- 1240 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUK DEDİĞİN YARAMAZ OLUR - 2
Son başımıza gelen olaylardan sonra bir iki haftamız bayağı bir sıkıcı geçmişti. Kimsede yaramazlık yapacak hal yoktu ki! Bende epey korkmuş olduğum için ses çıkaramıyor ama içim içimi de yiyordu.
İki hafta sonra bizim mahallede bir hareketliliktir başladı. Bir tane kamyon sürekli tahta demir taşıyordu ve koyacak yer bulamadıkları için bizim kömürlüğe koymak için izin istediler. İlk kez o zaman duydum gecekondu lafını ama yinede ne olduğunu anlamamıştım. Doğrusu pekte umurumda değildi.
Ertesi gün baktık hemen evimizin önüne çukur kazılmış. Temelmiş ismi annem ve babam öyle dedi. Gece boyunca kazmışlar o çukuru ve sabah olunca da işe gitmişler. Üzülüyordu mahalleli yetiştiremediler diye ve ben neyi diye sordum söylemediler. Babam ve ev sahibimiz işe giderken sıkı sıkı tembihlediler:
_ Polisler gelirse çukurun ne olduğunu bilmiyoruz deyin. Kömürlüktekilerden de hiç bahsetmeyin. Yok eğer arayacağız derlerse tadilat yapıyoruz dersiniz.
_ ? (Ne demek bu şimdi)
aman ya bana ne!...
Babalar işe gider gitmez benim aklıma yine müthiş bir fikir geldi.
Her zaman kovalamaca oynuyorduk ama bu kez çukurda kovalamaca oynayacaktık. Yukarıdan baktım bayağı derin ama zevkli olacak. Topladım herkesi çukur başına dedim atlayın hadi. Boyumuz kısa gözleri korktu herkesin.
_ Tamam Orhan abi sen ve ben önden inelim daha sonra hepsini aşağı alırız.
_ Yok ben aşağı ineyim sen bana ver çocukları.
_ Tamam!...
Ben yukardan veriyorum, Orhan ağabey aşağıdan alıyordu.
Nihayet en son ben kaldım ve atladım çukura. Tüm mahalle çocukları çukurun içindeyiz. Ne güzel bir oyun buldum gene.
İlk büyük olduğu için Orhan ağabey ebe oldu. Başladık kaçmaya çok keyifliydi oyunumuz. Epey de yorulduk çukurun içinde dört dönerken. Hadi artık gidelim derken oda ne!
Çukurun içine ağıldan kaçan bir tane koç düşmesin mi?
Biz koçu görünce kızdıralım istedik ve başardıkta. Aman Allah’ım! Kabus gibi. Hepimiz bir taraftan kaçıyor bir taraftan da sesimizi ailelerimize duyurmaya çalışıyorduk. Herkes duyuyordu duymasına da her zamanki sesimiz olduğu için başımız beladadır diye kimsenin aklına gelmiyordu bize bakmak. İmdat çığlıklarımız havada uçuşuyordu.
Artık kimsede koşacak hal kalmamıştı ve yukarıya da tek başımıza tırmanamıyorduk çünkü çukur boyumuzdan yüksekti. Orhan abi ve ben gene elimizi geçen arkadaşı çukurdan yukarıya atıyorduk ama can havli ile ne atmak! Bir taraftan koçtan kaçıyor, bir taraftan önümüze geleni birlikte yukarı atıyorduk. Böyle böyle uğraşırken arkadaşlarımızdan biri annesine haber vermiş koç bizi kovalıyor çukurda mahsur kaldık diye. İnandıramamış annesini bir türlü. Koşarak geldi bize kimse inanmıyor diye.
Nihayet yarım saatten fazla koştuk belki ama herkesi kurtarmıştık. Orhan abi can havli ile beni unutup kendisi çıktı ve ben inşaat çukurunda iki tur daha döndükten sonra koçta sıkılmış olacak ki vazgeçti burnundan soluyarak o bana bakıyor ben ona. Herkes dondu kaldı ne olacak şimdi diye. Harekette edemiyorum ki korkudan gene kovalarsa diye.
