DUYGUSALLAŞMAYIN LÜTFEN!
Iskalamadan geçmek mümkün mü hayatı? Lütfen anları yakalayın ve ölümsüzleştirin yaşamınızı… Ve tadını çıkartın sulu bir şeftaliyi yer gibi yaşamın. Ve sevin etrafınızdakileri bir yeşil elmayı dişler gibi…
Ölürse sevdiğiniz ne yaparsınız? Hiç düşündünüz mü? Çürürse bir yanınız, kaybolursa can özünüz neylersiniz? Düşüverirse ansızın elinizdeki gül, dökülüverirse en nadide gözyaşlarınız ne olur haliniz?
Alıntı bir aşktan başka nedir ki yaşanılanlar? Siz hiç yeni bir Mecnun hikâyesi duydunuz mu? Yeni bir Tahir yaratabildiniz mi? Adınız Ferhat olabildi mi?
Dile düştünüz mü hiç, çöle düşer gibi...
Çağınızı aştınız mı, dağı aşar gibi…
Paçanız tutuştu mu onu görünce, şaşar gibi…
Tahirliğin ayıplanmadığı yerde mahir oldunuz mu hiç?
Bugün bir fıkra ile sizlere seslenmek ve o fıkra ile hayata olta atmak istedim.
“Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir. Mail farklı bir yerde farklı bir bayana gider. Tam bu sırada kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
Kime: Sevgili karıma
Konu: Yeni ulaştım.
Tarih: 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Seninde kayıtların hazır. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not: Burası çok sıcak.”
Aşk uğruna ölünür değil mi? Gözünüzü kırpmadan sevdiğinizin ardından çekip gider misiniz böyle bir davetten sonra? Cesaretiniz var mıdır? Yoksa kadıncağız gibi heyecana gelip korkudan bayılır mısınız acaba? Hani her şeyde kader birliği yapmıştınız ya ne oldu öyleyse?
Hani onun parmağına diken batsa senin parmağın kanayacaktı ya! Ne oldu o zaman? Yalan mı yoksa her şey? Sevgililer arsında sarf edilen mutluluk ve aşk dolu sözcükler hayal mi? Hani onu her şeyden çok sevdiğinizi söylüyordunuz ya; onun için her engeli aşacağınızı söylüyordunuz ya! Onlar da mı yalandı. Onlarda mı kandırmaca idi. Gözyaşlarınız ağlamaktan akmaz oldu değil mi onun ardından! Kimse kimse için ölmez bence, kalan kalp ağrısı ile kalır o da birkaç zaman sonra yok olur gider. Bu kalp ağrısıdır, bir aspirinlik haldir.
Siz hiç öldünüz mü gülkurusu akşamlarda?
Siz hiç güldünüz mü lacivert gecelerde?
Siz hiç uyandınız mı pembe hülyalarda?
Yanlış anlaşılmak, yanlışlıklar komedisi değil mi çoğu yaşadığımız? Değil mi ki insanlar yalansız, riyasız, hayâsız? Değil midir ki yalnızlık kader? Değil mi ki gözlerden sevgili uğruna dökülen yaşlar sahte? Değil mi ki sevda üstüne söylenen her şey hurafe?
Uğruna ölebilecek bir sevgili bulduğu vakit bir adam daha ne ister tanrı’dan? Bir daha ölür mü Allah aşkına!
Ve bir kadın uğruna ölebileceği bir erkeği bulamadan göçüp gider dünyadan her zaman.
Hayatı seller gibi yaşayanlar bir gün durulur elbet ve hayatı göller gibi durgun yaşayanlar da çağlar bir gün. Siz hangisi olmak istersiniz acaba? Yorgun bir nehir gibi usulden akıp gitmek mi istersiniz yoksa yaşamdan.