- 1519 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Musa' nın arkadaşı...
Elinde kırık dökük boya sandığıyla mahsun mahsun dolandı okul çıkışında...
ama bir ayakkabı dahi boyayamamıştı..
Vakit akşam olmak üzer...
ağlayacak nerdeyse..
her okul çıkışında çantasını eve bırakır doğru boya sandığını kapar,sokağa
ekmek parası kazanmaya çalışırdı mustafa...
bir annesi ortaokula giden bir ablası vardı.fakirlerdi.babası daha bebekken ölmüş,
bütün yük annesine düşmüştü...
anneside evlere temizliğe falan gider,ne bulsa yapardı.
Mustafa içine kapanık olduğu için,müşteri gelecek yerlere diğer
boyacılar onu yaklaştırmıyordu.sessiz çocuktu mustafa.babasız büyümüştü.
ezikliği vardı elbet babasızlığın.sahipsizliğin.daha dokuz yaşındaydı.
-annem ekmek parası bekliyor.siftah bile edemedim...napacağım şimdi.
kendiside işe gitmediyse..? diye geçirdi içinden.güneştende bunalmıştı.
aç ve susuzdu.sağına soluna baktı.bulunduğu yer bir cami kenarıydı.
gölge olan bir yere çöktü.ağlayacaktı.
-evladım...heeeey küçük...sen evet sen.
sesin geldiği yere baktı.bir eski elbiseli ihtiyardı.
-buyur dede..!
-gelirmisin yavrum. mustafa gitti yanına.
-al şu parayıda ilerde bakkal var.bir su alıp gelirmisin yavrum.çok susadım.
-alırııım.dedi mustafa.ürkek bir sesle.
-ha birde ekmek al varsa...
mustafa az sonra istenenleri alıp geldi.
-sağol evladım.ben getirmesin sandımdı yahu.aferin dürüst çocukmuşsun.
mustafa güldü.artan parayı dedeye uzattı.
-istemem...senin olsun.okul harçlığı edersin.gel birlikte yiyelim.
acıktım valla.suyuda bölüşelim.derken bir taraftanda mustafanın başını
okşuyordu.mustafa bir tuhaf oldu.ilk kez bir erkek eli başına değiyordu.
ağlayacaktı.gözleri doldu.dede araya girdi.
-bu ne ?sen boyaclıkmı yapıyorsun.okula gidiyorsun değilmi.bak kızarım yoksa!
diyerek mahsun olan mustafanın kafasını başka şeye yönlerdirdi.
-yoo...okuyorum.okul çıkışı boyacılık yapıyorum.eve ekmek parası götüreceğim.
-bu sandıklamı..!
-yahu kırık dökük bu.kim boyatır bu halinle.boya varmı bari içinde.diye espiri
yaptı.onu biraz güldürmek istedi.
-param yok.bunuda annem bahçedeki tahtalardan yaptıydı....
ikiside gülümsediler.
-bir siyah bir kahverengi boyam var dede..
-ooo ne çokmuş yahu.bugün ne kazandın bakayım.
-hiiiç...derken ağlayacak gibi oldu mustafa.
-baban yokmu?
-yok...ölmüş.
-sen görmedinmi?
-görme...sözünü bitirmeden ağlamaya başladı mustafa...
belki bu yaşına kadar biriktirdiği fırtınaları boşaltıyordu sanki.ağlamasına
yürekler dayanmazdı...dede onu kucağına alıp bağrına bastı...bir baba
şefkatiyle öptü,kokladı,başını okşadı...mustafa sanki fırtına ortasında bir limana
sığınmış gibi sokuldu sokuldu,ağladı ağladı...
-mustafa...Allah senden razı...sen de ondan razı ol.her işinde
bir hikmet ara.isyan etme.o öyle dilemiş.daha küçüksün.
