz hem siteye hem yüreğimize.
Sizin kara denize geleceğinizi öğrenmiştim burada yazmıştınız. Ama bir şey söylemeden yola çıktığınız için özelinizden seslenmemiştim. Sizin mesajınızı görünce öyle çok sevindim ki, Karadeniz gezisinde olduğunuzu bildiğim için önce Sinop'ta olduğunuzu düşündüm. Ardından Sinop'ta olmadığınızı okuduğumda çok üzüldüm. Keşke bir kaç saatliğine de olsa gelebilseydiniz ve keşke evimde konuk edip yalı kahvesinde bir bardak çay, Sinop kaleminde de bir fincan kahveyi paylaşabilseydik sizinle.
Her zaman burada bir dostunuz olduğunu bilin. Ne zaman isterseniz bir alo demeniz yeterli. Paylaşımlardır dostlukların kurulmasını sağlayan ve bizler de edebiyat defteri gibi özel bir yerde yüreklerimizi paylaşıyor ve dostluk köprüsünü kuruyoruz ve bu da bizim için çok güzel duygulardır.
Sevgilerimi gönderiyorum yüreğimden yüreğinize.
Dostluk… İnsanlarla dost olabilmek için yılların geçmesi gerekmiyor bence. Dost olabilmek için çok yakında olması da gerekmiyor. Önemli olan, atan kalplerin aynı derecede saf ve temiz duygular taşıması. Derler ya “ Bir kahvenin bin yıl hatırı vardır” Çok doğru dostlar.
Herkese uzun ve kalıcı dostluklar diliyorum.
Hoş geldin sevgili arkadaşım.
Oradaki arkadaşların sevindi ama biz seni özledik.
Seni seviyoruz Nermin, sen harika bir insansın...
Dostluğumuz hiç bitmesin emi...