Nihayet inşaat sahibi geldi ve baktı ki çocuklar çukur başında toplanmış bağırmaya başladı. Birde ne görsün! Ben ve koç çukurda beklemekteyiz birbirimizi kollayarak. Nasıl bağırdıysa koç tekrar başladı beni kovalamaya. Bir tur dönmeden daha koçun sahibi kaçtığını nihayet anlamışta geldi beni kurtardı, kaçacak hiç halim kalmamıştı yoksa.
Çocuk dediğin gerçektende yaramaz mı olur?
Serap Baycan
YORUMLAR
Sevgili serap, anın beni çocukluğuma götürdü.
Benim çocuklığum köyde geçmişti.
Bir gün evimizin önünden koyun sürüsü geçerken, ben de galiba sürünün içinden geçmek istedim. Senmisin sürünün içinden geçen. Koç beni öüne katıp başladı kovalamaya.
Yakaladığı yerde vuruyor boynuzlarını. Ağzım yüzüm boynuz darbesinden kan çanağına dönmüşü. Sonra bei kim buldu bilmiyorum. Bayılmışım. UYandığımda evdeydim ve yatakta bitkin bir şekilde yatıyordum.
Yazın gerçekten çok güzel ve akıcıydı.
Tebrikler, selam e sevgimle...
BEN ASLINDA BU SİTEDE YAZILARI OKUMUYORUM.ÇÜNKÜ EVİMDE OKUNMAYI BEKLEYEN O KADAR ÇOK KİTAP VARKİ...AMA SİZİN PROFİL SAYFANIZA BAKINCA MERAK EDİP BİR TANESİNİ OKUYAYIM DEDİM.BİR ÇOCUKLUK ANISINI ÇOK GÜZEL BİR ŞEKİLDE DİLE GETİRMİŞSİNİZ.BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUM.
kemalakgül tarafından 10/3/2009 11:18:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Çocuk dediğin yaramaz mı olur? İlk hikayenizi okudum. Ve bir anda ilk okul dördüncü sınıfa giderken Samsun'un Havza ilçesinde görev yapıyordu babam. Bizim evimiz iki katlı bahçe içinde bir evdei. "O zaman bütün evler öyleydi" Ben Sinop'tan gittikten sonra orada kendimi bulmuştum. Çok arkadaşım vardı. Irmağın kenarında dut bahçesi vardı ve biz hep orada oynardık evden kaçtığımız zaman. O gün beni anne balkona kiltledi gitmesin diye. Balkonumuza ahçemizde bulunan dut ağacının dalları uzanıyordu. Ben durud muum. o dalların kırılacağını bile düşünmeden balkondan o ağacın dalalrı yardımı ile indim ve duvardan atlayıp kaçtım evden ve doğru o bakçeye gittim. Ne kadar oynadık bilmiyorum. Saklambaç oynuyorduk. Oyuna öyle dalmışız ki annemin gelip arkamda durduğunu bile görmeiştim. Ennem beni balkobda bulamayınca ne yaptığımı tahim etmiş ve doğruca bahçeye gelmişti ve elinde kocaman bir dayak. Annem bana" senin bacaklarını kıracağım yeter artık senden çektiğim" diye bağırıyordu. Ben annemin sesini duyunca öyle bir kaçmaya başladım ki ırmağın kenarıuna geldim ve bir adımda kendimi ırmakta buldum. Neyse ki ırmak derin değildi. ayağa kalkıp çıktım ırmaktan. Sudan çıkmış balık gibiydim. Anne bana vurmaktan vazgeçti elimden tutup eve götürdü. üstünmü değiştirdi. Tabi bu bana ders olmamıştı. çünkü hiç durulmadım ta Havza'dan Sinop'a gelene kadar.
Beni anılarıma götürdünüz sevgli Serap hanım. Sevgiler yüreğinize