Allah nelere kadirdir.bu günleri ilerde hatırlayıp güleceksin belkide.
okuyacak büyük adam olacaksın.hep iyi insan ol.iyilik yap.Allah yanındadır yavrum.
bak senle bir anlaşma yapalım.
-ne anlaşması dede..?
sen her gün üç iyilik yapacaksın...her gün ama.hiç aksatmayacaksın.
iki de olmasın.hiç hiç olmasın...üç iyilik.
-eee ? sonra.
sonrada akşama doğru buraya geleceksin.şu caminin şu duvarındaki yarık var ya
-evet gördüm.
-ha işte oraya elini sokacaksın.ordaki parayı alıp gideceksin..
-ne parası..?kimin parası o? ne yapacağım o parayı. diye soruları
sıralarken ,dede araya girdi.
-dur da dinle yahu...bu iyiliklerinin karşılığı.o günün ihtiyacına göre
artıp eksilebilir.ne kadar ihtiyacın varsa o kadar para olacak orda.
alıp gideceksin.annene vereceksin.boyadan kazanmış gibi.
sandığı elinden bırakma ama...iyiliği kesersen...parada yok sana.
ha üç gün üst üste iyilik yapmazsan,vay yandın işte
-niye dede..!?
-para göremezsin...avcunu yalarsın o zaman.....
ikiside güldü.
-bak, aramızda sır olarak kalacak.hiç kimseye söylemeyeceksin.boyacılıktan_
kazandığını söyleyeceksin.tamammı..?
-tamam dede...peki kaç gün sürecek bu.
-istersen bir ömür boyu..
-bir ömür boyumu.?nasıl istersem..?
-demin demedimmi yavrum.iyilik yaptığın süre ce..
-anladııım.
-ama okuyacaksın.çalışacaksın.Allahını bileceksin..vatanına milletine
hayırlı biri olacaksın....
-tamam dede.
-söz mü.?
-söz..
hadi al sandığını.bu parayıda koy cebine.başın sıkışınca ben seni bulurum..
--aaa.dede bu sandık benim değilki...
gözlerine inanamadı mustafa. öyle güzel boya sandığı vardıki önünde.
bu bu benim sandığım değilki...nerde benimki..?!
-o gitti...artık sandığın bu...
-nere gitti dede...!etrafına baktı sandığı göremedi...
-soru sorma.dediklerimi unutma...sırrımızı kimseye söyleme. para mara
göremezsin sonra...başın sıkışınca ben gelirim yanına..
-tamam dede...söz...
öyle mutluydu ki mustafa...dünya omuzlarından gitmişti sanki.
-dede...sen kimsin....adın ne...?
benmi..? musa nın arkadaşı..
-hangi musa nın...?
-benim yol arkadaşım musa nın...!
-sen kimsin...?
-ilerde öğreneceksin...gizli bir dost de bana..adını aldığının yolundan git...
hadi;akşam oluyor evlat...okşadı öptü onu.
-sakın arkana bakma...hadi bakalım...
mustafa yürümeye başladı...
dede gözden kaybolmuştu çoktaaan....
Nebi KILIÇKAYA
30/09/2009
22:03...sivas...
YORUMLAR
Hayatta ne çok mağdur çocuklar var insanlar var..Endar zamandada Musa NIN arkadaşı hızır görünürde sıradan birisi sanılır yardım eden..Allah razı olsun kardeşim ..Yazınızın konusu çok güzeldi kaleminiz hiç düşmesin...SELAM VE DUA İLE..
ÜLKÜ BAHÇESİ tarafından 10/19/2009 2:56:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
İnanırım ben böyle şeylere. Hayatta en hoşuma giden şeydir zira, insana bahşedilen iyilik yapmak, dürüst olmak gibi insani özellikler.
Yüreğim hem üşüdü, hem ısındı, hem yandı.
Hikaye sonlandı, gülümsedim ve mutluluk dalga dalga yayıldı içime.
Yüreğiniz gibi güzel kaleminize sağlık güzel dostum. Sevgilerimle.